Biz yeni eve taşınalı bi’ 3 ay oldu galiba, di mi? Ama sanmayın ki bu ev dekore etme & evi güzelleştirme ve ev halkını (Öykü ve İdil’den oluşan 2 kişilik dev kadro) doğal habitatında mutlu tutma çabalarımız sona erdi. Aslına bakarsanız galiba sonsuza kadar devam edecek. Sık seyahat ettiğimiz için işler bir türlü seri ilerlemiyor, kaplumbağa hızında gidiyoruz, ama ortaya pek güzel şeyler çıkıyor, bir mutlu oluyoruz ki sormayın. Bir önceki yaşadığımız ev ile birlikte geride bırakmaya çalıştığımız “ütünün üstünde yumurta kıran öğrenci evinden bir sonraki adım” aşamasını atlattığımız için gerçekten çok mutluyuz. O yüzden hazır bu işlere heves etmişken ve siz de evde çektiğimiz her storyde “onu nerden aldınız, şunu nasıl yaptınız, şu arkadakini bana tanıdık indirimi yaparak satsanıza” falan gibi mesajlara boğarken biraz dekorasyon önerileri verelim dedik. Bu dekorasyon önerileri internetten bulup aa güzelmiş dediğimiz şeyler değil, hakikaten bizim de yaptığımız şeyler, öyle boş bilgi yığmadık yani. Hepsi uygulanabilir, hepsi küçük ama işlevsel öneriler. Biz bu evi zorlaya zorlaya güzel yaptıysak, sizin evi de yapacağız kardeşim, biz OitheBlog’uz, büyük düşünüyoruz…….
1. Duvarlarınızı boş bırakmayın.
Evinizi dayadınız döşediniz, en beğendiğiniz koltukları, en güzelinden masa sehpayı dayadınız, karşı koyamayıp renkli buzdolabı bile aldınız ama yine de bir şeyler mi eksik? %92 ihtimalle (bilimsel görünsün diye küsüratlı salladık) duvarlarınız boş kalmıştır. Biz tam olarak bu durumu yaşayıp yaklaşık 3 gün falan “yahu bir şeyler eksik ama ne…..” diye düşündükten sonra anladık ki o duvarlara bir şeyler asmayınca ev resmen hastane gibi görünüyor, bir türlü o sıcak ev ortamını yakalayamıyorsunuz.
Ne yapmak lazım?
*Bizce en güzel çözümlerden biri son dönemlerin en popüler “evimi Pinterest terk yapacağım çünkü ben buna değerim” aktivitesi olan Wall Gallery işine girişmek. Yani? Yani bir duvarınızı ister belli bir temada (örneğin siyah beyaz), ister ortaya karışık bir şekilde hoşunuza giden büyüklü küçüklü tablolar ile doldurmak. Eğer üşenmiyorsanız bizim gibi bu işe emek verip biriktireceksiniz, yok üşeniyorsanız şu an internette toplu halde satış yapan yerler de var. Biz birazını gittiğimiz ülkelerden ve sağdan soldan topladık, birazını başka yerlerden aldık, sonra duvara astık, baktık yeterli gelmedi, Hipicon’daki Normmade’in ürünlerine bayıldığımız için birkaç tanesini de oradan edindik.
*Wall Art’a üşendiyseniz şu tip duvar rafları da oldukça orijinal duruyor, onu da hem dekoratif bir öğe hem de kitaplarınızı depolama olarak kullanabilirsiniz.
*Bir pro tip ile kapanış yapalım, “ben bu çerçeveleri nasıl asacağım kardeş” derseniz onun da çözümü var, marketlerde artık “çerçeve asma bandı” diye bir şey satılıyor ve bunların neredeyse 7-8 kilo taşıyan versiyonları bile var. Şundan bahsediyoruz.
2. Kütüphanenizi sadece kitap koymak için kullanmak zorunda değilsiniz.
Evet tamam, kütüphanelerin temel gayesi içine kitaplarımızı yerleştirmek olabilir. (merhaba Sherlock…) Ancak işleri görsel açıdan daha da güzel bir hale sokup kütüphanenizi bambaşka bir havaya sokmak resmen bütün ortamın havasını değiştiriyor. O yüzden kütüphanenizin bazı bölümlerine bir takım objeler yerleştirmek, belki 1-2 tablo koymak gibi küçük detaylar kendinizi bir anda “hmm dekoratör mü olsam acaba” tribine girmişken bulmanıza sebep olabilir.
Ne yapmak lazım?
–Birinci kural kesinlikle objeler! Bu herhangi hoşunuza giden bir şey olabilir, misal biz anneme ait bir daktiloyu aşırıp dekoratif olarak kullandık, bir bölüme de minik büstler koyduk. Anneannenizin evinde görüp de hiç o gözle değerlendirmediğiniz bir şeyi, annenizde gördüğünüz eski ve gözünüzün alıştığı bir vazoyu aşırıp bir de kendi evinize koymayı deneyin. (anne, evet daktilon bende, seni seviyorum)
–Bir başka akla gelmeyen detay da kütüphanenin en üstte boş kalan bölümünü değerlendirmemek. Normalde oraya hiçbir şey koymuyorsunuz ve öylece boş boş duruyor. Ancak nereye asacağınızı bilmediğiniz ya da asmaya üşendiğiniz birkaç tablonuz varsa onları kütüphanenizin en üst kısmına koyup duvara dayayabilirsiniz, asmaya bile gerek yok! Derya Baykal seni çok iyi anlıyoruz, bu iş bir batakmış……..
–Bu alanda son önerimiz, kütüphaneye bitki yerleştirmek! Fakat bitki seçiminizi kütüphanenizin bulunduğu noktaya göre yapın, sonra yeterince ışık almıyor diye o bitkiyi öldürürseniz KARŞINIZDA BİZİ BULURSUNUZ. Biz bitkileriyle konuşanlar kategorisindeyiz, herkes ayağını denk alsın. Bunun için yine Hipicon’un derinliklerinde kaybolup aşırı güzel saksılar bulduk, zira herhangi bir çiçekçiden aldığınız saksıyı lönk diye kütüphaneye koyacak olursanız eviniz güzel olmaktan çok kebapçı gibi görünebilir, e bunu istemeyiz……… Aşağıda göreceğiniz kitapların üstünde duran saksımızın linkini de şöyle bırakalım.
3. Çalışma alanınız varsa orayı çekici kılmaya bakın.
Bakın biz freelance çalışan insanlar olarak bunu hayata geçirmenin dev faydasını gördük. Siz freelance çalışmıyor olabilirsiniz ancak şayet öyleyse bile, evde poponuzu yayıp kitabınıza gömülmek, ne bilelim film izlemek falan varken çalışmak durumunda olmak zaten pek de hoş bir durum olmadığı için, hele bir de insanı adeta çalışmamaya iten bir çalışma alanınız olunca insanın iyice hevesi kaçıyor. Bu işi hep beraber çözüyoruz, üretken günlerinizin mimarı olacağız……. (isteyen bir kurum olursa bu sloganı uygun bir ücret karşılığında satmaya hazırız)
-Kalemlikti, yok efendim zımbaydı, makastı, artık masanızın üstünde duran aklınıza ne geliyorsa allah aşkına onları uyduruk şeylerden seçmeyin. Dandik bir kupanın içine kalemlerinizi yığma işinden vazgeçmeniz lazım, bunlar hep motivasyon düşüren şeyler ve ancak değiştirince çirkinliğinin farkına varıyorsunuz. Mesela biz Grøn Atölye’nin renklerine hasta olduğumuz objelerini kalemliğe çevirdik, şimdi içlerine çirkin kalem koymaya bile çekiniyoruz.
-Hem duvarınızı doldurmak hem de yine çalışma alanınızı güzelleştirmek için bizim aldığımız ve adını bilmediğimiz için isim uydurmak zorunda kaldığımız “duvar telinden” almak daha organize olmak açısından da güzel olabiliyor. Biz yapmamız gereken şeyleri yazdığımız küçük not kağıtları, “MASAYI AHIR GİBİ BIRAKMASANA O KADAR EŞYA ALDIK” gibi kibar önerilerimizi ve bizi daha da motive etmesi adına gezmeli görmeli fotoğraflarımızı astık, pek severek kullanıyoruz.
4. Bitkilerle haşır neşir olun. (Bunu genel bir hayat tavsiyesi de kabul edebilirsiniz)
Nice (nays değil arkadaşlar, nice) web siteleri dolaştık, nice dergiler kurcaladık ve bizim bu işten anladığımız, evde bitki varsa ev otomatik olarak güzel görünmeye başlıyor. Şu Apartment Theraphy’i falan kurcalarken evini botanik bahçesinden hallice bir duruma sokmuş, Mowgli’nin eve çıkmış hali gibi insanlara bile denk geldik, dolayısıyla artık eminiz, bitkisiz bir ev, resmen hastane gibi görünmeye mahkumdur.
*Bize kalırsa bitkinizi bildiğimiz sağda solda gördüğünüz çiçekçilerden/ev bitkileri satan yerlerden uygun fiyata alıp yatırımınızı saksıya yapın. Zira saksı uyduruk oldu mu istediğiniz görüntüyü yakalayabilmeniz pek de mümkün olmuyor. Artık evimiz için tam anlamıyla Hipicon’a dadandığımızı anlamışsınızdır, yer saksılarımızı da oradan çözdük. Bitki için ise taşıyamayız diye şu siteden bir şeyler bakındık/aldık.
*Hangi bitkiden alsak daha kolay bakarız, hayatımın geri kalanını bir bitki katili olarak devam ettiremem diyenler için önerimiz kaktüs, sukulent ve türevlerinden almanız. Örneğin daha önce adını hiç duymamışken bu işlere ilgi göstermeye başlayınca birer Paşakılıcı fanı olduk çıktık sdfsd. Daha az sulama gerektirdikleri için sık seyahat edenlere ve sorumsuz arkadaşlara birebir. Lütfen bakımı zor bitki alıp sonra onu ihmal edip bizim tepemizin tasını attırmayın, Uğur Dündar gibi evinizi basarız, TŞK………..
*Eğer bizim kadar sık seyahat etmiyorsanız ya da bir bitki sahiplenip ona gözünüz gibi bakacağınıza söz veriyorsanız Benjamin ya da Deve Tabanı da alabilirsiniz, bizim acayip aklımız kaldı ama iyi bakamayız diye almaya korktuk, top sizde.
5. Detayları önemsemezseniz eviniz bir halta benzemez.
Sert konuştuk di mi? Dost acı söyler……..”Aman işte bu bizi idare eder” deyip geçmeyin, evinizdeki küçük detayları güzelleştirmeye bakın. Bu Ikea’dan aldığınız ve muhtemelen herkesin evinde olan bir şeye müdahalede bulunmak da olabilir, içkilerinizi bir yere yığmak yerine bir servis arabası alıp üzerine koymak da olabilir, uzun süredir çirkinliğinden rahatsız olduğunuz bir pufu üşenmeyip başka bir kumaş ile kaplatarak güzelleştirmek de. (biz bu ikisini de yaptık, nasıl gururluyuz bir bilseniz) Bu maddede anahtar kelimemiz kesinlikle üşenmemek. Biz üşengeçlik akımının Türkiye’deki en büyük temsilcileri olarak bunu söylüyorsak, emin olun bir şeyler değişiyor demektir.
Ne yapmak lazım?
–Kurcalamaya bayıldığımız Apartment Theraphy’nin DIY kısmına dadanın. Gerçekten artık Derya Baykallığın zirvesinde hissettirecek biliyoruz ama, emin olun hadi saçlardan sandalye, kalemlerden avize oluşturalım falan demiyorlar. Hepimizin evinde olan IKEA ürünlerini bile daha güzel hale getirmenin türlü türlü basit yöntemi mevcut.
–Eğer bizim gibi evde müziksiz bir anınız bile geçmiyorsa o zaman artık bilgisayardan cılız sesli uyduruk ses kaliteli müzik dinleyip durmak yerine hem kalite açısından hem görsel olarak daha güzel bir hoparlöre yatırım yapabilirsiniz. Gidip dev gibi bir şey alıp binlerce lira vermeniz de gerekmiyor, kendisi küçük ve işlevi büyük hoparlörden bol bir şey yok. Bkz şu hoparlörün güzelliği.
–Eğer üşenmeyecekseniz aklınıza gelme ihtimali düşük bir şey söyleyeceğiz, evinizdeki radyatörleri boyamak! Görsel olarak o kadar da şahane olmayan bir şeyi evinizle uyumlu bir renge boyayacak olursanız (siyah bile çok güzel duruyor bu arada) evin havasını bir değiştiriyor ki, o kadarını biz bile beklemiyorduk. Bunu bildiğimiz boya ile yapan da var, sprey boyalar kullananlar da var, artık hangisi daha uygulanabilir geliyorsa.
6. Beyaz ışık denen illetten uzak durun ve aydınlatmalarınıza önem verin.
İşte bir diğer hassas konu daha. Bu bölümü okumadan önce beyaz ışık kullanan arkadaşlarımızı lütfen stüdyo dışına alalım. Biz evi hastane gibi görünmekten kurtarmaya çalışıyoruz, BİZİMKİ HALA BEYAZ IŞIK KULLANIYOR YA. Lütfen, rica ediyoruz şu beyaz ışığınızı acil yok edin, gözümüz görmesin. Eğer beyaz ışık kullanmıyorsanız sizi bağrımıza basabiliriz.
*Bu alanda en net önerimiz tek başına dev bir ışık kullanmak yerine evin çeşitli yerlerine farklı farklı aydınlatmalar koymanız. Bakın Amerikan dizilerine, evin dört bir yanında abajurlar bi’ şeyler yanıp duruyor, boşa mı yanıyor onlar? Farklı farklı noktalarda güzel görünen aydınlatmalar kullanmak kesinlikle eve farklı bir hava katıyor. Bu minik yılbaşı aydınlatmaları da olabilir (Ikea’da satılıyor, hani şu bir telin üstünde minik minik ışıkların olduğu), küçük abajurlar da olabilir, yer aydınlatmaları da, o kısım zevkinize kalmış. Misal biz şu arkadaşın hastası olduk, peşindeyiz.
*Benim illa ki büyük bir aydınlatmaya ihtiyacım var diyorsanız sizi anlıyoruz, biz de aynı düşünce ile üşenmedik, Karaköy’e gittik ve evimize film setlerinde görebileceğiniz türden dev bir spot aydınlatma aldık. Fiyatları öyle tahmin ettiğiniz kadar yüksek değil ve gerçekten çok güzel görünüyor. Üstelik çeşitli renkleri de mevcut ve tasarruflu ampullerden kullanırsanız deliler gibi elektrik faturası ödemeniz de gerekmiyor. Deneyim konuşuyor, bize güvenebilirsiniz.
Güzel olmuş gayet , yazıyı okurken evimi baştan yaratasım geldi o derece gaza geldim ???
Vay be muthis. Pintereste saldirdim bu yazidan sonra… cok zevklisiniz.
Öğrenciyim ve evim kendinden eşyalı(ütü üstü yumurta kırma tarzı döşenmiş). Evimden iyice soğuttunuz teşekkürlerler 🙁 :’(
İyi günlerde oturun harika olmuş
Bu evin mutfagi nerde gencler ben o kisimla ilgiliyim biliyosunuz ? Eksik varsa bildirin ev hediyesi olsun
Spot aydınlatmayı aldığınız yer tam neresidir? Çok güzeeeel?
zevkli hatunlarsınız vesselam. bir ara da kıyafet konusunda önerilerinizi bekliyoruz, tarzınızı seviyoruz 🙂
Ayaklı spot aydınlatmayı karakoyden nereden aldınız acaba ? Thibo’da benzeri 600 tl .
Karaköy, Tokalı 🙂
paşa kılıcı ayrıca geceleri oksijen vermesiyle ünlüdür, bu yüzden diğer bitkilerin aksine yatak odası bitkisidir ?
Pimdeco.com’dan da duvar için enteresan şeyler bulabilirsiniz çok şık