Ooo, biri küçük ve gezmesi kolay şehir mi dedi? Varım diyoruz! Gezmeyi en sevdiğimiz şehir tipi. Hani şu insanların “ay orası 1 günlük şehir yaa” diyerek harcadığı ve bir sürü şey kaçırdığı şehirler vardır ya, sonunda yolumuz onlardan birine daha düştü: Salzburg. Üstelik yine o güzelliğine sinirleneceğimiz, kendi yaşadığımız ortamla kıyaslayarak sinir krizlerine koşacağımız, yeşil, doğa dostu, samimi şehirlerden.
Dev gibi şehirlerde birkaç gün geçirmeye çalıştıktan sonra Salzburg’u keşfe çıkmak gerçekten çok kolay ve rahatlatıcı. Yurtdışı seyahatleri çoğunlukla dinlenme odaklı bir seyahatten çıkıp deliler gibi bir koşuşturmaca içine girmeye sebebiyet verse de insanın Salzburg gibi bir şehirde birazcık daha sakin hareket edebilmesi gayet muhtemel. Tabii ki gezecek görecek bir sürü yer var, o ayrı! Bir kere Wolfgang Amadeus Mozart gibi bir efsanenin doğduğu şehirdesiniz. Daha da güzeli, böyle bir efsanenin hak ettiği değeri görebildiği bir şehirdesiniz, hakkında birçok şey öğrenebilir, ona dair bir sürü şey görebilirsiniz, hepsini aşağıda anlatacağız. Bu Mozartların bir de Dietrichler bölümü olacak ki, o kısmına şimdiden hiç girmiyoruz, ancak aşağıdakileri okuyunca bir tuhaf başlığımızın neden öyle olduğunu daha iyi anlayacağınızın garantisini verebiliriz. Lafı fazla uzatmayalım, karşınızda Salzburg Gezi Rehberi!
*Salzburg gezimizde bize destek olan Tourismus Salzburg ve sevgili Andrea Minnich’e teşekkürlerimizi sunuyoruz.
*Avusturya’ya kadar gitmişken başka yerlere de geçmek gibi bir niyetiniz varsa Hallstatt, Graz, Viyana ve Viyana Yeme İçme rehberlerimiz de ilginizi çekebilir. Genel olarak Avusturya’ya ilişkin tüm içeriklerimize şuradan, 2024 yılında gerçekleştirdiğimiz Viyana gezimizi ise şuradan izleyebilirsiniz.
*Salzburg’da ve genel olarak Avusturya’da internet kullanımı için bir e-sim uygulaması olan Airalo’yu önerebiliriz, böyle bir gelişme olduğundan beri neredeyse tüm gezilerimizde bu yöntemle internete erişim sağlıyoruz. Operatörlerin paket ücretlerinden çok daha makul bir fiyata denk geliyor ve ne kadar süre, ne kadar kullanıma ihtiyaç duyacağınıza göre istediğiniz paketi seçebiliyorsunuz. Uygulama ve fiyatlara göz atmak için şuraya tık tık.
Salzburg Gezi Rehberi: Salzburg’a Ne Zaman Gidilir & Salzburg’da Ne Kadar Kalınır?
Eğer Salzburg’u güzel bir havada gezmek niyetindeyseniz Mayıs ya da Eylül aylarında gitmek oldukça mantıklı olabilir. Yaz aylarında hava gezmeye oldukça elverişli olsa da bu dönem çok daha turistik olduğu için hem kalabalıkla ve Asyalı turistlerle boğuşmanız gerekebilir, hem de şehir genelinde fiyatlar bir tık daha yükseliyor.
Yakın bir zamanda karlı bir havada herhangi bir Avrupa şehrinde donmak gibi bir niyetiniz varsa bu hakkınızı Salzburg’da kullanabilirsiniz, çünkü gerçekten çok güzel manzaralara şahit olabilirsiniz. Hele bir de kayağa falan tutulduysanız zaten civarda Zell am See gibi oldukça popüler kayak destinasyonları var. Alplerin göbeğinde, kayak merkezlerinin gözde bölgelerinden birindesiniz. Özetle eğer soğuk havalara alışkın biriyseniz Salzburg’a kışın gitmeniz çok da mantıksız olmayabilir. Destekliyoruz, kim tutar sizi.
Salzburg bayağı küçük bir şehir. 150.000 civarında bir nüfusu ve insanlarla daha 2. günden “Guten Tag Hans, Pazar sabahı seni kilisede göremedim?” samimiyetine gelebileceğiniz bir potansiyeli var. Hal böyle olunca Salzburg’u da “1 günde gezilebilir” yaftası yapıştırılan Avrupa şehirlerinden biri olarak düşünmeye başlamış olabilirsiniz. Konuya ünlü düşünür OitheBlog’dan bir özlü söz ile girmek istiyoruz: 1 günde gezilecek şehir yoktur, sadece “ben oraya gittim” demiş olmak için gezen turistler vardır. Siz öyle misiniz? Tabii ki değilsiniz. Siz de tıpkı bizim gibi, onların arkasından dedikodu yapan insanlarsınız. Gidin orada 1 haftanızı geçirin demiyoruz tabii, ama burayı en azından 2-3 gününüzü geçirebileceğiniz ya da haftasonu atlayıp gidebileceğiniz bir şehir olarak düşünebilirsiniz.
Salzburg Gezi Rehberi: Salzburg’da Ulaşım Meselesi
İstanbul’dan Salzburg’a direkt uçuş var ve yolculuk 2 saat civarı sürüyor, yani yukarıda da bahsettiğimiz gibi Salzburg haftasonu kaçamağı için en iyi Avrupa şehirlerinden biri olarak değerlendirilebilir. Salzburg Havaalanı’ndan şehre ulaşmak için ana tren istasyonu olan Hauptbahnhof’a giden 2 numaralı troleybüsü ya da taksi kullanabilirsiniz. Troleybüs kişi başı 2 Euro ve 20 dakika civarında sürüyor, taksi ise 15 Euro civarında ve 10-15 dakika gibi bir sürede merkeze ulaşıyor.
Salzburg Havaalanı’ndan şehir merkezine ulaştıktan sonra şehir içindeki ulaşımınızı muhtemelen büyük ölçüde şu şekillerde sağlıyor olacaksınız: Yürüyerek, biraz daha yürüyerek, sonra tekrar yürüyerek… Salzburg gerçekten çok küçük bir şehir. Küçük bir şehir derken bir ucundan öbür ucuna 20 dakika civarı bir sürede yürüyebilecek olmanızdan bahsediyoruz. Şehrin dışında ya da tepede kalan bir iki nokta var, ama oralara da teleferik, asansör, troleybüs gibi araçlarla çok rahat bir şekilde ulaşılabiliyor.
Eğer Salzburg’dan Viyana, Graz, ne bilelim Münih gibi başka şehirlere geçmek gibi bir niyetiniz varsa FlixBus’ı kullanabilirsiniz. Biz Salzburg’dan Graz’a geçerken kullandık ve gayet mennunduk. Hatta bu otobüs firmasının ismini aklınıza kazıyın, ya da mobil uygulamasını falan indirin çünkü Avrupa’nın birçok farklı yerinde servis veriyor ve fiyatları çok uygun.
*Garip bir bilgi olacak ama, Salzburg’dan Graz’a giden FlixBus’ın otobüs durağı hakkında da sizi uyaralım çünkü biz bu sebepten sucuk gibi ıslandık. Durak dediğiniz şeyin üstü kapalı olur, bir oturulacak yeri olur ya da böyle ana istasyon gibi bir şeye gideceğiz herhalde diye düşünebilirsiniz. Ama bu öyle değil. Öyle dımdızlak ortada bırakan, her yeri açık bir durak. O yüzden yağmurlu bir günde “abi erken gidelim orada takılırız” diyerek bavullarınızla yola koyulursanız civarda oturacak hiçbir yer de olmadığı Nuri Bilge Ceylan filmi karakteri gibi ortada kalıyorsunuz. Aklınızda bulunsun.
Salzburg Gezi Rehberi: Salzburg’da Konaklama
Küçük olmasından mütevellit burası yürüyerek gezmeye elverişli bir şehir. Aşağıda gezilecek yerler kısmında belirteceğimiz bir iki nokta dışında toplu taşıma kullanma ihtiyacı duyacağınızı sanmıyoruz. Dolayısıyla Old Town dışına çok çıkmadığınız sürece Salzburg’un hangi noktasında konakladığınızın pek de bir önemi yok. Biz şehrin en merkezi noktalarından biri olan Mirabellplatz’ın yakınlarındaki Hotel am Mirabellplatz’da konakladık. Hem konum olarak hem de servis, temizlik anlamında oldukça memnun kaldığımızı söyleyebiliriz. Otelin genelinde ve odalarda bir “eski kalmış” havası var ama hemen tribe girmeyin, hemen sebebini açıklayalım. Otel aslında başpiskopos Paris Lodron tarafından 1653 yılında yaptırılan eski bir saray ve günümüzde Avrupa’nın Tarihi Otelleri listesinde yer alıyor. Dolayısıyla tadilat konusunda çok hassaslar ve tarihi dokusunu korumak için birçok noktasını olduğu gibi bırakmışlar. İhtişamdan gözlerinizin kamaşacağı tatta bir saraydan bahsetmiyoruz ama otel olarak kesinlikle önerebiliriz.
Salzburg Pahalı Mı?
Salzburg birçok Avrupa şehri ile benzer pahalılıkta diyebiliriz. Yani maalesef küçük bir şehir olduğu için daha az turistik ve daha az pahalı sonucuna varabileceğiniz yerlerden biri değil. Çin nüfusunun yarısı buraya geldiği için şehirdeki fiyatlar da yükseliyor tabii. Bkz. Mozart’ın doğduğu evin önündeki Asyalı popülasyonu. Özetle Salzburg turistlerden kaçabileceğiniz alternatif bir Avrupa şehri değil ve beklediğimizden daha pahalı çıktığını bile söyleyebiliriz. Konuyu birkaç örnekle detaylandırmak gerekirse;
Kahve: 3.80- 4.90 Euro
Su: Musluktan içilebiliyor, marketlerde 0.40-1 Euro, restoranlarda büyük şişe su 4.70-6 Euro
Bira: 2.90- 4.20 Euro
Bir kadeh şarap: 3.60-6.40 Euro
Kokteyl: 5.60-7.90 Euro
Ortalama bir restoranda ana yemek: 6.90-10 Euro
Popüler bir restoranda ana yemek: 15.50-27 Euro (et, balık gibi ana yemekler ortalama 20’in üzerinde oluyor)
Salzburg’da müzeleri gezmek de ucuz bir mesele değil. Dolayısıyla gezmek istediğiniz noktaları, müzeleri belirledikten sonra Salzburg Card seçeneğini değerlendirmek isteyebilirsiniz. Salzburg Card şehirdeki birçok müze ve turistik noktaya ücretsiz giriş ve toplu taşımayı sınırsız kullanmanızı sağlayan bir kart. 24-48-72 saat olarak 3 farklı seçenek var ve fiyatları hangi dönemde gittiğinize göre değişiklik gösterdiğinden güncel fiyat bilgisi için sitesine göz atmanızda fayda var. Durumu şöyle özetleyebiliriz, eğer aşağıda paylaşacağımız müzelerin çoğuna gitmek gibi bir niyetiniz varsa bu kartı satın almanız aşırı mantıklı olacaktır.
Salzburg Gezi Rehberi: Salzburg’da Gezilecek Yerler
Salzburg’da gezilecek yerler konusuna girişmeden önce gezdiğiniz şehri tanımanız açısından biraz ön bilgi verelim. Salzburg’u Salzach Nehri ikiye ayırıyor. Şehrin Old Town yani Altstadt bölgesi kalenin ve gezilecek yerlerin çoğunu kapsayan bölge. Nehir de adını tıpkı şehrin adı gibi tuzdan alıyor. Çünkü eskiden madenlerden çıkan tuzu taşımak için nehir kullanılıyormuş. Tuz ticaretinin Salzburg tarihinde önemi büyük, sebebi ise bölgede acayip bir tuz zenginliğinin olması. Zaten o dönemde tuza “white gold” yani beyaz altın deniyormuş çünkü en az altın kadar değerliymiş ve fiyatları da çok yüksekmiş. Çünkü tuzu buzdolabı olmadan önceki dönemde yemekleri muhafaza edebilmek için kullanıyorlarmış.
Genel olarak gezeceğiniz yerlerin biletlerini tek tek sitelerinden girip almakla uğraşmamak, biletlerinizi tek bir yerden kontrol etmek isterseniz şu siteyi kullanabilirsiniz. Aynı zamanda bu sayfadan şehirde katılabileceğiniz rehberli turlara, günübirlik başka bölgelere tur, konser gibi bulunabileceğiniz farklı aktivitelere de göz atabilir ve yine aynı yerden bilet alabilirsiniz. Biz bazen varlığından bile haberdar olmadığımız aktiviteleri buradan bulduğumuz için gezilerimizden önce burada ne var ne yok mutlaka bi’ bakınıyoruz, ayrıca bazı biletleri sonradan iptal etme hakkı da sunduğu için faydalı olabiliyor, sizin de aklınızda bulunsun.
Salzburg’a hoş geldiniz! Avusturya’da turistik bir şehre gelmek demek çok acil bir saray ve bahçesini ziyaret etmeniz gerekiyor demek. Bu görevinizi yerine getirmek için sizi ilk önce Mirabell Sarayı’na alalım. Sarayın 1606 yılında Prens Başpiskopos (bayağı yetkili biri olmalı) Wolf Dietrich tarafından metresi ve 15 çocuğu (Evet yanlış okumadınız onbeş çocuk) için yaptırdığı söyleniyor Adam METRESİNE SARAY YAPTIRMIŞ. Şurayı anamız babamız okumasa hayat gayemizi “metres olmak” şeklinde güncelleyeceğiz resmen. Neyse, burası şu anda belediye binası olarak kullanıyor ve en çok ilgi gören taraflarından biri bahçeleri, çünkü aşırı güzel. Zaten sarayın sadece bir kısmı gezilebiliyor. Bunlardan biri “Marble Room” olarak bilinen ve güzelliğinden ötürü düğün, konser gibi etkinlikler için bayağı popüler hale gelen oda.
Giriş: Ücretsiz
Adres: Mirabellplatz
Turistik olmayan, Asyalı turistilerin izdihamına kurban gitmeyeceğiniz bir nokta ile karşınızdayız. Burası pek bilinmiyor, sanırsak sebebi bir mezarlık gezmenin insanlara ürpertici gelmesi ya da eskiden en büyük ilgi odağı olan kilise bölümüne artık girilemiyor olması olabilir. Ancak bu çok güzel bir mezarlık olduğu ve Salzburg’un tarihinde önemli bir yer taşıdığı gerçeğini değiştirmiyor. Burayı da Wolf Dietrich 1500’lü yılların sonunda yaptırmış, mezarlığın ortasında bulunan Sebastian Kilisesi’nin içinde de mozolesi var. Kilise ziyarete kapalı. Çünkü açık olduğu dönemde Salzburg’daki bir takım kendini bilmez zirzoplar buraya türlü türlü hasar vermiş ve içeride içki içmeye başlamışlar. Biz yanımızda buralarda söz geçen bir dostumuz olduğu için girebildik ve içerisi hakikaten çok güzel! Mezarlıkta aynı zamanda Mozart’ın eşinin ve babasının da bulunduğu aile mezarlığını görebilirsiniz.
Giriş: Ücretsiz
Adres: Linzer Gasse 41
Salzburg’a kadar gelmişken Mozart’la ilgili turistik aktivitelerde bulunmadan dönebileceğinizi mi sandınız? Yoo yoo…Öyle bir dünya yok. Bu fikre alışın, daha önünüzde Mozart ile ilgili uzun bir yolculuk olacak. Mozart’ı Mozart’ın kendini tanıdığından daha iyi tanıyacağız ULAN. Hatta Salzburg’a ayak basmadan Mozart’ın hayatıyla ilgili bir takım şeyler öğrenmek adına Amadeus filmini izlemenizi de önermeden geçmeyelim. Salieri ve Mozart arasındaki konunun biraz saptırıldığı söylense de bayağı iyi film. Neyse, konumuza dönüyoruz. Burası Mozart’ın çocukluğunda yaşadığı ev. Doğduğu ev küçük gelmeye başlayınca ailesi bu eve taşınmış. Allah başka dert vermesin sevgili Mozart’ın ailesi. Keşke bizim evimiz de küçük gelse de biz de bu kadar güzel bir eve taşınsak, ooooh ya. (bu çemkirmemiz evi gördüğünüz zaman anlam kazanacak) Sonradan Mozart’ın Salzburg’dan gitmesi, annesinin ölmesi ve ablasının da evlenip Salzburg yakınlarındaki St. Gilgen’e taşınması üzerine Mozart’ın babası Leopold burada kalmış. Müzede Mozart ve ailesiyle ilgili bir sergi ve kullandıkları enstrümanlar da dahil bir takım eşyalar mevcut.
Giriş: Salzburg Card’a dahil. Normalde 10 Euro, eğer Mozart’ın doğduğu evi de ziyaret edecekseniz ikisi için 17 Euro’ya tek bir bilet alabilirsiniz.
Adres: Makartplatz 8
İkinci klasik Avrupa kenti görevine geçiyoruz: Ana meydan ziyareti. Residenzplatz da Wolf Dietrich tarafından yaptırılan ve şehirdeki birçok meydandan bir tanesi. Bu noktada anlayabileceğiniz üzere Wolf Dietrich Salzburg tarihinde bayağı önem taşıyan biri. Buradayken Dietrich’in yaptırdığı yerlere değil yaptırMAdığı yerlere şaşırmaya programlanırsanız daha etkileyici bir gezi geçirebilirsiniz, o derece. Meydan tarihi bir yer olmasının yanı sıra, Sound of Music müzikalinin filminde yer alan çeşmenin de bulunduğu meydan. Hazır konusu açılmışken -izleyenler bilir- Sound of Music filmi Salzburg’da da geçiyor ve şehirde, filmde görebileceğiniz birçok lokasyonu gezebilirsiniz. Eğer bu konuya özel bir ilginiz varsa Sound of Music turlarından birine katılabilirsiniz.
Residenzplatz’da bulunan ve eskiden başpiskoposların yaşadığı saray olan Salzburg Residence’ın odalarını ve sanat koleksiyonunu, Salzburg Katedrali Müzesi’ni, Aziz Peter Manastırı Müzesi’ni gezmek isterseniz oldukça kapsamlı bir kompleks olan DomQuartier’e gidebilirsiniz. Kompleks sarayın ve katedralin üst katlarına erişim sağladığı için oldukça güzel manzaralar sunuyor. Büyük bir alanı ve birçok farklı koleksiyonu kapsadığı için hakkında biraz daha detaylı bilgi edinmek isteyebilirsiniz, onun için şuraya tık tık.
Residenzplatz’daki kemerin altından geçtiğinizde Salzburg Katedrali’nin bulunduğu Domplatz’a varmış oluyorsunuz. Wolf Dietrich’in katedralin yapımında da önemi büyük. Biraz daha araştırırsak Wolf Dietrich’in bizim evi de yaptığını öğreneceğiz herhalde. Meydanı gençlere bırakmanın zamanı gelmedi mi sevgili Wolf? Meydanın ortasındaki Meryem Ana heykeline dikkatinizi çekmek istiyoruz. Bu heykeli ve katedrali tam karşınıza aldığınızda Meryem Ana’nın kafasına katedralin üzerinde bulunan bir tacın denk geldiğini görebilirsiniz. Fun fact: Mozart bu katedralde vaftiz edilmiş. Sırf bu sebepten değil tabii ama güzel olduğu için katedralin içine de girmenizi tavsiye ederiz. Arada kafanızı kaldırıp tavana bakmayı da unutmayın, pişman olmayacaksınız.
Katedralin ve Residenzplatz’ın bir ucu da Kapitelplatz. Bu noktada fark edeceksiniz ki, aslında bu meydanların hepsi birbirine çıkıyor. Aslında bir saattir öyle manyak gibi bir meydandan diğerine geçiyormuşsunuz meğer. Bu meydanı diğerlerinden ayırmak pek de zor değil çünkü ortasında dev bir altın küre ve üzerinde intihara meyilli gibi görünen bir adam figürü var. Sizi kendisiyle tanıştıralım, bu “Sphaera”, sanatçı Stephan Balkenhol tarafından Salzburg Sanat Projesi kapsamında yapılan bir eser. Aynı sanatçının şehirde, birçok Salzburglunun nerede olduğunu bilmediği bir eseri daha var; “Woman in the Rock” yani kayadaki kadın. Biz tabii ki hemen peşine düştük ve Toscaninhof Sokağı üzerinde bulunan eserini görmeye koyulduk. Meğer meydandaki eser ile bu sokaktaki eser birbirini tamamlıyormuş. Siz ayakta uyuyun Salzburg halkı, biz peşinde düşeriz, peeeh… Kapiteplatz’daki çeşmeyi de es geçmeyin deriz, hem çok güzel bir çeşme hem de arkasındaki manzara şahane.
Kapitelplatz’ın hemen yanında bu topraklardaki en eski manastırlarından biri var; Aziz Peter Manastırı. Günümüzde hala rahipler yaşadığı için bir kısmı tabii ki gezilemiyor. Buradaki en çok ilgi çeken noktalar St. Peters Kilisesi, Mozart’ın ablasıgilin (artık samimi sayılırız, dünyanın en kıro eki olan gil ekini kullanabiliriz bizce) ve birçok önemli kişinin bulunduğu mezarlık ve kayalıkların içine yontulmuş şapeller. Aynı zamanda buranın kapsamında birçok sanat eserinin sergilendiği, “long gallery” olarak adlandırılan bir galeri var, ancak oraya da yukarıda söz ettiğimiz DomQuartier’den giriş yapabiliyorsunuz. Orası size kalmış, nasıl olsa şuraya gidin burayı gezin diye dil döktüğümüz şeylerin hepsi yan yana.
Mozartplatz
Tamam bu bahsedeceğimiz son meydan, söz veriyoruz. Burası da Residenzplatz’ın dibindeki bir diğer meydan. Ortasında kimin heykeli var dersiniz? Evet doğru bildiniz: Mozartoş. (samimiyet rüzgarları…) Heykel 1846 yılında, Mozart’ın eşi öldükten birkaç ay sonra meydana koyulmuş. Meydanda aynı zamanda Salzburg Müzesi de bulunuyor. Müzede Salzburg’un tarihi ile ilgili, arkeolojik eserlerin, resimlerin bulunduğu sergi alanları var. Bir de dönem dönem geçici sergiler oluyor, programa bakarsınız.
Müzeye giriş: Salzburg Card’a dahil, normalde 8.50 Euro
Getreidegasse
Burası Salzburg’un en güzel, en popüler caddesi. Mağazalar, butikler, restoranlarla dolu bu caddeyi değişik kılan şey ise ferforjeli mağaza tabelaları. Eskiden bu caddede bulunan tüccarların kullandığı tabela geleneğini hala sürdürülüyor ve birçok mağazada görülebiliyor. Öyle ki cadde üzerinde bulunan McDonalds da geleneği bozmak istememiş ve muhtemelen görebileceğiniz en güzel McDonalds tabelasına sahip. Gören de McDonalds’a değil bilmemkaç Michelin yıldızlı restorana giriyorsunuz zannedecek. Neticede BigMac’in sosu ağzınızın kenarına bulaştı mı o tabela altından da olsa fark etmiyor, fakirlik in the house…Cadde üzerinde en çok ilgi çeken binadan da söz etmeden geçmeyelim: Mozart’s Birthplace, yani Mozart’ın doğduğu ev. Bu binayı tanımamanız mümkün değil, sadece sarı renginden ve binada Mozart’s Geburtshaus yazıyor olmasından değil, önündeki Asyalı popülasyonundan bile direkt ayrıştırabilirsiniz. Biz bu evin önünden ilk geçtiğimizde “herhalde bir tura denk geldik” diye düşündük. İkinci gün geçtik “aa yine bir turist grubu herhalde” dedik. Ama artık diğer günler de acayip bir Asyalı kalabalığının orada öylece durduğunu görünce koyverdik. Bu adamlar burada nöbet mi tutuyor ne halt ediyor bilmiyoruz, onlara ilişmeyin, aralarından geçin gidin, mantıklı bir açıklamaları yok valla. Neyse… Yukarıda da bahsetmiştik, bu ev Mozart ailesine küçük geldiği için diğer eve geçmişler. Yani Mozart aslında burada çok da yaşamamış. Ama hem yaşadıkları daire, hem de binanın geri kalanındaki katlar hayatına odaklanan bir müzeye dönüştürülmüş.
Hohensalzburg Kalesi
Kaleyi Salzburg’un her noktasından görmeye doyamadınız galiba arkadaşlar, yeter. Şaka şaka (aslında tam da şaka yapıyor sayılmayız)…Sizi büyük bir ikilemde bırakıp kafanızı karıştıracağız. Deli edeceğiz sizi sayın okuyucu. Efenim biliyorsunuz kalesiz bir şehir eksik bir şehirdir. Kalesiz bir Avrupa şehri ise mümkün olmayan bir şeydir. 10 kişi bir araya gelsinler ilk iş kale yapmaya koyulurlar. Bu kale de 1070’li yıllarda yapılmış ama tabii ki günümüzdeki halini almak için türlü türlü yenilemelerden geçmiş. Burada ayrıca kalenin tarihini anlatan ve kullanılan bir takım silah, eşyaların sergilendiği bir müze de var. Eğer tarihe özel bir ilginiz varsa burası eminiz ilginizi çekecektir. Eğer kalelere tepeden şehir fotoğrafı çekmek için çıkıyorsanız (hadi itiraf edin), Hohensalzburg’a kadar zahmet etmeyebilirsiniz, zira yazıyı biraz daha okumaya devam ederseniz, tepeden şehir fotoğrafı çekmek için çok daha güzel bir alternatif paylaşacağız. Tabii ki onu burada söylemeyeceğiz ki yazıyı okumak zorunda kalın. Biz de sizi seviyoruz……..
Ulaşım: Festungsgasse’den füniküleri kullanabilirsiniz.
Giriş: Salzburg Card’a dahil, normalde gidiş dönüş füniküler biletini, kaleye ve müzeye girişi kapsayan bilet 12 Euro
Modern Sanat Müzesi
Salzburg’daki Modern Sanat Müzesi iki farklı ayrılıyor; Mönchsberg ve Rupertinum. Şehrin Old Town bölgesinde bulunan Rupertinum bir süredir tadilatta ve yeni açıldığı için ana sergi alanı Mönchsberg lokasyonunda. Kısıtlı bir zamanınıza varsa burayı öncelikli tutabilirsiniz. Mönchsberg dağının üzerinde bulunduğu için adını oradan alıyor. Bu binada oldukça kapsamlı bir modern sanat sergisi var, ayrıca geçici sergiler de oluyor. Buraya kadar okuduysanız size bir hediyemiz var; az önce bahsettiğimiz tepeden şehir fotoğrafı çekmeli yer tam olarak burası. Tepelere çıkmaya hiç üşenmeyin, asansörle yaklaşık 30 saniye içinde en tepeye ulaşabiliyorsunuz.
Ulaşım: Asansör Gstattengasse 13’de bulunuyor. Gidiş dönüş bilet 3.60 Euro, Salzburg Card’a dahil
Giriş: Salzburg Card’a dahil, Möncshberg için giriş ücreti 8 Euro. Eğer her iki lokasyonu da gezecekseniz 12 Euro’ya toplu bir bilet alabilirsiniz.
Size birçok noktada Wolf Dietrich dedik durduk. İnanın bir noktada biz de delirecektik. A diyoruz, onu Wolf yaptı diyorlar. Ama aslında Wolf Dietrich’in değil, “Dietrich Mateschitz’in” topraklarındasınız. . Sevgili Salzburglu gold digger’lar, tez vakit kendinize bir Dietrich bulun ve evlenin. Belli ki bu Dietrich’lerin bir potansiyeli var. Bu sefer söz ettiğimiz Dietrich Redbull’un kurucusu. Salzburg’un kurucusu da diyebiliriz zira şehirdeki birçok mekan ona ait ve belli ki Redbull satmayan restoranlara ruhsat verilmiyor. Her yerde Redbull, HER YERDE. Hangar-7 de Dietrich’e ait olan ve uçak, helikopter, Formula 1 yarış arabaları koleksiyonun ve Felix Baumgartner’in meşhur atlayışında kullandığı kıyafetinin bulunduğu bir alan. Burada ayrıca Michelin yıldızlı oldukça popüler ve oldukça pahalı olan Ikarus Restoran da bulunuyor. OitheBlog’dan bir tavsiye: eğer uçaklara ve kol gibi fiyatlara yemek yiyip doymadan kalkmaya özel bir ilginiz yoksa Hangar-7’yi öncelikli tutmayabilirsiniz. Biz özellikli yemekler denemeyi sevmeyen insanlar değiliz, yeri geliyor bu iş için özellikle bütçe ayırıyoruz biliyorsunuz. Ancak not this time bro.
Giriş: Ücretsiz
Ulaşım: Hangar-7 şehrin dışında, havaalanının hemen yanında bulunuyor. Buraya taksi ya da şehir merkezinden 2 numaralı otobüs ile ulaşabilirsiniz. Karolingerstr. durağında inip yaklaşık 400m yürümeniz gerekiyor.
Kısa Kısa…
Ropac Gallery: Avusturyalı koleksiyoncu Thaddaeus Ropac’ın sanat galerisi. Paris’te de bir galerisi bulunuyor ve yakında Londra’da da açacakmış. Oldukça geniş ve güzel bir koleksiyona sahip gibi duruyor. Bizim gitme şansımız olmadı ama belki bir göz atmak isterseniz diye paylaşmak istedik. Daha detaylı bilgiye şuradan ulaşabilirsiniz.
Untersberg- Alp Dağları’nın yaklaşık 1800m yüksekliğinde bulunan ve fünikülerle çıkılabilen zirve. Salzburg’un dışında bir noktada kaldığı için buraya ayrıca zaman yaratmanız gerekebilir. Burası yürüyüş için de oldukça popüler bir yer ama yalnızca tepeden doğa manzarasını da görmeye gidebilirsiniz. Alplere çıkıyorsunuz, kalın kıyafet giymeyi unutmuyoruz.
Hellbrunn Sarayı: Saraya doyamadıysanız şehrin biraz dışında kalan ve yazlık saray olarak kullanılan Hellbrunn Sarayı’nı ziyaret edebilirsiniz. Sound of Music lokasyonlarından bir diğeri olan sarayın bahçesi ve çeşmesi meşhur.
Salzburg Gezi Rehberi: Salzburg Yeme İçme Önerileri
*Carpe Diem: “Finger food”, yani küçük atıştırmalıklar üzerine konsepti olan bir cafe/restoran. Kahvaltı, öğlen yemeği ve akşam yemeği için gidilebilir. Boşuna “finger” demiyorlar, porsiyonlar gerçekten parmak kadar. Doymak için gidiyorsanız ortaya birçok farklı şey söyleyin, ya da ara öğün olarak içecek bir şeylerin yanına atıştırmalık için gitmenizi önerebiliriz. Yemekler gayet lezzetli, fiyatlar da porsiyonlara göre makul. (Getreidegasse 50)
*220 Grad: Şehirdeki en iyi kahvecilerden biri. Bunu şehirde yalnızca birkaç tane 3. dalga kahveci olduğu için söylemiyoruz, kahvelerini gerçekten beğendiğimiz için söylüyoruz. Ayrıca başarılı kahvaltı ve atıştırmalıkları da var. Kahveleri isterseniz istediğiniz miktarda satın da alabiliyorsunuz. (Chiemseegasse 5)
*Cafe Tomaselli: Salzburg’un en eski kafesi, hatta Avusturya’nın en eski kafesi unvanı için Viyana’daki bir kafeyle kapışıyor. Viyana’daki kafenin daha eski olduğu net bir bilgi, ancak günümüzde artık açık değil. Dolayısıyla kazananımız belli. Geleneksel bir Avusturya kafesi olan Tomaselli’ye zamanında Mozart gibi birçok önemli insan gidiyormuş. Hatta Mozart’ın ailesine gönderdiği bir mektupta buradaki kahvenin ne kadar kötü olduğuna dair şikayet ettiği söyleniyor. Şahsen biz Mozart’a çok güvendiğimiz için 1800’lü yıllarda yaptığı bu yoruma dayanarak kahvesini içmedik. Biraz mantık lütfen…… (Alter Markt 9)
*Kaffee Alchemie: Şehirdeki 3. dalga kahvecilerden bir diğeri, kahve severler için altın değerinde. Kahvesini çok beğendik, hatta beğenmekle kalmayıp eve de satın aldık. Birçok farklı bölgeden kahve çekirdeği mevcut. Çalışanları oldukça sempatik ve kahve konusunda bilgili, eve satın almak istiyorsanız çekinmeden onlara danışabilirsiniz. (Rudolfskai 38)
*Afro Cafe: Dekorasyonu yüzünden ilk görüşte Betüş kafe konseptli bir yer olmak ile ırkçı bir konsepti olması arasında ince bir çizgide olduğunu düşünebileceğiniz ama aslında gayet sempatik bir ortamı olan kafe. İçindeki tasarımı Afrika sanatı ve modern Afrika kültürünü yansıtmak üzerine Güney Afrikalı bir tasarım ajansı tarafından yapılmış. (Bürgerspitalpl. 5)
*Imlauer Sky Restaurant: Crowne Plaza otelinin en üst katında bulunan restoran. Normalde otel restoranlarına gitmek gibi bir huyumuz yok ancak burayı lokaller epey övüyor. Menüde dünya mutfağı da geleneksel yemekler de var. Ayrıca bir uzak doğu esintisi de hakim, o da otelde konaklayanların çoğunlukla Asyalı olmasından kaynaklanıyor olabilir. Biz et ve trüf mantarlı noodle denemiş bulunduk ve gayet başarılıydı. Kahvaltı veya brunch için de gidebilirsiniz. (Rainerstrasse 6)
*Republic Cafe: Lokaller arasında en sevilen mekanlardan biri. Bar, restoran, kulüp, radyo, her türlü ortama bürünebilen bir yer. Sık sık konser ve etkinlik de oluyor. İsterseniz sabah kahvaltıya ya da öğlen yemeğine de gidebilirsiniz. Evet kulüp ortamında kahvaltı etme fikri garip geliyor olabilir ama gayet başarılı bir menüleri var. (Anton Neumayr Platz 2)
*Sternbrau: Avusturya mutfağına odaklanan lokal bir restoran. Dışında oturabileceğiniz geniş ve güzel bir bahçesi var. Avusturya’nın geleneksel yemeklerini tatmak niyetindeyseniz başka bir yer aramanıza gerek yok, burası en popüler yeri. Allah aşkına artık şnitzel yemeyin, menüde başka şeyler de var. Lütfen. (Griesgasse 23)
*Augustiner Braustübl: 1621’den beri var olan devasa lokal biracı. Kendi biralarını yapıyorlar ve Avusturya’nın en büyük bira bahçesi olarak biliniyorlar. Bayağı büyük bir dış alanı ve etrafında lokal yemekler satan standlar var. Lokallerin bir araya gelmeyi sevdiği mekanlardan biri. (Lindhofstrasse 7)
*Ludwig: ortamı güzel, hamburgerleri popüler olan mekan. Yemeklerinin herhangi bir olayı olduğunu söyleyemeyeceğiz ancak belki bir şeyler içmek ya da hızlıdan bir öğle yemeği yemek için gidilebilir. Hava güzel olursa dışarda oturmak ayrı bir keyif olur, biz Salzburg’un en yağmurlu günlerine denk geldiğimiz için böyle bir şansımız olmadı ama mekan güzel bir avluda bulunuyor. (Bruderhof/Linzergasse 39)
*M32: Modern Sanat Müzesi’nin Mönchsberg lokasyonunda bulunan cafe/restoran. Lokaller bir övüyor, bir övüyor. Biz şahsen yemeklerinde çok da bir olay göremediğimiz için yemeklerini denememiş bulunduk ama bir şeyler içmek, mola vermek için gidilebilir. Hava güzel olursa terasında bir kahve molası da verebilirsiniz, yukarıda övdüğümüz şehir manzarasına sahip. (Mönchsberg 32)
*Monkeys Bar: Nehir kenarında güzel bir terası olan bar/kafe, atıştırmalıklar da var. (Imbergstrasse 2A)
*L’osteria: Kurtarıcı İtalyan restoranına her zaman varım, yığın önüme dev pizzaları makarnaları, karbonhidratsız ben bir hiçim diyorsanız çare L’osteria. Lokal arkadaşımız Christian’ın önerisi üzerine denemeye karar verdik. Yemeklerinin ŞAHANE olduğunu söyleyemeyeceğiz belki ama bir problem yoktu, öğlen yemeği için gidilebilir. (Dreifaltigkeitsgasse 10)
OitheBlog okuyorum , yurtdisi gezilerinden karli cikiyorum ! Salzburg tam Istanbul’dan haftasonu kacip kafa dinlemelik sehirmis. (Asyalilar ve Mozart her yerdeler ve cok yakisiyorlar masallah ) Ileriye yonelik gezi planlarinizda Mauritius ve Cape Town var mi acaba ? Gideceklere onceden yardimci olmak babinda 😀
Salzburg, gerçekten hafta sonu için ideal destinasyonlardan. Fakat,birçok gezgin bu güzelim şehir yerine çok daha farklı yerleri tercih ediyor. Salzburg’a gidip de Sternbrau’da bir kaç bira içmeden de olmaz. Elinize sağlık güzel bir paylaşım olmuş.