Bizi şaşırtan, beklentilerimizi alt üst eden, kibarlığı bir kenara bırakacak olursak “lan bu şehir böyle bir yer miymiş” dedirten sürprizli şehirleri çok seviyoruz ve neyse ki ani bir kararla “hadi bi’ şehir daha görmüş oluruz ya” diyerek Londra’dan atlayıp gittiğimiz Brighton tam da öyle bir şehir çıktı. Eğer daha önce Los Angeles’a gittiyseniz (tabii ki GTA oynadıysanız da gittiniz sayılır) size biraz Santa Monica taraflarını hatırlatma ihtimali olan, sahil kasabası havasında, burada geçen bir gençlik dizisi çekseler kaç yaşında olduğunuza hiç bakmadan kesin izleyeceğiniz türden bir dizinin geçtiği o yer gibi Brighton. Tepenizde her daim dolaşan martıların sesleri bile İstanbul’u ya da bir başka büyük şehri hatırlatmıyor, küçük bir yerdesiniz hissi var, o da çok samimi hissettirmesini, burada yaşasanız kahveciniz, marketiniz ne bilelim berberiniz falan hep belli olacakmış, sabah evden bisikletle çıkıp milletle selamlaşa selamlaşa bi’ yerde kitap okuyup kahve içmeye gideceksiniz, akşam hep gittiğiniz pub’da arkadaşlarınızla bir şeyler içeceksiniz gibi bir hava veriyor Özetle, özellikle Londra’dan kolaylıkla ulaşabileceğiniz için de bizce Brighton kesinlikle radarınıza almaya değer, o yüzden oralara kadar gitmişken sizin için şimdiden bir Brighton Gezi Rehberi hazır etmeden olmazdı.

Eğer buraya kadar geldiyseniz Londra’yı da gezecek olma ihtimalinizi düşünerek Londra gezi rehberlerimizi de buraya bırakalım. Ayrıca hem Londra hem de Brighton gezilerimizi izlemek, çeşitli ipuçları edinmek isterseniz Instagram profilimizdeki sabit hikayelerimize de mutlaka bekleriz.


Brighton Gezi Rehberi: Brighton’da Nerede Kalınır?
Biz Brighton’a Londra’dan günübirlik gittiğimiz için burada konaklamadık. Ancak şehrin bu kadar hoşumuza gideceğini bilseydik muhtemelen en azından 1-2 gün kalır, civarda gitmek istediğimiz yerlere geçer (örneğin Seven Sisters), şehri daha iyi tanımaya, müzelerine ve hızlandırılmış şekilde gezmek durumunda kaldığımız güzel dükkanlarına, plakçılarına daha fazla vakit ayırmak isterdik. Dolayısıyla biz öyle yapamamış olsak da eğer vaktiniz varsa en azından bir gece de olsa kalmanızı öneririz. Şayet kalmanız mümkün değilse günübirlik giderek de gayet keyifli bir gün geçirebilirsiniz ama. (Hava çok kötü falan olursa hisler biraz karışabilir belki, rüzgarı biraz fena gibi çünkü….)
Şehirdeki favori bölgemizin konumu birçok yere yürümeye de son derece elverişli olduğu için konaklama açısından orayı önerebiliriz, booking.com sayfasında kişisel tercihlerinize göre tam önerdiğimiz bölgede arama yapabileceğiniz şekilde yönlendirdik. Eğer özellikle yazın giderseniz biraz daha sahil tarafına doğru kalmak da hoş olabilir, biz bir ihtimal kalırsak diye tipleri güzel olduğu için şu oteli ve şunu gözümüze kestirmiştik, onları da değerlendirebilirsiniz.


Brighton Gezi Rehberi: Brighton’da Ulaşım
Siz de bizim gibi Brighton’a Londra’dan gidecekseniz işiniz gerçekten çok kolay, çünkü Brighton Londra arası tren ile 1 saat gibi bir şey sürüyor, özellikle günübirlik gidecekseniz gününüz yollarda geçmiyor, göz açıp kapayıncaya kadar kendinizi başka bir şehirde buluyorsunuz. Londra’nın neresinden yola çıkacağınızı bilmediğimiz için size en uygun rotanın hangisi olacağını da bilemesek de bu durum bulunduğunuz konumdan Brighton’a haritadan yol tarifi almak gibi basit bir yöntemle çözülebiliyor. Eğer Pazartesi-Cuma arası 9:30 sonrasında gidiyorsanız “off Peak” zaman aralığına denk gelmiş olacağınız için biletiniz bir seviye daha uygun fiyata denk geliyor bu arada, bu da Brighton gezinizi planlarken aklınızda bulunsun.
Brighton’daki ana tren istasyonunda indikten sonrası ise zaten çok kolay, çünkü hiçbir toplu taşıma aracı kullanmadan yürüme yöntemiyle şehrin turistik noktalarını kolaylıkla gezebilirsiniz. İsterseniz otobüs kullanmak da gayet kolay, ödemeyi direkt otobüsün içinde kredi kartınızla yapabilirsiniz, bu konuda da bi endişeniz olmasın yani.

Brighton Gezi Rehberi: Brighton’da Gezilecek Yerler & Bu Gezide Neler Yaptık?
Brighton’a Londra’dan günübirlik gittiğimiz için normalde yaptığımız kadar detaylı bir şehir rehberi yazamayacak olsak da bir güne bol bol güzel aktivite sığdırdığımız için ve bunu çok da sıkışık hale getirerek çok yer göreceğim telaşıyla eziyete dönüştürmeden yapmadığımız için size de güzel bir plan çıkarabiliriz.

*Brighton gezimiz Brighton Tren İstasyonu’nda indiğimiz dakika başladı desek abartmış olmayız, istasyonun konumu direkt şehri gezmeye başlangıç yapmanıza olanak tanıyor, herhangi bir araca falan binmeden şakkk diye gezmeye başlıyorsunuz. İstasyonun hemen yanındaki Trafalgar Street üzerinden yürümeye başlayarak civar sokakları gezebilir (mesela Tidy Street’in tipi çok hoştu), Brighton’ın nasıl bir şehir olduğu hakkında izlenim edinebilirsiniz. Bu civarda kafanızı uzattığınız her sokak renkli kısa kısa evler ile dolu, oraların “cool” bir mahallesindesiniz hissi hemen sizi etkisi altına alıyor. Ayrıca daha şehirdeki ilk dakikalarınızdan bir sürü müzik dükkanı ve plakçı ile de karşılaşıyorsunuz.

*Yolculuğun ardından şöyle bi’ kahvemizi içelim de öyle devam edelim derseniz (alt tarafı 1 saat süren tren yolculuğunu abartma seviyemiz….) Trafalgar Street’ten yürüyüşünüz neticesinde civarınızdaki Dandy ya da Bond St Coffee’de bir mola verebilir, hem kahve içip hem de basit bir’ şeyler atıştırabilirsiniz, hemen Dandy’nin çaprazındaki Flour Pot’tan da bi şeyler yenilebilir. Bunlar dışında şehir genelinde Red Roaster, Botanist ve 17 Grams tercih edebileceğiniz başka kahveciler, gitmeden önce saatlerini kontrol edin ama, beklediğinizden erken saatlerde kapatıyor olabilirler, biz öyle bir duruma denk geldik.

*Brighton Gezi rehberi kapsamında size mutttlaka dolaşın zorlamasında bulunacağımız bölge kesinlikle North Laine bölgesi. Burası Brighton’ın gözümüzdeki olumlu imajının ana sebebi desek abartmış olmayız. Birbirine paralel canlı sokaklar, renk renk binalar, güzel butik ve dükkanlar ile hem hareketli, hem o tatlı sahil kasabası hissini yaratan, bizce bayağı hoşunuza gidecek bir bölge. Sydney Street, Kensington Gardens, Gardner St, Bont Street gibi sokaklarını kesin görün, onun dışında tabii ki spontane olarak sağa sola da keyfinize göre dalarsınız. Zaten bu civarda özellikle dükkanlara bakmaya falan da kalkışacak olursanız uzun süre geçirmeniz gayet ihtimalli. Anı fotoğrafı çektirmek isterseniz içinde photobooth’ların olduğu Photomatic adlı dükkan Gardner Street üzerinde bu arada, o da aklınızda bulunsun. Herhangi bir şey satın almak niyetindeyseniz birçok dükkan çok geçe kalmadan kapatıyor bu arada, yani dönüşte alırız demeyin ve sonraya bırakmayın, deneyim konuşuyor…

*Hazır civardayken Brigton’ın en ünlü ve turistik dükkanı olan Snooper’s Paradise’ı da bizce kesin kurcalayın. Burası ne satıyor diye soracak olursanız “her şeyi satıyor” cevabını rahatlıkla verebiliriz, içeride bir gladyatör kıyafeti de bulabilirsiniz, ayakkabı da, poster de, figür de, hatta içinde fotoğraf çektirebileceğiniz bir photobooth da ne bilelim FOSİL falan bile olabilir nasıl anlatsam inanın ben de bilmiyorum. İnanılmaz geniş ürün yelpazesi olan stabil bir bit pazarı gibi mi desem nasıl desem…. Böyle ateşli hastalık geçirirken gördüğüm anlamsız bir rüyamı anlatıyorum gibi oldu ama gidince anlayacaksınız. Hiçbir şey almasanız da “neymiş kardeşim burası böyle” deneyimi için gidilir, enteresan.

*North Laine bölgesini halletiyseniz buradan The Lanes tarafını dolaşmaya doğru ilerleyebilirsiniz. Burası da labirent gibi dar sokakları, küçük küçük dükkanları, duvarları süsleyen dev muralları ile yine turistik açıdan hoşunuza gidebilecek, güzel bir bölge. Aralarda bildiğiniz mağazalara da, daha lokal olanlara da denk gelebilirsiniz. Alışveriş yapmak gibi bir niyetiniz yoksa bile estetik açıdan hoş bir bölge olduğu için bizce bu civarı da turlamalısınız.


*İngiltere’nın bu kadar güneyine kadar indiysek artık bi’ su kenarına gidelim kardeşim ada değil mi burası SU NEREDE diyorsanız size hak veriyoruz, kalkın, su kenarına gidiyoruz. Brighton’ın bize Santa Monica ve biraz da Venice taraflarını hatırlatmasının bir sebebi North Laine bölgesi ise diğer de tabii ki Brighton Pier civarı. Önce tam olarak Brighton Pier’in (yani bizim tabirle iskele mi demeliyiz) bulunduğu noktayı görüp sonra sahil kenarında yürüyüşe çıkabilir, şehirle ilgili daha çok fikir edinebilirsiniz. Özellikle daha güzel bir havaya denk gelme şansını yakaladıysanız o zaman bu civar muhtemelen daha canlı ve sevilesi hissettirecektir. Hatta belki sahildeki mekanlardan birinde oturup martılarla savaşırken bi’ şeyler içme isteği bile uyandırabilir, bir gençlik dizisinin ana karakteri gibi hissedebilirsiniz. Ama hava kötüyse şöyle bi i360’ın olduğu yere kadar yürüyüp (şehre tepeden bakmalı “donut” gibi görünen o şey) bu civardaki gezinizi tamamlayabilirsiniz. Bazı Brighton’da gezilecek yerler listelerinde yine bu civarda kalan “Upside Down House” ile de karşılaşabilirsiniz ama bizce bayağı tırt bir şeydi, özellikle onun için yürüyecekseniz çok da kendinizi zorlamayın diye söylüyoruz.

*Brighton’da karşılaşmayı pek de beklemeyeceğiniz (bilmiyorum belki de İngiltere’nin geçmişini düşününce beklenebilir aslında) mimarideki Royal Pavillion’ı da en azından dışarıdan görülecek yerler listenize almayı ihmal etmeyin. Burası eskiden bir “kraliyet ikametgahı” olarak kullanılan ve size Hint mimarisini hatta direkt Tac Mahal’ı hatırlatabilecek, hakikaten de çok güzel bir bina. Biz içini görmedik, ancak bahçesini ve dışını şöyle bir turladık, eğer ilginizi çekiyorsa içini de gezebilirsiniz, sadece saatlerine dikkat edin ve geçe bırakmayın çünkü en azından şimdilik 16:30’da kapanıyor Bu arada buradayken şehrin önemli bir konser ve etkinlik alanı olan Brighton Dome’u da görebilirsiniz.

* “Eğer bu yemeği sevme ihtimaliniz varsa Brighton’da yediğiniz fish and chips i seversiniz, yoksa zor” cümlelerinin bize verdiği yetkiye dayanarak dönmeden bir fish and chips patlatalım dedik. Açıkçası bunu arada bir pis şeyler yemeye hiç de itirazı olmayan insanlar olarak, her mutfağı kucaklayan tarafımızdan dedik ama neticede bu Fish and chips’le ilgili beklentiye girme işini sonsuza kadar rafa kaldırırım gibi düşünüyorum… Çok kötü olduğunu da söyleyemeyeceğim ama gidin bundan mutlaka yiyin demek de olacak iş değil valla İngilizler kusura bakmasın…. İlla deneyecekseniz Little Jack Fullers Brighton’da bu alandaki en sevilen yerlerden biri, orada deneyebilirsiniz, neticede bu da bir deneyimdir, arkanızdayız, ama övemeyiz.
*Eğer biraz daha vaktimiz olsaydı Brighton Museum’ı gezmeyi, Bincho Yakitori ve Burt Orange adlı restoranları denemeyi ve gidip Seven Sisters tarafında da bir gün geçirmeyi düşünebilirdik, eğer sizin böyle bir zamanınız olacaksa belki göz atmak istersiniz diye Brighton Gezi Rehberi kapsamında onlardan da bahsetmeden geçmeyelim. Seven Sisters tarafına günübirlik turlardan birine katılarak gitmek daha pratik olabileceği için şu günübirlik Brighton – Seven Sisters turunu da buraya bırakalım hatta, zaten vazgeçecek olursanız iptal şansı da tanıyor.