2022 Berlin Gezisi Notları: Anlatamam Görmen Lazım

2022 Berlin Gezisi

Gerçekleştirdiğimiz son Berlin gezisi üstünden o kadar uzun zaman geçmiş ki, bu son geziye çıkmadan önce şöyle bi’ sene hesabı yapınca “ulan biz neye dayanarak Berlin Avrupa’da en sevdiğimiz şehirlerden biri” diyip duruyorduk diye düşünmeme sebep oldu. Bu şehirde ne yaşadık da bu kadar sıkı bir bağ kurduk tam olarak hatırlayamadım ya da örneklendiremedim, ama bu soru işareti stabil Berlin sevgimin önüne de geçemedi. Zaten bu pandemi belası hayatımıza girdiğinden beri her şey sandığımdan çok daha uzun süre önce gerçekleşmiş çıkıyor ve bu durumu acayip sinir bozucu buluyorum, bana kalsa Berlin’e son gidişimizin üstünden maksimum 3 sene falan geçmişti… Neyse, bir şekilde canımız Berlin ile tekrar kavuştuk ve şimdi gönül rahatlığı ile söyleyebilirim, evet, Berlin Avrupa’da en sevdiğimiz şehirlerden biri. Hatta belki en sevdiğimiz? Diğerlerine haksızlık etmemek için çok büyük laflar etmemeye çalışıyorum. SEVİYORUM KARDEŞİM SEVİYORUM İŞTE diye bağırma noktasına gelmek üzere olduğumu siz de hissediyor musunuz…..

Bu seferki Berlin gezisi resmen eski bir dost ile seneler sonra tekrar bir araya geliş tadında geçti.  Derdimiz çok fazla yer görmek, listemize çok fazla tik atmaktan çok seneler sonra, hem de üstelik pandemi sebebiyle evde tıkılı kalmış olmamızın ardından gerçekten de Berlin’in tadını çıkarmaktı.  Uzağa taşındı diye çok sık göremediğimiz ama çok sevdiğimiz bir dostumuzla bir araya gelmişiz gibi hissettik; tanımaya çalışmadan kaldığımız yerden devam. Bu sebeple daha önce gidip sevdiğimiz yerleri tekrar ziyaret ettiğimiz de oldu, e tabii haliyle yeni yerler keşfettiğimiz de. 

Eğer Berlin’e ilk kez gidecekseniz Berlin Gezi Rehberi ve Alternatif Berlin Notlarımızı incelemenizi önererek 2022 Berlin gezisi notlarımıza geçiş yapıyorum. Ayrıca tüm bu yazanları okumak istemezseniz bu kalbimi kırar ama sizi yargılamadan aşağıda anlatacağım her şeyi direkt izleyebileceğiniz Instagram sayfamızı da şöyle bırakayım.

2022 Berlin Gezisi Notları: Berlin’de Nerede Kaldık?

Bu Berlin gezisi için hem lokasyon olarak hem görsel ve temizlik olarak gayet memnun kaldığımız bir Airbnb evi bulmayı yine başardık. Toplu taşımaya yürüyerek kolaylıkla ulaşabildiğimiz bir noktadaydı, üstelik denemek istediğimiz çeşitli mekanlara da yürüyerek gidebileceğimiz kadar yakındı, bu bizi sevindirir… Ayrıca yanında asla kapatmadığından şüphelendiğimiz tekelimsi bir şey de vardı. (Sahibi Türk tabii ki, nasıl olsa kimse anlamaz diye dalgınlıkla aranızda rezalet diyaloglar kurmayın içerde) Çok büyük bir ev değil ancak 2 adet çift kişilik yatak var, şayet koltuk açılıyorsa daha fazla kişi de kalabilir. Tuvalet kuyruğunda sohbet edersiniz artık… Evin tek sorunu check out saatinin biraz fazla erken olmasıydı, çünkü bavulunuzu bırakabileceğiniz bir yer seçeneği de sunmadığı için eğer dönüş uçuşunuz geç saatteyse şehirde bavullarla ne yapacağınızı bilemez bir hale düşebilirsiniz. Detaylarını  kendi uçuş saati durumunuza göre linkten incelersiniz. Umarım ev sahibi sizin için de o inanılmaz güzellikteki kurabiyeden almış olur…

Eğer bu Airbnb evine kalmayacaksanız da evinizi ya da otelinizi seçerken toplu taşımaya yakın olmaya bakın yeter, bu gezinin ardından bir kez daha emin olduk ki, Berlin gibi bir şehirde toplu taşımaya yakın olduktan sonra kolay ulaşamayacağınız yer yok. Macera aramadan bizim konaklayıp memnun kaldığımız bölgede otel/ev bakmak isterseniz o bölgede arama yapmak üzere direkt şuradan bakabilirsiniz.

2022 Berlin Gezisi Notları: Yeni Ne Var / Nereleri Gezdik?

Şimdi dönüp de bir bakınca anladığım kadarıyla bu son Berlin gezisi %92 oranında yemek ve içmekle geçmiş. Keşke yalnız bunun için sevseydim seni be Berlin… Yine de birkaç müze gezip hevesle bulunduğumuz birtakım aktiviteler oldu tabii. Fakat ilk kez bir Berlin gezisi gerçekleştirecekseniz daha önceden oluşturduğumuz ana Berlin rehberlerimize bakmanızı öneririz, çünkü sadece buraya bakacak olursanız bir sürü ilginizi çekebilecek yeri kaçırmış olursunuz, yukarıda her ikisinin de linkini vermiştim. Yeni ne var ne yok ve bu Berlin gezisi boyunca biz neler yaptık aşağıda madde madde özet geçelim;

*Daha önce gitmediğimiz ve gezmekten en keyif aldığımız yer Helmut Newton Foundation oldu. Helmut beyin kendisini değil ama bazı eserlerini biliyor olduğumuzu bu müze ziyareti sonrası fark ettik, o da bizim ayıbımız. Moda fotoğrafçılığı konusunda dünya çapında işleri değiştiren kişilerden biri olan Helmut Newton’ı yakından tanımak isterseniz siz de yolunuzu bu müzeye düşürebilirsiniz.

*Müze olarak Berlinische Galerie ve C/O Berlin’e tekrar uğradık, çünkü bu sefer ilgimizi çeken başka şeyler vardı. Siz de dönemsel olarak ne sergiler olduğuna bakarak ilginizi çeken bir şeyler varsa buralara uğrayabilirsiniz. Neue Nationalgalerie’ye uğrayamadık, aklımızda kaldı, belki siz gidersiniz.

*Pazar günleri Mauerpark’ta kurulan bit pazarı gezme aktivitesi hala devam ediyor, özellikle hava güzelse oldukça da kalabalık oluyor. Pazarda herhangi bir şey var mı diye soracak olursanız cevabımız hayır, ancak yine de aktivitenin kendisi zevkli. Belki kahvenizi/biranızı atıştırmalığınızı kapıp sonrasında parkta Berlinliler ile takılabilirsiniz, öyle olunca daha anlamlı bir aktiviteye dönüşüyor. Mümkünse maaile mangal yapanlardan uzakta bir yere oturun, canınız çekmesin…

*Eğer bit pazarı işlerini seviyorsanız Pazar günleri Boxhagener Platz’ta da o tarz bir şey kuruluyor, Mauerpark yerine daha alternatif bir plan olarak orayı da tercih edebilirsiniz. Hem civarda aşağıda size önereceğimiz birkaç mekan da var. Burada mangal yok maalesef.

*Urban Nation Museum for Urban Contemporary Art da varlığından bu gezide haberdar olduğumuz yerlerden, yine sitesinden inceleyerek ilginizi çekip çekmediğine şöyle bi’ bakabilirsiniz.

*Jacob & Wilhelm Grimm Kütüphanesi’nin mimarisi çok hoş, ama bu tip yerlerde içeri sadece fotoğraf çekmek için girince problem de çıkarabiliyorlar, şansınızı denemek isterseniz ve reddedilince hayata küsmüyorsanız aklınızda bulunsun.

*Fotoğraf çekmekten hoşlanıyorsanız Berlin’deki Accidentally Wes Anderson fotoğraf noktalarına yolunuzu düşürebilirsiniz, vesileyle şehrin farklı farklı bölgelerinde de dolanmış olursunuz. Onun da linkini şöyle bırakayım.

*Hiç turistik aktivitede bulunmamak bir tuhaf hissettirdiyse East Side Gallery civarında tekrar dolaşabilir ya da Berlin Katedrali’nin oralardan başlayarak Unter den Linden üzerinden Brandenburger Tor’a doğru yürüyebilir, şööyle bir Berlin havası alabilirsiniz.

*Eğer Berlin’de alışveriş yapmak gibi bir heves içindeyseniz Weekday, Urban Outfitters, Monki, &Other Stories, Vagabond, Brandy Melville gibi Türkiye’de olmayan ama güzel şeyler bulabileceğiniz türlü türlü marka bu şehirde mevcut. Ayrıca Voo Store, Hay Berlin (buradaki her ev eşyasını almak istiyorum) gibi hoşunuza gidebilecek yerler de mevcut. Euro bu haldeyken buna ne kadar sevinebiliriz bilemiyorum gerçi, çk ktym…..

Berlin’de Ne Yedik Ne İçtik?

Yediklerimizden pişman değiliz, aklımız yemediklerimizde be dostlar. Ne güzel yerler açılmış ve de ne güzel şeyler yedik…Özellikle Türkiye’de bir türlü gideremediğimiz Uzak Doğu mutfağı hasretimizi giderdiğimiz için bayağı mutluyuz, bu sebeple aşağıda Berlin’e değiş de Tokyo’ya gitmişiz gibi hissettiren birtakım yeme içme önerilerine denk gelebilirsiniz. 

*Kahvecilerden başlayalım, uzun zamandır Berlin’e gitmediğimiz için biz şehre ayak bastığımız gibi 3 büyüklerden tam gaz konuya giriş yaptık. Siz de The Barn, Five Elephant ve Bonanza buldunuz mu affetmeyin. Latte içiyorsanız biraz fazla sütlü yaptıkları detayını eklemeyi bir görev biliyorum ama (evet üçünde de), kahvenin tadını yeterince alamıyorsunuz resmen, flat white mı içseniz acaba? Yalnızca bir öneri… Kahveye hayvanullah gibi para verirken istediğiniz tadı elde edememenin verdiği sinir bir başka oluyor çünkü. Onun dışında Father Carpenter, Silo Coffee (biz buraya pek bayılmadık ama popüler), Ben Rahim (buraya da ehh, çalışanları çok antipatikti), Distrikt Coffee, Concierge Coffee, The Visit gibi yerler de seçenekleriniz arasında olabilir. Röstsatte Berlin ise deneyip de hakikaten beğenMEdiğimiz tek kahveci oldu, onu da gitmeyin diye yazıyorum. O karton bardaklarının yarattığı üniversite kafeteryasında kahve yudumluyorum hissini size de yaşatmak istemem.

*Kahvaltı konusunda çok fazla güzel alternatif var, şehirde her gün başka bir yerde kahvaltı yaparak 3 hafta boyunca falan sabahlarınızı güzel geçirebilirsiniz. Bizim bu süre içinde deneyebildiklerimiz Annelies, Father Carpenter, 44 Brekkie ve Fine Bagels (Shakespeare & Sons isimli güzel bir kitapçının içinde) oldu. Hepsi ama hepsi çok güzeldi. 1 hakkınız olursa Annelies’ten yana kullanmanızı öneririz ama, harika çünkü cidden. Father Carpenter’ın dış mekanı da bayağı hoş olduğu için dışarıda uzun uzun oturalım kahvaltı yapıp üstüne kahve patlatalım, sabahımızın tadını çıkaralım derseniz orayı düşünebilirsiniz. 44 Brekkie’nin kahvaltı burgeri gibi şeyi çok leziz. Fine Bagels ise “bir bagel ne kadar güzel olabilir ki abi neticede bagel işte” sorusunun cevabını veriyor, krem peynirli avokadolu olan özellikle önerimizdir. Daha detaylı şekilde görmek ve durduk yere oturduğunuz yerden salya salgılamak isterseniz Instagram sayfamızdaki sabit storyleri incelemenizi öneririz. Zamanımız yetmediği için deneyemediğimiz ama aklımızda kaldan A Never Ending Love Story ve A.Horn’a da bi’ bakarsınız, beğenirseniz siz bize haber edersiniz artık.

*Şöyle yürürken ayak üstü tatlı bir şeyler atıvermek isterseniz önceliği Canal Berlin’e veriyorsunuz, itiraz kabul etmiyoruz. Burası bir eklerci, isterseniz dondurma da var. Özellikle salt&caramel eklere denk gelirseniz çok rica ediyorum yer misiniz? Teşekkür kısmını dönünce hallederiz…Onun dışında Brammibal’s Donuts’a denk gelirseniz ona da uğrayabilirsiniz, yaratıcı çeşitleri olması hoş, içine reçel basıp geçmemişler.

*Şimdiii…Yemek konusuna geçmişken Wen Cheng’e ayrı bir yer ayırarak başlamak isterim…Melekler tarafından mı işletiliyorsun be kardeşim…Wen ve Cheng isimli 2 melek bir araya gelip  abi hadi Berlin’de mekan açalım mı dediniz…Yemekleri önümüze servis etmeden önce DUDU PERİ LEZZET BÜYÜSÜ MÜ yapıyor…Unutamıyorum, milletin eski sevgilisini ne bileyim ben gençlik yıllarındaki güzel anıları unutamadığı gibi ben de Wen Cheng’i unutamıyorum. Sırasında beklemek bile güzeldi…Artık buraya bi’ uğrarsınız herhalde di mi? Oturmak istemezseniz de take away alıp bi kenarda yersiniz bakın şimdiden çözümünüzü de buldum. Ne yiyeceğinizi de söylüyorum, Biang Biang Lamb, Tavuklu Bao Bun ve Smashed Cucumber Salad. İyi günler diliyorum…..Uçağa bineceğiniz gün yemeyin, arkamızdan Justin Bieber gibi TÜRKLER KOKUYOR demesinler…

*Hemen burger dosyasını da aralayayım, çünkü Berlin’de iddialı burgerciler var. Bu konuda mutlaka şurada yemelisiniz demeye cesaret edemiyorum çünkü herkesin burger zevki farklı olabilir ve ben de BURGER ÜSTADI sayılmam. Mayonez vb. birtakım soslarla çok kolay kandırılabildiğimi biliyor ve bundan acı duymuyorum. Rembrandt, Kumpel & Kuele ve The Bird şu aralar şehirdeki en popüler ve sevilen burgerciler diyebilirim. Burgerde gelenekçi değilseniz ve biraz Asya etkisine okeyseniz Shiso Burger de ilginizi çekebilir. Tommi’s Burger Joint ve Burgermeister de hala popülerliklerini koruyorlar, henüz deneme imkanınız olmadıysa onlar da ziyaret edilebilir, biz bu gezide yenilere heveslenince onlara tekrar uğramadık.

*Şöyle bi’ öğlen atıştırmalığı yok mu diyenler için öncelikli önerimiz kesinlike Mogg. Burayı bir “Jewish Deli” olarak tanımlayabiliriz, Amerika’daki pastrami yapan yerlere yakın bir tarzı ve menüsü var. Mogg’da çok çok lezzetli şeyler yedik, kesinlikle önerimizdir. Mekanı bulmakta zorlanırsanız binanın içine girdiğinizde solunuzda kalan House Of Small Wonder’a doğru değil (burası da yıllardır bayağı popüler bir mekan, daha önceki gezide gitmiştik, Instagram’dan tanıyor bile olabilirsiniz) sağa döneceksiniz. Bunun dışında poke seviyorsanız Jigi Poke ya da daha farklı bir alternatif için Hallesches Haus’a da uğrayabilirsiniz.

*Gezimizin en büyük hayal kırıklığı akşam yemeği için gittiğimiz Otto oldu. Uzun süredir radarımızda olduğu için bekleme listelerine girip zar zor yer bulabildiğimiz ve milletle ağız ağıza oturmak durumunda kaldığımız Otto hiç de beklediğimiz gibi çıkmadı. Boşu boşuna yan masadaki teyzenin “hadi ya Türk müsünüz, olsunnn :(“ temalı konuşmasını dinlediğimizle kaldık. “Bunu yemek için bu kadar para ödediğimize inanamıyorum” diyerek ayrıldığımız bir mekan oldu, üzücü……

*Ramen seviyorsanız Hako Ramen aklınızda bulunsun, gerçekten lezzetliydi, Türkiye’de bir türlü güzelini bulamadığımız ramen hevesinizi burada giderebilirsiniz. 

*Sasaya adlı mekanın sushilerinden hiç memnun kalmadık, YUMRUK büyüklüğünde sushi olmaması gerektiğini Japonya gezimizde öğrenmiştik, keşke onlara da anlatan biri olsaydı, neden bu kadar popüler inanın bilemiyoruz. 

*Markthalle Neun’da gayet güzel zaman geçirebilir ve çeşitli şeyler deneyebilirsiniz, ben yine içinde ne var ne yok bakabilmeniz için sayfasını da buraya bırakayım.

*Tüm bu anlattığımız yerleri ve yüksek ihtimalle daha fazlasını Instagram’daki sabit Berlin storylerimizden izleyebilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir