İşte huzurlarınızda bir diğer bitmek bilmez, sonu gelmez arkadaş grubu klişesi daha. Kendisi en az “Abi bu sene Amsterdam’a gidelim” kadar popüler, en az onun kadar üzerine konuşulan bir mevzu. ABİ ASLINDA ARABAYLA YUNANİSTAN’A GİDECEKSİN YA…… Cümle tanıdık geldi di mi? Eminiz daha önce 7852 kez konuşup da bir türlü hayata geçiremediniz. Eminiz ki birçoğunuz daha “of bu arabayı çıkarmak için bi’ belge mi gerekiyormuş neymiş” aşamasında Google Abi’ye danışmayı deneyip en son “cnm biz çktk çk gsl gçti çk ucuz” yazan forumlara savrulma aşamasına gelince pes ederek araştırma işini arkadaşlarınıza ötelediniz. E tabii neticede arabayla Yunanistan program yine yalan oldu. Tamam, sakin olun ve yavaşça elinizdekini yere bırakın. (bırakmayın tabii, bir şey anlatıyoruz burada) Arabayla Yunanistan gezisi meselesinin aslında ne kadar kolay gerçekleştirilebilir bir şey olduğunu aşağıda size açıklayacağız.
Peki neden Alexandroupoli? (Dedeağaç Alexandroupoli’nin Türkçesi, ne diyeceğiniz size kalmış) Aslında sebebi çok basit. Sınırdan çıktığınızda ulaşabileceğiniz en yakın nokta burası. Dedeağaç’ta ne yapılır ne edilir daha detaylı bir şekilde aşağıda anlatacağız zaten. Ancak yok kardeşim bu bizi kesmez diyorsanız, ki bunu demeniz yüksek ihtimal, Kavala, Halkidiki, Selanik şeklinde uzayıp gidebilirsiniz, bu tamamen vaktinize bağlı. Neyse, şimdi nedir ne değildir daha detaylı anlatalım da bu karmaşa sona ersin. Karşınızda, arabayla Yunanistan gezisi ve Alexandroupoli gezi rehberi! Yoksa Dedeağaç gezi rehberi mi demeliyiz?
Başlamadan gelen not: Tüm Yunanistan gezi rehberlerimiz için şuraya, bu anlattıklarımızı izlemek isteği içindeyseniz Instagram’daki sabit storylerimize bekleriz, orada daha güncel Yunanistan gezilerimiz de mevcut.
*Yurt dışında internet kullanımı için bir e-sim uygulaması olan Airalo’yu önerebiliriz, böyle bir gelişme olduğundan beri neredeyse tüm gezilerimizde bu yöntemle internete erişim sağlıyoruz. Operatörlerin paket ücretlerinden çok daha makul bir fiyata denk geliyor ve ne kadar süre, ne kadar kullanıma ihtiyaç duyacağınıza göre istediğiniz paketi seçebiliyorsunuz. Uygulama ve fiyatlara göz atmak için şuraya tık tık.
Arabayla Yunanistan Gezisi Meselesi
En çok duymak istediğiniz cümle ile başlayalım da herkes bi’ oh çeksin: Arabayla Yunanistan’a gitmek hiç de zor değil. Kim bu kadar karmaşık bir şeymiş gibi anlatıp da piyasayı karıştırdı, herkesin içine korku saldı biz de bilmiyoruz, bulursak kendisini kürekle döveceğiz.
Öncelikle arabayla yurtdışına çıkmak için gereken belgeleri bi’ açıklayalım:
-Yeni çipli ehliyet ya da uluslararası ehliyet: Bu noktada iki seçeneğiniz olmasına rağmen mantıklı olan seçeneği en baştan söyleyerek sizi her zaman olduğu gibi en iyiye ve en doğruya yönlendirelim, yeni ehliyet almak. Neden? Çünkü zaten eninde sonunda alacaksınız ve uluslararası ehliyet almaktan daha ucuza gelen bir yöntem. Yeni ehliyet nasıl alınır diye yazı yazmamızı da beklemiyorsunuzdur herhalde, o konulara biz bakmıyoruz.
-Uluslararası Sigorta: Green Card olarak da bilinen bu belgeyi sağlayan bizim bildiğimiz tek bir kuruluş var, o da Turing. Gezinizin süresine göre minimum 15 gün olacak şekilde yaptırabiliyorsunuz ve ücretler de sigortayı yaptırdığınız süreye göre artıyor. 15 günlük olanın ücret 52,50 Euro. Bu arada eğer ofislerine gitmeye üşeniyorsanız bu işlemi İpsala’daki ofislerinde de yapabiliyorsunuz. Artık kaç kişi gidiyorsanız bölüşüp ödeyin, öyle tek kişiye kitlemek olmaz. Daha detaylı bilgi için şuraya bakabilirsiniz.
*Şirket arabası ile yurtdışına çıkış konusunda da sanki biz çok bilirmişiz gibi bol bol soru sormuşsunuz, o yüzden konuya pek hakim olmasak da araştırdık. Şayet şirket arabası ile gidecekseniz öncelikle yapmanız gereken bunu şirketinizden gizlemek sdfsd. O kısmı çözdüyseniz asıl üstesinden gelmeniz gereken en önemli konu aracın ruhsat sahibinden bir vekaletname kapmak. Aslına bakarsanız arkadaşınızın, babanızın ya da sizinle seyahate çıkmayacak herhangi birinin arabası ile yurtdışına çıkacaksanız o kişiden vekaletname almanız gerekiyor.
*Türkiye tarafındayken sınırdan geçeceğiniz noktada hemen solunuzda kalan binanın içinden harç pulu almanız gerekiyor, 2 dakikalık iş zaten, ücreti 15 TL.
*Güldük eğlendik kolay molay dedik ama şunu söylemeden geçmeyelim, yaz döneminde İpsala sınır kapısında hayvanullah gibi bir kalabalık olabiliyor. Bakın öyle bir kalabalıktan söz ediyoruz ki kelimeler kifayetsiz kaldı, hayvanullah diye bir abartılama sözcüğü uydurmak durumunda kaldık. Bu sebeple arabayla Yunanistan seyahatiniz yaz dönemine denk geldiyse, eğer imkanınız varsa en azından gidiş ve dönüşünüzü bayram seyrana ya da haftasonuna denk getirmemeye çalışın ki kalabalığı biraz olsun atlatın. Yok canııım, çalışıyoruz biz diyorsanız artık yanınıza yolluk mu alırsınız, arabaya televizyon mu kurarsınız, adsl mi çektirirsiniz orasını kendiniz düşünün, biz uyardık……….
*Alexandroupoli’ye yalnızca free shop’a çökmek için giden bir sürü kişi olduğunu bildiğimiz için o konuya da değinmeden geçmeyelim. İpsala’ya ulaştığınız zaman hem Türk tarafında, hem de Yunan tarafında free shop mevcut. Hangisi daha ucuz diye soracak olursanız en azından bizim gittiğimiz dönemde Yunan tarafının daha uygun olduğunu söyleyebiliriz, o yüzden biz de alışverişimizi oradan yaptık. Ancak ikisi arasında öyle dev farklar yok zaten.
*Arabayla Yunanistan gezisine çıkarken kapıda vize alma imkanımız var mı diye soran da çok olmuş, acı ama gerçek, maalesef öyle bir şey henüz mümkün değil.
Alexandroupoli’ye Nasıl Gidilir?
Sanki Interpol tarafından her kıtada aranan acımasız bir kriminalmişsiniz gibi tırsıp durduğunuz sınırdan geçme işini tamamladıktan sonrası da en az öncesi kadar kolay. Çünkü zaten sınırdan geçmeden bile Dedeağaç’a çok yakındınız, İstanbul’dan yola çıktığınızda sınıra ulaşmak yalnızca 3 saat sürüyor. Bu noktada ya yolumuzu bulamazsak endişesi yaşayacağınız bir durum bile yok, çünkü zaten tabelalar sizi yönlendiriyor. Özellikle telefonunuza çevrimdışı çalışan bir harita yüklediyseniz zaten işiniz daha da kolay, sınırdan geçtikten sonra 20 – 25 dakika gibi bir süre de Alexandroupoli’ye ulaşmış olacaksınız.
Alexandroupoli’de Nerede Kalınır? (Nerede Kalınmaz Mı Deseydik?)
Alexandroupoli’deki 2 günlük serüvenimiz için bir otel seçimi yapmışız ki, ne siz sorun, ne biz söyleyelim. BEEEĞNİM GÜZEEĞĞL HATAAĞLARIĞĞM VAAAR diye devam eden şarkıyı söyledik durduk, şarkının iddia ettiğinden tek farkımız hatamızın pek de güzel olmayışıydı sdfsf. Hayırdır kızlar diyeceksiniz, şöyle gelişti: Biz Dedeağaç’a gitmeden saatler önce kendi aramızda dedik ki, “ulan zaten 1 gece kalıyoruz, şöyle popüler, çok merkezi, uygun fiyatlı olanlardan bir tane seçelim gitsin, üstüne çok düşünmeyelim”. İnternetten baktık, Hotel Erika diye bir yer mevcut, herkes de orada kalmış, e bir sıkıntısı yoktur herhalde dedik. Sonuç? Turistik dönemi geçtiğimiz için kendilerini çok mu salmışlardı bilmiyoruz ama, otelimiz resmen bitikti arkadaşlar. Sanmayın ki öyle hostel kafası olacak, hani tipi güzel olmayan ama ortamı eğlenceli bir yer falan çıkacak, hiç öyle bir şey yok. Zaten dışarıdan bakınca adama “ya biz buranın Aksaray Motel’ini bulduk galiba” dedirten bir havası var, içinin de ondan farkı yoktu. Özetle nerede kalMAyacağınızı bi netleştirmiş olduk, hayatta her şey bir deneyim…
Neyse ki Dedeağaç’ta bundan çok daha düzgün birçok otel seçeneği mevcut, direkt şu bölgede kalan ve bütçenize uyan otellerden birine bakabilirsiniz. Biraz daha deniz odaklı bir tatil peşindeyseniz Makri tarafındaki otellere de bakmayı değerlendirebilirsiniz, zaten orası da özellikle arabayla olduğunuzu varsayarsak Dedeağaç’ın merkezine çok yakın.
Alexandroupoli’de Ne Yapılır Ne Edilir?
Dedeağaç’ı (bu isim karmaşasıyla biz de başa çıkamaz olduk ya) ne kadar seveceğiniz aslında oraya ne zaman gittiğiniz ile doğrudan ilişkili. Şayet arabayla Yunanistan gezinizi bir yaz ayına, ya da en azından denize girilebilir bir döneme denk getirdiyseniz burada genel olarak bulunulabilecek pek de fazla aktivite olmadığı pek de dikkatinizi çekmeyecektir. Neticede mis gibi deniz var, zaten günün büyük bir kısmı orada geçecek. Ancak hadi bi’ Dedeağaç’ı gezelim diye yola çıktıysanız, hava koşulları denize girmeye elverişli değilse, özetle şehir keşfi niyetiyle gittiyseniz işler biraz daha beklentinizin altında gelişebilir. Örneğin biz Alexandroupoli’ye Eylül ayında gittik ve ortamda görmezden gelinemeyecek bir ALTINOLUK havası hakimdi. Arabadaki 3 kişi de şehirdeki ilk 4-5 dakika boyunca reaksiyonlarını gizlemeye çalışsa da sonradan bir “abi burası Akçay galiba ya” diyaloğu dalgası başladı ve tüm gezi boyunca devam etti. Bunu kötü bir şey diye söylemiyoruz, yalnızca nasıl bir yere gittiğinizi gözünüzde canlandırmak istedik. Şimdi Alexandroupoli’de ne yapılır ne edilir hep beraber bi’ bakalım.
*Makri’ye gidilir, denize girilir, denize girilir ve denize girilir.
Oralara kadar gitmenizin temel sebeplerinden birinin denize girmek olduğunu tahmin edebiliyoruz, peki Alexandroupoli’de nerede denize girilir? Hiç lafı dolandırmadan söyleyelim, direkt Makri’ye yol alın. Makri, Alexandroupoli’nin çok yakınında bir köy. Denize girmek ve yemek yemek için Makri’nin en popüler noktası ise Ocean 6 Beach ve üstünde kalan Aya Yorgi. (Ai Giorgis diye geçiyor, kafanız karışmasın) https://www.aigiorgis.com/ İkisi farklı isimlere sahip aynı tesis mi oluyor bilemiyoruz ama Aya Yorgi, doyasıya Yunan mutfağına gömülebileceğiniz şık bir restoran ve turistler arasında bayağı popüler. O yüzden yaz döneminde ziyaret edecekseniz rezervasyon yapmakta fayda var. Daha farklı bir yer keşfetmek isterseniz yine civardaki Ammo Ammo’ya da uğrayabilirsiniz, o da benzer konsept ve güzel bir seçenek.
*Turistik aktivitede bulunmadan içi rahat etmeyenler için o da bulunur.
Tamam, yalan yok, öyle turistik aktivite bolluğu içinde olduğunuz bir yerde değilsiniz. Bu sebepten yalnızca Alexandroupoli’ye gidecekseniz ve şayet denize girilen dönemde gitmiyorsanız gezinizi 2 günün üzerinde planlamanızın pek de gereği yok. Ancak bu demek değil ki öyle hiçbir turistik aktivite yok. Şöyle 12 dakika boyunca falan bayağı turistik anlar yaşayabilirsiniz sdfsd. Örneğin deniz kenarında kalan ve Alexandroupoli’nin simgesi olan deniz fenerini görerek başlayabilirsiniz. Burada yaklaşık 3,5 dakikanızı falan geçirebilirsiniz, dile kolay……Sonrasında ise yetmezse Historical Museum ve Etnoloji Müzesi’ne de uğrayabilirsiniz, açıkçası biz uğramadık, dolayısıyla içeriği konusunda pek bir yorum yapamıyoruz. Demokratias Caddesi’nde de şöyle bir turladınız mı aslında turistik aktiviteleriniz büyük ölçüde sona ermiş oluyor.
*Yunan mutfağı ile son derece haşır neşir olunur, yıllık uzo ihtiyacı giderilir.
Baklava bizim, meze sizin, döner kimin, souvlaki dayımın muhabbetlerini es geçerek Yunan mutfağının tadını çıkarmak isteyen canımız okuyucularımız, bu kısım size. Alexandroupoli genelinde tabii ki lokal yemekler deneyebileceğiniz pek çok nokta var. Yaz aylarında buralar genellikle Türkiye terk bir hal alıp olabilecek her mekana adeta akın ediyor olsak da yine de tadını çıkarabileceğiniz yerler var. Doğruyu söyleyelim, aralarında en popülerlerinden biri olan Nisiotiko Restoran’ı denemiş bulunduk ve açıkçası pek de tutmadık. Kesinlikle öyle çok kötü falan değildi ama, pek bir olayı yoktu. İnceden bir “turist bulduk, geçirelim” havası vardı, o yüzden biraz da bozulduk açıkçası, o sebeple pek önermeyeceğiz. Onun yerine belki bir diğer popüler restoran olan Gialos denenebilir, biz denemediğimiz için sallama bilgi vermeyelim, aranızda çok fazla öneren oldu diye yazıyoruz. Öğle yemeğinde ise herkesin hastası oldu bir köfteci olan Kanavidis’te hunharca yiyebilirsiniz. Evet, Türkiye’de gibi hissediyorsunuz, biliyoruz, gayet normal.
*Tropitakia yenir, itinayla “aa bu bizim Laz böreği” geyiği çevrilir.
Aranızda daha önce Yunanistan’a gidenler olduysa elbet karşılaşmışsınızdır, canımız komşularımızın Bougatsa adı verilen über lezzetli bir börek çeşitleri var. Alexandroupoli ve civar bölgelerinde Bougatsa’nın bir benzeri olan Tropitakia adlı börek de bayağı popüler ve hakikaten çok lezziz, üstelik bizce kahvaltıda yanında çay ile pek iyi gidiyor. Hazır buralara kadar gelmişken bizce kesin deneyin. Biz Demokratias Caddesi üzerinde denk geldiğimiz Delicious adlı bir mekanda denemiş bulunduk ve gayet de başarılıydı. Bunu Instagram’da paylaştığımızda 450 tane falan “aaa laz böreği buuuuaaaaa” mesajı geldiği için sonlara doğru travma yaşamıştık, belki oradan hatırlarsınız.
*Beklenmedik bir kafe bulup sakinliğin tadı çıkarılır.
Dedeağaç genelinde göreceğiniz mekanlar, ki çoğu buranın en işlek caddesi olan Dimokratias üzerinde/civarında, genellikle pek de karakteristik özelliği olmayan, her yerde karşılaşabileceğiniz türden mekanlar. Ancak o caddeden çok değil, yalnızca birazcık uzaklaşırsanız ara sokaklardan birinde Kafka Cafe & Bookstore’u göreceksiniz ki, bizce burası Alexandroupoli genelinde karşılaşabileceğiniz en güzel kafe olmaya aday. Arka da tatlı mı tatlı bir avlusu, otururken karıştırabileceğiniz Türkçe & İngilizce kitapları ve pek sempatik bir sahibi var. Bizce kahvaltı sonrası gelişen miskinlik yaparak poponuzu (göt demiyoruz ya nasıl kibarız) devirip yayılma isteğinizi burada giderin, acayip keyifli oluyor. (Eboriou 41)
*Jumbo Mega Market’e kabus gibi çökülür!
Eyyyy alışveriş manyakları, eyyyy 1 milyoncu gibi yerlere karşı koyamayanlar, Jumbo MEGA Market sizin için yapılmamış da kimin için yapılmış? Marketlerin efendisi, Mega unvanını yok yere almamış olan bu markete gitmek için özel olarak Türkiye’den turlar düzenlendiğini biliyor muydunuz? Biz de bilmiyorduk, hakikaten böyle bir şey varmış. Ne satıyor bu Jumbo Mega Market diye soracak olursanız mutfak ürünlerinden tutun kırtasiyeye, mobilyadan tutun kıyafete kadar aklınıza gelebilecek her şey var. Ürünler müthiş kaliteli ve şahane mi? Kesinlikle hayır. O kadar ucuza alışveriş yapmaya heves ettiyseniz lüks düşkünlüğünüzden DE VAZGEÇİN Bİ ZAHMET. Şaka bir yana, tam taşınma evresinde denk geldiğimiz Jumbo Mega Market bizim bayağı işimize yaradı. Bizce öyle abartıldığı kadar şahane değil, ancak evin ıvır zıvır çeşitli ihtiyaçlarını buradan gidermek kolaylık oldu. Oralara kadar gitmişken uğranır.