Herhalde Avrupa genelinde ülkece gidip de kendimize en yakın bulduğumuz toplumlar listesinde ilk 3’e girer İspanyollar. “Ya yurtdışında beni hep İspanyol (İtalyan da oluyor) sanıyolaaarr” cümlesinin sırf tip benzerliğinden çıktığını düşünmüyoruz, Akdeniz insanı olmanın getirdiği o etkiler var ya, doğruya doğru, onlar resmen lokasyon fark etmeksizin hepimize bir şekilde işlemiş. Ama hepimiz farklı topraklarda ve kültürlerde yaşayıp bu tip benzeşmeler yaşamaktan sebebini tam açıklayamadığımız bir haz alsak da, “ben tamamım abi, bu ülkeden gidiyorum” noktasına geldiğimizde göç etmek için aklımıza ilk gelen yerlerden biri genelde İspanya değil farkında mısınız? Tabii ki hemen Kanada gündeme gelir, Avustralya bir ihtimaldir ama “çok uzaktır”, nedense bir şekilde buraya yakın olmak isteriz, İskandinav ülkeleri bile gündeme gelir ama İspanya söz konusu göç olunca İspanya’da yaşamak çoğu kişinin aklına bile gelmiyor. Bu hoşumuza gidip duran benzeşmeler, söz konusu kendi ülkenden ayrılıp başka bir yere yaşamaya gitmek olunca insana batmaya mı başlıyor, yoksa Avrupa genelinde yaşamak için en ideal yerlerden kabul edilmemesi ile mi ilgilidir bilmiyoruz ama, genelde İspanya’ya yaşamak gibi bir karar alanlar hep daha spesifik, daha farklı bir kitle oluyor. Bu sebeple bizce İspanya’da yaşamak üstüne konuşabileceğimiz en iyi kişiyle röportaj yapabilme imkanımız olduğu için şansılıyız, çünkü Duygu Barselona’da yaşayan bir psikolog! Geri kalanı ve Duygu’nun hikayesini kendi ağzından dinlemeniz için çok da müdahale etmiyoruz, iyi okumalar!
Başlamadan gelen not:
*Bi’ dakika yavaş ya ben daha İspanya’ya gitmedim bile diyorsanız İspanya’ya dair her türlü rehberimiz için şuraya tık tık.
* İspanya’da yaşamak değil başka diyarlara göç etmek istiyorsanız yurtdışında yaşayanlarla röportaj serimiz şurada.
Ben Duygu Koçer, 27 yaşındayım. İstanbul’da doğup büyüdüm. Barcelona’da yaşıyorum ve uzman klinik psikolog olarak çalışıyorum. Aynı anda doktora çalışmalarıma devam ediyorum. Lisans derecemi İstanbul’da, uzmanlık derecemi İngiltere’de tamamladım. İspanya ile toplamda 2 yılı aşkın, 2012 yılında başlayan bir geçmişim var; geçen Ekim ayından beri de yerleşik olarak yaşıyorum. Barcelona’da klinik psikolog ve psikoterapist olarak ana dili Türkçe ve İngilizce olan kişilerle çalışıyorum. Ayrıca yurtdışında yaşayan, ulaşabileceği Türkçe ya da İngilizce psikolojik danışmanlık bulunmayan kişilere de online seanslar yaparak psikolojik danışmanlık sağlıyorum.
İlkokuldayken babamla birlikte Avrupa’daki dans festivallerine katılmak için, otobüsle 15-20 günlük birkaç Avrupa turu yaparak farklı ülkeleri ve kültürleri tanıma şansı buldum. O dönemde gezdiğim yerlerin hakkını yaşımın da etkisiyle pek verememiş olsam da, her gittiğim yerde insanların alışkanlıklarını, yaşam şekillerini, festivallerini anlamaya ve öğrenmeye çalıştığımı hatırlıyorum. Bu gezilerden döndüğümde, biz kendi şehrimizde, sokağımızda, evimizde alıştığımız bir yerde, alıştığımız bir hayatı yaşarken, bir yerlerde insanların bildiğimizden çok farklı şeyler yapıyor olduğunu düşünürdüm. Bu deneyimlerden sonra da bir yerde yerleşik olma fikrinden zamanla uzaklaşmaya başladım, keşfedilecek çok şey vardı çünkü dünyada! Mesleğim olan psikolojiyi de en az yeni kültürler keşfetmek kadar sevdiğim için, bir şekilde mesleğimle yurtdışında yaşama arzumu birleştirmeye çalıştım.
İspanya’da yaşamak son dönemlerde bizim de acayip heves ettiğimiz bir şey, o yüzden bu röportajı yaparken ekstra merak içindeyiz. Sen nasıl karar verdin? Planlayıp mı gerçekleşti yoksa ani gelişmeler seni bu noktaya mı getirdi?
Kesinlikle ani olmadı. Hatta 5 sene kadar beklemem, planlar yapmam, hayal kırıklıkları yaşamam, bu süreçte kendimi başka ülkelerde bulmam gerekti şartların olgunlaşması için.
Barcelona ile yolum 2012’de kesişti. Türkiye’de İspanyolca öğrenmeye başlamıştım ve yazı İspanya’da geçirip, dilin konuşulduğu yerde pratik yapmak amacıyla Barcelona’da bir dil okuluna geldim, 3 aydan fazla kaldım. Aşık oldum şehre. İlk kez başka bir ülkede, turist konseptinden daha uzun vakit geçirmek, merak ettiğim her şeyi deneyecek, sokaklarda kaybolacak vakit olması da hislerimde etkili olabilir. Sonraki sene, tekrar dil okuluna geldim, yine 3 ay kadar kaldım. Döndüğümde üniversitenin son senesiydi ve hayatımın en azından bir kısmını Barcelona’da geçirmek istediğime emindim. İnsanların işten çıkıp metroyla denize gittiği, her semtinde bir sokak festivali olan, şehrin bir noktasından başka bir noktasına gitmenin kolay ve çabuk olduğu, İstanbul’a kıyasla çok küçük olmasına rağmen her gün her telden onlarca aktivite ve etkinlik imkanı sunan, asla uyumayan, kadın olarak yaşamanın kolay olduğu ve bunların hepsinin çok doğal bir şekilde gerçekleştiği bu şehirde yaşamak en büyük hayalim oldu.
Ama aynı zamanda, psikolojiye de aynı oranda bayılıyor ve hayatta her ne yapacaksam, nerede olacaksam, bir şekilde psikolojiyle iç içe olmazsam mutsuz olacağımı biliyordum. Bu nedenle Barcelona’da yüksek lisans programları araştırmaya başladım. Nitekim Katalanca dersleri göze alarak Barcelona Üniversitesi Klinik Psikoloji master programına başvurumu yaptım ve kabul aldım. Tam vize başvuru aşamasında okuldan bir mail geldi; “Merhaba, biz ülkedeki bazı yasal düzenlemelerden dolayı klinik psikoloji master programını kapattık, ama isterseniz diğer psikoloji programlarımız için kabulünüz hala geçerlidir, bu son dakika değişikliği için üzgünüz, sevgiler”. Böyle bir şeye hazır değildim. Başka bir programa dahil olmayı istemedim. Başka hiçbir yere, hiçbir programa da başvurmamıştım. İstediğim şehirde yaşamaya çok yakınken, birden hayallerim yıkılmıştı. Tüm İspanya’da sistem değiştiği için ülkede aradığım bağlamda bir klinik psikoloji programı yoktu. Yani master yaparak buraya gelemezdim, ama mesleğimi yapabilmek için master yapmak zorundaydım. Öyle olunca bir sene sonra İngiltere’de klinik psikoloji master programına başladım. Orada geçirdiğim süreç boyunca sürekli Barcelona’ya gelip doktora programları ile ilgili üniversitelerle görüştüm. İngiltere’deydim, ama duvarımda Barcelona posterleri asılı bir vaziyette, sürekli Barcelona üniversitelerindeki profesörlerle mailleşiyordum.
Master bitince ben de Türkiye’ye döndüm. Bir sene boyunca psikolog olarak çalıştım. Aynı süreçte Barcelona’da doktora programı araştırmalarım devam etti. Bir noktada şu an Barcelona’da doktora yaptığım üniversiteden kabul geldi, kararım Barcelona’ya gelmek oldu. Bu uzun zaman planlarını yaptığım, bu kadar yakınken yapmazsam pişman olacağım bir şeydi.
İspanya’da yaşamak dedik ama, Katalonya mı demeliydik bilmiyoruz, bir de o mesele var tabii. Oralarda bu konuda son durum nedir? Sence Barselona ya da genel olarak Katalonya bölgesinde yaşamak ile İspanya’da yaşamak arasında bir fark var mı? Madrid’e yerleşmek ile Barselona’ya yerleşmek farklı şeyler mi mesela?
İspanya 17 özerk bölgeden oluşuyor. Özerk bölgelerin dil ve bayrakları farklı. İspanyolca tüm ülkenin resmi ana dili ancak özerk bölgelerde farklı diller de konuşuluyor. Barcelona Katalonya özerk bölgesinin başkenti ve resmi dili Katalanca ve İspanyolca. Gündemden de biliyorsunuzdur, son zamanlarda artan bir bağımsızlık istekleri var Katalanların. Katalan milliyetçisi biriyle konuşursanız, “Barcelona (Katalonya) İspanya değildir” cümlesini bile duyabilirsiniz ama bu durum burada yaşayan göçmenlerin durumunu çok da etkilemiyor. Katalanlar kendi içlerinde, tarihleri ve ekonomileri üzerinden bu noktaya gelmişler. Biz daha çok gözlemci gibiyiz. Yaptıkları eylemler genelde sakin geçiyor, tehlike yaratan bir duruma denk gelmedim. Yurtdışında yaşasak bile, Türkiye’de olan şeyler bizi burada olanlardan daha çok etkiliyor. Çünkü tarihini ve kültürünü sonradan öğrendiğiniz bir yeri ne kadar sevseniz de, bu noktada o kadar da içselleştiremiyorsunuz ve “onların” sorunu olarak görüyorsunuz çoğu zaman.
Madrid’de ana dil İspanyolca, sokak tabelaları, uyarılar, her şey İspanyolca. İkinci ana dil olayı yok orada, ondan sadece İspanyolca bilerek daha rahat hayatta kalabileceğiniz bir yer. Sadece Barcelona-Madrid değil, her özerk bölgenin kutladıkları bayramların bir kısmı, yemekleri, dansları farklı. Madrid ve Barcelona gibi kozmopolit şehirler için geçerli olmasa da, daha küçük şehirlerde bir özerk bölgeden diğerine gidildiğinde fark ciddi şekilde belli oluyor. Madrid’i de Barcelona’yı da bilen insanlar, Madrid’in biraz daha geleneksel ve ihtişamlı (monarşiyi temsil eden şehir ne de olsa), Barcelona’nın da daha özgürlükçü, aykırı ve hippi olduğunu düşünür. Özerklikten bağımsız olarak, İstanbul-Ankara arasında geçen şehirde deniz olması-olmaması ayrımı, Madrid ve Barcelona için de çok gündeme gelen bir ayrımdır.
Peki diyelim ki karar verdik, İspanya’ya taşınacağız, bu süreç nasıl ilerliyor? Oturma izni almak, yerleşmek zor bir süreç mi?
İspanya’da yaşamak için çeşitli yollar var. Eğitim amacıyla gelenler, Türkiye’deki iş yerinin İspanya’da pozisyon açması ile kendini burada bulanlar, eş sebebiyle gelenler, yatırım yaparak alınan Golden Visa ile gelenler, kendi işini kurmak için gelenler gibi. Her birinin prosedürü kendi içinde farklı. Her ne sebeple geliyorsanız, önce burada yapacağınız şeyi maddi olarak karşılayabileceğinize dair belgeler, sonra devletin belirlediği ve 1 sene yaşamanıza yeteceğini öngördüğü bir miktar paranın bankada olması, ya da bir sponsor olması, kalacak yer ve sağlık sigortası gibi şeyler herkes için standart. Genellikle önce 1 sene oturma izni çıkar ve her sene için uzatma yapmak gerekir. İş bulursanız ya da eğitim almak isterseniz gelmek kolaydır. Oturum iznini uzatma konusunda son birkaç senedir biraz zora koşmaya başladılar. Önceden insanlar 1-2 senelik master programıyla gelip, oturum izinleri bitince burada kalmak için başka bir master programına başvurup oturma iznini uzatabiliyordu rahatlıkla. Devlet bu duruma uyandı sanıyorum ki, artık ciddi zorluk çıkarıyorlar. Ancak bir şekilde 3 sene burada kalırsanız ve 3 senenin sonunda bir iş kontratı yapabilirseniz, çalışma ve oturma izni alabiliyorsunuz.
İspanya’da yaşamak üzere oturma izni aldıktan sonra vatandaşlık işleri nasıl ilerliyor, İspanya vatandaşlığı almak zor mu?
10 sene boyunca oturma iznini sürdüren bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, 10 senenin sonunda dil sınavına girerek vatandaşlık alabiliyor. Bu süre mülteciler için 5 yıl, Seferadlar için 2 yıl ve bir İspanyol’la evli olanlar için ise 1 yıl. Vatandaşlığa geçme sürecinde dil bilmek ve kültüre entegre olduğunu da bir sınavla kanıtlamak gerekiyor.
Peki İspanya’da yaşamak pahalı mı? Bize kira, günlük yaşam masrafları vb. konular üzerinden örnekler vererek biraz açıklayabilir misin?
Pahalı olup olmama değerlendirmesini kesinlikle Türk lirasına çevirmeden yapmak gerekiyor (bugünün kuruyla Türk lirası kazanıp euro harcayarak su bile alsak pahalı.). Bir kahveye İspanya’da 2 Euro veriyorsak, bunu Türk lirasına çevirince 14-15 TL yapar bugünkü kurla. Oysa bir İspanyol kazandığının 2 birimini veriyor bir kahve için. Her ülkenin yaşam standartları kendi para birime ve gelir durumuna göre değerlendirilmeli. İspanya’da diğer Avrupa şehirleri gibi alım gücü Türkiye’den daha yüksek. İspanya’daki bir asgari ücretlinin yaşam giderleri ve sosyalleşmek için yaptığı harcama ile Türkiye’deki bir asgari ücretlinin yapabildikleri arasında çok fark var.
Barcelona için örnek vermek gerekirse, öğrenciler için bizdeki gibi ev kiralamaktansa, oda kiralamak yaygın fiyatlar sebebiyle. Aileler ve çiftler apartman dairesi tutuyor ama yalnız yaşayanlar genelde paylaşımlı daireleri tercih ediyor. Bir dairede 2-6 kişi arası oluyor, herkesin kendi odası oluyor, ortak alanlar paylaşılıyor. Bu odaların fiyatları, odanın özellikleri ve evin lokasyonuna göre, 350 Euro’dan başlayıp 700 Euro’ya kadar çıkabiliyor. Daire kiraları da 1000 eurodan başlıyor ortalama. Oda kiralama Barcelona ve Madrid’te çok yaygın bir sistem, her yerde oda ilanları görürsünüz. Diğer şehirlerde, Barcelona ve Madrid’te oda kiralama fiyatına tüm bir daireyi kiralamak mümkün. Yeme içme ve sosyal hayat, alım gücüne göre uygun. Barcelona’da şehir merkezinde geçerli 10 geçişlik seyahat kartı 10.20 Euro. Barcelona’da bisikletle ulaşım da oldukça yaygın, Bicing adı verilen ve hemen her sokakta bulunan bisikletleri kullanmak için senelik 40 euro ödeyerek bir kart almak gerekiyor. Barcelona yürüyerek ulaşım açısından da dünyanın en rahat şehirlerinden biri. Oldukça iyi bir şehir planlamasına sahip ve yayalara ayrılan kaldırımlar araba yollarından daha geniş. İlla motorlu taşıt kullanmak istiyorum derseniz, motosiklet kullanımı araba kullanımından daha yaygın. 18-30 yaş grubunda arabası olan birine pek rastlamazsınız.
Barselona’da yaşamanın diğer bir güzel ve maddi olarak avantajlı tarafı, spor ve sanat etkinliklerinin sadece belli gelir durumlarına hitap eden bir şey değil, herkes için ulaşılabilir olması. Sene boyunca ücretli ve ücretsiz binlerce etkinlik var. Yılın belli zamanlarında Barcelona Ulusal Orkestrasını, parklarda verilen konserleri ücretsiz izleyebiliyorsunuz, 1-2 euro ödeyerek bahar ve yaz aylarında açık hava sinemalarını yakalamak mümkün, semt festivalleri (Örneğin Gracia Festivali) tam bir görsel şölen ve ücretsiz.
İspanya’da yaşamak gibi bir karar alınınca akıllara hemen dil konusu da geliyor tabii. İspanyolca bilerek mi gittin ya da öğreniyor musun? Ya da Barselona’da yaşamını sürdürebilmek için Katalanca mı öğrenmen gerekiyor, nasıl oluyor o işler? Bu durum İspanya’da yaşamak isteyenler için bir probleme dönüşüyor mu sence?
İspanya’da yaşamak üzere geldiğim noktada İspanyolca biliyordum. Herkes için başta şart değil ama zamanla bir gerekliliğe dönüşüyor. Danışanlarım arasında ve sosyal çevremde hiç İspanyolca bilmeden İspanya’da yaşamak üzere gelen kişiler var. Profesyonel anlamda İngilizce konuşulan bir iş ya da eğitim ortamındaysanız, profesyonel olarak dil kaynaklı zorluklar yaşamasanız da, gittiğiniz ülkenin dilini bilmediğinizde hem sosyal hayatta hem de bürokraside işler zorlaşıyor ve asla tam olarak adapte olamıyorsunuz. Göçmenler zaten mevcut sosyal çevrelerini bırakıp gelen kişiler ve dil gittiğiniz ülkede tüm kapıları açan bir anahtar gibi. Sahip olmak her zaman için avantaj.
Katalanların hepsi İspanyolca biliyor ve bugüne kadar bana İspanyolca cevap vermeyen kimse olmadı ama yerlilerin kendi arasında konuşmalarını anlamak, ya da markete gittiğinizde ürünlerin ismi ve içeriğinin Katalanca yazması, uyarı ve levhaların Katalanca olması, maillerin Katalanca gelmesi gibi durumlar olabiliyor. İspanyolca öğrenmeye geldiğimde, bazı yiyeceklerin ismini yanlışlıkla Katalanca öğrenmiştim çünkü markette görerek öğreniyordum ve İspanyolca-Katalanca farkını ayırt edemiyordum. Bu bir soruna yol açmadı, hatta komik oluyordu İspanyolca cümlede Katalanca kelimeler kullanmam.
Eğer özel olarak İngilizce eğitim veren bir programa gitmediyseniz, burada üniversitelerde dersler çoğunlukla Katalanca işlenir. Hocanızı uyarırsanız İspanyolca’ya geçer ama unutup yine Katalanca devam edebilir, bu nitekim sosyal hayatta da böyle. İki anadilli olduklarından diller arasındaki geçişleri fark etmiyorlar pek. Kendi adıma yaşadığım birkaç zorluk olarak, doktora çalışmamda bir hastanede grup terapileri yapıyorum ve bazen bir kişi fark etmeden Katalanca konuşmaya başlıyor ve herkes fark etmeden Katalanca’ya dönüyor. Uyarmak gerekiyor. Doktora yaptığım fakültenin de ana dili İspanyolca olmayan ilk ve tek öğrencisiyim ama bu zamana kadar dil değiştirmeleri konusunda yaptığım uyarılarda hiç bir negatif reaksiyon almadığımı söyleyebilirim.
Genel olarak yurtdışına yerleşmek konusu düşünüldüğünde insanın alıştığı ortam ve kültürden uzaklaşıyor olması aslında bir yandan da tedirgin edici bir durum. İspanya bu anlamda Türkiye’den göç eden biri için adaptasyon probleminin yüksek olabileceği bir ülke mi? Oralarda “öteki” olduğumuzu şiddetli bir biçimde hisseder miyiz sence?
Yurtdışına yerleşen herkes, ilk zamanlar yürümeyi yeni öğrenen bir çocuk gibi. Kendi ülkemizde sokaktaki tabelayı, marketin, hastanenin yerini, taksinin rengini, kuralları, yani temel seviyede nasıl yaşanacağını biliyor ve anlıyor oluyoruz. Ülkemizde farkında bile olmadığımız detaylar, yurtdışında baştan öğrenilmesi ve emek verilmesi gereken şeylere dönüşebiliyor. Ülkemizde bir semtin, bir kurumun, bir grubun, bir siyasi görüşün üyesiyken, yurtdışında genelde bu kadar kapsamlı ve doğal bir sosyal ağımız olmadığı için aynı seviyede bir aidiyet duygusu oluşmuyor. Yurtdışında yaşamakla ilgili en büyük psikolojik zorluk da bu noktada başlıyor. İstenilen ekonomik ve sosyal standartları sağlamak tamamen bireysel çaba sonucu ulaşılan bir kazanım. “Öteki” olduğunu hissetmek yurtdışında çok kolay ve asla belli bir ülkeye has bir durum değil; çoğu kez ırkçılık kaynaklı da değil. Kendi kültürel ve sosyal birikimimizle başka bir kültürü değerlendiriyoruz ve içinde yaşamaya çalışıyoruz. Buna adapte olmaya çalışmak zor ve zamanla öğrenilen bir şey. Öğrenemeyenler yurtdışında yaşam deneyiminden çabuk pes ediyor ya da mutsuz oluyor.
Mesleğim gereği göçmenlerle her gün iç içeyim. Facebook göçmen gruplarında sorulan soruları, Ekşi Sözlük’teki yurtdışına yerleşmekle ilgili entryleri sıklıkla okuyorum. İnsanlar genelde “Orası nasıl, yaşanır mı, gelelim mi?” gibi sorular soruyor. “Gelmeyin çok kötü” ya da “gelin her şey süper” gibi genellemelerin yararlı olduğunu düşünmüyorum. Başlangıçtaki gitme sebebiniz, eğitim durumunuz, dil bilmek ya da öğrenmeye dair heves, ülkeye verebilecekleriniz ve karşılığında aldıklarınızın dengesi önemli. “Yurtdışında sokağa çıktığımda tabelalar hiçbir şey ifade etmiyor ve bu yüzden buraya ait hissetmiyorum” diyen de var “aynı sokak tabelalarını, aynı binaları, aynı insanları görmekten sıkılmıştım, farklılık iyi geliyor” diyenler de. Tamamen beklentilerle ilgili bir durum adapte olup olamamak. Mümkün olduğunca zihinsel esnekliğe sahip olmak yurtdışında yaşama deneyimini kolaylaştırıyor. Hiç esneyemeyecek kadar sert olanlar en çabuk kırılanlar oluyor.
Türkiye’de, belli semtlerde oturmak, belli markalarda arabalara binmek, yazın belli şehirlerdeki birkaç popüler beach cluba gitmek önemlidir. İspanya’da bunlar bizdeki kadar önemli değil. Ev değil de bir oda kiralamak ve insanlarla paylaşmak, toplu taşıma kullanmak, bir yerden bir yere yürümek burada son derece normaldir. Barcelona metrosunda dünyanın en iyi şefi olarak bilinen Ferran Adria’ya, Barcelona sahil şeridi boyunca uzanan ve herkese açık ve ücretsiz olan plajlarda ünlü bir şarkıcıya rastlayabilirsiniz mesela. Genel olarak insanlar hayat standartlarını sahip olduklarının markası ya da fiyatıyla değil, daha çok katıldıkları etkinlikler, yeni tecrübeler ve sosyal ortamları üzerinden değerlendiriyor. Ve bu çok özgürleştirici bir tecrübe. İspanya’nın sosyal ortamına adapte olabilmek için bu şekilde yaşamaya hazır olmak gerek.
İspanya Akdeniz ülkesi olduğu için kültürel olarak her ne kadar bize yakınmış algısı olsa ve bu bazı açılardan doğru olsa da, İspanya’da yaşamaya başladığınızda farklılıklar da göze çarpıyor. İspanyollar genel olarak sıcak, dışa dönük, eğlenmeyi ve yaşamayı seven insanlar. Ancak biz kollektivist bir kültürden gelirken, onlar daha çok bireysel bir kültüre sahipler. Bu daha çok yakın arkadaşlıklarda ve duygusal ilişkilerde bir farklılık olarak gündeme gelen ve danışanlarımla sık sık çalıştığım bir tema. Bir ülkeyi ziyaretten dönen bir turist ya da kısa süreli değişim programıyla ülke değiştiren bir öğrenci size heyecanla gittiği ülkeyle kendi kültürünün benzer yönlerini anlatır. Uzun süre o ülkede yaşayan bir göçmen ise genelde farklılıklardan bahseder, çünkü o farklılıklar gerçek hayatta bir noktada bir zorluk olarak karşısına çıkmıştır ve baş etmesi gerekmiştir.
İspanya’daki iş yaşantısı hakkında ne düşünüyorsun? Örneğin Türkiye’den göç edip Barselona’da çalışmaya ve yaşamaya başlayan birisi bu konuda adapte olma sorunları çeker mi? Ya da mesela ırkçılık vb. konulara maruz kalma ihtimali var mı?
Yakın zamana kadar devam eden ekonomik kriz ve yüksek işsizlik oranları ciddi maddi sorunlar yaratabiliyor. Kendi gençlerinin bile ciddi kısmının işsiz olduğu, “ücretsiz çalışma” gibi bir konseptin söz konusu olduğu bir ülkeden bahsediyoruz. Ama “İspanya’da işsizlik var, kriz var, gelmeyin” gibi yorumları yine de çok faydalı bulmuyorum. Sadece İspanya için değil, herhangi bir ülkeye yerleşmeyi düşünen herkese söylüyorum; belki gideceğiniz ülkeye, orada olmayan bir şeyler vaat edeceksiniz? Önemli olan bunun için kendinizi tanımak, motivasyonlarınızı bilmek, iyi araştırma yapmak, gerçekçi beklentilere sahip olmak ve kendinize belli bir deneme süresi belirlemek. Evet, İspanya’daki gençlerin bir kısmı da nispeten daha gelişmiş Kuzey Avrupa ülkelerine gitmeye çalışıyor çünkü herkes mevcut şartlarını iyileştirmek ister. Bir şekilde inanıp çabalayan ve psikolojik zorluklarla baş edebilen herkes bir şekilde istediği standartları sağlayabiliyor. Bu noktada kendi motivasyonunuz nedir ve başka bir ülkede yaşama deneyimine adım atmanızı sağlayacak kadar güçlü müdür, bunu sorgulamanız gerek.
Irkçılık denebilecek bir örneğe kendi özel ya da profesyonel hayatımda rastlamadım. Aksine, bürokratik olarak, bir Avrupa vatandaşından daha fazla zorlukla mücadele ettiğimiz için, farklı bir kültürde ve dilde, bahsettiğim zorluklara rağmen yaşamamız genelde takdir görüyor. Diğer yandan şu da bir gerçek ki, dünya daha ırkçı ve sınırları keskin bir noktaya gidiyor ve artık dünyada bazı güç sahipleri açıkça diğer insanları kendi ülkesinde istemediğini dile getirebiliyor. Zaten hem İngiltere hem İspanya tecrübemden sonra rahatlıkla söyleyebilirim ki, ırkçı insanlar her toplumda var ve onlara dünyanın her yerinde denk gelebilirsiniz. Ancak genellikle pratik anlamda ayrımcılığı yaratan şey sokakta gördüğünüz insanlardan ziyade, ülkelerin bürokratik kuralları oluyor.
Bunun dışında, İspanya’da iş yaşamı deyince, siestanın öneminden bahsetmemek olmaz 🙂 Öğlen hemen her iş yeri birkaç saat boyunca yemek ve uyku molası için kapalıdır. Bu süreçte Barcelona’da denize giren, evine gidip biraz uyuyan, restoranlarda yemek yiyip içkisini yudumlayan insanlar görürsünüz siesta vaktinde. Çoğu dükkan, içeride çalışanlar olmasına rağmen, girip alışveriş yapmak istediğinizde kapısını açmaz siesta vakti diye.
Türkiye’den İspanya’ya göç eden insanlar üzerine nasıl gözlemlerin oldu? Örneğin nasıl bir insan profilinden söz ediyoruz, bir genellemeye varılabilir mi? Almanya’ya ya da ne bilelim Hollanda’ya göç eden kitledan daha farklı bir profil söz konusudur diye tahmin ediyoruz ama, uzman sensin 🙂
Öncelikle İspanya’da, Almanya ve Hollanda gibi 60’lı yıllarda Türkiye’den iş gücü göçü alan ülkeler kadar yoğun bir Türkiyeli nüfus yok, çünkü İspanya bu ülkelerden biri değildi. İspanya’daki Türk insan profili, Akdeniz kültüründen hoşlanan, eğitim, sosyoekonomik ve entelektüel seviyeleri yüksek, genelde Türkiye’deki karamsar tablodan bunalmış, bilinçli bir şekilde kendine ya da ailesine daha huzurlu yaşam şartları sağlamak isteyen kişiler olarak genellenebilir. Özellikle son birkaç yılda, burada 2. dalga diye adlandırılan bir Türk göç dalgası başladı. Eğitim sebebiyle gelip sonrasında kalan kişiler ya da yakın zamanda vatandaşlık hakkı verilen Seferadlar da son zamanlarda İspanya’ya yerleşenler arasında.
İspanya’da memnun olmadığın, “şunun daha farklı olmasını umut ediyordum” dedirten, gerek kültürel, gerek yaşam koşulları anlamında şikayetçi olduğun konular var mı? Varsa bunlardan biraz söz edebilir misin?
İspanya deyince akıllara akşama kadar siesta yapıp Sangria içtiğimiz bir ortam gelebilir. Gerçekler ondan biraz daha farklı. Ben hem turist hem yerleşik olarak burada bulunmuş biri olarak söyleyebilirim ki (İspanya’da yaşayan kime sorsanız ilk olarak aynı şeyi söyler bence) bürokrasi inanılmaz yavaş işliyor ve kurallar belli bir standartta işlemiyor. Resmi işler için randevu almak günler sürüyor, randevuyu aylar sonraya alabiliyorsunuz bir çok kurumda, hatta karaborsa randevu satan kişiler türemiş durumda bu durumdan dolayı. Yan yana masalarda oturan iki memur size farklı bilgi verebiliyor ya da farklı uygulamalara tabi tutulabiliyorsunuz. O noktada dikkatli olmak ve çok araştırmak gerekiyor kuralları tam anlamıyla öğrenebilmek için.
Kültürel olarak şikayetçi olduğum bir şey yok, o noktada gittiğim yerin kültürüne olabildiğince esnek olmayı ve yargılamaktansa gözlemci olarak kalmayı tercih ediyorum. Kolektivist kültürden gelen biri olarak, insanların bireysel tutumları zaman zaman beni şaşırtıyor. Bunun dışında mutlu ve üzüntülü zamanlardaki alışkanlıkları da oldukça farklı, bunu en çok düğün, cenaze gibi insanların bir araya geldiği ortamlarda gözlemleme şansım oldu. Eğlenceler daha coşkulu ve hep birlikte, üzüntüler daha sakin ve yalnız yaşanıyor diyebilirim.
Son olarak, bir noktada Türkiye’ye dönmek gibi bir düşüncen var mı, yoksa artık yaşamına orada mı devam etmeyi planlıyorsun?
Türkiye’ye dönmek gibi bir düşüncem yok şu an için. Doktora çalışmalarım ve işim İspanya’da devam ediyor. Ancak hayat zaman içinde ne gösterir bilmiyorum. Ailem ve arkadaşlarım Türkiye’de, bu yüzden zaten sık sık gelip gidiyorum. Akademik ve mesleki çalışmalarımın bir kısmını Türkiye’de de devam ettirme planlarım var önümüzdeki dönemler için.
Gercekten cok begendim yazinizi. Bu yazi turu gibi baska ulkeler icin de yayimlayabilir misiniz?
“Baslamadan gelen not” bolumunu okumadiniz herhalde zaten blogda bir suru ulke icin roportajlar mevcut.
Duygu hn bizimle paylaştığınız bu yazınızı çok beğendim..emeğinize sağlık ve yolunuz açık başarılarınız bol olsun..tebrikler
ayrıca sizinle özelden bir konu hakkında görüşmek isterim mümkünse..
Harika bir yazi olmus tebrikler,20 yildir katalunya da yasayan ve Duygudan zaman zaman profosyonel yardim alan biri olarak çok begendim.Duygu yu Barcelona dan gondermeyi hiç dusunmuyoruz ona burda ihtiyacimiz var…Basarilarinizin devami dilegiyle….Sevgiyle kalin…
Guzel bir röportaj. Tebrikler. Röportaji veren hanimefendiye de tesekkur ederiz. Sanirim Barcelona bir tek bende waow etkisi yaratmadi :)) -Gaudi haric-
Ingiltere-Londra röportajinizi da okumustum. O röportajiniz maalesef gerceklerden uzak bir kisiyle yapilmisti. Ornegin Turkiye’deki saglik sisteminin Ingiltere’den daha iyi oldugunu soylemesi. Bilmesem belki vay be derdim 🙂
Görmemiş olsamda hayalimdeki ülke emekli maaşımla geçinebilsem daha doğrusu 7000 tl ile geçine bilsem tabi ispanya da beni kabul etse sabah ilk uçakla giderim
Duygu hanım, merhaba. Yazınızı gerçekten çok beğendim ve faydalı buldum. Fakat aklıma bir soru takıldı. Daha rahat yaşayabileceğiniz ya da eğitim alabileceğiniz Avrupa ülkeleri varken ya da erkek arkadaşınızın da bulunduğu Yunanistan varken neden İspanya’yı seçtiniz? Eğlenceler ve rahatlığı dışında acaba eğer İspanya’da daha düzenli bir Avrupa şehrinden farklı bulduğunuz ya da ilginizi çeken noktalar varsa onları da paylaşabilir misiniz? Teşekkürler.
Merhaba Gökçe hanım, mesajınızı şimdi gördüm.
Ben zaten doktora yapıyorum, eğitim almaktan ziyade, bilimsel çalışma yapıyorum. Masterımı İngiltere’de yaptım ve devamında almak istediğim mesleki eğitimleri de burda ve dünyanın çeşitli yerlerinde takip ediyorum. Eğer dil konusu halledilirse ve hedeflere uygunsa İspanya eğitim konusunda bir İngiltere Amerika Hollanda kadar meşhur olmasa da fena sayılmaz.
İngiltere ve Yunanistan doktora başvurularımdan da kabul almıştım ama sadece kariyer ya da ilişki odaklı değil ayrıca yaşam amaçlarımı da gerçekleştirmek için Barcelona’ya geldim. Röportajda da bahsettiğim gibi “ömrümün bir kısmını burda geçirmeliyim” fikrinden dolayı. Tabi bunda zaman içinde Barcelona’da edindiğim çevrenin de etkisi var.
Umarım açıklayıcı olmuştur 🙂
Sevgiler
Duygu
Diğer Avrupa ülkelerinden çok farklı bulduğum bir şey yok açıkçası. Hatta diğer ülkeler daha düzenli ve kurallı, bir bakıma kolay olabilir. Beni çeken şey meşhur clubları ya da gece hayatı da değil. Gece hayatım yok. Benim sebeplerimin çoğunu hisler oluşturuyor. Gözümün gördüğünü, kulağımın duyduğunu sevdim burda. Kaldırım taşlarını falan sevdim inanın. Çok mantıkla açıklanabilecek şeyler değil 🙂 Turist konsepti dışında vakit geçirdiğim ve derinlemesine keşfedebildiğim ilk şehirdi. Belki Barcelona değil de İtalya’nın Yunanistan’ın bir şehrine de gitmiş olsaydım aynı hissedebilirdim o dönem.
Merhaba Duygu, ben de Barcelona’da yasiyorum ve Turk bir pskolog ariyorum 🙂 size nasil ulasabilirim?
merhaba Duygu hanim
barselona da sizden profesyonel destek alabilmek icin size nasil ulasabilirim
cok onemli benim icin
tesekkurler
Merhaba,
Gerçekten çok güzel bir yazı olmuş, yeni yerleşen biri olarak… Bir psikolog tarafından yazılmış olması ayrıca değerli yapıyor çünkü çok dengeli, bir çok açıdan bakılarak yazılmış bir yazı. Siyah- beyaz dengesizliği yok, gidersen zengin, kalırsan mutsuz olursun gibi…
Yazının enerjisi de güzel (yoga yapan biri olarak yazıyorum 🙂 )
Siz yazmaya devam edin, kanımca 🙂
Sevgiler
Merhaba, ben de birkac aya ispanya‘ya yerlesecegim. Kiralamak icin evlere bakiyorum da oturulabilecek bolgelerle ilgili tavsiyeniz olur belki:) tesekkurler simdiden.