Ayvalık & Cunda’nın bizdeki yeri ayrı. Seveni vardır, sevmeyeni vardır bilemeyiz (sevmeyenin arkasından atıp tutarız o ayrı), bizim için Türkiye’nin en güzel noktalarından, böyle vakit buldukça gidilecek, bir kere gitmenin yetmediği, huzur garantili, dünyalar tatlısı bir yer. Üstelik öyle tatil beldesi olarak tercih edenlerden de değiliz. Aksine, yaz döneminde değil de, mümkünse bahar aylarında, Nisan – Mayıs, Eylül – Ekim dönemlerinde buralara gitmeyi daha çok seviyoruz, sanki asıl o dönemlerde buranın tadına varılabilirmiş gibi geliyor. Bu sebeptendir ki çocukluğumuzdan beri ilk başta ailemizle, sonradan hür irademizle buralara en az bi 10+ kez gelmiş gitmiş, günlerimizi burada geçirmişizdir, daha oradayken de bir sonraki sene yine bir şekilde buralara yolumuzun düşeceğini biliriz. Hal böyle olunca son gezimiz de yine bayağı büyük bir heves içinde geçti, size de bir rehber çıkarmayı ihmal etmedik tabii, iyi okumalar!
Ayvalık & Cunda Gezisi için yola çıktıysanız çok yakınınızdaki Altınoluk, Kaz Dağları, Assos gibi noktaları da kapsayan bir Kuzey Ege rehberi hazırlamıştık, bunu okuyan onu da sever sanki. Biz konumuzda dönelim, karşınızda Ayvalık & Cunda Gezisi notlarımız!
*Bu yazı Haziran 2018’de güncellenmiştir, eski zannedip okumayan pişman olur.
Ayvalık & Cunda’ya Nasıl Gidilir?
Biz İstanbul’da yaşadığımız için yol tarifini de oraya göre verebiliyoruz. İstanbul’dan Ayvalık’a arabayla ulaşmanın birkaç yolu var;
–İDO: Özellikle Avrupa yakasında yaşıyorsanız, Yenikapı-Bandırma veya Yenikapı-Bursa arabalı vapur seferleri yolculuğunuzu çok kolaylaştıracaktır. Yolculuk Bandırma’ya yaklaşık 2 saat, Bursa’ya ise 1.5 saat sürüyor. Bursa’ya daha uygun biletler bulmak mümkün ancak çok büyük bir fiyat farkı yoksa Bandırma’yı tercih etmeniz hem Bursa tarafındaki yıllardır bitmeyen yol çalışmalarını es geçmenizi, hem de zaman kazanmanızı sağlayacaktır. Bu seçeneklerin ikisini de beğenmediyseniz Yenikapı-Yalova veya Anadolu yakasından yolculuğuna başlayacaksanız, Pendik-Yalova feribotu da biraz olsun işleri kolaylaştıracaktır.
-Eskihisar Topçular Feribotu: Siz de bizim gibi araba yolculuğunu ve bir yere yetişme telaşı olmadan gezmeyi sevenlerdenseniz, İDO’nun tarifeli feribotları yerine, 7/24 doldukça kalan Eskihisar Topçular feribotunu tercih edebilirsiniz. Bilet fiyatları daha uygun olsa da (en son 60 TL civarındaydı), aslında oraya ulaşmak için harcayacağınız benzin ile aynı hesaba geliyor. Bir de yaz aylarında aşırı kalabalık olabileceğini ve uzun süre sıra beklemeniz gerekebileceği gerçeğini de hatırlatalım. Bu noktada karar sizin, sonra “niye bunu önerdiniz hayatımızdan çaldınız” içerikli yorumlar kabul etmiyoruz.
Ayvalık & Cunda Gezisi Boyunca Nerede Kalınır?
Ayvalık & Cunda Gezisi boyunca nerede konaklayacağınız konusunda karar vermeniz gereken ilk şey Ayvalık tarafında mı kalacaksınız yoksa Cunda tarafında mı, onu belirlemek. Aslında her ikisi de birbirine çok yakın ve aralarında geçiş son derece kolay olduğu için bunun çok da büyük bir önemi olmadığını söyleyebiliriz, o yüzden aklınıza yatan tarafta yer bulamazsanız falan çok da endişe etmenize gerek yok. Nokta atışı bir öneri isterseniz biz son Ayvalık & Cunda gezimizde Macaron Konağı’nda konakladık ve son derece memnun kaldığımızı söyleyebiliriz. Hem otelin kendisi çok güzel, hem de konum olarak gezmek isteyebileceğiniz / yiyip içeceğiniz birçok noktaya yürüme mesafesinde olduğu için işleri oldukça kolaylaştırıyor. Ayrıca otelin arka bahçesi o kadar güzel ki, gerçekten elimizde olsa sonsuza kadar orada otururuz, gidip de kalırsanız sakın oraya da çökmeyi ihmal etmeyin. Son olarak normal koşullarda otelde kahvaltı yapmayı pek sevmeyen insanlar olarak Macaron Konağı’nın kahvaltısını çok sevdik, o yüzden onu da es geçmeyiniz.
*Otelin adı tahmin ettiğiniz gibi Ma”K”aron diye değil, tıpkı yazıldığı gibi Macaron diye okunuyor, bulunduğu mahallenin adı da Macaron zaten. Rezil olmayın diye şimdiden uyardık, hadi yine iyisiniz.
*Buradan sevgili Serap Hanım’a da kocaman öpücükler! (Televizyon programı arayıp selam gönderen teyzeler gibi olduk iyice ya)
Ayvalık & Cunda’da Gezilecek Görülecek Yerler
Öncelikle bu bölgeye yalnızca yazın gidilebileceği gibi bir yanılgıya sahipseniz duruma hemen müdahale etmek isteriz. Sizi kınıyoruz ve size laflar hazırladık, kimden duyuyorsunuz böyle şeyleri…… Yoksa diğer blogları okuyarak bize ihanet mi ediliyor Brütüsler? Ayvalık’a her mevsim gidilir efendim. Yazın işin içine su girer, deniz girer, güneşli ve makyaj yapmayı gerektirmeyen pembe yanaklar girer, daha da şahane olur. Fakat diğer dönemlerde de başına güneş geçmiş bir halde dolanmanız gerekmeden bölgenin her türlü güzelliğini keşfedebilme, sokaklarda kaybolabilme, bol bol Ayvalık övebilme şansınız olur, ki bu da en az diğer seçenek kadar güzeldir. Dolayısıyla buralara bir gezi planlayacaksanız hiçbir zaman geç değil, hatta eğer İstanbul’dan gidecekseniz yalnızca birkaç saatinizi alacak olması nedeniyle bizce yakın zaman hafta sonu planlarınız içine bu geziyi katmanın tam sırası.
Şimdi izninizle Ayvalık & Cunda Gezisi boyunca gezip görebileceğiniz yerlere geçiş yapalım.
Cunda Adası – Taksiyarhis Kilisesi
Hazırsanız 1 cümlelik tarih dersimize başlıyoruz: Taksiyarhis Kilisesi 1873 yılında Rum Ortodoks Cemaati tarafından yaptırılmış. (bitti) Zaman içinde yapının birçok noktası zarar görmüş ve yıpranmış. Cunda Adası’na son birkaç senedir uğrayanlar bilir, birkaç sene öncesine kadar gerçekten de harap durumdaydı. Tabii ki bu durum güzel görünmesine engel olmuyordu, ancak 2011 yılında alınan bir kararla restore edilip fotoğrafta gördüğünüz halini alınca her şey çok daha iyi oldu tabii. “İyi” diyoruz, “güzel” demiyoruz, çünkü bu konuda atıp tutacak kadar bilgi sahibi olmasak da restorasyon sonrası kilisenin eski dokusunun korunup korunamadığı konusunda biraz şüphemiz oluşmadı desek yalan söylemiş oluruz, onu da bu konuda bilgisi olanların yorumuna bırakalım artık.
Taksiyarhis, şu anda Rahmi M. Koç Müzesi olarak kullanılıyor ve hem kilisenin içini, hem de müze koleksiyonunu görebilme şansınız var. Rahmi Koç Müzesi diyoruz, tabii ki içeride klasik arabalar da var! Ayrıca üst kata çıkıp kiliseye yukarıdan bakmayı unutmayınız.
*Müze Pazartesi günleri kapalı. Ekim – Mart arası 17:00’ye, diğer aylarda ise 19:00’a kadar ziyaret edebiliyorsunuz.
*Adres: Şeref Sokak No: 6A.
Ayvalık – Taksiyarhis Kilisesi
Salaklar yazdınız ya Taksiyarhis Kilisesi’ni, niye bir daha yazıyorsunuz diyenler, YEMİN EDİYORUZ GELİR SİZİ BULURUZ. Yok canım, olur mu öyle şey, şaka…… (değil) Merak etmeyin, ortada bir yanlışlık yok, sadece hem Ayvalık tarafında, hem de Cunda Adası’nda Taksiyarhis isimli kilise var, o sebeple ikinci kez yazıyor gibi görünsek de aslında şu anda bir başka Taksiyarhis Kilisesi’nden bahsediyoruz.
Ayvalık’ta yer alan Taksiyarhis Kilisesi, bölgenin ilk kilisesi olarak biliniyor. 1927 yılından itibaren Tekel deposu olarak kullanılıp sonrasında terk edilmek gibi enteresan durumlar yaşamış, ancak 2012 yılında restore edilmiş ve günümüzde ziyarete açık. Ayrıca Ayvalık Müzik Festivali de burada gerçekleşiyor, belki ilginizi çeker de gezinizi bu döneme denk getirirsiniz.
*Mrş. Çakmak Caddesi üzerinde. Giriş ücretli, Müze Kart kullanıyorsanız ücretsiz.
Çınarlı Camii
Ayvalık sokaklarında dolanırken burayı ola ki sağından solundan bir noktadan görecek olursanız çok yüksel ihtimalle “aa burada bir kilise daha varmış” diye düşüneceksiniz. Çünkü minaresini görmediğiniz takdirde burası resmen “ben bir zamanlar kiliseydim” diye bağırıyor. Elf gözlerimiz doğru görmüş olacak ki, meraka kapılıp konuyu araştırınca bu tahminimizin doğru olduğunu gördük, burası gerçekten de 1923 yılında kadar kiliseymiş, ancak sonradan camiye çevrilmiş ve etrafındaki çınar ağaçlarından dolayı Çınarlı Camii adını almış. Hazır buraya kadar gitmişken içini de görmeyi ihmal etmeyin.
*Adres: Yeni Hamam Sokak
Barbaros ve 13 Nisan Caddeleri
Şimdiii, biliyoruz ki Ayvalık & Cunda Gezisi için yola çıktığınızda kafanızdan sinsi sinsi “sokaklarda şöyle fotoğraf çekerim, böyle fotoğraf çekerim, Instagram’da kral olurum” diye planlamalara girdiniz. Normaldir, sizi yargılayacak değiliz, bizim nesil bu konuda komple kafayı yedi. Onun için size Ayvalık tarafında nokta atışı iki tane caddeyi söylemeden geçmek istemedik; Barbaros Caddesi ve 13 Nisan Caddesi. Her iki cadde ve bu caddelere çıkan ara sokaklar fotoğraf çekmek için şahane. Üstelik burada denemek isteyebileceğiniz bir sürü mekan da söz konusu, dolayısıyla bu caddeleri es geçmemenizi şiddetle öneririz. İnsanlar genellikle güzel sokakları yalnızca Cunda Adası tarafında sanıyor ama, yok öyle bir şey, Ayvalık tarafı da bu konuda bir cennet.
*Barbaros Caddesi üzerinde Perşembe günleri pazar kuruluyor, fotoğraflarınızı katletmemesi açısından aklınızda bulunsun. (alışveriş yapacaksanız da tabii)
Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı
Cunda’ya tepeden bakan ve çok yüksek ihtimalle ne olduğunu bilmeseniz bile dikkatinizi çekecek bir binada yer alan Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı aslında eski bir kilise. Uzun bir süre virane halde kaldıktan sonra, yine Rahmi Koç’un katkılarıyla restore edilmiş ve günümüzdeki halini almış. Kitaplığın içinde Necdet Kent’e ait 1300’ün üzerinde kitap bulunuyor. Necdet Kent ilerleyen yaşlarında görme sorunları yaşamaya başladığında “Göremediğime değil, okuyamadığıma üzülüyorum” gibi bir cümleyi kurabilecek kadar ilham verici biri olduğu için, kitaplığa Necdet Bey ve sanatçı eşi Sevim Hanım’ın isminin verilmesi tabii ki isabetli bir karar olmuş.
Kitaplığın yanında minik bir kafe de yer alıyor. Burada hem Cunda’ya yukarıdan şöyle bir bakabilir, hem de gezinizin en huzurlu saatlerini geçirebilirsiniz, bizce uğramadan geçmeyin.
Şeytan Sofrası
Geç bunları, bize manzaradan haber ver diyen ve her tepeye çıktığı yerde Instagram’ı manzara fotoğrafına boğanlar için iyi yerden geliyor: Şeytan Sofrası! Adı ile ilgili birçok rivayet var, çoğu o kadar saçma ki size anlatarak vaktinizi çalmak ya da burayı uydurma bilgilerin yazıldığı bir foruma çevirmek istemiyoruz. Çok yüksek ihtimalle tepede yer alan ve “şeytanın ayak izi” diye adlandırılan çukur ile bağdaştırılmış ve bu ismi almış diyerek işin o kısmını geçelim.
Burada karşınıza çıkacak manzara Türkiye genelini göz önünde bulunduracak olursak kesinlikle ilk 3’ü zorlayacak cinsten. Üstelik yukarıda tipik Türk insanı keyfi çatmalık, üst üste bardak bardak çay içmelik bir kafe de var. Mümkünse günbatımında gidin önerisini vermeyeceğiz, siz bir profesyonel manzara-seversiniz, sizin bizden değil, bizim sizden öğreneceklerimiz var.
Şeytan Sofrası’na yol tarifi isterseniz onu da eksik etmeyelim. Aslında Sarımsaklı istikametine doğru sahil yolunu takip etmeniz yeterli olacaktır. Yaklaşık 8-10 dakika boyunca yolu takip ettikten sonra karşınıza çıkacak “Şeytan Sofrası” tabelasını takip ederseniz 1 km. civarı bir tırmanışın ardından tepeye ulaşacaksınız.
Not: Şeytanın ayak izine çöp ve izmarit atanları yakalarsanız bir tane de bizim için yapıştırıverin. Bu blogda sağa sola çöp atana DAYAK var.
Yeniçarohori (Küçükköy)
Biliyoruz, başlığı okuyunca aniden Japonca yazmaya başladık gibi oldu, ama aslında Yeniçarohori Küçükköy’ün eski adı. Osmanlı döneminde vuku bulan olaylar sonucu yeniçerilerin bir süre için buraya yerleştirilmesi ile yıllar önce bu ismi almış. Günümüzde Küçükköy adı kullanılıyor olmasına rağmen 2-3 sene önce bölgede yeni bir oluşum başladı ve onlarda Yeniçarohori adını kullanmayı tercih ettiler. Arkadaşımız, başarılardan başarılara koşan çok yönlü insan Eray Dinç, bu yeni oluşumun önemli bir parçası ve biz de sayesinde ilk olarak yaklaşık 3 sene önce, yani kurulduğu dönemde burayı kendisi ile birlikte keşfetme şansı yakaladık. Özet geçecek olursak burası taş evler, sanat galerileri, Alaçatı’dan transfer yeni kafe ve restoranlar, sanatçılarla dolup taşacak bir “smart village” konseptine sahip. Proje hayata geçirildiği dönemden itibaren onlarca mekan restore edildi, güzelliği elinden alınmış binalar eski formlarına kavuşturuldu ve köy çok daha farklı, yenilenmiş bir hale getirildi.
Ayvalık Merkez’e 6-7 km uzaklıkta olan Yeniçarohori’ye ulaştığınızda gezinize köy meydanından başlamak en mantıklısı. Burada özellikle Kıraarthane’yi (hayır Kıraathane değil), Kıraarthane’nin meşhur güzeller güzeli kapısını fotoğraflamayı ve hemen yanındaki yeni açılmış Avlulu Kahve’de şöyle bi’ soluklanmayı ihmal etmeyin. Ardından Kıraarthane tarafına değil, tam zıttı tarafa doğru ilerleyen sokaktan gidecek olursanız hemen solunuzda şahane Boşnak börekleri yapan Zet adlı mekan çıkacak. Burada da böreği mideye indirdikten sonra bu sokaktan aşağı doğru devam edin. Artura Galeri ve Kabak Evi’ni (çok güzel aydınlatmalar yapıyorlar, belki bi’ tane kaparsınız) de şöyle bir gezdikten sonra sizi kendi halinize bırakacağız. Aralarda derelerde güzel binalar karşınıza çıkacak, bizce mutlaka sağa sola şöyle bi’ dalın.
Yeniçarohori ile ilgili açık açık söylememiz gereken en kritik konu, buranın en azından şimdilik her mevsim ziyaret etmeye uygun bir halde olmadığı. Örneğin biz 2018 Mayıs ayının sonlarında buraya 2. kez gittiğimizde çoğu mekan kapalıydı ve bu sebeple pek fazla yer keşfetme şansımız olmadı. Bu sebeple eğer buraları merak ettiyseniz en azından daha sezon sayılabilecek bir döenmde gitmek muhtemelen daha iyi bir fikir olacaktır. Yeni açılacak birkaç mekan daha vardı, ancak kapalı oldukları için biz oraları deneyemedik, artık bizim yerimize siz denersiniz.
Ayvalık & Cunda’da Yeme-İçme
Geldik zurnanın zırt dediği yere. İddialı giriş yaparak dikkatleri üzerine çekmeyi sevenler kontenjanından bir giriş yapıyoruz; Türkiye’de yiyebileceğiniz en iyi mezeler Ayvalık&Cunda Adası ikilisindedir ve bu konu tartışmaya açık değildir. Hal böyle olunca biz “Ay bu tatilde kendime izin veriyorum şekerim…” diyen klasik Türk kızı misali kafamıza koyduğumuz her şeyi yedik, üstüne abartıp birkaç mekan daha ekledik, onlarda da yedik ve Ayvalık’ta ne yenir, ne içilir ya da Cunda’nın en iyi restoranları hangileridir gibi bir genellemeye varabilecek noktaya geldiğimizi söyleyebiliriz. Buyursunlar aşağıda sizi seçeneğe boğalım.
Artizan Bakkal
Öncelikle güzelinden bir güne başlamanın en önemli faktörü olan kahvaltıdan konuya girelim. Ayvalık’ta en iyi kahvaltılardan birini yapabileceğiniz, en hoşumuza giden mekanlardan biri Artizan Bakkal oldu. Artizan Bakkal’ın en büyük özelliği kesinlikle ekmekleri! Hem çeşit bol, hem her çeşit birbirinden lezzetli, biz en az 2-3 versiyonunu deneyip neticede “biz bunlardan eve de söyleyelim en iyisi yahu” noktasına geldik, oradan biliyoruz. Bu arada sırf kahvaltı için değil, gün içinde bir şeyler atıştırmak isterseniz de uğrayabilirsiniz, aklınızda bulunsun.
Pino
Ayvalık’ya en iyi kahvaltı için uğrayabileceğiniz ikinci favori mekanımız Pino. Aslında burası günün diğer öğünleri için de uğrayabileceğiniz bir mekan (mesela burgerleri çok övülüyor) ancak biz kahvaltısını denenmiş bulunduk. Olur da kahvaltıya denk getiremezseniz de öğlen yemeği ya da çay/kahve/tatlı için de uğrayabilirsiniz yani.
Ayna Cunda
Ayna Cunda’nın Meşhur Taş Kahve’sinin hemen arkasında küçük, tatlı bir restoran. Cunda’daki diğer mekanlara kıyasla daha farklı bir konsepte sahip, çünkü Ayvalık ve Cunda’nın lezzetlerini dünya mutfağı ile harmanlayarak ortaya daha farklı ve orijinal şeyler çıkarıyorlar. Menü sabit değil, döneme göre yeni yemekler ekleyip çıkarıyorlar ve genel olarak denediğimiz her şeyin başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Deniz ürünlü risotto tadında olan Şımarık Pilav’ı zeytinyağlı tabağı önerimizdir.
Uno Cunda
Rakı-balık-meze triosuna alternatif arayışınızı Ayna Cunda ile sonlandıramadıysanız ya da iflah olmaz bir İtalyan mutfağı bağımlısıysanız Cunda’daki bir diğer alternatifiniz de Uno. Özellikle pizza ve makarnalarıyla ön plana çıkan mekanın gayet sıcak bir ortamı var ve gerek akşam yemeği, gerek öğlen yemeği için güzel bir alternatif.
Bay Nihat pek çoğuna ve bize göre de Cunda Adası’nın meze konusundaki en iyi restoranı. Fakat özellikle fiyatlarından şikayetçi olan ve mekanın abartılmış olduğunu düşünen bir topluluk da var ki, bu bahsettiğimiz iki topluluğu bir araya koyduğunuzda yer yer ortaya Fenerbahçe ve Galatasaray fanatiklerini aynı odaya doldurmuşsunuz gibi bir tartışma bile çıkabiliyor. Kişisel yorumumuz, yediklerinizin muhteşemliği, size “İstanbul fiyatı” çekilmesini kabul edilebilir kılıyor. Burada yiyeceğiniz kadar başarılı mezeleri çok yüksek ihtimalle uzun süre başka bir yerde bulamayacak ve buraya yine gelmek isteyeceksiniz. Yoğun güne denk gelirseniz servisiz biraz aksadığı gerçeğini biz de reddedemeyeceğiz, o ayrı.
Kvcii Ayvalık
Kurumsal hayattan bunalıp bir sahil kasabasına taşınma ve kafe açma hikayeleri bu aralar hepimizin gündemini bol bol meşgul ediyor. Kıskançlık ile hayranlık arasındaki ince çizgide pantomim yapaduralım, Kvcii Ayvalık bu altyapıya sahip bir hikaye ile bir süredir gerçekten de Ayvalık’taki en iyi kahveleri yapıyor. Ortamı Karaköy’deki kafeleri hatırlatan cinsten, cadde kenarında olmadığı için kaostan uzak ve Ayvalık’ta geçirecek birkaç gününüz varsa bir öğleden sonranızı burada kahvenizi yudumlayıp kitabınıza gömülerek geçirmek gerçekten çok keyifli oluyor.
*Geçen sene Kasım ayında gittiğimizde kapalıydı. Çok yüksek ihtimalle Mayıs – Ekim arası hizmet veriyor, bunun dışındaki dönemlerde kapalı.
Taş Kahve
Cunda’ya gittiğinizde yapmak zorunda olduğunuz birkaç temel şey vardır. Rakı-balık yapmak, kendinizi denize atıp elleriniz anneanne eli gibi olana kadar suda kalmak ve Taş Kahve’de gitmek. Eminiz ki aranızda bu satırları okumakta olan “klişe timi” üyeleri vardır, fakat yoo dostum yoo, o kahveye gidilecek, denize doğru dönülecek, kahve masasında memleket kurtaran sarı bıyıklı amcalara kulak verilecek ve o Türk kahvesi üstü çay içilecek, kaçarın yok. Her klişe kötü değildir! Gitmişken kahvenin içinden fotoğraf çekmeyi unutmayın, pek güzel oluyor.
Şeytanın Kahvesi
Hazır kahvelerden bahsetmişken Ayvalık tarafındaki kahveyi de aradan çıkaralım, çünkü bizce bunu da gözden kaçırmak istemezsiniz. İsmi niye şeytan içeriyor bilmiyoruz, zira kendisi bayağı şirin ötesi şirin bir kahve. Hani şu Ege bölgesindeki herhangi bir beldede karşınıza çıkma ihtimali çok yüksek olan, amcaların taburelerde bütün gün oturup sohbette olduğu kahveler vardır ya, aşağı yukarı onlar gibi işte. Ama bulunduğu sokak ile öyle bütünleşmiş, o kadar tatlı görünüyor ki, hiç önermesek bile önünden geçerken oturmak için heves ederdiniz zaten. Yukarıda bahsettiğimiz Taş Kahve’nin aksine buranın olayı meşhur “koruk suyu”. Önce bi’ onu sipariş verin, sonra üst üste 8 çay içme aşamasına geçersiniz.
Karadeniz Pastanesi
Birer tatlı alır mıyız? Alırız alırııız, hiç bize öyle “şekerim ben hep chia ball, hep acai bowl” ayağı yapmayın, ekmek kafayı GÖMDÜĞÜNÜZÜ BİLMİYOR MUYUZ? Merak etmeyin, burada ekmek kadayıfı yok, burada olayımız başka. Söz konusu Karadeniz Pastanesi ise ne yiyeceğiniz belli; Bademli keşkül ve sakızlı kurabiye. “KOŞKOL ZOTON BODOMLO OLOR” diyecekler, sizin için de önlemimizi alalım, bunun içinde bütün bütün bademler var, o yüzden o şekilde geçiyor. Afiyetler olsun efenim………
Ayvalık Şehir Kulübü
Rakı balık yapabileceğiniz mekan alternatiflerine tam gaz devam ediyoruz. Ayvalık Şehir Kulübü, Ayvalık’ta yaşayanların sık sık tercih ettiği bir mekan. Cunda’dakilerin aksine tam deniz kenarında, elinizi camdan aşağı sarkıtsanız suya değebileceğiniz şahane bir lokasyonda yer alıyor. Üstelik bu sefer meze kısmını sakin atlatıp balık yeme noktasına gelebildiğiniz için balıklarının da gayet taze ve lezzetli olduğunu onaylayabilecek yetkinliğe sahibiz, hadi yine iyisiniz! Şöyle akşam üstü saatlerinde, güneş batarken önünüzden geçen yelkenliler eşliğinde ani gelişen bir rakı planı için birebir. Afiyet, bal, şeker olsun efenim. İçmeden olmayanlar için masaya vurmayı unutmayınız.
Aivali Food & Art
Biraz konsept değiştirelim, neticede Ayvalık & Cunda Gezisi yapıyorsunuz diye illa ki rakı balık yapmanız gerekmiyor, Dilberay gibi ZORUNDA MIYIM diye bağırıyorsanız hak veriyoruz. Aivali Ayvalık’ın özellikle önplana çıkan zeytin&zeytinyağı cenneti kimliğinin üzerine biraz daha fazlasını eklemek istemiş ve gerek bölgedeki deniz ürünleri çeşitliliği gerekse kırmızı et ürünleri konusunda da buranın bir gastronomi merkezi olabileceğini düşündükleri için bu konuların da üstüne gitmişler ve bizce ortaya çok da güzel bir menü çıkmış. Et konusunda gerçekten başarılılar, makarna vb. çeşitler de mevcut, ama illa ki meze isterseniz o konuda da buradan memnun ayrılabilirsiniz.
Kafedemia
Kafedemia ile resmen romantik bir tanışma hikayemiz var. Tabii biz yine iki sap romantik sokaklarda yürüyünce romantik tanışma hikayelerimiz artık “insan olmayan şeyler” ile olmaya başladı, üzücü………. Neticede tam Barbaros Caddesi üzerine aylak aylak yürürken bir anda bir yerden bir müzik sesi gelmeye başladı ki, aha dedik, bizim buraya girmemiz lazım, bu çalan FADO. Neticede iyi ki müziği takip edip girmişiz, iyi ki Portekiz’e gitmişiz de fado denen şeyin güzelliğini ayırt edebilir hale gelmişiz ve iyi ki bu mekanı bulmuşuz!
Körfez Restoran
Körfez Restoran Cunda’da deniz kenarında sıralanmış restoranların aksine daha içerilerde, ara sokaklarda kalan bir mekan. Biz lokal tavsiyesi ile gittiğimiz için beklentilerimiz de büyüktü fakat ekstra övülecek bir yanını göremediğimiz söyleyebiliriz. Fakat işin en kötü yanı, bize “hesap sokmaya” çalışmaları ve içtiğimiz rakıların üstüne hesaba bir tane daha yazmaları oldu, dolayısıyla burayla ilgili daha fazla bir şey yazmanın pek bir anlamı yok diye düşünüyoruz. Giderseniz dikkatli olunuz efenim.
Cafe Caramel
Akşamüstü molası ve tatlı koması için Ayvalık’taki Cafe Caramel süper seçenek. Tatlınızı gidip dolaptan seçeceğiniz, kaliteli kahve içebileceğiniz, herhangi bir konuda merakınız varsa çekinmeden sorup giderebileceğiniz, son derece sevimli ve sakin bir mekan. Ayvalık sokaklarında fotoğraf turuna çıkıp eski evlerin arasında kaybolduktan sonra kendinizi buraya atabilirsiniz. Bizim için de bir cheesecake patlatıverin.
Güler Pastanesi
Ayvalık’a geldiniz, gezinizin %85’inin yemek üzerine kurulu olduğu gerçeğini kabullenip midenize son bulmaz bir happy hour süreci yaşatıyorsunuz ve keyfiniz yerinde. Kilo kısmını dönünde düşünürsünüz boşverin, şu an konumuz peynir tatlısı. Hiç kafanızı karıştırmıyor, aklınızı bulandırmıyoruz, Güler’e gidiyorsunuz, lor tatlınızı sipariş veriyorsunuz, yetmez ama evet diyorsanız (öyle değil canım..) sakızlı kurabiyenizi de paket yaptırıyorsunuz. Gayet mutlu bir şekilde çıkıp gidiyorsunuz. END OF STORY.
Ayvalık & Cunda Gezisi: Akşam N’apıyoruz?
Dünyaları yediniz, artık durun rica ediyoruz, dönüşte arkadaşlarınız “cnm sn biraz kilo mu aldn snkiii” deyince onlara ağız yüz yaparak “YOOO NEALAKA” diyeceğiniz o tatsız anı düşünün ve o elinizdeki yemeği sakince yere bırakın. Biraz da alkol alarak kilonuza kilo katın, en azından şu düştüğünüz hali hatırlamazsınız da kendinize biraz saygınız olur sdfsd. Tamam tamam, daha fazla tadınızı kaçırmayıp Ayvalık & Cunda Gezisi boyunca bir şeyler içebileceğiniz 1-2 mekan önerelim.
Che
Hem Küba simulasyonu gibi hallerini, hem kokteyllerini hem de müziklerini çok sevdiğimiz, Macaron Konağı’nın da çok yakınında yer alan oldukça hoşunuza gidebilecek bir mekan. Akşam yemeğinden çıktınız mı buranın arka bahçesine çöküp muhabbetin dibine vurabilirsiniz, biz çok sevdik.
Kraft Ayvalık
Aynısından çok acil İstanbul’a da talep ettiğimiz mekanlar listesi yapsak, Kraft’ı kesinlikle ilk 3’e dahil ederiz! Mekan o kadar güzel dekore edilmiş, o kadar geniş/ferah ve bize o kadar Berlin’i hatırlattı ki, gerçekten geç keşfetmiş olmanın utancını yaşıyoruz. Ayvalık tarafında akşam vakit geçirmelik, kokteyl denemelik, biraya gömülmelik yer arıyorsanız öncelikliler listesine alın gitsin.
*Eğer buraya kadar geldiyseniz ve koskoca mekanda yer bulamamak gibi bir talihsizlik yaşasıysanız acınızı paylaşıyor ve sizi Muhabbet Sokağı’na gitmeye davet ediyoruz. Amaç bir şeyler içmekse orada bir sürü mekan mevcut.
Orman Cunda
Yukarıdaki iki mekan Ayvalık tarafındandı, bir tane de Cunda’dan gelsin. Burası için çok büyük laflar edeceğiz, kimse bizi tutamaz, TUTMAYIN KÜÇÜK ENİŞTEYİ. Aslında kahve konusunda da önerebileceğiniz Orman Cunda, aynı zamanda son zamanlarda Türkiye genelinde içtiğimiz en güzel kokteylleri yapan mekan. Gerçekten abartmıyoruz, manyaklar gibi sarhoş olup sokaklarda bağırıp çağıracak noktaya gelmediysek bu tamamen salon kadını çizgimizden çıkmak istemediğimizdendir, öyle güzel kokteyl yapıyorlar! O yüzden buraya gitmişken bizce her siparişinizde farklı bir kokteyl isteyin, eminiz ki hiçbirinden pişman olmayacaksınız. Gerçekten helal olsun sevgili Orman Cunda.
*Orman’da yer bulamazsanız (ki bu yaz döneminde son derece olası bir durum) bu meydanda oturabileceğiniz farklı farklı birçok mekan seçeneği mevcut, aklınızda bulunsun.
Vino Şarap Evi
Kapanışı yapalım, Vino Şarap Evi. Çeşit çeşit likör denemek mi istersiniz (karadut ve sakızlıyı denemeden geçmeyin), şaraba mı yumulursunuz yoksa Cunda Adası’nda çok başarılı bir Sangria içebilmenin mutluluğu ile sarhoş mu olursunuz bilemiyoruz, ama burayı seveceğinize adımız gibi eminiz. Üstelik sahibi öyle kibar ve ilgili ki, içtiğiniz her şey ile ilgili aklınızda ne soru varsa çekinmeden sorabilir ve merakınızı giderebilirsiniz. In vino veritas!
*Vino’nu hemen çaprazında “Vino Mutfak” açılmış, deneyemedik, ancak eminiz güzel yemekler de yapıyorlardır, aklınızda bulunsun.
Ayvalık&Cunda Üzerine Bir Takım İpuçları
*Sivrisineklerle başı belada olanlar, ulan bunlar niye hep bana geliyor diye her yaz sinek magneti gibi arkadaşlarının arasında çaresizce oturanlar, AYVALIK’TA ÇOK FAZLA SİVRİSİNEK VAR. Üstelik vampir gibiler, resmen Dracula gibi kanımızın son damlasına kadar emdi şerefsiz sinekler. O yüzden böyle bir derdiniz varsa hazırlıklı gidin deriz. Mesela kılıç kalkan ya da taramalı tüfek falan.
*Sonbahar ya da ilkbahar gibi bir ara dönemde gidiyorsanız gündüzleri yazdan hallice, akşamları ise basbayağı serin oluyor, yanınıza ona göre kıyafet almakta fayda var.
*En iyi Ayvalık tostu nerede yenir gibi bir şey okumayı beklemiş olabilirsiniz ancak biz en iyi Ayvalık tostu diye bir şey olmadığı kanısına vardık ve bu sebeple herhangi bir yer mekan önerisi yazmıyoruz. Sevenlerinden özür dileyerek her yediğimiz yerdekinin aynı olduğunu ve genel olarak pek bir özelliği olmadığını düşünüyoruz. Kızmayın, tanısanız seversiniz.
*Zeytin ile ilgili ne varsa kapın gelin. Zeytinyağının en şahanesi, zeytinin en güzeli kesinlikle Ayvalık’ta.
Gerçekten harika bir Ayvalık yazısı olmuş. Nefis anlatmışsınız.
çok teşekkürler! 🙂
İlk fotoğraf kırmızı sandalyeli yer neresi peki ?
Vino 🙂
Ayvalık ta yaşayan biri olarak çok güzel tarif etmissiniz diyebilirim. Fakat Ayvalık – Cunda ya gelip dalış yapmamışsınız.
Ayvalık Türkiyenin en önemli dalış bölgelerinden biri endemik sadece Ayvalık’ta bulunan kırmızı mercanları Türkiyede başka yerde görme imkanınız yok. 24 Adası ve bu adalar çevresinde yer alan her seviye dalıcıya hitap eden dalış noktaları ile ayvalık dalış tutkunlarının vazgeçilmez adresi bir daha yolunuz düşerse mutlaka dalış yapmanızı tavsiye ederim. http://www.ayvalikdalis.com adresinden dalışlar hakkında bilgi alabilirsiniz. İyi tatiller şimdiden…
Ayvalık herkesin gezip görmesi gereken bir yer, yazınızı okudum gayet detaylı ve başarılı fazlası var eksiği yok 🙂
Merhaba, o Taş kahveye artık gidilmeyecek. Kahve kötü ve soğuk, garsonlar bezgin, kasada oturan işletmeci suratsız ve kaba, tuvaleti evlere şenlik bir yer.
Memleketimi benden daha iyi anlatmışsınız tebrik ediyorum. 😀 Okudukça gidesim geldi. Ve sırf bu mekanlar için değişik planlar yapıldı. Yok böyle gaza gelmek. 😀 Elinize, ayaklarınıza sağlık!
ba-yıl-dım 🙂 üslup ve ifadenizdeki samimiyet çok eğlenceli,gülerken bilgilendim :))diğer yazılarınızıda keyifle okuycam galiba ..
Iyi ki varsınız kızlar, önümüzdeki 4 gün sayenizde çok iyi gececek!
Körfez Restoran’in hesap sokmaya calismasina cok sasirdim 🙁 Gercekten her sorana tavsiye eden yerellerden biri sayilirim. Kendilerini de mezelerini de cok severiz.
10/10 yazı teşekkürler öykü teşekkürler idil teşekkürler türkiye