Valla madem Lucca Gezi Rehberi yazıyorum önce bir çemkireceğim, Luccalıların derdi bana düştü çünkü. Bence Lucca’nın hakkı yeniliyor. İTİRAZIM VAR. Ben var ya, Luccalı olsam yerli olmayan turistlere bi’ bozulurum, bi’ bozulurum…Siz kimsiniz benim güzelim şehrime o kadar da ilgi göstermiyorsunuz abi, güzeller güzeli şehir yapmışız biz burada, tarihse tarih, mimariyse mimari, siz gitmiş 15-20 km ötede kule itiyormuş gibi yapmanın derdine düşmüşsünüz. (bkz. Pisa) Yerli olmayan turistlere diyorum, çünkü yerlisi Lucca’nın değerini biliyor, biz Paskalya tatili döneminde gittiğimizde bütün İtalya halkı tatil diye buraya akmıştı, oradan biliyoruz. Çok güzel, çok hoş, çok İtalyan bir şehirsin Puccini’nin şehri Lucca, seni es geçme gafletinde bulunmadığımız için çok memnunuz, sen hiç keyfini kaçırma.
Lucca gerçekten de Toskana’da gördüğümüz en güzel şehirlerinden biri. Öyle günlerce gezecek turistik yeri yok, büyük bir şehir değil, ama özellikle görsel anlamda o kadar hoş ki, bizce şehirde 1 gün geçirmekten kesinlikle keyif alırsınız. Mesela Pisa’ya gidiyorsanız (araları trenle yarım saat) ya da Floransa gezinizde fazladan bir gününüz varsa (araları trenle bir saat) bizce Lucca’ya kesinlikle uğrayabilirsiniz. Özellikle İtalya’da tatil dönemine denk gelmezseniz ya da çok turistik bir sezonda gitmezseniz buranın bayağı hoşunuza gidebileceğiniz, tam bir gerçek İtalya deneyimi yaşattığını düşünüyoruz. Yok kardeşim ben illa ki kalacağım diyorsanız da şu bölgedeki otellerden aklınıza yatan birini seçebilirsiniz, eminiz kalmak da güzel olur zaten, sevdik seni sevgili Lucca……
Başlamadan gelen not: Lucca Gezi Rehberi aşamasına geçmeden önce civarda gezeceğiniz yerler olacağını tahmin ederek tüm İtalya gezi rehberlerimiz için şuraya, Lucca’yı görüntülü olarak gezmek için ise buraya bakabilirsiniz.
*Yurt dışında internet kullanımı için bir e-sim uygulaması olan Airalo’yu kullanıyoruz, çünkü operatörlerin internet&konuşma paketi ücretlerinden çok daha makul bir fiyata denk geliyor, bize bol bol sorulduğu için baştan söz etmiş olalım. Ne kadar süre ihtiyaç duyacağınıza göre istediğiniz paketi seçebiliyorsunuz, uygulamaya ve fiyatlara göz atmak için şuraya tık tık.
Lucca Gezi Rehberi: Lucca’da 1 Günde Ne Yapılır?
*Şehir duvarları görülür, üzerinde dolaşılır.
Normal koşullarda bu gibi bir aktivite ilginizi çekmeyebilir ya da en azından bizim o kadar da çekmezdi, ama Lucca’da durum farklı. Burası şehir duvarları ile ünlü, hatta bu konuda Avrupa’da en uzun ikinci gibi bir unvana sahip; duvarlar şehri 4,2 km boyunca çevreliyor. Öyle tek bir seferde de yapılmamış, Romalılardan başlayarak tarihin 4 farklı döneminde, o dönem koşullarına göre duvarlara eklemeler yapılmış. Ortaçağ döneminde farklı, Rönesans döneminde farklı korunma ihtiyaçları olduğu için buna göre kullanılan teknikler, duvarın ebatları, kalınlığı değişim göstermiş.
Günümüzde şehir duvarları hala sapasağlam bir şekilde uzanıyor ve bizim gibi Lucca’ya trenle ulaşacak olursanız zaten şehre duvarların arasından geçerek girebilirsiniz. (isterseniz duvarların arasından geçmeden efendi gibi kapıdan da girebilirsiniz tabii) Bu şekilde hem direkt merkeze doğru ilerlemiş olursunuz, hem de duvarın tepesindeki yeşil alanları görebilir, burada aylaklık edebilir, bisiklete binebilir, Luccalıların arasına karışabilirsiniz. Bu söz ettiğimiz nokta tren istasyonundan çıkıp duvara doğru Porta San Pietro yönünde ilerlediğinizde, arada derede bir noktada kalacak. Zaten lokallerin burayı kısaltma olarak kullandığını göreceksiniz, bunlar bizim böbreklerimizi çalarlar, ondan bile makarna yaparlar diye korkup girmemezlik etmeyin. (gece korkun, gece biraz tuhaf, o zaman ana kapıyı kullanırsınız)
*St Martin Katedrali ve bulunduğu meydana bi’ göz atılır.
Eğer şehre yukarıda söz ettiğimiz noktadan giriş yapacak olursanız tam olarak Lucca Katedrali, diğer adıyla St. Martin Katedrali’nin arkasına çıkmış olacaksınız. Ön tarafa doğru ilerlediğinizde ise zaten hem katedralin girişine hem de küçük ama görsel olarak çok güzel bir meydana ulaşacaksınız. Bu meydanı ve katedrali gördükten sonra şehrin daha da içine doğru ilerleyebilirsiniz, özetle iyi bir başlangıç noktası.
*Torre Guinigi’ye çıkılır, çıkılamazsa bile bi’ görülür.
1300’lü yıllarda o dönemin zengin ailelerinden biri olan Guinigi ailesi tarafından yaptırılmış Torre Guinigi (ben yaptırsam mesela Doğan Kulesi olacakmış adı, bütün havası kaçtı bakar mısınız ya sdfs, bunların soyadları bile cool arkadaş), Lucca’nın simgelerinden biri. Böyle koca bir kule olmasının sebebi o zamanlar ailelerin bir gösteriş yarışı içinde olmasıymış, bizim Guinigiler yapıştırmışlar dev gibi kuleyi, ŞANIMIZ YÜRÜSÜN demişler, e yürümüş de hakikaten, baksanıza ben bile tanıyorum şimdi adamları. Gerçi hiç ünlü olmasaydı bile bir kulenin tepesinde onca yeşilliği görünce muhtemelen dikkatinizi çekerdi (tepesinde küçük bir bahçe var, aşağıdan bakınca da görülüyor yeşil yeşil), bayağı tatlı bir görüntüsü var. Eğer 200 küsür basamağı çıkmayı göze alıyorsanız özellikle gün batımı saatlerinde kulenin tepesinden güzel şehir manzarası yakalayabilirsiniz,
*Piazza del Anfiteatro’nun güzelliğine şaşılır.
İtalya genelinde gördüğümüz en güzel meydanlardan birini Lucca’da görmeyi beklemiyorduk. Galiba şekli sebebiyle de olacak, Piazza del Anfiteatro gerçekten estetik anlamda çok etkileyici. Keşke imkanımız olsaydı da tepeden de görebilseydik, o şekilde daha da güzel! Adını da yok yere öyle koymamışlar bu arada, Roma İmparatorluğu döneminde burası gladyatör dövüşlerinin de olduğu koca bir amfi tiyatro olarak kullanılıyormuş. Şimdi ise renkli renkli binaların ve kafelerin çevrelediği turistik bir meydan. Peyyyy neredeeen nereye di mi?
*Puccini’nin doğduğu ev gezilir, Puccini övülür.
Puccini reis Lucca doğumlu olduğunu biliyor muydunuz? Biz de Lucca’ya gitme kararı alana kadar bilmiyorduk. Eğer ilginizi çekerse Puccini’nin doğduğu evi müze haline getirmişler, gidip gezebiliyorsunuz. Biz kapalı olduğu bir güne denk geldiğimiz için gezemedik, dolayısıyla içeride sizi neyin beklediğini detaylandıramıyoruz. Giriş 7 Euro.
-Adres: Corte San Lorenzo 9 (civarda bir de Villa Museo Puccini var, onunla karışmasın, o uzakta kalıyor)
*Piazza Napoleone’a gidilir, Napolyon’un konuyla alakası çözülür.
Şehrin bir diğer ünlü meydanı, Piazza Napoleone. Yerlisi Piazza Grande diyor gerçi ama, biz tarihi önemi sebebiyle de diğer adını kullanmak istedik, çünkü burası bir zamanlar şehrin “politik merkezi” olarak kabul ediliyormuş. Zaten adı da öyle rastgele Napoleone değil, bildiğiniz Napolyon’un kardeşi Elisa Bonaparte tarafından Napolyon’a adanmış bir meydandan söz ediyoruz. Şaşırmış olabilirsiniz, ancak bir dönem Lucca bir prenslik/eyalet gibi bir şeymiş (principality’i düzgün çeviremedik ya, kusurumuza bakmayın lütfen) ve Elisa Bonaparte tarafından yönetiliyormuş. Piazza Napoleone de Elisa Bonaparte döneminde yani 1800’lerin başlarında baştan aşağı yenilenmiş ve bu halini almış. Eğer denk gelecek olursanız Lucca Summer Festival bu meydana gerçekleştiriliyor, ayrıca bazı günler burada hediyelik eşya vb. şeyler alabileceğiniz bir pazar da kuruluyor, kaçırmayınız.
*San Michele in Foro Kilisesi’nin mimarisi takdir edilir, sokak sanatçısına doyulur.
Etrafı dev baloncuklar yapıp çocukları kendine kitleyen ve “heykelmiş gibiyim hiç kıpırdamıyorum baksanıza” duruşu yapan sokak sanatçıları ile dolup taşan San Michele in Foro Kilisesi, Lucca’da görebileceğiniz en güzel dini yapılardan biri olabilir. Hatta katedralin daha güzel olmasını beklerken bu kilisenin aklımızda çok daha fazla yer ettiğini söylesek abartmış olmayız. Zaten yine şehrin turistik merkezinde yer aldığı için bu kiliseyi ve civarını da mutlaka görün.
*Via Fillungo’da yerel ürünlerin peşine düşülür.
Kalabalık bir günde size aklınızı kaçırtabilecek kadar yoğun olan Via Fillungo, şehrin en turistik caddelerinden biri. Aslında biz size hiç söz etmesek bile Lucca keşfine çıktığınızda bir şekilde buraya da yolunuz düşerdi ama, yine de es geçmeyelim dedik. Özellikle alışveriş yapmak, bölgeye özgü lokal yiyecek/içecek almak istiyorsanız (buccellato mesela, biz deneyemedik, neymiş mesele bi’ yiyin de bakın) bu cadde üzerinde bir sürü mağaza karşınıza çıkacak, onlara dadanabilirsiniz.
*Palazzo Pfanner’de aylaklık edilir.
Geldik Lucca Gezi Rehberi yazımızın son maddesine. Palazzo Pfanner’i önceden gözümüze kestirdik ama manyaklar gibi bir yağmura denk gelince bahçenin girişine kadar ulaşmış olmamıza rağmen bu aktiviteden caymak zorunda kaldık. O yüzden hayallerini gerçekleştiremeyen ebeveynlerin çocuklarına hayallerini yaşatmaya çalıştığı gibi sizi buraya gitmeye zorluyoruz, gidin bizim yerimize siz tadını çıkarın.
Palazzo Pfanner’in hikayesi 1600’lü yıllara kadar dayanıyor, Bir sürü farklı aile yaşamış, sahipleri değişmiş durmuş, neticede Avusturyalı bira üreticisi Felix Pfanner buraya bi’ çökmüş, adı da Palazzo Pfanner olarak kalmış. Çökmüş ama güzel çökmüş, çünkü Felix Bey bira üreticisi olduğu gibi, İtalya’ya birayı getiren, burada üretime başlayan ilk kişilerden biri olarak biliniyor. Adamın faydası olmuş yani, hak etmiş bizce soyadını vermeyi. Burayı ziyarete gidecek olursanız içini gezebiliyorsunuz, ancak yok ya içinde benlik bir durum yok derseniz anlarız, bahçesi çok hoş olduğu için şöyle bi’ dolanmak hoşunuza gidebilir, özellikle hava güzelse.