Venedik Gezi Rehberi: Buralar Gerçekten Var Mı?

Hayatımızda ilk defa bir şehre “ya burayı su basarsa ve dünyanın bu kısmı biz oraya ayak basmadan görülemez hale gelirse” paniğiyle gittik. Yani pek tabii Venedik gibi bir şehri görmek istemek için tek sebep bu olamaz ama ilk 3 sebebimiz arasında yer aldığını söylesem abartmış olmam. Acaba 90 yaşına geldiğimde bizim Venedik gezi rehberi ve fotoğraflarını açıp arkadaşlarımın torunlarına gösterip (benim torunum olmaz gibi düşünüyorum arkadaşların torunlarını kitleyeceğiz çaresiz) “bakın çocuklar burası eskiden gezilebilir bir yerdi biz gitmiştik, evet evet o zaman da Converse vardı” falan diyecek miyim… Bunun cevabını bi’ 60 sene sonra falan verebilirim, buralarda olursak konuşuruz, şu an izninizle sizi bu yazı aracılığıyla Venedik’e gitmeye teşvik edebilmeye odaklanıyorum.

Baştan söyleyeyim, kendi gözünüzle gördüğünüzde bile “buralar gerçekten var mı” sorgulaması yaşatan Venedik’in şok edici güzellikte olduğu tartışmaya açık değil, bu konuda benimle tartışmak isteyen olursa biz değil yumruklarımız konuşacaktır…Gezerken bu İtalyanlar kafayı yemişler böyle bir yer nasıl var olabilir diye düşünüyor, film seti gibi hissettiren bu şehrin gerçek olduğuna inanmakta güçlük çekiyor ve abartmıyorum bazı anlarda delirecek gibi oluyorsunuz; bir şehir nasıl bu kadar güzel olabilir? Ayrıca… İnsanoğlu böyle şehirler yapabilme potansiyeline sahipken bazı şehirleri niye öyle yapıyoruz?

Başka bir konuya daha parmak basayım, siz daha önce hiç turistlerin turistlerden bunaldığı bir şehir gördünüz mü? Bakın yerlisini zaten geçtim, onların bu iş aracılığıyla ciddi kazanç sağlıyor olmalarına rağmen sabırlarının taşmış olmasının normal olduğunu zaten gidince anlayacaksınız. Bu şehirde TURİSTLER BİLE TURİSTLERDEN ŞİKAYET EDİYOR. İşte Venedik böyle bir şehir. Adamı çeşitli alanlarda delirtir ve her şeye rağmen tanıştığınıza memnun eder. Artık Venedik Gezi Rehberi kısmına geçiş yapabiliriz diye düşünüyorum.

Başlamadan gelen not: Venedik gezimizi izlemek isterseniz Instagram’daki sabit hikayelerimize göz atabilirsiniz, orada da pek çok ipucu paylaştık. Civarda başka şehirlere gidecek ya da daha kapsamlı bir İtalya gezisi yapacaksanız tüm İtalya rehberlerimizi de böyle bıraktık. 

Venedik Gezi Rehberi: Venedik’e Ne Zaman Gidilir?

Venedik ne zaman gittiğinizin gerçekten de çok büyük önem taşıdığı bir şehir. Hatta şöyle söyleyeyim, bu şehri tüm ihtişamına ve güzelliğine rağmen sevip sevmemeniz bize kalırsa çok büyük ölçüde buraya ne zaman gittiğinizle ilişkili. Venedik’te gezinizin çekilmez bir hal almasına sebep olabilecek çok fazla faktör var. Labirent gibi ve insanı şaşkınlığa düşürecek seviyede dar sokakları, ulaşımın yalnızca yürüyerek ya da su yolu ile sağlanıyor olması ve hatta ortalığı ciddi ciddi su basan dönemlerin de olabildiğini düşünün ve bunları kafanızda daha önce yüksek ihtimalle hiç karşı karşıya kalmadığınız bir turist kalabalığı ile birleştirin. Tebrikler, stratejik hatada bulunmanız sonucu bir yerden diğerine insan sörfü yaparak gittiğiniz ya da dar bir sokakta yaya trafiğinde tanımadığınız insanlarla kol kola beklediğiniz sosyal mesafesiz geziniz hazır…

Neyse ki bunların başınıza gelmemesi için biz buradayız. Söyleyeceklerimizi dikkate almayacaksanız paşa gönlünüz bilir, biz yine sizi kucaklarız…(tarihe not: bu yazıyı tam seçim öncesi yazmakta olduğum için kucaklayıcı moddayım) Kişisel fikrimizi soracak olursanız Venedik’e gitmek için en iyi dönem Nisan-Mayıs ve Eylül-Ekim ayları. Tek bir ayı seçin derseniz daha da spesifik olabiliriz, Mayıs ayının ilk iki haftası. Biz tam olarak böyle bir dönemde gittik ve hafta sonu turist kalabalığı işi biraz çılgınlaşsa da genel olarak çok iyi zaman geçirdiğimizi ve “iyi ki bu dönemde gelmişiz” diye düşündüğümüzü söyleyebiliriz.

Kalabalığı biraz olsun atlatabilecek tarihe planlama yapabildiyseniz şanslısınız. Şayet programınız buna uygun değilse ve örneğin yazın gitmek durumundaysanız o zaman otelinizi, restoran rezervasyonlarınızı falan hep mümkün olduğunca uzun süre önceden halletmeye bakın ki anormal otel fiyatları ve mutlaka denemek istediğiniz restoranı deneyememe gibi sorunlarla karşılaşmayın.

Şehrin iki önemli etkinliğinden bahsetmeden de geçmeyelim, tabii ki kalabalık meselesini bir kenara koyup Venedik Bienali ya da Venedik Karnavalı döneminde de gitmek isteyebilirsiniz. Bienale ilişkin en güncel bilgileri şuradan kontrol edebilirsiniz. Venedik Karnavalı tarihleri ise genellikle Ocak ya da Şubat ayına denk geliyor, gideceğiniz döneme göre tarih ve detaylarını kontrol edersiniz. 

Venedik Gezi Rehberi: Venedik Bütçe Planlaması

Yine en baştan almak istediğiniz sorunun cevabını vereyim, evet Venedik pahalı bir şehir. Elçiye zeval olmaz, gitmeyin bi şey anlatıyorum….. Çok turistik olan birçok Avrupa şehrinde olduğu gibi burada da fiyatlar ortalamanın üstünde diyebilirim, fakat içinizi ferahlatacak şeyler de söyleyebilirim. Mesela kahve ve bir kadeh şarabın neredeyse aynı fiyat olması gibi. Mesela burada öyle oturaklı kahvaltı kültürü olmadığı için kahvaltıya ve “cicchetti” diye bir şey olduğu için öğlen yiyeceklerinize o kadar da fazla bütçe ayırmanız gerekmemesi gibi… (cicchetti’yi aşağıda anlatacağım ona takılmayın) Zaten gezecek fazla yer ve oradan oraya yürüme+vaporetto bekleme gibi durumlar da söz konusu olduğu için gün içinde daha hızlı bir şeyler atıştırmak gerçekten daha mantıklı tercih oluyor. Venedik pahalı derken neyi kast ettiğimize de bir açıklık getirelim;

1 şişe su: Market ve büfelerde 1-2 Euro, restoranlarda büyük şişe su 2,50-4 Euro

Cappuccino/latte: 2- 5 Euro

1 kadeh şarap: 3 – 8 Euro

Aperol spritz: 3 – 6 Euro

Ayak üstü bir makarna: 7 – 10 Euro

Cicchetti gibi ayak üstü atıştırmalık: 2,5- 6 Euro

İyi bir restoranda yemek (ortaya başlangıç söylemeli, ana yemekli, şaraplı, tatlılı): kişi başı 30-45 Euro

1 kruvasan/hamur işi: 1,50 – 4 Euro

*Şunu hatırlatalım, İtalya’da pek çok şehirde olduğu gibi burada da özellikle kahve vs. içerken içeride ayaküstü içmeniz ile masaya oturup içmeniz arasında bir fiyat farkı olabiliyor. Özellikle San Marco gibi çok turistik noktalarda dışarıda oturup servis almak için ekstra bir ücret ödüyorsunuz. Bu turistik noktalardan uzaklaştıkça devreden çıkabiliyor, şakk diye bi yere oturup sonra sırf orada oturdunuz diye ekstra ücret talep edilirse şok olmayın, aklınızda bulunsun.

Venedik Gezi Rehberi: Venedik’te Konaklama

Venedik’te paranızı ayıracağınız en pahalı şey konaklama olacak, gitmeden önce otel bakarken açıkçası biz de suratımıza bi tokat yer gibi olduk. Bedenimizi yumuşak bir zemine yerleştirip hava aydınlanana kadar bilincimizi kaybetmek için (uyumak diye de adlandırabilirsiniz) ödenen bedel bu olmamalıydı… Bu sebeple konaklamayı mümkün olduğunca uzun süre önceden hallederseniz gerçekten bütçenizi de hafifletebilirsiniz, çünkü uygun fiyatlı ve düzgün seçenekler aylar öncesinden resmen kapışılıyor. Biz salak olduğumuz için konaklamayı pek de uzun süre önceden halletmeyince öyle çok lüks bir otelde kalmak gibi bir derdimiz de olmadığından orta halli bir yerde kaldık. Lokasyonu gayet iyiydi, herhangi bir hijyen problemi yoktu, iletişimleri gayet iyiydi ve hatta geç check out yapabilir miyiz diye rica edince ona bile sorun çıkarmadılar, dolayısıyla “aman zaten odaya sadece uyumak için gideceğiz” yaklaşımındaysanız burayı tercih edebilirsiniz. Ancak daha özellikli bir yerde kalmak istiyorsanız buranın pek beklentinizi karşılayacağınızı sanmıyoruz, çünkü kendi banyosu olan temiz bir oda gibi bir şeydi işte. Olur da burada kalacak olursanız asansör olmadığını ve biraz fazla dik bir merdivenden çıkmanız gerektiğini ekleyelim, dev gibi bavullarla gitmeyin. Eğer burada kalmayacaksanız da yine de dev bavulla gitmeyin bu arada, çünkü kara yoluyla ulaşım bir seçenek olmadığı için vaporetto’da ve otelinize ulaşırken o bavul başınıza bela olur.

Eğer başka bir otelde konaklayacaksanız kriter olarak vaporetto’ya ve gezmek istediğiniz yerlere olan uzaklığını baz alabilirsiniz. Bunu da aşağıda söz ettiğimiz yerlerden ilginizi çekenleri Google Maps’te işaretleyerek tespit edebilirsiniz. Kişisel olarak ben turist kalabalıklarından bir seviye daha uzak olması sebebiyle bir daha Venedik’e gidecek olursam Cannaregio bölgesinde kalmayı tercih ederdim. Tam olarak söylediğimiz bölgedeki otellere göz atmak isterseniz direkt şuradan bakabilirsiniz. Bu bölgedeki otellerden birinde kalarak hem yine gezmek isteyeceğiniz her yere rahatlıkla yürüyebilir, hem bir seviye daha makul fiyatlı oteller bulabilir hem de kalabalıkla mücadelenizi biraz da olsa azaltabilirsiniz.

Venedik Gezi Rehberi: Venedik’te Ulaşım

Normalde gezi rehberi yazarken şıp diye açıklayıp geçtiğimiz bölümler söz konusu Venedik Gezi Rehberi oldu mu uzayıp gidiyor, çünkü bu şehir bildiğiniz şehirler gibi değil. Venedik’e ayak basana kadar başkası söylese abarttığını düşüneceğim şeyler burası için gerçekten de geçerli. Burada madde madde ilerlersek daha kolay olacağını düşündüğüm için öyle devam edeyim;

*Öncelikle şaşırtıcı bir şey söyleyelim, Venedik’te belli bir noktaya kadar kara yoluyla ulaşım var. Yani havaalanından belli bir noktaya kadar kara yolu ile gidebilirsiniz, ancak tarihi şehir merkezi şeklinde adlandırabileceğim, bizlerin direkt Venedik deyince kafasında canlanan ve çok yüksek ihtimalle gezinizin tamamını geçireceğiniz Venedik’te yalnızca su yoluyla ya da yürüyerek ulaşım sağlayabiliyorsunuz. Buranın toplu taşıma aracının ismi vaporetto. Vaporetto dediğimiz şeyi minik bir vapur, ne bilelim suda giden bir otobüs gibi düşünün. Bahsettiğimiz bölgenin içinde olduğunuz sürece polis, ambulans, itfaiye hatta cenaze araçlarının bile su yoluyla ulaşım sağladığını göreceksiniz, başka bir seçenek söz konusu değil. Yazarken bile şaşırıyorum, düşünsenize dünyanın bize çok da uzak olmayan bir yerinde böyle bir düzen var. (Çok gezen bilir hanesine bir tik atıldı) 

*İsterseniz her yere yürüyebilirsiniz, bu bir seçenek, fakat bazen yürüyemeyecek ya da tüm gün ayakta olmanın verdiği yorgunluğuyla yürümek istemeyecek kadar uzağınızda kalacak noktalar olacaktır, dolayısıyla geziniz boyunca vaporetto’yu mutlaka birkaç kez kullanacaksınız gibi düşünebilirsiniz. Alternatif bir seçenek olarak bireysel kullanabileceğiniz su taksileri de var, ancak çok da gerek var mı derseniz bizce hayır, yine de acil bir durum olursa ve vaporetto saatini beklemek istemezseniz aklınızda bulunsun.

*Sanki tamamen salladığımız bir sözcükmüş gibi görünen vaporettonun ne olduğuna açıklık getirdiğimize göre bu işin bütçe kısmına girelim. Öncelikle vaporettoya kaçak binmek bir seçenek değil, Instagram’da “kimse kontrol etmiyor yeaa binin gitsin” diyenleri dikkate almış olsaydık gözümüzün önünde ceza yiyen kişilerle birlikte biz de kahvaltı niyetine ceza benedict yemiş olacaktık, size böyle diyen arkadaşlarınız olursa sessizce ağızlarını bantlayın ve yolunuza devam edin.

*Vaporetto için tek kullanımlık bilet ücreti 9,5 euro. (70 dakika boyunca geçerli) Evet evet basbayağı dokuz buçuk yuro. TL’ye çevirdiğiniz zaman eskiden bu fiyata başka ülkeye uçulabildiğini fark edip vaporettonun ortasında göz yaşlarına boğulabilirsiniz. O yüzden her vaporetto kullanımınızda bu parayı vermek yerine şuradan bir ulaşım kartı edinmek kesinlikle daha mantıklı oluyor. Kartın 1,2,3 ve 7 günlük versiyonları var, artık onu da kalacağınız süreye göre belirlersiniz. Böylelikle vaporettoyu huzur içinde kullanabilir ve yanlış yöne binerseniz sinir krizi geçirmeden inip doğru yöne doğru yelken açabilirsiniz. Kartınızı aldıktan sonra maile bir barkod/QR kodu geliyor, onu telefonunuza kaydedip ya da çıktısını alıp direkt kullanabilirsiniz. Her vaporettoya binişinizde kartı okutmanız gerektiğini de hatırlatalım, zaten binerken nereye okutacağınızı anlayacaksınız.

*Venedik Havaalanı’ndan şehre ulaşım oraya giderken gözümüzde büyüttüğümüz kadar zor değilmiş. Bu noktada otelinizin yerini de göz önünde bulunarak karar vermeniz gerekeceği için tam ne yapacağınızı söyleyemesek de yine de yardımcı olabiliriz. Ya otobüse binip ardından vaporetto ya bineceksiniz, ya da direkt vaporettoya. Eğer oteliniz otobüsün bıraktığı noktaya (yani Piazzale Roma’ya) çok yakın değilse her halükarda hikayenin içinde bir vaporetto olur gibi görünüyor. Otobüse binecekseniz bavulunuzu teslim aldıktan hemen sonra havaalanının içinde otobüs ve vaporetto bileti alabileceğiniz noktaların önüne çıkacaksınız. Oradan bilet alabilirsiniz, bilet alınan yerin tam neresi olduğu gayet belirgin. Farklı bilet alma noktaları görünce de panik olmayın, sadece farklı firmalar, aynı işlevi görüyorlar. Nereye gideceğinizi haritadan gösterirseniz çalışanlar size yardımcı olacaklar, ortada bir dil bariyeri varsa Google haritalardan otelinize yol tarifi alarak tam olarak nasıl gideceğinizi de çözebilirsiniz, havaalanında ücretsiz internet var. Otobüsler de havaalanının kapısından çıkıp dümdüz ilerlediğinizde direkt karşınıza çıkacak, yani her şey gayet sistematik, çözemeyeceğiniz bir şey yok. Eğer vaporettoya binecekseniz yine otobüs biletini aldığınız noktadan bilet alacaksınız ve otobüs yerine vaporettonun olduğu noktaya gideceksiniz, onun tabelaları da gayet net.

*Son olarak pek bir ulaşım aracı gibi sayılmasa da heveslenebileceğinizi düşünerek Venedik’te gondola binme işinden de kısaca bahsedelim. Gondol ile bir yere ulaşmaya çalışmak zaten manasız, gondolu bir eğleme aracı gibi düşünün. Yani fotoğraf çekip Venedik’te olduğunuzu kanıtlamak için biraz fazla pahalı bir yöntem gibi bir şey… Gondol ücretleri 80 Euro ile 120 euro arasında değişiyor ve yürürken sağda solda karşınıza çizgili tişörtlü gondolcular çıkacak, özellikle belli bir yerden binmeniz gerekmiyor. 120 euro’ya kadar çıkması durumu özellikle günbatımı saatinde gondol turuna çıkmak isterseniz başınıza gelebilir. Pazarlık yapmayı da deneyebilirsiniz bu arada. Bizim aktivite olarak pek ilgimizi çekmediği için binmedik, o yüzden pazarlık ipucu veremeyeceğiz….

Venedik Gezi Rehberi: Venedik’te Gezilecek Yerler

Venedik San Marco, San Polo, Castello, Cannaregio, San Polo, Dorsoduro gibi çeşitli bölgelerden, daha da genel bakacak olursak birbirine kanallarla ve köprülerle bağlanan adacıklardan oluşuyor. Daha gitmeden adını duymuş olduğunuz için tahmin edeceğiniz üzere en turistik bölge ise tabii ki San Marco, fakat bu diğer bölgelerin de inanılmaz turistik olduğu gerçeğini değiştirmiyor, sadece özellikle birkaç saatliğine ziyarete gelen turist kalabalığı en çok San Marco civarında dolandığı için orası daha yoğun oluyor. Aşağıda Venedik’te gezilecek yerleri ve mekanları listelediğimizde zaten bu bölgelerin hepsine ayak basmış olacaksınız, o yüzden bunun derdine düşmenize gerek yok ve bölgelere ayırarak anlatmayacağız ki ortalık iyice karışmasın.

San Marco Meydanı

Venedik’in, İtalya’nın, Avrupa’nın ne bilelim galaksinin en ünlü meydanı San Marco olabilir mi? (Times Square di mi muhtemelen) Aslında San Marco bölgenin adı olsa da San Marco dendi mi akla hemen Piazza San Marco yani San Marco Meydanı geliyor. Aynı zamanda Venedik’in en alçak noktalarından biri olduğundan Acqua Alta yani Venedik’te özellikle kış aylarında olan su baskınları sebebiyle suların içinde oturmuş kahve yudumlamakta ısrar eden hevesli turist görüntüleriyle de hatırlayabileceğiniz San Marco gerçekten de oldukça ihtişamlı bir meydan. 

-Meydanı şöyle bir dolaştıktan sonra buranın en önemli yapılarından Basilica di San Marco’yu ziyaret edebilirsiniz (giriş 3 Euro) İlginizi çekiyorsa meydanın ortasında yükselen San Marco Bazilikası’nın çan kulesi, Gelileo’nun zamanında gözlem yapmak için de kullandığı Campanile di San Marco’ya çıkabilirsiniz. (10 Euro)

Palazzo Ducale (Doge’s Palace adıyla da karşılaşabilirsiniz) Venedik’in en ikonik binalarından bir diğeri ve o da bu meydanda yer alıyor. Harika mimarisi ile zaten mutlaka dikkatinizi çekecek saraya şöyle bir dışarıdan baktıktan sonra içini de gezmek isterseniz biletiniz şuradan alabilirsiniz

-Yine buralardayken görebileceğiniz güzel bir köprü, Bridge of Sighs (Ponte dei Sospiri). Türkçe hali “Ahlar Köprüsü” olarak adlandırılmış, çünkü burası eskiden mahkumların hücrelerine gönderilirken son kez Venedik’e bakabildikleri köprü olarak biliniyor. AAAHH AHH diyormuş adamlar ben ne ettim…Derin…

-Venedik’in en ünlü kafesi diyebileceğimiz Cafe Florian da bu meydanda yer alıyor. 

Rialto Köprüsü

Venedik’in “ana kanalı” diyebileceğimiz, su trafiğinin en yoğun olduğu Grand Canal üzerinde yer alan 4 köprüden en ünlüsü olan Rialto Köprüsü şehrin San Marco’dan sonraki en turistik noktası. İlk yapıldığı yıllarda ticari amaçlarla yapılmış tahta bir köprüyken yanmaktan tutun yıkılmaya kadar uzanan türlü badireler atlatınca sonunda bir mimar çıkıp “sizce de bu köprüyü taş yapsak daha akla yatkın olmaz mı” düşüncesinin İtalyancasını ifade etmiş ve her kafası çalışan yenilikçi insana tepkiler geldiği gibi kendisine de yüklenilmesinin ardından bir şekilde bu önerinin kabul görmesi sonucu 1591 yılından beri tüm ihtişamıyla orada duruyor. Teşekkürler O mimar….

Köprünün hem kendisi, hem de manzarası çok güzel. Dolayısıyla burası en çok turist kalabalığı ile karşılaşabileceğiniz noktalardan biri. Bu yetmiyormuş gibi gün batımında da herkesin koşa koşa gittiği bir yer olduğu için burada geçireceğiniz anlar biraz mücadeleli olabilir. Neyse ki bu mücadeleye değecek kadar güzel.

Guggenheim Müzesi

Madem Grand Canal üzerindeyiz, o zaman hem konumu hem de koleksiyonu güzel bir müze önerisi ile devam edelim. Yine aynı kanal üzerinde Dorsoduro bölgesinde ilerleyince karşınıza çıkacak Guggenheim Müzesi, Peggy Guggenheim’ın sanat koleksiyonundan oluşuyor. Müze çok büyük olmadığı için telaşsız bir şekilde keyfini çıkararak gezmeye, “ben bunu yaparım” sohbeti çevirerek kıkırdamaya çok uygun, ayrıca binası ve konumu da çok hoş. Bahçedeki ve içerideki eserleri dolaştıktan sonra kanala doğru bakan cepheye çıkmayı unutmayın. Salı günleri kapalı olduğunu ve 17:15’ten sonra bilet gişesinin kapandığını da hatırlatalım. 

*Buraya kadar gelmişken İtalya’nın en çok fotoğraflanan dini yapılarından Santa Maria della Salute Bazilikası’na doğru yürüyüp orayı da ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz.

Gallerie dell’Accademia

Başka müzelere öncelik vermeyi tercih etmemiz sonucu ziyaret etme imkanımızın olmadığı ancak şehrin önemli müzelerinden biri olarak kabul edildiği için Venedik Gezi Rehberi kapsamında bahsetmeden geçmek istemediğimiz Gallerie dell’Accademia’yı da ziyaret edebilirsiniz. Özellikle gittiğiniz şehrin sanatçılarını tanımaktan hoşlanıyorsanız bu müze ilginizi çekebilir. Ayrıca Da Vinci’nin Vitruvian Man çiziminin de bu müzede görebileceğinizi ekleyelim, belki şimdi daha çok görmek istersiniz…

-Bu müzeye gidecekseniz yine üzerinden çok güzel bir manzara yakalayabileceğiniz yine çok turistik bir köprü olan Ponte dell’Accademia’dan geçip bu müzeye uğrayabilir ve sonra yukarıda söz ettiğimiz Guggenheim ve Santa Maria della Salute Bazilikası’na doğru ilerleyebilirsiniz. Dorsoduro bölgesinde de dolanmış olursunuz, gayet mantıklı bir rota. 

Ca’Pesaro

Venedik Gezi rehberi kapsamında son bir müze önerisinde daha bulunup müze dosyasını kapatacağız. 19. ve 20. yy’dan sanat eserlerine odaklanan bu müze yalnızca İtalyan değil dünyaca ünlü birçok sanatçının (Klimt, Kandinsky, Chagall gibi) eserini kapsayan, hoşunuza gideceğini düşündüğümüz bir müze. Ayrıca bu müze de çok güzel bir noktada yer aldığı için oturmanın hoşunuza gideceğini tahmin ettiğimiz bir kafesi de var. Sadece kahvesi bayağı kötü olduğu için mümkünse içecek tercihinizi yine Spritz’ten yana kullanmanızı öneririz…

Teatro La Fenice

İtalya’nın en önemli opera evlerinden biri olan ağzınızı açık bırakacak güzellikteki Teatro la Fenice’yi gezmek için ya tura katılmak ya da orada gerçekleşen bir etkinliğe katılmak dışında bir seçeneğiniz yok. Ben geldim bi’ içeri bakıp çıkacağım instagram’a fotoğraf koymak için geldim diyemiyorsunuz. Eğer vaktiniz varsa harika bir deneyim olacağı için mutlaka sitesinden gittiğiniz dönemdeki etkinlikleri kontrol edip bir bilet kapın. (anormal fiyatlar olur diye düşünmeyin, bizim denk geldiklerimizde gayet makul fiyatlar da vardı) Eğer ilginizi çeken bir etkinliğe denk gelmiyorsanız ama içeriyi mutlaka görmek isterseniz şuradan tur için biletinizi alabilirsiniz.

Libreria Acqua Alta

Biliyorsunuz, her şehirde turistleri avlamak için yapılan ve bir şekilde tutturmayı başarmış bir yer vardır. İşte Venedik’in turist kapanı da burası. Böyle düşünmemek için çok gayret gösterdim, girdim bu kitapçının tarihçesini falan araştırmaya kalkıştım, acaba dedim bu gondolun içine kitap doldurmaların, bu üst üste kitapları koyup basamak yapmaların falan mantıklı bir açıklaması olabilir mi… Ancak oraya gidip de ellerinde telefonlar ile kitapların üzerinde yürümek için kuyruğa girmiş insanların ve sırf onları organize etmek üzere görevlendirilmiş adamın o halini görünce anladım ki ben boşuna bu kitapçıyı aklamaya çalışıyorum. Kim bilir belki harika bir kitap seçkisi var, belki asla bulunamayan çok özel kitaplar burada bulunabiliyor, keşke bunların cevabını bilebilseydim ancak maalesef başka turistlerle altlı üstlü durduğumuz için hiçbir kitaba bakma imkanım olmadı… 

Instagram ünlüsü kitapçı…Senden hoşlanmadım… (kaşla göz arasında güzel bi poster aldım ama buradan itiraf ediyorum)

Giardini della Biennale

Venedik’e bienal döneminde gitmiyor olsanız bile nerede nasıl bir ortamda gerçekleştiğini görmek, vesileyle şehrin başka bir bölgesini de ziyaret etmek isterseniz birkaç saatinizi Giardini della Biennale’nin olduğu tarafı dolaşmaya ve parkta sakin, güzel zaman geçirmeye ayırabilirsiniz. Bizim orada bulunduğumuz dönemde “Venice Biennale of Architecture” için hazırlık sürecine denk geldiğimizden etrafı pek detaylı gezebilme imkanımız olmadı, çünkü hazırlıklar sebebiyle çeşitli noktalar ziyarete kapatılmıştı. Bu sebeple tam nereleri gezebileceğinize ilişkin detaylı bilgi veremesek de gideceğiniz için buraya ilişkin bir araştırma yapıp da gitmenizi öneririz.

The Ghetto

“Ghetto” sözcüğünün Venedik’teki bu bölgeden çıktığını biliyor muydunuz? Biz de bilmiyorduk, hatta bölgenin bu şekilde adlandırılmasına da oldukça şaşırmıştık ancak sonra tarihini okuyunca her şey anlam kazandı. Cannaregio bölgesinin kapsamında yer alan The Ghetto’nun tarihi 500+ yıl öncesine dayanıyor. Yahudilerin hangi sebeplerle Venedik’e geldiğine ilişkin tam olarak net bir bilgiye ulaşmak zor olsa da bir şekilde bu şehre ayak basmalarının ardından 1500’lü yıllarda “Ghetto Novo” adlı bölge içinde yaşamaya mecbur ediliyorlar. Günümüzde Venedik’te Yahudi komünitesi yoğunluklu olarak halen bu bölgede yaşıyor. Aşağıda size mutlaka gitmenizi önereceğimiz kahvecide bir sabaha başladıktan sonra yakınızdaki Campo del Ghetto Novo tarafına doğru ilerleyecek olursanız bu bölgenin ana meydanına ulaşmış olacaksınız. Sonrasında bu civarda dolaşarak bu bölgede biraz vakit geçirebilirsiniz. 

Despar Market (Teatro Italia)

Bir Venedik Gezi Rehberi içinde neden öneri olarak market yazdığımızı sorgulamış olabilirsiniz, bunun için mantıklı bir açıklamamız var. Eğer Hürriyet gazetesi falan olsaydık şöyle yazardık: DAHA ÖNCE BÖYLE MARKET GÖRÜLMEDİ… Şimdi de öyle yazmak yerine ona benzer şeyler söyleyeceğiz. Despar İtalya’da bir market zinciri. Teatro Italia adlı (adı öyle olsa da sinema binası-imiş) eski bir yapıyı ciddi bir bütçe ile yeniliyor ve İtalya’nın en güzel marketi olduğu iddiası ile açıyor. Peki gerçekten İtalya’nın en güzel marketi mi? Muhtemelen dünyada ilk 3’e girer. Öyle oldu mu anormal fiyatlarda bir market olur diye de düşünmeyin, herhangi başka bir Despar market ile aynı fiyatlarda ürünler satılıyor. Eğer eve götürmek için bir şeyler alacaksanız direkt olarak burayı tercih edebilirsiniz.

Fondaco dei Tedeschi

Hazır marketten konuyu açmışken benzer mantıkta bir yerden daha bahsedelim. Burası da Rialto Köprüsü yakınlarında bir alışveriş merkezi, aynı zamanda tarihi 1200’lü yıllara dayanan (arada yangın durumları falan yaşanmış, 1500’lerde tekrar inşa edilmiş vs) tarihi bir yapı. Ancak bu sefer de kafanızda canlandırabileceğinizden çok daha güzel bir avm ile karşı karşıyayız. Buraya pek tabii alışveriş yapmak ve içini görmek için de gidebilirsiniz ancak aynı zamanda terasına çıkarak Venedik’e şöyle bir tepeden bakma imkanınız da var. Bu aktiviteyi ücretsiz olarak gerçekleştirebiliyorsunuz, tek yapmanız gereken öncesinde şuradan rezervasyon yapmak. Rezervasyon saatinizde terasa gittiğinizde yukarıda 15 dakika gibi bir süreniz oluyor.

*Burada giyim kuşam alışverişi yapmak niyetinde değilseniz de giriş kattaki gurme market kısmında şöyle bir dolanabilirsiniz, eve götürmelik güzel şeyler var. 

Burano & Murano & Torcello

Venedik’i yeterince keşfettiğinizi düşünüyorsanız kısa bir vaporetto yolculuğu ile yarım gün gibi bir sürede bile gezebileceğiniz bu küçük adalara doğru yola çıkabilirsiniz. Burano renkli evler ve danteli, Murano cam sanatları, Torcello ise diğer adaların gölgesinde kalmış olması ile ünlü. (Nasıl olsa İtalyanlar anlamıyor diye Torcello’ya salladık bakalım) Burada bu konunun detaylarına çok girmiyoruz çünkü bunun için ayrı bir mini rehber yapalım diye düşündük. Zaten doğruyu söylemek gerekirse çok detayına girecek bir şey de yok çünkü zaten vaporettoya binip yarım saattle falan çat diye istediğinizde iniyorsunuz. Size söylediğimiz ulaşım kartını aldıysanız zaten bu adalara ulaşım da o kartın kapsamında olduğu için ekstra bir şey ödemeniz de gerekmiyor.  Daha güzel olan hangisi, tek birine gidecek olursam hakkımı hangisinden yana kullanayım diye soracak olursanız bizce onun cevabı da tartışmaya açık değil, Burano sizi çağırıyor…….

Kısa Kısa

*Palazzo Contarini del Bovolo çok güzel bir bina, haritanızda işaretleyip civarından geçerken şöyle bir dışından bakmayı ihmal etmeyin.

*Ca d’Oro Grand Canal üzerindeki en güzel binalardan biri. Eğer içini gezmek isterseniz aynı zamanda bir sanat müzesi olduğu için Pazartesi hariç 10:00 – 19:00 arası ziyaret edebilirsiniz.

*İnternette gördüğümüze göre burası gerçekten gizli olamaz diye düşünerek yine de bi’ şansımızı denemek üzere gittiğimiz bir “gizli Instagram noktasını” da sizinle paylaşalım, güzel fotoğraflar çekersiniz. Enteresan bir şekilde Hotel San Moise’nin yanında kalan nokta gerçekten de turistler tarafından keşfedilmemiş ve kendi başınıza güzel kareler yakalayabileceğiniz bir yerdi. Eğer ilerleyen zamanlarda fotoğraf kuyrukları oluşan bir yer halini alırsa sorumluluk kabul etmiyoruz…

*Campo San Maurizio’da “Mercatino San Mauruzio” adlı bir antika pazarı kuruluyor, denk gelirseniz ve ilginizi çekiyorsa hoş bir aktivite olabilir.

*Ponte della Costituzione 2008 yılında yapılmış ve yapıldığı dönemde büyük tepki çekmiş, hatta protesto edilmiş modern mimariye sahip, doğruyu söylemek gerekirse pek de Venedik’in dokusu ile uyuşmayan bir köprü. Venedikliler bu konuya sinirlenmekte haklı mıymış değil miymiş görünce siz karar vereceksiniz. (Bizim ülkenin dertler bitti şimdi de İtalya’nın derdine ortak oluyoruz)

*Tüm bu önerilerin dışında siz verebileceğimiz en iyi Venedik gezisi tavsiyesi haritayı falan da boşverip sokaklarda kaybolmanız. Venedik gerçekten görsel olarak harika bir şehir olduğu için gezinin en güzel anlarını bir yerden diğerine yürürken hiç beklemediğiniz bir anda yaşayıveriyorsunuz. Evet her şehirde yürümek en iyi gezme yöntemi diyebiliriz, ama Venedik’te yürümek hepsinden biraz daha iyi. 

Venedik Gezi Rehberi: Venedik’te Ne Yenir?

Venedik gezi rehberi hazırlamak için Venedik’e doğru yola çıkmadan önce araştırma yapma aşamasında kabullendiğimiz bir şey vardı; Burada “turistik olmayan restoran” diye bir şey bulmak gerçekten neredeyse imkansız. Normalde biraz olsun turistik olanın dışına çıkmaya çalışıp “burada yaşasak ne yapıyor olurduk acaba” merakını yerlisinin gittiği yerleri keşfederek gidermeye çalışsak da Venedik’te bunu yakalayabilmek imkansıza yakın diyebiliriz. Ancak sadece turistler için yapılmış mekan ile “turistlerin de gittiği mekan” arasında da bir fark olduğu için, size biraz olsun öyle yerleri önermeye çalışacağız. Yine de Venedik’e yemek konusunda İtalya’nın diğer şehirlerinde gittiğiniz kadar büyük bir beklentiyle gitmemenizi öneririz. 

-İtalya’nın geri kalanında olduğu gibi burada da İtalyan kahve gelenekleri hakim. Üçüncü dalga kahveciler buraya uğramamış, kahve dediğiniz ayak üstü şakkk diye içilen bir espressodur ve sütlü kahve içecekseniz sabah saatlerinde içersiniz ya da gölge etmezsiniz… Adamlar gelenekçi, yapacak bir şey yok. Dolayısıyla soğuk kahveler, efendime söyleyeyim yulaf sütlü latteler americanolar içecekseniz Torrefazione Cannaregio’dan başka bir adresiniz yok. Ama zaten orası çok güzel, konumu da çok güzel, her gün gitmek bile isteyebilirsiniz. Bunun dışında hiçbir kahveci bizim için burada size önerebileceğimiz bir güzellik seviyesinde değildi. Bunun dışında Rosa Salva, Cafe del Doge ve Caffe Rosso gibi yerler internette sık karşınıza çıkacaktır, eğer üçüncü dalga kahve arayışında değilseniz uğranabilir tabii ama bizim kişisel kahve zevkimize pek hitap etmediler.

-İtalyanların kahvaltı pek sallamama huyu burada da tam gaz devam ediyor. Maksimum kahvaltıları kahve ile şekerli bir kruvasan, kahvaltı yapmaya ikna edilemiyorlar resmen, geri kalan öğünlere mi yer ayırıyorlar dertleri nedir bilmiyoruz… Dolayısıyla sabah saatlerinde biraz turistik noktalara mahkum gibisiniz. Ancak zaten peynirler ve şarküteri ürünleri leziz olduğu için onlar onu kahvaltı olarak görmese bile mutlaka yiyecek güzel bir şeyler karşınıza çıkıyor. Denk geldiğiniz bir “pasticceria”dan kruvasan vb hamur işi şeyler kapabilir ya da şahane olduğunu iddia edemeyecek olsak da şehirde çeşitli şubeleri olan Farini adlı mekandan kahvaltı yapmak isteyen turistlerle birlikte bir şeyler alabilirsiniz. Pasticceria Rizzardini’ye daha geleneksel mekan hevesinizi gidermek için uğranabilir. Caffe Florian ise Venedik’in hatta İtalya’nın en ünlü kafelerinden biri.

-Mükemmel bir dondurma yemek ve hayatınızın geri kalanında yediğiniz dondurmalara düşman olmak için direkt gideceğiniz yer Gelato Gallonetto 1985 olmalı, doğrusu biz de giderken bu kadar iyi olmasını beklemiyorduk. Eğer gelato yemelere doyamadıysanız o zaman instagram ünlüsü olması sebebiyle önünden sırası eksik olmayan Suso’ya da bi’ bakabilirsiniz. 

-Venedik’te yapabileceğiniz en Venedik’e özgü aktivitelerden biri “cicchetti”. Aslında İtalya’nın başka şehirlerine gittiyseniz size tanıdık gelecek aperitivo ile benzer bir mantığı var, özellikle akşamüstü saatlerinde yanında 1-2 kadeh şarap ve yanında tüketilen ekmeküstü atıştırmalıklar gibi düşünebilirsiniz. Akşam üstü dediğimize de bakmayın bu arada öğleni geçti mi cicchetti saati başlıyor, başlamakla kalmıyor 3 oldu mu kapatan yerler bile oluyor. Cicchetti için gittiğimiz en keyifli mekan kesinlikle Osteria Al Squero’ydu. Özellikle hava güzelse hem eğlenceli hem de bayağı kalabalık, neşeli bir ortam oluyor, içeriden yiyeceğinizi ve buranın milli kokteyli sayılabilecek aperol spritz’inizi kapıp dışarıda ayak üstü takılıyorsunuz. İnternet araştırmanızda çok fazla karşınıza çıkacağı için uyarmak adına Cantino do Mori’nin de anlatıldığı gibi şahane olmadığını ekleyelim, bizce gitmeyin….

-En güzel akşam yemeğini kesinlikle Osteria alle Testiere’de yedik. Meryl Streep haklıymış, duvardaki fotoğrafını kaçırmayın….Onun dışında Paradiso Perduto’da harika sayılmayacak bir yemek yesek de konumu, günbatımı ve ortamı çok güzel olduğu için yine de seçenekler arasına alınabilir. Antica Locanda Montin’e ise Anthony Bourdain’den görüp gittik, yine ilk önerdiğimiz restoran seviyesinde olmasa da hoş bir mekandı, tercih edilebilir. Bunların hepsi için rezervasyon şart.

-Şehir genelinde sağda solda ayaküstü şarap ve spritz içebileceğiniz büfemsi yerlerle karşılaşacaksınız, oradan bir şeyler alıp bir meydana ya da gözünüze kestirdiğiniz bir kanal kenarına çökerseniz tam bir Venedik deneyimi yaşamış olursunuz.

-Gece hayatı konusunda Venedik’ten herhangi bir beklentiniz varsa maalesef onu rafa kaldırmanız gerekecek, hiç abartmıyoruz bizim orada olduğumuz dönemde saat 23:00 sularında dışarısı o kadar boş kaldı ki nefes alıp verişimizi duyarak yürüdük. Onca turist bir anda nereye giriyor, Truman Show’da falan mıyız gibi sorgulamalara girdiğimiz anlar bile oldu… Ama bu demek değil ki akşamları dışarıda keyifli vakit geçiremezsiniz, sadece tekno eşliğinde dans ederken kan ter içinde kalmayı falan beklemeyin yeter. (Venedik’ten böyle bir beklentisi olan var mıydı cidden) Campo Santa Margherita akşam bir şeyler içmeye çıkan gençlerin ve yerlisinin de sık vakit geçirdiği bir meydan, oradaki herhangi bir mekanda bir şeyler içmeye gidebilirsiniz, canlı oluyor. Meydana tepeden bakarak bir şeyler içmek isterseniz de direkt (bir şeyler derken tabii ki yine spritz) Orange Bar’a gidebilirsiniz. Biraz daha sakin bir akşam için ise Wine Bar 5000’de şarapa denemek güzel bir fikir olabilir. Son olarak daha “şimdi buraya giderken ne giyeceğiz ya amaann” dedirten bir akşam geçirmek isterseniz Bar Longhi ya da Bellini’nin çıkış noktası Harry’s Bar’a uğrayabilirsiniz, Hemingway ve Charlie Chaplin de orada bulunmuşlar…

Venedik Gezi Rehberi: Birtakım Öneriler

*Eğer talihsizlik sonucu geziniz yağmurlu bir döneme denk geliyorsa özellikle vaporetto’da giderken falan bayağı ıslanma ihtimalinizi de göz önünde bulundurarak yanınıza yağmurluk almayı unutmayın. Hatta varsa yağmur çizmesi almak da iyi bir fikir olabilir.

*Özellikle gitmek istediğiniz bir restoran varsa mutlaka önceden rezervasyon yapın, bu şehir her zaman kalabalık olduğu için gidip ayaküstü yer bulmak pek mümkün olmuyor. Genellikle websitesi üzerinden rezervasyon yapma seçeneği var ama olmazsa da arayarak çözebilirsiniz. Benzer tarzlarımız olmasından mıdır bilinmez, İtalyanlarla İngilizce iletişim kurma mücadelesi bir şekilde olumlu sonuçlanıyor, halledersiniz.

*Her turistik şehir gibi burası da hırsızlık olaylarının yaşanabildiği bir şehir. Özellikle ince askısı olan çantaları kesip almak gibi bir durum yaşandığı uyarıları aldık, o yüzden siz yine dikkatli ve uyanık olun, fotoğraf çekerken falan kendinizi kaybedip etrafınızla bağlantınızı komple kesmeyin.

*Venedik Gezi Rehberinin sonuna gelmişken yazının içinde bir yerlerde söylediğime emin gibi olsam da ama tekrar uyarayım, buraya büyük bavulla gitmenizi kesinlikle önermiyoruz, özellikle vaporetto ve vaporettodan inip otele ulaşma aşamasında eziyete dönüşür.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir