Cape Town Gezi Rehberi: Afrika ile Tanışma Turu

Haydaaa, e biz resmen Afrika’ya gitmişiz, gitmekle kalmamış dönmüşüz, bir de gelmiş Cape Town gezi rehberi yazıyoruz. Gerçekten düşündükçe oralara kadar gittiğimize inanamıyoruz, sanki hiç yaşanmamış gibi geliyor, vay be! Yazıya duygu patlamasıyla girizgah yapmış olduk ama, muhtemelen siz de ilk kez Afrika’ya ayak basacak ya da ilk kez dünyanın bir ucuna (hakikaten de bir ucu ama, baksanıza haritadaki yerine, DELİRİRSİNİZ) gidecekseniz muhtemelen bu hisler içindesiniz. Bu noktada kesinlikle hevesinizi kırmak gibi bir niyetimiz olmamakla birlikte sizi  fazla coşmadan durdurmamız gerekebilir, çünkü aslına bakarsanız Cape Town öyle tam olarak da kafanızda canlandırdığınız Afrika gibi bir yer çıkmayacak. Yani tamam tabii ki bir şehrin göbeğine giderken camdan içeri zürafa kafasını uzatsın, kahvaltıda yanınızdan fil geçsin falan diye beklemiyorsunuzdur ama, hani o kafalarda oluşan Afrika tablosu vardır ya, işte burası orası değil. Cape Town koskoca Afrika kıtasının olabilecek en Avrupai, en Afrika’da olduğunuzu hissettirmeyen şehri olabilir. Bunun pek çok sebebi var, bu nedenle biraz şehrin kurulma sürecinden bahsetmek ve sizi çok da sıkmadan tarihi kısmına girmek gerekecek, ama emin olun bu bilgilere sahip olarak gidince şehri, şehrin neden böyle olduğunu ve şehre nasıl yaklaşmanız gerektiğini çok daha iyi anlayacaksınız, bizce burayı tanımak için bu bilgiler olmazsa olmaz.

Cape Town Gezi Rehberi
Cape Town Gezi Rehberi
İşin tarih dersi kısmına geçmeden önce biraz kişisel yorum getirecek olursak yine dürüstlükten şaşmayacak, gerçek yorumumuzu esirgemeyecek, konuya bıçkın günlerindeki Uğur Dündar gibi yaklaşacağız. Çünkü Cape Town’u pek çok açıdan sevmekle birlikte yine de tam olarak neden bu kadar çok sevildiğini çözebilmiş değiliz. Yani tabii ki birinin çok etkilendiği yerden bir başkası o kadar da etkilenmeyebilir ve bu tamamen zevk meselesi olan konuyu yargılamak bizce bayağı manasız, isteyen istediği şehre tutulabilir ama, bizim tarafta öyle bir “ırmağının akışına ölürüm Cape Town’um” durumu olmadı. Şehrin doğa ile bu denli iç içe olmasının hastası olduk, o ayrı mesele, ama onun haricinde belki de biraz fazla yüksek bir beklentiyle gitmemizden mütevellit Cape Town ennn sevdiğimiz şehirler listesine öyle çok da üst sıralardan giriş yapmadı. Ne bilelim mesela doğa&şehir ikilisinin iç içe olduğu İzlanda’yla kıyaslayacak olursak oraya daha bi’ vurulmuştuk. Tabii ki bu aşağıda size onlarca bayılacağınız şey sıralamayacağımız anlamına gelmiyor, hazır olun, bol yorulmalı bir gezi sizi bekliyor. Sadece buraya gitmeden önce şunu aklınızda bulundurun istiyoruz, bizce Cape Town’u sevmek, şehir kısmının “çok güzel” olması ile ilgili bir şey değil. Yani burayı bir Avrupa şehrini sevdiğiniz biçimde, o yaklaşım ile sevemezsiniz. Burası tam bir “deneyim şehri”. Bir yana gidip köpekbalıkları ile dalış yapabildiğiniz, bir yana gidip balinaları görebildiğiniz, canınız çekince 10 dakikada bir dağın tepesine çıkabildiğiniz, Afrika kıtasının en ucuna gidip inanılmaz bir günbatımı izleyebildiğiniz, dev dalgalar arasında sörf yapabildiğiniz, plajın birinde penguenlerle yüzebildiğiniz ya da hop diye sonunu göremediğiniz üzüm bağları arasında şarap tadımına gidebildiğiniz ve tüm bunların hepsini tek bir şehrin içinde yapabildiğiniz, tammm bir deneyimler şehri. Öyle şehrin içinde müze gezip mimari överek sevebileceğiniz ya da bağlanabileceğiniz bir şehir değil. Belki de Cape Town’u sevebilmenin ve özleyebilmenin sırrı da budur; doğru beklentiler ile gitmek.

Başlamadan gelen not: Cape Town gezimizi ve aşağıda söz edeceğimiz her şeyi izlemek isterseniz Instagram’daki sabitlenmiş hikayelerimizde sizi beklemekteler.

Cape Town Gezi Rehberi
Cape Town Gezi Rehberi: Küçük Çaplı Bir Tarih Dersi

Bu kısmı okumanızda ve Cape Town’u bu bilgiler ışığında ziyaret etmenizde ısrarcıyız, çünkü aksi takdirde bu şehri anlayabileceğinizi ya da tam anlamıyla tanıyabileceğinizi düşünmüyoruz. Merak etmeyin, öyle bayarak anlatamayacağız, bizim tarzımızda bir tarih dersi olacak gibi düşünün, bilgiler doğru, ama cümleler mahalle maçı anlatır gibi sdsf.

Cape Town Gezi Rehberi
Konuya tanıdık gelecek bir hikaye ile başlangıç yapacak olursak, henüz Cape Town ve civarı kendi halinde bir bölge iken, ve bu kendi halindelik Avrupalılar için = OHH BURADA BOL KAYNAK VARDIR anlamına geldiğinden, 1400’lü yılların sonlarına kadar, yani Avrupalılar bu bölgeye ayak basana kadar burada özellikle anlatmamızı gerektirecek çok da bir mevzu yok. Ancak ne zaman ki Portekizliler bu bölgeye ayak basıyor ve ardından Hollandalılar bölgenin önemini fark edip kolonileşmeye başlıyor, işte bu noktada işler de aynı hızda sıçmaya başlıyor. Konumu itibariyle çok önemli bir noktada bulunduğu için, bizim Türkiye’nin jeopolitik konumunu övüp durduğumuz gibi Avrupalılar da buraya vuruluyor işte. Neticede o dönem koşullarında dünyanın başka noktalarında da vuku bulduğu gibi, burada da kölelik sistemi ortaya çıkıyor. Yerel halkı köleleştiremedikleri için özellikle Malezya ve Endonezya gibi ülkelerden buraya insanlar getirtiliyor ve bu iş uzun yıllar bu şekilde ilerlemeye devam ediyor. Tam daha kötü olamaz diye düşüneceğiniz noktada daha da kötü bir şey oluyor ve “biri sömürmek mi dedi, saçmalamayın bizi nasıl çağırmazsınız” şeklinde İngilizler konuya dahil oluyor. 1834 yılında “BİTTİ KARDEŞİM BU KÖLELİK MESELESİ HERKES KENDİNE GELSİN” diyorlar. Sanıyorsunuz ki İngilizler çok süper oldukları için buraya huzur getirdiler. Aksine, bu durumu Amerika’nın canının çektiği ülkeye “demokrasi götürmesi” gibi düşünebilirsiniz, yani aslında durumu başka bir boktanlık seviyesine taşıyorlar. Çok detaya girmeden ilerleyecek olursak, 1900’lü yıllara, hatta 1948’e geldiğimizde kölelik ile eşdeğer seviyede korkunç bir rejim ortaya çıkıyor: Apartheid.

Cape Town Gezi Rehberi
Apartheid
dediğimiz sistem, ırk ayrımcılığına dayalı ve 1948 ile 1994 yılları arasında süregelen bir rejim. Daha önce hakkında bir şey duymadıysanız bunun bizim yorumumuz olduğunu bile düşünmüş olabilirsiniz ama hayır, gayet olduğu gibi anlatıyoruz, basbayağı insanları ırklarına göre ayırdıkları, bazı bölgelerin “beyazlara” bazı bölgelerin “diğer ırklara” ait olduğu, yasaların buna göre uygulandığı bir sistemden bahsediyoruz. Nerede yaşadığının, nerede okuduğunun, ne iş yaptığının hatta sokakta nereye oturabildiğinin bile hangi ırktan olduğuna göre belirlendiği ve bunun devlet tarafından yapıldığı bir sistem. Böyle bir şeyin 1994 yılına kadar sürdüğüne inanabiliyor musunuz? Biz de halen okudukça sanki bir şeyleri yanlış biliyor, yanlış yazıyormuşuz gibi hissediyoruz, ama hepsi gerçek. Neticede bir noktada tabii ki insanlar bu duruma isyan etmeye başlıyor, muhaliflerin sayısı artıyor, tepkiler yükseldikçe insanları içeri atarak, işkence ederek seslerini bastırmaya çalışıyorlar ancak 90’lı yıllarda Mandela’nın da devreye girmesinin ardından 94 yılında bu rejim sona eriyor.

Cape Town Gezi Rehberi
Güney Afrika Cumhuriyeti günümüzde Afrika’nın en gelişmiş ülkesi olarak kabul edilse de aslında yaşanan olaylar o kadar yeni ki, henüz her şeyin normale döndüğünü, ırkçılığın tamamen oradan kalktığını ya da bu duruma maruz kalan insanların bu durumun üstesinden gelebildiğini söylemek pek de mümkün değil. Süregelen gelir eşitsizliği ve işsizlik oranının yüksek olması ülkede suç oranının da yüksek olmasına sebep olmuş durumda. Cape Town’da dolaşırken bir türlü Afrika’daymış gibi hissedemediyseniz, tam anlamlandıramadığınız bir sunilik, yapaylık duygusu hakimse bunlar hep şehrin, ülkenin tarihi ile bağlantılı. Bu kısımları oraya gidince daha iyi anlayacaksınız, bu sebeple ülkenin kısa tarihini bilmeden sizi gönderemezdik, hadi şimdi Cape Town Gezi Rehberi kısmına geçelim.

Cape Town Gezi Rehberi
Cape Town Gezi Rehberi: Cape Town’a Ne Zaman Gidilir?

Aslında hava sıcaklığını göz önünde bulunduracak olursanız yılın çoğu ayı Cape Town’u ziyaret etmek için uygun gibi görünse de şehirde ne yapmak, nasıl vakit geçirmek istediğinize göre bir planlama yapmak daha mantıklı olacaktır. Eğer şöyle babalar gibi yaz ayları yaşamak istiyorum, bizde kar yağarken Instagram’da bikinili pozlarım ile ortalığın anasını ağlatacağım diyorsanız Aralık, Ocak, Şubat dönemi sizlik. Ancak biraz daha gezmeye elverişli, biraz daha İsmail Türüt’ün terli gömleğine dönmeyeceğiniz bir hava isterseniz Mart – Nisan, Eylül – Ekim dönemleri size daha çok hitap edebilir.

Cape Town Gezi Rehberi
*Cape Town’da bulunabileceğiniz en heyecanlı aktivitelerden biri balina gözlemlemek! Ancak bu ihtimalinizi yükseltmek için Haziran – Eylül arası bir vakitte gitmek çok daha mantıklı oluyor, aklınızda bulunsun. Bu dönem aynı zamana şehrin en serin aylarına tekabül ediyor.

*Hangi dönemde gidecek olursanız olun akşam vakitleri için üstünüze kalın bir şey almayı ihmal etmeyin. Biz şehrin en sıcak dönemlerinden birinde gitmiş olmamıza rağmen akşamları üstümüze bir şey alma ihtiyacı hissettik, Afrika diye her zaman çok sıcak olacağını varsaymak doğru değil yani.

Cape Town Gezi Rehberi
Cape Town Gezi Rehberi: Cape Town’a Ulaşım/Cape Town’da Ulaşım

Biz Cape Town’a Qatar Havayolları’nı kullanarak ulaştık ve kendilerine sanal sarılma göndermek istiyoruz çünkü hem ohhh ne geniş koltuk aralığı yarabbim, hem de hangi havayolu kahvaltıda pancake verecek kadar tatlı olabilir……Bir de ek bilgi, bu uçuşta bagaj hakkınız 30 kilo, Cape Town’da depolayacağınız cin ve şarapları (her ikisinin de diyarına düştünüz haberiniz yok peyyyy) düşününce bu durum sizi sevindirir diye düşündük. Son olarak, şayet Qatar Havayolları’nı kullanacak olursanız Doha aktarmanız olacak, yeterince vaktiniz olursa vizesiz olduğu için çıkıp şehri dolaşabilirsiniz, bir taşla iki kuş.

Cape Town Gezi Rehberi
*Cape Town Havaalanı’nından şehre ulaşmak için 3 seçeneğiniz var; Otobüs, taksi ya da Uber. Bizim yaptığımız gibi Uber kullanacak olursanız 20 dakika civarı bir sürede şehir merkezine ulaşabilirsiniz, ücret olarak 15 dolar civarı bir şeye tekabül ediyor. Taksi kullanacak olursanız kapının önünde taksi ister misiniz diye soran adamlara güvenmek yerine havaalanının çıkışında sıralanmış halde göreceğiniz resmi taksileri kullanın, rastgele bir şeye binmeyin. Taksi şehir merkezine aşağı yukarı 300 Rand civarı bir şey tutuyor ama pazarlık yaparak 200’e kadar düşüyorlar, biraz daha çingeneleşirseniz belki daha da düşerler, biz Uber kullanmış olmamıza rağmen bu bilgi işe yarar diye rezillik seviyesi yüksek bi’ pazarlığa giriştik, oradan biliyoruz. Son olarak otobüs kullanmayı tercih ederseniz, 20 dakikada bir havaalanından şehir merkezine kalkan otobüsler mevcut ve yolculuk yaklaşık yarım saat kadar sürüyor. Otobüse ilişkin her türlü detaya şuradan bakabilirsiniz. 

Cape Town Gezi Rehberi
*Şehir içinde ulaşım kısmına gelecek olursak Uber pek çok şehirde olduğu gibi burada da resmen elimiz ayağımız oldu. Capetonian (Cape Townlu demek yani) taksicilerin bizi dövme riski olmadığını da bilince olabilecek her yere Uber ile gittik geldik ve size de şiddetle önerimizdir. Bunun haricinde Cape Town sadece şehir merkezinden ibaret olmadığı, hatta asıl güzellikler merkezin dışına konumlandığı için araba kiraladık ve bu kararımızın da arkasındayız. Arabamız olmasa kaçıracağımız pek çok nokta, pek çok “bu gezegenin köpeğiyim” dedirtecek manzara olduğu için bizce imkanınız varsa mutlaka araba kiralayın. Biz aracımızı Europcar’dan kiraladık, ama illa oradan kiralayın demeyeceğiz, daha uygun bir alternatif bulursanız ona yönelin.

Cape Town Gezi Rehberi
*Önemli ve huzur kaçıran bir ipucu, Cape Town’da trafik bize göre tersten akıyor. İngiltere gibi yani. Hadi bakalıııım, ayvayı yedik mi? Aslında yemedik. Yani evet tamam kabul ediyoruz, ilk etapta bayağı gerginliklerle dolu, ABİ NE TARAFA DÖNECEĞİM YALVARIRIM ŞU AN BİRİ BİR ŞEY SÖYLESİN tadında panikler yaşanabiliyor ya da yanlış şeritte sanki her şey çok normalmiş gibi ilerlerken karşınızdan gelen arabaları görmeniz ile birlikte bildiğiniz tüm küfürleri ederek kendinizi diğer şeride atıyorsunuz falan ama, zamanla alışıyorsunuz. Yine de böyle bir risk almak istemiyorsanız anlarız, araba kiralamadan önce bu küçük(!) detayı aklınızda bulundurun ve şöyle kapsamlı bir sigorta yaptırmayı da ihmal etmeyin. Bir de şey, karşıdan karşıya geçerken yanlış tarafa bakıp duracaksınız, ona da dikkat etseniz iyi olur sanki…

*Yine araba kiralayacaklar için söylüyoruz, park yeri bulmak bölgesine göre bir derde dönüşebiliyor, bu sebeple bizce şehir içini gezeceğiniz günleri ayrı tutun ve o günlerde boşu boşuna araba kiralama parası vermeyin, şehir dışına gideceğiniz günler için kiralarsınız. Park ile ilgili bir diğer not, yol kenarına park ederken yalnızca beyaz çizgili alanlara edin, diğerlerine aracınızı bırakırsanız çekerler, sonra siz de çile çekersiniz. Özür dilerim çirkin kelime oyunum için……

Cape Town Gezi Rehberi
Cape Town Gezi Rehberi: Cape Town’da Nerede Kalınır?

Cape Town’un merkezi, yani “şehir şehir” diyebileceğimiz, gezilecek turistik yerlerin yayıldığı bölüm aslında öyle çok da geniş bir alan değil. Ayrıca akşam yemeğe gideceğiniz, içki içmeye, sosyalleşmeye çıkacağınız bölgeler de aslında aşağı yukarı belli. Bunun dışında bulunacağınız pek çok aktivite şehrin dışında kalacağı ve nerede konaklarsanız konaklayın her halükarda araba/Uber kullanımı gerektireceği için Cape Town’da kalacağınız noktayı belirlerken bizce iki şeyi göz önünde bulundurun; Güvenli kabul edilebilecek bir bölgede olması ve akşam bulunacağınız aktivitelere yakın olması. Özetle gitmeyi kafaya koyduğunuz mekanların yerini haritadan kontrol edip ona göre bir nokta seçmekte fayda var. Biz bu mantıkla Kloof Street ile Long Street’in kesişimi sayılabilecek bir noktada kaldık, bizce lokasyon olarak çok doğru bir tercihti, size de o bölgeyi önerebiliriz. Genel olarak Kloof Street & Bree Street yakınlarında kalmak işinize gelecektir. Bunun dışında Cape Town’da konaklamaya ilişkin birkaç ipucu daha verecek olursak;

Cape Town Gezi Rehberi
*Biz Airbnb’ye yönelmeden önce pek çok kişiden “aman ev kiralamayın, başınıza bi’ iş gelir” temalı yorumlar duyduk, ama yine de otel yerine ev tercih ettik, kararımızdan da memnunuz. Siz de Airbnb’ye yönelecek olursanız en azından güvenliği olan bir ev tercih etmeye çalışın, tedirgin olmayın. Bizim kaldığımız ev şuydu, direkt ona bakmak isterseniz aklınızda bulunsun. Eğer otelde kalarak daha huzurlu hissedecekseniz bunu anlarız, o zaman en azından şu bölgedeki otellere bakarsanız daha iyi olabilir. Yukarıda size önerdiğimiz sokaklar da bu bölge kapsamında zaten.

Cape Town Gezi Rehberi

*Alternatif bir öneri olarak, özellikle şaraba ilginiz varsa bağların yoğunlaştığı bölgelerden birinde kalabilirsiniz çünkü hem o taraflarda çok güzel butik oteller var, hem de tam kafa dinlemelik, tatil yapmalık yerler. Belki gezinizin şöyle 1-2 gününü böyle sakinlik ve huzura adamak istersiniz, fena olmaz mı? Biz konaklamasak da şarap tadımı için ziyaret ettiğimiz Babylonstoren’i çok beğenmiştik, orada konaklayabiliyormuşsunuz mesela, belki bi’ girip göz atarsınız.

Cape Town Gezi Rehberi
Cape Town Gezi Rehberi: Cape Town Güvenli Mi?

Eeeeee şeyyyy, kem küm, nasıl desek…..Yani şey…..Galiba güvenli olduğunu iddia edersek düpedüz yalan söylemiş, ŞRFSZLK yapmış oluruz, çünkü Cape Town güvenlik konusunda problemli kabul edilebilecek bir şehir. Bunun sebebi yukarıda söz ettiğimiz Apartheid’a kadar dayandırılabilir, çünkü 1994 yılı gibi yakın bir sürece kadar devam etmiş olan bu korkunç sistemin getirdiği eşitsizlik durumu tabii ki tam olarak ortadan kalkmamakla birlikte halen bir şekilde etkilerini gösteriyor. 2018 verilerine göre ülkede işsizlik oranı %27’ye kadar dayanmış, sınıflar arasında uçurum var ve bu durum tabii ki yaşam koşullarına yansıyor. Bu güvenlik meselesi bizim kişisel yorumumuz olmanın ötesinde orada yaşayan arkadaşlarımızdan da dinlediğimiz, hatta artırıyoruz, Güney Afrikalı ama bir dönem İstanbul’da da yaşamış, yani bizim neyi gerçekten tehlikeli, neyi kabul edilebilir bulacağımızı aşağı yukarı tahlil edebilecek bir arkadaşımızdan da dinlediğimiz bir mesele. Dolayısıyla “ayy yok yaa Beyoğlu’nun arka sokakları çk fenaa, Cape Town güvenlii…..” diyenlere pek de kulak asmamanızı öneririz.

Cape Town Gezi Rehberi
Bu arada, biz gezimiz boyunca herhangi bir aksilik, herhangi bir sorun yaşadık mı? Yoo. Ama bu şehrin güvenli olduğu anlamına mı geliyor? Bir yoo daha. Geceleri 100 metrelik mesafeyi bile koşa koşa, depar atarak gittiğimiz bir rivayet mi? Hayır efendim, Usain Bolt halt etmiş, basbayağı yarın yokmuş gibi koştuk, ertesi gün bacaklarımız ağrıdı.

Muhtemelen bir şekilde bir yerlerde duymuşsunuzdur, Cape Town, Johannesburg seviyesinde olmasa da özellikle hırsızlık olaylarının sık yaşandığı bir şehir. Bu durum, yankesicilik şeklinde de vuku bulabilir, kapkaç şeklinde de, silahlı soygun şeklinde de. Hiç boşuna “ulan daha geziye çıkmadan keyfimizi kaçırdılar” diye söylenmeyin, hafife alınacak bir mevzu olmadığı için açık açık yazıp şimdiden sizi tedirgin etmeyi göze alıyoruz, çünkü gerçekten dikkatli olmanızda ve güvenliğiniz için aşağıdaki önerilerimizi dikkate almanızda fayda var, dost acı söyler. Bu önerileri dikkate alacak olursanız çok yüksek ihtimalle bir problem yaşamadan mis gibi gezer gelirsiniz, o yüzden endişelerinizi bir kenara bırakıp annenizi dinler gibi aşağıdaki önerileri dinleyin. Terli terli soğuk su da içmeyin….(nası, anne duygusu verdik mi biraz, FANİLA giyin değiştirirsiniz terledikçe)

Cape Town Gezi Rehberi
*Öncelikle lütfen gaza gelip Deli Yürek gibi saçma sapan ara sokaklar girmeyin. Biliyoruz bu çok değişik bir öneri değil ama, insan gaza gelip bu tip cengaverlikler yapabiliyor, yapmayın…Onları Norveç’te falan yapar, bu gibi heveslerinizi oralarda giderirsiniz. Gittiğiniz çok turistik bölgeler de dahil her noktada arada derede kalan sokaklara girmekten kaçının. Buna aşağıda söz edeceğimiz ve yüzde yüz ziyaret edeceğiniz Bo-Kaap, Woodstock, Long Street gibi bölgeler de dahil. Bu civarda turist avlamak için pusuya yatmış tipler dolu, yerlisiyle konuştuğunuz zaman size mutlaka “şu birkaç sokağın ötesine gitmeye çalışmayın, başınıza bir iş gelir” uyarılarında bulunuluyor, bize de dolanırken 3-4 kez söylendi.

*Gündüz turistik noktalarda gezip dolaşmakta hiçbir sıkıntı yok, ancak hava karardıktan sonra herhangi bir mekana yürüyerek gitmeye çalışmayın. Her nereye gidecekseniz evinizin önünden Uber’e binin, gideceğiniz mekanın önünde inin. BAĞIRTMAYIN BİZİ. Geceleri sağa sola yürümeye çalışmayın. Şehrin en turistik ve bilinen caddesi olan Long Street’te bile hava karardıktan sonra çok tatsız olaylar yaşanıyor, lütfen böyle bir risk almayın. İlla başınıza bir iş gelecek demiyoruz, ancak bunun deneyini yapmaya da gerek yok.

Cape Town Gezi Rehberi
*Araba kiraladıysanız arabanızın içinde şarj aleti, mont vb. şeyler de dahil hiiiiiçbir şey bırakmayın.

*Yanınızda gereksiz miktarda para taşımayın, dikkat çekecek takılar takmayın ve mümkünse telefonunuzu sürekli olarak elinizde tutmayın.

*Cape Town’da sık yaşanan bir hırsızlık biçimi, hırsızın sizi gözüne kestirmesi, takip etmesi ve boş bulunduğunuz bir anda aksiyon alması (aksiyon derken soymak yani baya sdfs) olduğu için şayet birinden şüphe ettiyseniz, bir şekilde tedirgin edecek bir davranışına şahit olduysanız bunu “yok yaa ben paranoyaklık ediyorumdur” diye düşünmeyin, temkinli davranın.

*Son olarak, eğer abartıldığını düşünüyorsanız Cape Town Turizm Ofisi’nin hazırladığı güvenlik ile ilgili sayfaya bi’ göz atabilirsiniz, bize inanmıyorsanız belki onlara inanırsınız, şöyle bıraktık. 

Cape Town Gezi Rehberi
Cape Town Gezi Rehberi: Cape Town Pahalı Mı?

Yukarıda sizi gerim gerim gerdik ama şimdi çok güzel bir şey söyleyeceğiz hazır mısınız? Cape Town pek de pahalı değil, daha doğrusu Türkiye’yle benzer ayarda diyebiliriz. OHHHHH ne güzel cümle değil mi? Aylardır göz koyduğunuz flörtünüz de sizden hoşlanıyormuş ya da yazın ilk ayağınızı denize soktuğunuz dakikası gibi bir an. Tabii ki gidip şehrin en iyi ya da en hip restoranlarında yemek yer ya da en baba otelinde kalırsanız pahalı olacaktır, ancak genel olarak bakıldığında pahalı olmadığını söyleyebiliriz. Ancak bunu Avrupa’yla ya da ne bilelim Amerika’yla kıyaslayarak söyleyebiliyoruz, özetle Türkiye fiyatlarında gibi düşünebilirsiniz. Konuyu biraz daha netleştirmek açısından birkaç örnek verecek olursak;

Cape Town Gezi Rehberi
*3. Dalga kahvecide bir kahve:
20 – 30 Rand arası

*Markette büyük su: 10 – 15 Rand

*Çok popüler/hip bir restoranda ana yemek (et, balık): 150 – 200 Rand

*Daha ortalama ayarda bir yerde yemek: 80 – 110 Rand

*Popüler bir mekanda yumurtalı avokadolu kahvaltı: 55 – 90 Rand

*Popüler bir barda kokteyl: 60 – 85 Rand

Cape Town Gezi Rehberi: Cape Town’da Gezilecek Yerler

Cape Town’da gezilecek yerleri şehir içi ve dışı diye kategorize etmenin sizin açınızdan kolaylık sağlayacağına karar verdik. Şehir merkezi kısmı için arabaya marabaya ihtiyacınız yok, yer yer yürüyerek, yer yer Uber ile rahat rahat dolaşabilirsiniz, diğer kısım ise mutlaka araba ya da alternatif bir çözüm gerektirecek.

Cape Town Şehir Merkezinde Gezilecek Yerler

Cape Town Masa Dağı
Masa Dağı

Babalar gibi bir turistik aktivite ile Cape Town’da gezilecek yerler dosyamızı aralıyoruz; şehrin simgelerinden biri kabul edilebilecek Masa Dağı, orijinal adı ile Table Mountain. Şehrin pek çok farklı noktasından görebileceğiniz ve tepesinin dümmmdüz olması sebebiyle “hee o yüzden masaa” aydınlanmasını yaşayacağınız Masa Dağı’na çıkmak Cape Town’a ayak basan neredeyse her turistin gerçekleştirdiği bir aktivite. Biz normalde çok da manzara meraklısı bir ekip olmadığımız için acaba çıksak mı yoksa gerek yok mu gibi bir takım şüpheler yaşamamızın ardından bir akşamüstü tam günbatımı saatlerinde boşta kalınca tamam dedik, kaç kere Afrika’da bir dağa çıkacağız ya, yürüyün, NE OLACAKSA OLSUNNN. Kararımızdan memnun muyuz? Çook. Manzara göreceksek böylesini görelim, bir şehre tepeden bakacaksak o Cape Town olsun!

Cape Town Masa Dağı
*Şimdi tabii dağa çıkmak deyince “abi nasıl dağa çıkalım sanki bakkala gidin dermiş gibi dağa çıkmamızı öneriyorsunuz” düşüncelerine kapılmış olabilirsiniz, normaldir. Sizlik bir durum yok, teleferiğe bineceksiniz, o sizi çıkaracak, sakin olun. Biletinizi ister şuradan alabilir, isterseniz gidince direkt oradan geleneksel yöntemlerle edinebilirsiniz. Ücretlere ve teleferik saatlerine de şuradan bakabilirsiniz. Son olarak, teleferiğe ulaşmak için hiç kasmayın, Uber kullanın, en pratik yöntem bu, sitelerinde bile onu öneriyorlar.

Cape Town Masa Dağı
*Bizlik bir durum olsun, biz iflah olmaz birer çılgınız ve dağa kendimiz çıkacağız, teleferik sizin olsun diyenler, merak etmeyin, öyle bir şey gerçekten yapılabiliyor. Hatta pek çok farklı  yürüyüş/tırmanış rotası mevcut ve farklı açılardan şahane manzaralar sunuyor, dolayısıyla olmayacak iş değil. Bu rotaların süreleri, zorlukları ve uzunlukları farklı farklı, artık kendinize ve hiking yeteneklerinize ne kadar güveniyorsanız ona göre birini seçersiniz. Böyle bir deneyimimiz olmadığı için kişisel yorumumuzu katmadan ilginizi çekebilecek birkaç rotanın linkini şöyle bırakalım, istediğinizi seçersiniz. Bu arada, bu rotaların sonucunda teleferiğin sizi çıkardığı zirve noktaya ulaşılabildiğini pek sanmıyoruz, haberiniz olsun, zirveye göz koyduysanız teleferik şart olabilir. (emin de değiliz bu kısma, özellikle ilginizi çekiyorsa daha detaylı araştırın deriz)

Cape Town Gezi Rehberi
*Yukarıda çıkacağınız alanı diğer manzara deneyimlerinizden yola çıkarak okyanusa doğru baktığınız tek bir nokta gibi öngörebilirsiniz, fakat öyle değil. Yukarısı bildiğimiz yayla gibi, futbol sahası gibi, eşekler gibi büyük bir alan arkadaşlar. Ve işin kötüsü (kötü mü denir buna bilmiyorum gerçi) her noktadan farklı güzellikte bir manzara karşınıza çıkıyor, o yüzden bizce günbatımı saatinden en az 1, hatta abartmıyoruz 2 saat önce gidin. Unutmazsanız şarabınızı peynirinizi kapıp gidin, unutursanız yukarıdaki kafe gibi yerden içecek bir şeyler alırsınız, keyfinize bakarsınız. Bu şekilde hem teleferik için günbatımına doğru iyice çılgınlaşan sırayı atlatmış olurusunuz, hem farklı noktalardan etrafa bakınacak vaktiniz olur (çünkü günbatımının ardından aşağı inmek durumundasınız, yukarıdaki linkte döneme göre son sefer saati yazıyor), hem de günbatımını izlemek için yer kapmış olursunuz, yukarısı bayağı bi’ kalabalıklaşıyor, fotoğraflarınızda milletin kolu bacağı çıkıp durmasın diye yer kapmak gerekiyor.

Cape Town Gezi Rehberi
*Muhtemelen akıl ederdiniz ama yine de söyleyelim, neticede dağa çıkıyorsunuz, üstünüze bir şeyler alın, serin oluyor.

*Bizim gibi değişik hayvan görme sevdalısıysanız burada gözünüz açık olsun, tepede “dassie” adı verilen sıçan benzeri, ama sıçandan çok daha şirin hayvandan bol bol görebilirsiniz. Öyle şans eseri görülecek bir şey değil, bayağı çoklar, biz en az 6-7 tane gördük. Gaza gelip beslemeyin ya da çok yaklaşmayın, saldırabiliyorlar. İnanmıyorsanız Google’a angry dassie yazın ve tipine bakın…..(evet şirin hayvanların sinirli hallerine bakmak gibi bir hobim var nolmuş)

Cape Town Lion's Head
Lion’s Head

Masa Dağı ile birlikte Cape Town’un pek çok farklı noktasından görebileceğiniz bir yer daha var, Lion’s Head. (Aslanın Kafası diye Türkçe’ye çevirince basbayağı küfür gibi oldu, öyle yazamayız kusura bakmayın) Aslına bakarsanız bu da Cape Town’un simgelerinden birine dönüşmüş bile denilebilir, hani şu Masa Dağı’nın yanında bir yerlerde görünen sivri uçlu diğer dağ. Masa Dağı’nın AMCOĞLU diyebilir miyiz, bizce diyebiliriz. Eğer isterseniz uzaktan ya da Masa Dağı’nın tepesinden görmekle yetinebilir, isterseniz buna da tırmanabilir, hiking rotalarını izleyebilirsiniz, karar sizin. Bizim gittiğimiz dönemde Lion’s Head’ın bir noktasında yangın çıktığı için bu alan kapatılmıştı, hiking yapabilme imkanımız yoktu, o sebeple deneyimleme imkanımız olmadı.

*İlgilenenler için konuyu biraz araştırdık, anladığımız kadarıyla öyle çok da zorlu ve çok uzun süren bir yürüyüş rotası değil. Ortalama 2 saat civarı bir şey sürüyor ve gerçekten çok güzel manzara noktalarını kapsıyor. Zaten oldukça turistik olduğu için öyle gerilim yaşayacağınız ya da ne bilelim kaybolma riskleri falan yaşanacak bir durum söz konusu değil, rota son derece anlaşılır bir şekilde belirlenmiş. Başlangıç için “Lion’s Head Parking Lot”a ulaşabilirsiniz, rota girizgahı otoparkın orası diye anlatılıyor. Rota boyunca hafif tırmanma gerektiren birkaç nokta var, ancak hepsinin 5-10 dakika daha uzun süren ama çok daha kolay olan alternatifleri mevcut, dolayısıyla çok da zorlu görünmüyor, yine de şüphe ettiyseniz biraz daha araştırma gerekebilir.

Zeitz MOCAA

Zeitz MOCAA

Hadi tamam olaya böyle direkt dağ bayır girdik, gelin biraz şehre İNEK. Cape Town öyle çok müze müze gezme şehri değil, o kesin. Ama arada 1-2 tane kaçırmamanız gereken yer olduğunu düşünüyoruz, Zeitz Mocaa da onlardan biri. Cape Town’un çağdaş sanatlar müzesi Zeitz MOCAA, lokal sanatçılarla tanışmak için güzel fırsat. Üstelik mimarisi de çok iyi, bizce sırf içini görmek için bile gidilir, keşke yalnız bunun için sevseydik seni…..Çok da küçük bir müze sayılmayacağı için özellikle ilginizi çekecek bir geçici sergi de varsa buraya az zaman ayırmamanızı öneririz.

*Müze her gün 18:00’e kadar açık, giriş ücreti 190R.

V&A Waterfront Cape Town
V&A Waterfront

Yukarıda söz ettiğimiz müzeye ulaştığınız zaman aslında Cape Town’un en turistik noktalarından bir diğeri olan Waterfront bölgesine de ulaşmış oluyorsunuz. Her turistik aktiviteyi boklama timine ayar oluyoruz ama, burası da hakikaten tam bizim sevmediğimiz tarzda bir yer. Görsel olarak gayet hoş, modern ve “yeni” olsa da, gerçekten ortalıktaki herrr aktivite turistlere yönelik ve yapay hissettirdiği için kendinizi Afrika harici herhangi bir noktada hissettirebilir, öyle bir alan. Böyle kırmızı suratlı, hasır şapkalı, desenli gömlekli Avrupalı turistlerin ortalıkta cirit attığı, “Helgacım, bi’ de beni tek çeksene şu hiç anlamı olmayan binanın önünde” cümlesinin farklı varyasyonlarını bol bol duyduğunuz ve otel animasyonlarından hallice gösterilerin vuku bulduğu bir alan gibi düşünün. Türlü türlü restoran, mağaza, hediyelik eşya satan yer, alışveriş merkezi vb. şeyi bulabileceğiniz bu alanda da tabii ki yapabileceğiniz şeyler var, en azından onları es geçmeyelim;

V&A Waterfront Cape Town
*Mesela fokları görebilirsiniz! Bu bölge bize zaten San Francisco – Pier 39’u hatırlatmıştı, foklar da gelince tam oldu. Eğer heves ederseniz kendileri saat kulesinin arkasında, kıyıda kalan noktada takılıyorlar. İsterseniz yanlarına kadar inebiliyorsunuz ama galiba inmeseniz daha iyi edersiniz. En azından uyarı tabelalarına bakılırsa durum bu.

*Waterfront Food Market’e uğrayıp farklı farklı mekanların bir arada yer aldığı bu modern pazar yerinde canınız ne çekiyorsa deneyebilirsiniz. Bizim en bayıldığımız konsept, nerede denk gelsek affetmeyiz.

V&A Waterfront Cape Town
*Watershed’e uğrayıp lokal tasarımcıların, satıcıların ürünlerinde bakabilir, alışveriş yapabilirsiniz.

*İlginizi çekerse Two Oceans Akvaryumu da burada yer alıyor, orayı dolaşabilirsiniz.

*Son zamanlarda yediğimiz en iyi sushiyi Cape Town’da bir alışveriş merkezinin içinde yiyeceğimizi tahmin etmezdik ama çok fazla eş dost önerince pes edip gittik ve kesinlikle sizin de denemeniz gerektiğini düşünüyoruz: Willoughby & Co. Denemeden dönerseniz havaalanı çıkışında sopalarla bekleyeceğiz.

Cape Town Helikopter
Cape Town Helikopter
*En babayı en sona sakladık: Helikoper turuna çıkabilirsiniz! (kalkış noktası burada olduğu için Waterfront başlığı altına yazdık) İlk etapta kulağa çok ekstrem bir şeymiş gibi gelse de bu aslında Cape Town gezi rehberi için sıradan bir durum, Cape Town’a giden pek çok kişi şehir tepeden çok güzel göründüğü için burada helikopter turuna çıkıyor. Araştırmaya girişecek olursanız karşınıza birçok farklı firma çıkacak, biz Nac Helicopters’a güvendik ve son derece de doğru bir tercih olduğunu tur sonrası netleştirmiş olduk. Binmeden önce “off helikopter çok pis sallanır altınıza yapacaksınız uçarken” falan gibi yorumlar duymuş olmamız sebebiyle bayağı gerilmiştik ama zerre kadar gerilecek bir şey olmadığını söyleyebiliriz. Cape Town’da helikopter turuna çıkmak istiyorsanız bu deneyimin farklı farklı versiyonları var, uzunlukları da hangi rotayı izlediğinize göre değişiyor. 15 dakika süreni de var, 1 saat süreni de, o kısmı size kalmış, web sitelerini kurcalamakta fayda var. Bu deneyim yeterince inanılmaz değilmiş gibi tepeden okyanusu incelerken en az 4-5 tane BALİNA GÖRDÜĞÜMÜZÜ DE SÖYLEMEDEN GEÇEMEYECEĞİZ. Aslında balina gözlemek için çok uygun bir noktada olmamıza rağmen mevsimi olmaması sebebiyle bu deneyimi kaçıracağız diye üzülürken helikopterin içinden balina görmek resmen aklımızı kaçırmamıza sebep oldu, hala durup durup nasıl böyle bir şey yaşadık diye düşünüyoruz. Dememiz o ki, aşağı dikkatli bakın, okyanus deyip geçmeyin, iyi bir çocuk olursanız belki Şirinler’i bile görebilirsiniz.

Long Street Cape Town
Long Street Cape Town
Long Street

Turistik aktivitelere devam, bu sefer şehrin en ünlü caddelerinden biri olan Long Street’i geziyoruz. İnternetin derinliklerine dalsanız Long Street’i öyle bir anlatıyorlar ki, zannedersiniz caddeye adımınızı attığınız saniye adeta bir Walking Dead ne bilelim bir World War Z sahnesi gibi üstünüze saldıracaklar, üstünüzde başınızda ne varsa soyup soğana çevirip öyle çırılçıplak bırakacaklar sizi ortada. Vay efendim öyle tehlikeli, böyle tehlikeli, “bir şehrin en turistik caddesi bu halde olur mu pes!” falan. Sakinleşiyoruz, tabii ki öyle bir şey yok. Sadece burası çok turistik bir nokta olduğu için yankesicilikti, işte “ay banka kapanmış ben sizi başka bi yere götüreyim” benzeri küçük dolandırıcılıklardı (sdfsd çok tatlı bir şeymiş gibi oldu bu da) o tip şeyler yaşanabiliyor, yani her aşırı turistik noktada ne kadar dikkatli olmanız gerekiyorsa burayı da öyle düşünün işte. Tabii tüm bu öneriler gündüz saatleri için, akşam biraz daha gerilimli olabiliyor, o yüzden mümkünse akşam vakti yolunuzu buraya düşürmeseniz daha iyi bir fikir olabilir.

Long Street Cape Town
Long Street üzerinde şöyle bir dolanabilir, Lola’s, Mama Africa, Fiction, Kamili Coffee gibi mekanlarda vakit geçirebilirsiniz, özellikle görmeniz gereken spesifik bir noktası yok, turlasanız yeter. Canınız Çin mutfağı çekerse South China Dim Sum fena değil ve hızlı bir alternatif, biz fena bulmadık.

Green Market Sqaure Cape Town
Green Market Sqaure Cape Town
Greenmarket Square

Long Street’i şöyle bir dolandıktan sonra yukarıda önerdiğimiz gibi Kamili Coffee’de küçük bir mola verecek olursanız, hemen o kahvecinin üzerinde bulunduğu sokakta dümdüz ilerleyince Greenmarket Square’e ulaşacaksınız. Burası Grand Parade’den sonra şehrin en eski ikinci meydanı, tarihi anlamda da çarpıcı bir yer, çünkü bir zamanlar köle pazarı olarak da kullanılmış. Günümüzde ise türlü türlü hediyelik eşya, obje, ıvır zıvır satın alabileceğiniz, canlı, hareketli bir lokal pazar. Bilmeniz gereken en önemli şey: Pazarlık yapın. Yarın yokmuş gibi, gururunuzu ayaklar altına alarak, utanmadan, sıkılmadan pazarlık yapın sdfs. Buradaki satıcılar genelde fiyatları yüksek açmaları, sonuç olarak ise ilk önerilen fiyattan bayağı farklı bir fiyata ürün satmaları ile ünlüler, o sebeple gösterin hünerlerinizi. Özellikle Afrika’ya özgü, daha kültürü yansıtan bir şeyler almak isterseniz burada gerçekten çok seçenek var, yalnızca çok turistik bir nokta olduğu için bir tık daha yüksek fiyat çekiyorlar işte, aklınızda olsun.

Bo Kaap Cape Town

Bo-Kaap

Bo-Kaap Cape Town’un müslüman mahallesi. Zamanında köle olarak Malezya, Endonezya gibi ülkelerden Cape Town’a getirilmiş müslümanların yoğunluklu olarak yaşadığı, bu sebeple Malay Quarter olarak da bilinen bölge. Renk renk, cıvıl cıvıl, Küba’dan hallice evleri ile ünlü, bu sebeple de tam bir turist magneti. Aslında çok büyük bir alana da yayılmıyor, en azından o renkli evlerin yayıldığı alan birkaç sokaktan ibaret sayılır, ancak yine de gidip şöyle bi’ bakınmaya ve fotoğraflamaya değer diye düşünüyoruz, sadece çok yüksek bir beklentiye girmeyin. Bu arada, o evler eskiden şu an göründüğü gibi rengarenk değil, bembeyazmış. Ancak burada yaşayan halk özgürlüğüne kavuşunca ve nihayet mülk satın alabilme hakkına da sahip olunca özgürlüklerinin bir dışavurumu olarak evlerini diledikleri renklere boyamışlar. Oh, en azından mutlu son.

Bo Kaap Cape Town
Bo-Kaap’ı dolaşırken Wale Street’i kutup yıldızınız olarak belirleyebilirsiniz, muhtemelen en güzel fotoğrafları da bu sokakta yakalayacaksınız. Ara sokaklara da dalar çıkarsınız, sadece çok derinliklerine kadar ilerlemeyin, çünkü bu civarda da hırsızlık olayları yaşanabiliyor. Bizi o mahallede dolaşırken en az 2-3 kişi bu konuda uyardı, kendimiz getirdiğimiz bir yorum değil yani.

District 6 Cape Town

District 6 Cape Town
District 6

Bir başka keşfedebileceğiniz bölge, District 6. Tarihi anlamda Cape Town’un en önemli bölgelerinden biri, çünkü burada gerçekten acı olaylar yaşanmış. Eskiden burası yoğunluklu olarak siyahi işçi sınıfın yaşadığı bir bölgeyken 60’lı yıllarda burada yaşayan halk District 6’ten taşınmaya (Cape Flats denilen yere, Google’dan konumuna bakıp nasıl bir yere gitmeye zorlandıklarını anlayabilirsiniz) ve şehrin dışında kalan, çok daha kötü koşullardaki bölgelere taşınmaya zorlanmışlar. 60.000’den fazla insanın evlerinin yıkılmasından, hepsinin tamamen istekleri dışında şehrin kenarında köşesinde kalan bir bölgeye gönderilmesinden söz ediyoruz, inanılır gibi değil di mi? Eğer konuya ilişkin daha çok bilgi almak isterseniz size de District 6 Museum’u ziyaret etmenizi önerebiliriz, çok büyük bir müze değil ama, konuya ve o dönem yaşananlara, insanların hikayelerine ilişkin detaylı bilgi veriyor, bizi oldukça sarstı.

*Buraya kadar gelmişken geçtiğimiz senelerde dünyanın en iyi kahvecisi seçilen Truth Coffee’yi de deneyebilirsiniz, District 6 Müzesi’ne çok yakın.

Woodstock Cape Town
Woodstock Bölgesi

Madem bölgelerden ilerledik, Woodstock’tan bahsetmeden de geçmeyelim, çünkü Woodstock bu aralar Cape Town’un en hip, en popüler bölgelerinden birisi. Buranın ana caddesi sayılabilecek Albert Road ve civarı şeklinde özet geçebileceğimiz Woodstock eskiden şehrin oldukça tehlikeli kabul edilen bir bölgesiyken şu anda Cape Town’un en ünlü restoranlarından bazılarına, türlü türlü tasarım/vintage dükkana, cin tadımı yapabileceğiniz mekanlara ev sahipliği yapıyor. Eğer konuya ilginiz varsa Cape Town genelinde en çok sokak sanatı ve mural çalışmasını görebileceğiniz bölgelerden biri de Woodstock. Burada ne yapılır ne edilir şöyle birkaç öneride bulunacak olursak;

Old Biscuit Mill Cape Town
Old Biscuit Mill Cape Town
*Bir Cumartesi günü aç karnına Old Biscuit Mill’e gidilir, bütün şehrin orada olduğuna şahitlik edilir, yenilir, içilir, yerel tasarımcılardan alışveriş yapılır. Sadece Cumartesi günleri açılan ve çeşit çeşit mutfaktan yemek deneyebileceğiniz Neighbourgoods Market’a da girilir, yarın yokmuş gibi yemek yenir. Taco üstü Burger üstü çikolata üstü pizza yiyip kendinizden utanır, ama yemeye devam edersiniz. Yalnız şunu unutmayın, hakikaten çok kalabalık oluyor, açken bu kalabalıkla başa çıkamayacak kadar öfkeli oluyor, ne bilelim bi’ HULK potansiyeli falan taşıyorsanız öğlen gidin. Espressolab Microroasters’ın kahveleri güzeldi, gitmişken ordan kahve kapmayı da ihmal etmeyin.

Old Biscuit Mill Cape Town
*Woodstock Exchange’e gidilir, içerdeki mağazalar kurcalanır, Superette’de kahvaltı yapılır ya da Rosetta’da kaliteli kahve tüketilir, keyif yapılır.

*Şehrin en iyi restoranı kabul edilen The Test Kitchen’a akşam yemeğine gidilebilir ancak çok önceden rezervasyon gerektirir. (biz yer bulamadık İNŞALLAH ÇOK KÖTÜDÜR sdfs) Yer bulamazsanız The Pot Luck Club alternatifi olabilir.

Woodstock Cape Town
*İlginizi çekerse civarda mural&sokak sanatı turuna çıkabilirsiniz, ancak bunu tek başınıza ara sokaklara dalarak yapamazsınız, çünkü adeta ananız babanız gibi buna izin vermiyoruz. Şuradaki turlara katılabilirsiniz mesela, tek başınıza cengaverlik yapmayın.

Woodstock Cape Town
*Son olarak cinin (öyle cin değil ya) kralının üretildiği bu topraklardayken 35 lira gibi saçma sapan bir fiyata çok iyi cinler deneyebileceğiniz ve bu 35 lira dahilinde günün ortasında sarhoş olup “ulan hani tadıyorduk şişe içtik resmen” diye sokaklarda dolaşacak noktaya geleceğiniz bir cin tadımına katılabilirsiniz. Biz hemen Old Biscuit Mill’in yanında kalan Woodstock Gin Company’de tadım yaptık ve çok keyif aldık. Tahmin edeceğiniz üzere size tek tek cinleri, neyle iyi gittiğini, ne şekilde içmeniz gerektiğini falan anlatıyorlar, sonra da kendi halinize bırakıyorlar. (e bırakmayacaksınız abi tabii ki sarhoş oluruz, şişeleri de önümüzde bıraktılar bi’ kere hata orada, neyse….) Sonrasında beğendiğiniz cini satın alabiliyorsunuz, bizce mutlaka deneyin.

Camps Bay Cape Town
Camps Bay Cape Town
Camps Bay & Clifton

Şehir yakınlarındaki son bölge keşfimiz Camps Bay & Clifton tarafları. Yakınlardaki diyoruz çünkü bu bölge merkeze şöyle bi’ 5-6 km uzaklıkta kalıyor. Yani tam merkez değil, ama aşağıda anlatacaklarımız kadar da mesafeli değil işte.

Camps Bay taraflarına gidince işin rengi değişiyor arkadaşlar. Böyle ortalık Miami’den, Malibu’dan hallice bir şeye dönüşüyor. Mekanların sıralandığı bir sahil şeridi, dev dalgaların olduğu kocamaaaan bir plaj, özellikle günbatımı saatlerinde güzelliği zirve yapıyor, bayağı etkileyici bir hal alıyor. Ancak özünde öyle net olarak gezip göreceğiniz, keşfedeceğiniz başka bir bölgesi mevcut değil. Bizce en azından bir akşamüstünü ve akabinde günbatımı sonrası akşam yemeğinizi burada geçirebilir, buranın ortamında da bi’ şahit olabilirsiniz, onun haricinde bu civarda bulunabileceğiniz pek fazla bir aktivite yok.

Camps Bay Cape Town
*Twelve Apostles Otel’in restoranına günbatımı için gitmek bayağı hip bir aktivite, belki değerlendirmek isteyebilirsiniz. Daha az kasıntı bir şey isterseniz sahil şeridindeki restoranlar arasında en popüler olan Caprice’te akşam yemeği yiyebilir ya da Chinchilla’da birer kokteyl patlatabilirsiniz.

Bree Street Cape Town
Bree Street ve Kloof Street

Cape Town’da mekanların yığıldığı, herkesin vakit geçirdiği, bir gezide defalarca yolunuzun düşme ihtimali olduğu 2 sokağı tek bir başlıkta toplamak istedik, zaten birbirlerine çok da uzak sayılmazlar. Emin olun bu iki sokağa da birkaç kez yolunuz düşecek, çünkü şu aralar özellikle bizim yaş grubu komple bu sokaklara yığılmış durumda. Birkaç mekan önerisi yığmadan hiçbir yere gidecek değiliz;

Cape Town Kloof Street
*Bree Street üzerinde Truth Coffee’ye rakip sayılabilecek kadar iyi bulduğumuz Origin Coffee, şehrin en sevilen kahvaltı mekanlarından Jason Bakery (sadece Cumartesi günleri egg slut yapıyorlar nolur deneyin), kokteylleri ile ünlü Orphanage Cocktail Emporium (yemek yemeyin, yemekleri kötü, kokteyl isimlerine dikkatinizi çekeriz) önerimizdir. Akşam yemeği için Burger & Lobster (lobster roll denensinn), Clarke’s ya da La Tete’yi tercih edebilirsiniz. Bree üzerinde olmasa da çok yakınında olan Village Idiot akşam içki içmek ve dans etmek için en popüler mekanlardan, aklınızda bulunsun. Gece için alternatif olarak yine civardaki Tjing Tjing’in rooftop’ına da gidebilirsiniz, gayet keyifli oluyor. Bu civarda sabahlara kadar uzanan bir gece yaşayacaksanız pek çok kişi kapanışı Aces and Spades’te yapıyor, kafanız iyi giderseniz galiba daha iyi edersiniz sdfs.

Cape Town Kloof Street
*Zamanla Bree Street ve civarının gölgesinde kalmış ama yine de popüler sayılabilecek Kloof Street üzerinde ise Yours Truly’ye kokteyl (kahve değil aman, kahve çok kötü), Asoka’ya akşam yemeği ve kokteylleri için gidebilir (porsiyonları küçük, meze mantığında düşünün, çok şey söyleyin, kokteyl olarak Sensation çok iyi, denensin 6 tane falan sdfs) ya da Kloof Street House denenebilir, ama rezervasyon yapmadan gitmemeniz önerimizdir. Bu sokak üzerinde Afrika’dan eve taşımalık bir şeyler alabileceğiniz bir market de var bu arada, eve alışveriş yapmak isterseniz aklınızda olsun.

Cape Town Gezi Rehberi
Cape Town Şehir Merkezi Dışında Gezilecek Yerler

Şehri güzel gezdik, şehri iyi gezdik, bir takım kilolar alındı, geri verilecek mi bilemeyiz, fok gördük, dağlara çıktık, yeri geldi helikoptere bile bindik, ama artık yeter. Şehir dışında taşıyoruz, WELCOME TO DENEYİMLER ŞEHRİ BABY.

Cape Town Simon's Town
Simon’s Town & Boulders Beach

OFF bu deneyimi yaşayacağınız için şu an o kadar heyecanlıyız ki, sanki kendimiz ilk kez görecekmiş gibi hissediyoruz. Penguenleri görmeye hazır mıyız? Çünkü Boulders Beach penguenlerin yaşam alanı! Onlarca penguenin bir arada takıldığı, yanlarına gidebildiğiniz, dokunabildiğiniz, birlikte yüzebildiğiniz bir plajdan bahsediyoruz, delilik değil mi? Eminiz bazılarınızın aklına “Afrika’da penguenin ne işi var abi” gibi bir düşünce gelmiştir ama merak etmeyin, yalnız değilsiniz, pek çok kişinin aklına bu soru geliyor. Afrika pengueni diye bir tür var efenim ve yaşam alanları da tam olarak burası, orada bulunuyor ve yaşıyor olmaları hiç de anormal değil yani.

Cape Town Simon's Town
Boulders Beach dediğimiz plaj şehrin Simon’s Town adlı bir bölgesinde yer alıyor. Simon’s Town’u şöyle bir dolansak da öyle pek de fazla aktivite içeren bir nokta değil, dolayısıyla direkt penguenlere odaklanabilirsiniz. Sonrasında isterseniz bölgenin merkezine gidip oradaki kafelerden birinde dinlenebilirsiniz tabii ki.

Cape Town Boulders Beach
Burası ulusal parklar kapsamında yer aldığı ve koruma altında olduğu için giriş ücretli. Ücretinizi ödeyip turnikelerden geçtikten sonra ya Boulders Beach ya da Foxy Beach tarafına yönelebilirsiniz ki bizce ikisini de yapın. Boulders tarafında daha fazla penguen var, ancak Foxy tarafında penguenlerin yanına kadar gidebiliyorsunuz. (çok da yaklaşmayın, ısırabiliyorlarmış, inanmıyorsanız Google’a angry penguin yazın….sdfd) Giriş ücreti 76R. Bu ücreti ödediğinizde her iki tarafa da gidebiliyorsunuz, iki farklı plaj var diye iki kez ücret ödemeniz gerekmiyor yani.

Cape Town Alpaca Loom
Alpaca Loom

Kaç hayvan gördük hesabını tutan var mı? YETMEZ AMA EVETTT. Zirvede bırakıyoruz, Alpaka görmeye gidiyoruz. İşte bu noktada ne alaka derseniz haklısınız, alpakanın Güney Afrika’da ne işi var? Pek de bir işi yok aslında, Afrika alpakası diye bir şey yok çünkü kimse sallamasın boşuna. Ama bir şekilde bu alpakalar buraya getirilmiş ve üzüm bağları ile ünlü bölgelerden biri olan Paarl civarında bir çiftlik kurmuşlar. Burada bir alpaka çiftliği kurmuşlar, aynı zamanda ziyarete de açmış ve kahveci olarak da hizmet vermeye başlamışlar, o halde bize de gezmek düşer!

Cape Town Alpaca Loom
Alpaca Loom’da gidip alpakalarla doyasıya vakit geçirebiliyorsunuz. Yem alıp besleyebilirsiniz, tükürmesini göze alırsanız sarılabilirsiniz, hayatımızda dokunduğumuz en yumuşak ve tatlı varlıklar listesinde ilk 3’e net bir şekilde girmiş alpakalardan kopabilirseniz kocaman bir gaddar ve kalpsizsiniz, haberiniz olsun…..

Cape Town Ümit Burnu
Cape Point & Cape of Good Hope

Yazının sonlarına doğru yaklaştıkça gelen “artık dandik aktiviteler kalmıştır herhalde” hissinizi bir kenara bırakmanızı önereceğiz, çünkü daha Ümit Burnu’nu görmediniz. Nerede olduğunuzun farkında mısınız ya, coğrafya derslerinde duyduğumuz ve hiç göreceğimizi düşünmediğimiz yerleri görüyoruz resmen, COŞKULANIN BİRAZ HADİ. Coşkulanmanız lazım çünkü gidip görünce “ya sanki pek de bir şey yok burada ama, Afrika kıtasının ucunda bir yerlerdeyim neticede, ne olacaktı ki zaten, kıtanın sonuna görmeye gelip kıtanın sonunu gördüm diye sinirlenemem….” diye düşünme ihtimaliniz yüksek. Hani öyle manzara çılgınlığı beklentisiyle falan gidiyorsanız diye söylemek istedik, buraya öyle anlamlar yüklemeyin bizce.

Cape Town Ümit Burnu

Öncelikle bir kafa karışıklığını gidermemiz lazım, Ümit Burnu yani Cape of Good Hope ve Cape Point iki farklı nokta. Her ikisini de ziyaret edebilirsiniz, ancak ikisini aynı yer zannetme ihtimaliniz yüksek olduğu için bu bilgiyi vermemiz iyi olur diye düşündük. Bir diğer şok edici bilgi, her ikisi de kıtanın en ucu olmaya çok yakın olsalar da ikisi de tam olarak Afrika kıtasının en uç noktası değil. En uç noktanın adı Cape Agulhas. Yani amacınız kıtanın en uç noktasını görmek ve Hint Okyanusu ile Atlas Okyanusu’nun birleştiği noktayı görmek ise istikametiniz orası olmalı.

*Kafa karışıklığını giderdiysek bir başka şaşırabileceğiniz şeyi daha önceden haber edelim, hem Cape of Good Hope hem de Cape Point “Table Mountain National Park” kapsamında olduğu için bu alana giriş ücretli. Aracınızla ödeme yaptığınız bir noktadan geçmeniz gerekiyor. Yoğun bir gün olursa muhtemelen bi’ 15-20 dakika kadar sıra beklemeniz de gerekecek.

*Cape Point tarafı turistik bir nokta olması sebebiyle aracınızı park edebileceğiniz bir alana, Two Oceans isimli bizce yemekleri tırt bir restorana (burada o kadar para vereceğinize hızlıdan bir şeyler alınan bölümden atıştırıp şehre dönünce daha güzel yemek yersiniz, değmez), tuvaletlere falan sahip. Öyle hiçliğe gidiyormuşsunuz gibi düşünmeyin yani. İlginizi çekerse bu noktadan füniküler ile daha da yukarı, deniz fenerinin olduğu kısma da çıkabilirsiniz, daha da zirveden, daha iyi bir manzara sunuyor.

Cape Town Ümit Burnu

*Tamam söz veriyoruz bu son hayvan görme notumuz, zaten Cape Town Gezi Rehberi yazımızın sonuna gelmek üzereyiz gerçi sdfs. Bu bölgede karşınıza çıkacak hayvanı söylüyoruz: BABUN. Ama öyle nadiren değil, bayağı ortalıkta cirit atıyorlar. Fakat bu arkadaşlar pek dostcanlısı olmadıkları için çok da yanaşmasanız iyi edersiniz. Hatta elinizde yemek tutmamak, aracınızda yemek bırakmamak gibi meselelere de özen gösterseniz iyi edersiniz, çünkü saldırganlaşabiliyorlar.

Cape Town Gezi Rehberi
St James Plajı & Muizenberg Beach

Hani şu her Afrika’ya gidenin fotoğraf çektirdiği renkli renkli kabinlerin olduğu plajlar var ya, bizim çok ilgimizi çekmemiş olsa da mutlaka ilgilenen birileri vardır diye düşünerek onlardan da vazgeçmek istemedik. Özellikle Muizenberg Beach tepeden mükemmel görünen devasa bir plaj, sörf için de çok sık tercih ediliyor, bu sebeple iki plajdan birini seçecek olursanız bizce Muizenberg’e gidin. St. James tarafı biraz daha tenha ve küçüktü, o yüzden bize kalırsa oraya gitmek için özel bir sebep yok.

Cape Town Gezi Rehberi
Cape Town Gezi Rehberi
Chapman’s Peak Drive

Geldik uzuuun ve bol aktiviteli Cape Town Gezi Rehberi yazımızın son gezilecek yerine. Ama yine baba bir şey yani, uyduruk değil. Efenim Chapman’s Peak Drive dediğimiz yer aslında okyanus kıyısında ilerleyen ve pek güzel doğa manzaraları sunan bir yol. Şayet araç kiralamadıysanız özellikle buraya gitmenize gerek yok gibimize geliyor ama, aracınız varsa da kaçırmasanız iyi edersiniz. Daha önce de söylemiştik, trafik tersten aksa da Cape Town’da araç kiralamak = oyuna 2-0 falan önde başlamak demek, doğruya doğru. Bu yol boyunca özellikle Hout Bay ve Noordhoek’te duraksayarak şöyle bir aşağılara bakınmanız önerimizdir, aksi takdirde öylece arabayla geçip gittiğinizle kalırsınız, her ikisi de tam fotoğraflık noktalar.

*Bu yoldan geçmeniz için hem gidişte hem de dönüşte para ödemeniz gerekiyor, üzgünüz…..

*Bizim ziyaret etmediğimiz için Cape Town Gezi Rehberi kapsamında anlatamayacağımız, ama bir ihtimal ilginizi çeker diye buraya bırakacağımız birkaç nokta var, araştırırsınız belki; Robben Island, Kirstenbosch Botanik Bahçesi ve Company’s Garden.

Cape Town Şarap
Cape Town Şarap
Cape Town Şarap
Cape Town’da Alkol Peşinde: Güney Afrika Şarabı Varmış Dediler Ama?

Gelin gelin oturun, şarap da var evet doğru duymuşsunuz, oturun bi’ soluklanın anlatacağız. Konuya ilginiz varsa mutlaka haberdarsınızdır, Güney Afrika yeterince deneyim sunmuyormuş gibi şarapları ile de ünlü ve tabii ki bu durum bağ bahçe gezmenin Cape Town’un ana turistik aktivitelerinden birine dönüşmesine sebep olmuş. Biz de Cape Town’daki 1 günümüzü şarap bölgelerinde şöyle bir dolanmaya adadık. Bu noktada tercih edebileceğiniz Stellenosch, Franschoek, Constantia, Paarl gibi birkaç farklı bölge mevcut. Biz konuya ilişkin öyle çok da fazla bilgi birikimimiz olmaması sebebiyle gayet amatör bir şekilde bağ evlerinden birini seçip ona odaklanarak plan yaptık ve tam bir nokta atışı yapmışız diyebiliriz. Gittiğimiz çiftliğin adı Babylonstoren. Yalnızca şarap üretmiyorlar, gez gez bitmeyecek bahçelerinin bir bölümü üzüm bağlarından oluşuyor. Geri kalan kısımlarda aklınıza gelebilecek her türlü sebze, meyve, bitki yetiştiriliyor ve gerçekten müthiş bir ortam yaratmışlar. Dolaştıkça içinizden “aslında her şeyi bırakıp güneye yerleşeceksin abi” klişesi fışkırıyor resmen. Sizin de ilginizi çekerse burayı ziyarete gidebilir, şarap tadımı yapabilir, beğendiğiniz şarapları makul fiyatlara satın alabilir, bahçelerini gezebilir hatta burada konaklayabilirsiniz bile. Bu arada mağaza bölümlerini gezmeyi de ihmal etmeyin, orada yetişen ürünleri satıyorlar. Gidin patlıcan alın demiyoruz tabii, doğal parfümler, sabunlar, ne bilelim hasır şapkalar, çantalar, mumlar artık aklınıza ne geliyorsa pek çok ürün satıyorlar.

Cape Town Gezi Rehberi
Cape Town Gezi Rehberi: İşe Yarar Bilgiler ve İpuçları

*Güney Afrika Cumhuriyeti’nin para birimi Rand. Evet biz de gitmeden önce hiç duymamıştık, öyle-imiş. Paranızı çok yüksek ihtimalle ziyaret edeceğiniz Waterfront bölgesindeki Alfred Mall’un içinde American Express Foreign Exchange’de Rand’a çevirebilirsiniz. Ama yine de alternatiflere bakmayı ihmal etmeyin, biz seçenek olsun diye bi’ tane önerelim dedik. Bu arada bazen para bozdurmaya gittiğiniz yerlerde güvenlik sizi “burası kapandı ama şurada bozdurabilirsiniz” diye bir yere götürmeye çalışabiliyor, onu yemeyin.

*Gözden kaçırabileceğiniz bir detayı hatırlatalım, priz girişlerimiz farklı. Yanınıza Güney Afrika’ya uygun dönüştürücü almayı unutmayın.

*Çok güzel, pek güzel bir şey söyleyelim, Güney Afrika Cumhuriyeti Türk vatandaşlarından vize is-te-mi-yor. Pasaportunuzu kapıp yollara düşebilirsiniz, hadi yalllah Avrupa, sana mı kaldık zaten kokoreçe de laf ediyorsunuz……

*Tamam hadi güzel bir şeyler yağdırmaya devam edelim, Güney Afrika ile saat farkımız yalnızca 1 saat. Şaşırmayın, okulda meridyenlerin anlatıldığı kısmı iyi dinleseydiniz şaşırmazdınız, yazıklar olsun…..Aslında o saat farkı da olmazmış da işte biz bi’ tuhaf saat uygulamasında sabitlendik ya, o sebepten var. Yani uzun uçuş ardından bir de jet lag krizi yaşamayacaksınız, iyisiniz, kralsınız.

*Bol merak edilen bir konuyu da açıklığa kavuşturalım; Cape Town’a giderken herhangi bir aşı olmanız gerekmiyor.

*Cape Town’da ne kadar kalınır bir türlü karar veremediyseniz o konuyla ilgili de yorum getirelim, bizce 1 hafta gibi bir süre Cape Town için ideal. Özellikle şehrin dışına çıkmanızı ve çok uzun olmasa da yol katetmenizi gerektirecek noktalar olduğu için daha kısa bir süre kalacak olursanız işler biraz aceleye gelebilir. Özellikle deneyim odaklı (köpek balıkları ile dalmaktı, skydivingti, ne bilelim helikopter turuydu) şeylere vakit ayırmak istiyorsanız zaten bunlar hep zaman gerektiren şeyler, dolayısıyla 1 hafta tek bir şehirde ne yapılır diye düşünmeyin, Cape Town’un da olayı bu; deneyim. Hem neticede kaç kez Afrika’ya gideceksiniz, biraz zaman ayırsanız fena olmaz di mi?

*Bizim pek de ilgimizi çekmeyen ve sansürlemeyeceğim, götümüzün yemediği (özür dilerim anne) bir aktivite olduğu için denemedik ama, ilginizi çekerse köpekbalıkları ile dalış yapabiliyorsunuz. Yani hadi gel köpekbalığı beraber dalak mı, gibi değil de, bir kafesin içinde dalıyorsunuz, sağınızda solunuzda köpekbalıkları oluyor falan. Ne güzel anlattık di mi? Korkuyoruz kardeşim allah allah. Neyse, yapacak olursanız dönünce bize de anlatın, merak ederiz…….

*Merak edilen son bir konuya daha açıklık getirelim, çünkü Afrika deyince akıllara safari geldiği aşikar, ancak Cape Town bunun yeri değil. Cape Town yakınlarında safari yapabileceğinizin iddia edildiği yerler de bizce biraz uydurmaca. Daha çok bu “Afrika=Safari” beklentisini karşılamak için zorlama oluşturulmuş yerler gibi yani. Gerçekten böyle bir niyetiniz varsa yallah Kruger National Park’a. Size boşuna para harcatmayız, rica ederiz, biz de sizi seviyoruz.

5 Comments

  • ‘Angry penguin’ hsddhsdjs
    Haziranda ordayız 4 gözle yazıyı bekledik plan yapmadan önce gerçi daha da çok var ama olsun auhsua heyecan heyecaaan <3 Elinize sağlık ^_^

  • Yine oitheblog tayfasi gercekleri bilmeden politik dogruculugunu konusturmus. Yanlis seyleri duzeltelim;
    -airbnbde onerdiginiz yerin gunlugu 600 lira ve 6 kisi kalabiliyor. Saka yapiyor olmalisiniz?
    – Apartheid o kadar kotu bir sistem ki simdiki siyahlarin azimsanamayacak bir kismi apartheidi tekrar ariyor.
    Apartheid bitene kadar guney afrikanin ciddi anlamda guclu bir ekonomiye sahip oldugunu hatirlatmak isterim. Bu sistem cokup, anc basa gelince ekonomi hizla cokmeye basladi.
    Son 10 yildir ulkenin tarim ihtiyacini karsilayan beyaz(boer) ciftcilere siyahi ceteler saldirip katletmekte, kadinlarina kizlarina tecavuz etmekte. Anc bu konuda hicbirsey yapmayip, politikacilari *beyaz adami daha oldurmeyin* diye demecler vermekte.
    Beyaz iseniz sirketiniz belli bir buyukluge ulastiktan sonra,siyahi birisine devretmeniz gerekiyor.
    Sonuc olarak,ulke beyazlarin yonetiminde iken,ekonominin gayet guclu,sucun baya az ve paranin belli bir zumrede toplandigini goruyoruz(siyahlara asgari yasam sartlari veriliyor). Paranin belli bir zumrede toplanmasi dunya genelinde gorulen bir durum. Apartheidden sonra ise ulkenin zenginligini siyahi zumre aldi(fifty fifty diyelim), standart siyahi vatandas yine fakir.
    Benzer ornek zimbabwe icinde gecerli. Beyazlarin yonettigi zamanlar ulke gayet kralken(hatta iskoc kokenli basbakani zamaninda ingiliz ambargosunu sallamamislardi), siyahiler yonetimi ele gecirip, beyazlari sallayinca, ulke ciddi anlamda kotulesmeye basladi, simdiki durumu belli.
    Keske *ayh apartheid cok kotuymus yaeee* diye sallamadan once, gittiginiz ulkenin tarihini biraz okusaydiniz.

    • biraz uzun yazmışsın sadece “ırkçıyım” yazsaydın daha kolay olmaz mıydı senin açından sdfsj

  • Suanda bu yaziyi capetowndan yaziyorum. Hic bir blog okumadan sadece bununla capetownu altini ustune getirebilirim. Daha anlasilir ve benim zevkime hitap edebilir olamazdi. Ne emek verilmis, ellerinize saglik

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir