Başlamadan gelen not: Berlin gezilecek yerler rehberine başlamadan, konaklama, ulaşım, bütçe gibi bir takım ipuçları için şu yazımıza ve alternatif Berlin rehberi için şuraya göz atmanızda fayda var. Gitmişken çılgın gece hayatınıza kapılmak niyetindeyseniz Berlin gece hayatı rehberimize ve Berlin hakkında tuhaf gerçekler öğrenmek isterseniz şu yazımıza da bakabilirsiniz.
Eğer Berlin ile ilgili diğer yazılarımıza göz atmış bulunduysanız, şehirle ilgili düşüncelerimizi aşağı yukarı biliyorsunuzdur. Berlin’in kasvetli bir yapıya sahip olmasından mıdır, tarihiyle ilgili andığımız olayların sarsıcı etkiler yaratmasından mıdır, burayı gözümüzle gördüklerimizden çok, kültürü, sanatı, mekanları ve farklı bir eğlence anlayışı olmasıyla benimsedik ve sevdik. Ancak bize kalırsa bir şehirde oranın yerlisi gibi davranmaya çalışmadan, sokakları keyfi dolaşıp alternatif mekan arayışına girmeden önce o şehri tarihiyle ve kültürüyle tanımak gerekir. Berlin’de de bu noktaya ulaşabilmek için öncelikle bir takım yerleri gezerek turistlik görevini yerine getirmeniz gerekiyor. Eğer turist kafasında değilseniz veya şehirde alternatif bir gezi yapacak da zamanınıza varsa, bu yazıyı alternatif Berlin rehberiyle birlikte okumanızda fayda var. Zira şehre ikinci kez ayak bastığımızda çok daha fazla yer keşfetme şansımız oldu. Lafı fazla eveleyip gevelemeyin dediğinizi duyar gibiyiz, karşınızda Berlin’de gezilecek yerler!
Genel olarak gezeceğiniz yerlerin biletlerini tek tek sitelerinden girip almakla uğraşmamak, biletlerinizi tek bir yerden kontrol etmek isterseniz şu siteyi kullanabilirsiniz. Aynı zamanda bu sayfadan şehirde katılabileceğiniz rehberli turlara, bulunabileceğiniz farklı aktivitelere de göz atabilir ve yine aynı yerden bilet alabilirsiniz. Biz bazen varlığından bile haberdar olmadığımız aktiviteleri buradan bulduğumuz için gezilerimizden önce burada ne var ne yok mutlaka bi’ bakınıyoruz, ayrıca bazı biletleri sonradan iptal etme hakkı da sunduğu için faydalı olabiliyor, sizin de aklınızda bulunsun.
Gezilecek yerlerden ayrı ayrı bahsetmeden önce, Berlin’de çoğunlukla vakit geçireceğiniz bölgeleri kısaca tanıtalım istedik.
*Mitte: Burası özetle Berlin’in merkezi kabul edilen, turistik aktivitelerin yoğunlaştığı en büyük bölge. Bu civarda konaklamak turistik yerlere yakın olması sebebiyle mantıklı olabilir, ancak fiyatlar diğer yerlere kıyasla daha pahalı olabiliyor. Alışverişe odaklanacaksanız Mitte bu konuda çok fazla seçenek sunuyor. Restoranlar ve kafeler şehrin dört bir yanına dağılmış durumda ve burada da birçok seçenek bulmak mümkün. Ancak gece eğlenme peşindeyseniz son dönemlerde gece hayatı Kreuzberg taraflarına kaymış durumda, onu da belirtmekte fayda var.
*Charlottenburg: Adından da yola çıkabileceğiniz üzere Charlottenburg Sarayı’nın da bulunduğu bölge. Biz bu civarda Berlin’in ana alışveriş caddelerinden biri olan Kurfürstendamm dışında çok da vakit geçirmeye değer bir şey bulduğumuzu söyleyemeyeceğiz. Zaten bu caddeye gitmeyi planlıyorsanız civarında bulunan Kaiser Wilhelm Kilisesi (aşağıda detaylandıracağız), alternatif Berlin rehberimizde söz ettiğimiz C/O Gallery gibi yerler de Charlottenburg’da sayılabileceğinden aslında ucundan köşesinden bile olsa bu bölgeye ayak basmış olacaksınız.
*Kreuzberg: Burası Türkiye. Bayağı bildiğimiz tabelalar, parktan gelen çocuk sesleri, dönerciler, teyzeler, kafeler herkes her yer Türk. Ama son zamanlarda aynı zamanda bir hipster cenneti ve şehrin gelişmekte olan alternatif noktasına da dönüştüğü için burada yapacak birçok şey bulmanız da mümkün. Öyle “Ben zaten Türkiye’den geliyorum gitmem oraya” tribine girmeyin, gerçekten enteresan bir bölge. Buranın son zamanlarda nasıl bir ortama büründüğünü daha detaylı anlattığımız ve bölgede bol bol mekan önerisi yaptığımız alternatif Berlin gezi rehberimize göz atabilirsiniz. (kaç kere söyleyeceğiz ulan girin okuyun işte)
*Friedrichshain: Burası aslında Kreuzberg bölgesiyle neredeyse iç içe olduğu için son yıllarda Kreuzberg-Friedrichsain olarak geçiyor. Friedrichsain de Kreuzberg gibi popüler gece mekanların, 3. dalga kahvecilerin ve restoranların bir arada olduğu bir bölge. (meşhur Berghain de burada) Ancak turistlerin en yoğunlaştığı kısımlardan biri tabii ki Berlin Duvarı. Burası Spree nehrinin diğer tarafında kalıyor ve eğer Kreuzberg tarafından geçecek olursanız, bölgenin meşhur Oberbaumbrücke köprüsü üzerinden geçebilirsiniz. Bu bölge aynı Kreuzberg gibi bolca sokak sanatı ile karşılaşabileceğiniz bir bölge. Sokak sanatı sizin de bizim kadar ilginizi çekiyorsa özellikle Neue Heimat civarında dolanmanızı öneririz.
*Neukölln: Burası da aslında Kreuzberg’in bir başka versiyonu. Gece hayatının, popüler mekanların ve hipsterlerin yoğunlaştığı bir bölge. Bu civarda da Kreuzberg gibi Türk popülasyonu oldukça yoğun. Buranın Kreuzberg ve Prenzlauger Berg bölgelerine kıyasla biraz daha sakin olduğunu düşünebilirsiniz ama eminiz burası da ilerleyen dönemlerde oralar kadar popüler ve kalabalık bir hale gelecektir. Ne var ne yok merak ediyorsanız bu civar için verdiğimiz mekan önerilerine bir göz atabilirsiniz.
*Prenzlauer Berg: Burası da 3. Dalga kahveciler ve barlarıyla son zamanlarda popüler bir bölge haline gelmiş. Olur da civarında dolanırsanız sakinliği karşısında “ulan yanlış yere mi geldik” endişesi taşıyabilirsiniz. Zira bölge daha çok insanların yaşadığı bir bölge olarak tanınıyor. Alternatif rehberimizde bu bölgede gidebileceğiniz bolca mekan önerisi vermiş bulunduk.
Brandenburger Tor
“Bize ilk olarak hamburgeci mi öneriyorsunuz heheheh” esprisi patlak vermeden, hemen konuya girelim; Brandenburg Kapısı Berlin’in ve hatta Almanya’nın ana simgelerinden biri. Yaz-kış fark etmiyor, burası her daim kalabalık ve Berlin’in en çok turist ve turistleri avlamaya gelen kapkaççı çeken bölgelerinden. Kapının bir yanı Berlin’in ana caddelerinden biri olan Unter den Linden’e, bir yanı da şehrin en büyük parkı olan Tiergarten’e uzanıyor. Burası aynı zamanda her türlü dev şehir etkinliğinin ve yılbaşı kutlamasının vuku bulduğu yer.
*Buranın hemen önünde aslında tam bir turist tuzağı olan, asker görünümlü tipler dolaşıyor. Onlarla fotoğraf çektirmek ister misiniz bilemiyoruz ama, istemeseniz bile gidin konuşun. Çünkü patır kütür Türkçe konuşuyorlar ve bazen konu çok komik noktalara gidebiliyor. Örneğin bize “Abla bayram bitmedi mi hala?” diye sordular. Düşünün o derece. Üstelik sanırsak bunu kendilerine bir kariyer olarak benimsemiş olacaklar ki, yıllar sonra şehre tekrar ayak bastığımıza aynı askerlerle karşılaştık.
*Şansınız varsa burayı gece de görün, çünkü ışıklandırması çok güzel oluyor.
*Eğer güne bu civarda başlayacak olursanız, Unter den Linden üzerinde bulunan Einstein Cafe’de güzel bir kahvaltı yapabilirsiniz.
*Ulaşım: U-Bahn- Brandenburger Tor durağı
Reichstag
Brandenburger Tor’un yakınında bulunan Reichstag, aslında Almanya’nın parlamento binası. Ama bunu okuyup “banane elin parlamentosundan” diyerek geçmeyin. Çünkü burayı ziyaret etmeye değer kılan bir özelliği var; tepesindeki cam kubbe. Hem oldukça enteresan ve etkileyici bir yapı, hem de size şehrin panoramik manzarasını sunuyor. Evet şehrin panoramik manzarasının çok da özel olmadığını itiraf edebiliriz, ancak mimarisi kesinlikle görneye değer. Gezerken mutlaka audio guide alın (Türkçe seçeneği de var), çünkü dolaşırken şehirdeki ve civarda görünen diğer yapılarla ilgili detaylı bilgi edinebiliyorsunuz. Üstelik tuhaf bir sistem yapmışlar, siz yürüdükçe audioguide bulunduğunuz noktayı algılıyor ve karşınızda görünen yapıya göre size anlattığı konu değişiyor.
Reichstag’ın tepesindeki cam kubbe insanda tam bir “Alman mühendislik harikası” etkisi yaratıyor ve Almancası kısıtlı biri olarak etrafta DAS AUTO ULAN diye bağrarak dolaşasınız geliyor. Burayı yalnızca turistik açıdan ilgi çekmek için değil, kubbeye vuran ışığın parlamento salonuna yansıması ve aydınlatması için farklı açılardan yerleştirilen aynalarla, üzerine inen yağmur suyunu kullanmak için oluşturdukları arıtma sistemiyle ve elektrik elde etmek için üzerine yerleştirdikleri güneş panelleriyle de çok amaçlı bir bina olarak kullanıyorlar. Vur deyince öldürmüş elin oğlu.
-Tepesinde 09:30-16:30, 18:30-24:00 arası açık olan bir rooftop restoranı var. Bir şeyler atıştırmak ya da akşam içkisi için değerlendirebilirsiniz.
*Giriş: Ücretsiz ancak Reichtstag’a girmek için önceden şuradan rezervasyon ve kayıt yaptırmanız gerekiyor. Güvenlik sebepleri nedeniyle bu konuda oldukça ciddiler, kapılarına dayanıp “abi bi’ arkadaşa bakıp çıkacağım”cılık yapamıyorsunuz. Ayrıca rezervasyonu onaylamış olsalar da, güvenlikle ilgili bir durum olduğu takdirde son dakika iptal edebiliyorlar. Üstelik bununla ilgili önceden herhangi bir bilgilendirme yapmıyorlar, gittiğinizde sürpriz olmaması için hatırlatalım istedik.
*Saatler: 08:00-24:00. En son giriş saat 22:00’de. Gün batımını izlemek ve fotoğraflamak için çok uygun bir yer. Hem civardaki binaları gündüz gözüyle görmek hem de gün batımından sonra gece görmek isterseniz akşam üstüne bir saate rezervasyon yapabilirsiniz.
*Ulaşım: U-Bahn – Brandenburger Tor ya da Bundestag durağı
Holocaust Memorial
Adından da anlaşılabileceği gibi, Holocaust Memorial, Yahudi soykırımında hayatını kaybeden yaklaşık 6 milyon Yahudiye adanmış bir anıt. Brandenburger Tor ve Reichstag yakınlarında, yaklaşık 19.000 metrekarelik devasa bir alana yapılmış. Böyle anlatınca sıradan, yalnızca “yapmaları gerektiği için” yapılmış gibi dursa da, aslında yapının mimarisi oldukça ince düşünülmüş. Aslında bu kadar büyük yapmalarının ana sebebi yaşanan katliamın ne denli büyük bir olay olduğunu yansıtmak. Ancak taşların farklı ebatlarda oluşundan ne anlam çıkarılacağı da tartışmaya açık bir konu. Burası dış mekanda yer aldığı için günün herhangi bir saatinde gidebilirsiniz. Ayrıca Holocaust dönemi ile ilgili biraz daha detaylı bilgi edinmek isterseniz, saat 19:00’a kadar açık olan sergi alanını ziyaret edebilirsiniz.
*Ulaşım: U-Bahn Brandenburger Tor durağı. Şehrin en büyük parkı olan Tiergarten buraya çok yakın olduğundan, önce orada bir şeyler atıştırıp vakit geçirdikten sonra parkın içinden yürüyerek buraya ulaşabilirsiniz.
Tiergarten
Hazır konusu açılmışken, yerine Barok bir operanın yapılmasının kararlaştırıldığı (yerseniz) şehrin en büyük parkı olan Tiergarten’den de söz etmeden olmaz. Burası her mevsim ayrı güzel. Özellikle arkadaşlarınızla gittiyseniz kapın biranızı şarabınızı, yayılın çimlere ya da banklara ve keyfinize bakın. Kimse içki içiyorsunuz diye size kızacak değil, sorun yok. Hatta içki içmiyorsunuz diye bile kızabilirler, o derece. Park şehrin çok büyük bir alanını kapladığı için birçok noktadan girebilmeniz mümkün. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Brandenburger Tor civarını gezdikten sonra park buraya çok yakın olduğu için dinlenebilmek adına ideal bir nokta olabilir. Ayrıca Reichstag’ın tepesinden buranın ne denli büyük bir alana yayıldığını daha net şekilde gözlemleyerek “bizde niye yok” diye içlenebilirsiniz.
Potsdamer Platz
Berlin’in en ünlü meydanlarından biri olan Postdamer Platz da bu civarda bulunuyor. Burada sokak performanslarına ve çeşitli açık alan sergilerine rastlamanız muhtemel. Örneğin bizim gittiğimiz dönemde Berlin duvarından kalan birkaç parçayı sergiliyorlardı. Hatta bir tanesinin üstüne geleneksel olarak sakız yapıştırıyorlardı, nedenini hala çözmüş değiliz. Burada aynı zamanda tepesi alengirli olan Sony Center bulunuyor. İçinde birçok restoran ve Film Müzesi’ni de barındıran enteresan bir yapı. Film müzesi 10:00-18:00 arası açık ve ücreti 7 Euro. Sony Center gece geç saate kadar da açık, ilgileniyorsanız ışıklarını da görmek için bir akşam uğrayabilirsiniz.
*Bu arada, Potsdamer Platz’da Avrupa’nın ilk trafik ışıklarının bulunduğunu biliyor muydunuz? Berlin ile ilgili başka şaşırtıcı gerçekler için şuraya tık tık.
Checkpoint Charlie
Potsdamer Platz’a uğradıktan sonra, Berlin’in en turistik noktlarından biri olan Checkpoint Charlie’ye doğru ilerleyebilirsiniz. Burası Soğuk Savaş döneminde Doğu Berlin ve Batı Berlin arasındaki ana geçiş noktası olarak kullanılmış. Savaş yıllarında, aradaki geçişlerin engellenmesi açısından bir zamanlar bu noktada Amerikan ve Sovyet askerleri nöbet tutuyor-imiş. Kısaca bir kontrol noktası diyebiliriz. Buraya kadar gitmişken Haus am Checkpoint Charlie’ye de uğrayabilirsiniz. İçinde savaş döneminde kaçmak için kullanılan tekniklere ve savaşa dair görseller var.
*Ulaşım: U Bahn- Stadmitte durağı
*Müzeye giriş:18,5 Euro, saatler 09:00-22:00.Eğer bileti şuradan alırsanız sıra atlama ve ücretsiz iptal seçeneği sunuyor, aklınızda olsun.
Berlin Yahudi Müzesi
Enteresan bir şekilde Avrupa’daki birçok şehirde spesifik olarak Yahudilere odaklanan bir müze görebilmek mümkün. Eğer bir gün bir tanesini ziyaret etmeye niyetlenirseniz, tercihinizi Berlin’deki müzeden yana kullanmanızı tavsiye ediyoruz. Yahudilerin Berlin tarihindeki yerini anlatmamıza pek de gerek yok diye düşünüyoruz. Ancak bu müzede Alman tarihindeki Yahudiler ve soykırım ile ilgili çok daha fazla bilgi edinebilirsiniz. Üstelik binanın yeni mimarısı oldukça ilginç ve içinde insanı etkileyen interaktif sergiler de var.
Ulaşım: En yakın U Bahn durakları Checkpoint Charlie ve Hallesches Tor
Saatler: Pazartesi günleri 10:00-22:00, diğer günler 10:00-20:00
Giriş: 8 Euro
Berliner Dom
Berliner Dom, adından da anlaşıldığı üzere Berlin katedrali. Avrupa başkentlerinde görebileceğiniz en etkileyici katedrallerden biri diyebiliriz. Bizce vaktiniz varsa mutlaka içine de girin, hatta üşenmeyi merdivenlerini tırmanın. Çünkü en tepeye çıkmayı başardığınızda, oldukça güzel bir Berlin manzarası ayaklarınızın altında oluyor. Berlin’in silüeti çok güzel olduğundan değil ama, bir şehire gitmişken illa ki panaromik manzara peşinde olduğumuz için, bizce bu hedefinizi gerçekleştirebileceğiniz en doğru yerlerden. Berlin’e gidip burayı görmemek= İstanbul’a gelip Ayasofya’yı görmemek.
*Ulaşım: En yakın U-Bahn durağı Alexanderplatz, en yakın S-Bahn durağı Hackescher Markt
*Giriş: 7 Euro. Sabah 9 akşam 20:00 arası açık.
DDR Museum
Burası Berlin Katedrali’nin hemen karşısında bulunan ve Berlin’de en çok ziyaret edilen müzelerden biri. Sebebi ise savaş döneminde Doğu Berlin’deki insanların günlük hayatlarını oldukça interaktif bir biçimde yansıtması. O dönemde neler yaşandığını, insanların ne hissetiklerini tam anlamıyla kavramak mümkün değil tabii. Ancak müzede gördüklerinizden o dönemdeki yaşam tarzlarına ve insanların nelere maruz kaldıklarına biraz olsun şahit olabiliyorsunuz.
Giriş: 7 Euro
Saatler: Cumartesi 10:00- 22:00, diğer günler 10:00-20:00
Berlin Müze Adası
Berliner Dom’a gittiğinizde aslında Berlin’in Müze Adası’na da ayak basmış oluyorsunuz. Müze Adası, Berlin’in orta yerinde, Spree nehri üzerinde oluşturulmuş, üzerinde 5 adet müzenin bulunduğu, küçük bir adacık. Önemli müzelerin bu şekilde bir arada tutulması bir turist olarak işinizi çok kolaylaştırıyor. Üzerinde Bizans dönemine ait sanat eserleri görebileceğiniz Bode Museum, Mısır tarihi, papirusler ve tarih öncesi döneme odaklanan bir müze olan Neues Museum, 19.yüzyıl sanat eserlerinin sergilendiği Alte Nationalgalerie ve Yunan ve Roma döneminde ait sanat eserleri görebileceğiniz Altes Museum bulunuyor.
Gelelim bu adada en çok ilgi çeken müzeye; Pergamonmuseum. Evet tahmin ettiğiniz gibi, burası bildiğimiz “Bergama Müzesi”. İçerisi 3 bölümden oluşuyor: Klasik Antik Çağlar Koleksiyonu, Eski Yakın Doğu Müzesi ve İslam Sanatı Müzesi. Bu bölümler kapsamında türlü türlü kalıntıların bulunmasının yanı sıra, inanılmaz etkileyici bir “Zeus Sunağı” var. İçinde Türkçe seçeneğin de bulunduğu audio guide’lardan birini alarak, uzun bir sürenizi burada geçirebilirsiniz. Gerçekten müthiş ihtişamlı bir yapı. Müze de kaldığınız süre boyunca “bunlar bizim geri verin” tribinden, “abi adamlar koruyor, bizde olsa darmaduman olurdu” tribine kadar bir çok farklı düşünce arasında kaybolup gideceksiniz. Bize kalırsa müze adasındaki en görülesi yer burasıdır. Bu arada bu müzede büyük bir renovasyon olduğunu ve belli kısımlarının 2019 yılına kadar kapalı olacağını duyduk, bizden söylemesi.
*Giriş: 12 Euro. Perşembe 10:00-20:00, diğer günler 10:00-18:00. Eğer yukarıda söz ettiğimiz müzelerin birkaçına girmek gibi bir niyetiniz varsa 24€’ya bir Museum Pass almanız mantıklı olabilir. Bu pass ile Museum Island’a bulunan müzelere ve Yahudi Müzesi gibi başka birçok müzeye de ücretsiz giriş yapabilirsiniz. Pass ile ilgili daha fazla detay için şuraya göz atabilirsiniz.
East Side Gallery
Burayı yazmamıza ya da gidip görmeniz için dil dökmemize gerek var mi bilemiyoruz. Çünkü Berlin Duvarı’nın varlığından haberdar olmamanızın veya gitmişken görmeme kararı almanızın bir ihtimal olduğunu düşünmüyoruz. Berlin Duvarı’nın 1989 yılında yıkılması yönünde karar alındıktan sonra, 1990-1991 yıllarında 100’ün üzerinde sanatçı duvarın yaklaşık 1,4km’lik kalan kısmının üzerine duvar resimleri çalışmış. Sonraki yıllarda insanlar üzerlerine isimlerini karalamaya başladığından mıdır, son gidişimizde duvarın önüne tel çekmişlerdi. Dolayısıyla duvarın fotoğrafını çekmek konusunda biraz zorluk yaşayabilirsiniz. Biraz ileriye doğru yürürseniz, duvarın sonlarında tel olmayan bir bölge vardı, fotoğraf çekmek için ideal.
Alexanderplatz
Berlin’in en bilinen meydanlarından bir diğeri de, yerlilerin deyimiyle “Alex” bizim deyimimizle Alexanderplatz. Burası Mitte bölgesinin en merkezi meydanı ve lokallerin buluşma noktalarından biri. Zaten siz isteseniz de, istemeseniz de bir şekilde bu bölgeye düşecektir. Berlin’in ulaşım merkezi olmasının yanı sıra, tepesine çıkmak isteyebileceğiniz, TV kulesi Berliner Fernsehturm ve şehrin popüler alışveriş merkezi Alexa da bu civarda bulunuyor.
*Şehri tepeden görmek niyetindeyseniz (ki bunu yapabilmeniz için yukarıda başka seçenekler verdik neden hala kertiyorsunuz?) tepesindeki restorana çıkabilirsiniz. İlla çıkacağız diyorsanız en azından gece çıkın, bir de şehri gece görmüş olursunuz. Kule saat 24:00’e kadar açık.
Kaiser-Wilhelm-Gedächtniskirche / Yıkık Kilise
Ku’damm da bulunan bu kilise, 2. Dünya Savaşı’nda büyük zarar görmüş ve günümüzde hala restorasyonu tamamlanmamış bir kilise. En azından Berlin’e ilk ayak bastığımız yıl olan 2013’den beri tadilatta olduğuna eminiz. Dolayısıyla dışından görmek ve fotoğraf çekmek biraz zor olabiliyor. Ancak içine girerseniz hem kiliseyi hem de 2. Dünya Savaşı’nı anmak üzere yapılmış bölümü gezebilirsiniz.
Sachsenhausen
Berlin’de Yahudi Soykırım gibi bir gerçeğin yakın zamanda gerçekleşmiş olduğunu yüzünüze vuracak birçok yer ile karşılaşabilirsiniz. Ancak bunlardan en sarsıcı olanı kuşkusuz Sachsenhausen. Burası 1936-1945 yılları arasında 200.000 binden fazla kişinin esir tutulduğu ve binlerce kişinin öldüğü, Berlin’e yaklaşık 30km uzaklıkta bulunan bir Nazi toplama kampı. İnsan burayı gezerken gerçekten ne yapacağını, ne hissedeceğini, ne söyleyeceğini bilemiyor. Özellikle Auschwitz’e göre çok daha “konforlu” olduğunu öğrendiğimizde dumura uğradığımızı söyleyebiliriz. Bizce mutlaka gidip görmelisiniz ama burayı son güne bırakmanızda fayda var. Zira sonrasında insan normal yaşantısına dönmekte güçlük çekebiliyor.
Giriş: Ücretsiz. Eğer rehber eşliğinde gezmek isterseniz 15 kişiye kadar ücreti 15€.
Ulaşım: S-Bahn Oranienburg durağı (son durak). Tren Berlin merkezinden yaklaşık 45 dakika sürüyor. Bu noktadan Sachenhausen’e ulaşmak için ya otobüse binmeniz ya da 1,7km gibi bir yol yürümeniz gerekiyor. Bizce otobüse binmek çok daha mantıklı bir seçenek olabilir zira kampı gezerken de bayağı bir yürümeniz gerekecek.
Saatler: Kış aylarında Pazartesi günü kampın belli bir kısmı kapalı oluyor. Normalde 15 Mart-15 Ekim arası 08:30-18:00, 15 Ekim-15 Mart arası ise 08:30-16:30. Buraya gidip geliş sürenizi de dahil ettiğinizde, birkaç saatinizi ayırmanız gerektiğini göz önünde bulundurun ve gününüzü ona göre planlayın. Ayrıca kampın dış alanlarını da gezeceğinizi göz önünde bulundururak yağışsız bir günde gitmekte fayda var.
Hey There. I found your blog using msn. This is an extremely well written article. I will be sure to bookmark it and come back to read more of your useful information. Thanks for the post. I
Kars E’bul Hasan Harakan-i Hazretleri
Gezilmesi ve görülmesi gereken bir yer. Ulaşım ve detaylı bilgi için civanmert.org adresinden ulaşabilirsiniz.
Bu yazının aynısını, hatta kelimelerine kadar yoldaolmak.com sitesinde gördüm. Kim kimin yazısını kopyalamış bilmiyorum ama en azından yapan altına bilgi yazsaydı.
hahaha yazı bize ait, o da sitesinde yayınladı, haberdarız sorun yok 🙂
Kızlar, harika bir blog hazırlamışsınız, emeğinize sağlık. Aradığım tüm detayları buldum. Çok teşekkürler. Sayenizde güzel bir Berlin gezisine hazırım. 🙂
Cok yararli bir paylasim olmus tesekkur ederim. Hangi sirayla ziyaret etmemiz gerektigini de yazsaniz daha da guzel olabilirdi. Ayni bolgede bulunanlari bir grupta toplayip 1 gun icin sunlar. 2. gun icin sunlar gibi.
Bir yere gitmeden önce ilk olarak baktığım gezi rehberi sizinkiler. Çünkü en faydalısı sizinki. Emeklerinize sağlık. Daha çok gezin ki bize daha da çok gezi rehberleri çıkartasınız. Seviliyorsunuz :)))
Gittiğim her seyahatte ilk aldığım referans bu blog. Gerçekten. Bazen gülmekten nefesimi yutuyorum o derece…………