Salon İKSV Kasım & Aralık Konserlerinden Seçmece

Biz Salon İKSV’de gerçekleşebilecek konserlerin hedef kitlesi olan grubu üçe ayırıyoruz: Söz konusu grupları hakikaten bilenler ve sevenler, söz konusu grupları biliyormuş gibi yapıp aslında Salon müdavimi olmayı sevenler ve sanatçıların bazılarını tanıyıp bazılarını tanımayan ancak İKSV sayesinde bu kişilerle tanıştıklarına memnun olanlar. Uzun cümle di mi? Bi’ kez daha okuyun, anlaşılır hale gelecek. Biz net bir şekilde 3. grubun içindeyiz. Çoğu kişinin ikinci gruptan olduğundan şüpheleniyor ve ilk grubun üyelerini de tebrik ediyoruz. Abi siz bunca grubu nereden biliyorsunuz? İsveç’in adını bile söyleyemediğiniz bir kasabasından çıkmış bir grubu nasıl keşfettiniz de konserin Facebook Event’i açıldığı gibi sorgusuz sualsiz “attending” i basıp geçiyorsunuz. Tamam biz de bazen internetin derinliklerinde yalnızca 3 kişinin bildiği çok özel gruplar falan keşfediyoruz ama onlar da genelde Türkiye’ye gelmiyor. Valla helal olsun. Biz söz konusu Salon İKSV Konserleri olunca genelde şöyle yapıyoruz: Sevdiğimiz gruplara zaten heves edip bir bilet kapıyor, diğer arkadaşları “oh yeni grup, yeni sanatçı, yeni müzik” hevesiyle keşfe çıkıyor, onların içinden aklımıza yatanların konserlerine ayrıca bilet kapıyoruz. OitheBlog’la itiraf saati sona erdi. Maalesef yeterince hipster ve az bilinen gruplara hakim değiliz…………. Şimdi gelsin öneriler!

Aşağıda söz edeceğimiz grupların sevdiğimiz bir takım şarkılarından oluşturduğumuz playlist’i şöyle bırakalım, fonda iyi gider.

The Veils

The Veils, 19 Kasım

The Veils’ı bilirsiniz. Grubu adından tanımadıysanız dünyalar güzeli ve pek popüler hale gelmiş şarkıları Lavinia’yı bilirsiniz. (Feridun Düzağaç esprisi yapan ilk kişiye içi dolu çöp torbası hediye ediyoruz) Onu da bilmiyorsanız Google’a girip grubun solisti Finn Andrews’e bir bakın, zaten geri kalan kısmı kendiliğinden gelişecektir. Buradan sayın Andrews’un annesini ve babasını tebrik ediyoruz, çok güzel bir insanoğlu yaratmışsınız sevgili Andrews ailesi. Tüm bunları bir kenara koyacak olursak, şahane bir konser olacağına şimdiden emin olduğumuz The Veils bir kez daha İstanbul’a geliyor, bize de 2 bilet bırakacak şekilde konsere akın etmenizi şiddetle öneririz. Hastasıyız.

Local Natives

Local Natives, 24 Kasım

Konuya Ekşi’de gördüğümüz ve çok doğru olduğuna karar verdiğimiz bir cümle ile giriş yapmak istiyoruz: “Birçok kişiye, birçok farklı grubu hatırlatması muhtemel grup”. Evet Local Natives size Band of Horses’tan tutun Grizzly Bear’a kadar birçok grubu hatırlatabilir, ancak hatırlattığı gruplar bile bu kadar güzel ise zaten bu grubun kendisi başarısız olabilir mi arkadaşlar? Bizim için Local Natives konseri, çok sevdiğimiz, çok dinlediğimiz, gün içinde aniden duymaya “ihtiyaç duyduğumuz” bir grubun Türkiye’ye ayak basması, yani mutluluk demek. Kendileriyle tanışmıyorsanız acil tanışın, tanışıyorsanız zaten heyecanımızı paylaşıyorsunuzdur. Yeehaaa!

Oh Land

Oh Land, 29-30 Kasım

Biz diyoruz ki, ya hep beraber toplanalım biz bir ev alalım, ya Nanna Øland Fabricius biraz para çıksın, ona burada şöyle Cihangir Çukurcuma taraflarında bir yer bulalım. Zaten senede 3429 kez konsere geliyor, en azından gitmesi gelmesi kolay olur. En son hamileydi de galiba, çoluk çocuk toplanıp gelmesin kızcağız her seferinde. (üzgünüz kızlar kilo almadı, hamile, tabii ki biz de kilo almasını ummuştuk…) Muhteşem şakalarımızı bir kenara koyacak olursak Oh Land yine geliyor, yine hep beraber sanki şahane sesimiz varmış gibi Wolf and I söyleyeceğiz, yine kendimizi güzelliğine bakmaktan alıkoyamayacağız, yine güzel bir akşam olacak. Daha önce kendisini ve melek sesin dinlemediyseniz bir fırsat daha çıktı, affetmeyin.

The Comet Is Coming

The Comet Is Coming, 17 Aralık

İşte size girizgahı yaparken bahsettiğimiz olayın göbeğindeyiz, tanımadığımız bir grup söz konusu, ancak tanışmak için heyecanlıyız çünkü bizce acayip bir merak uyandırdılar. Bu arkadaşlar kendilerini “apokaliptik uzay funk grubu” olarak tanımlıyor. Ne diyorsun sen birader demeden önce yaptığımız playlist’teki birkaç şarkılarını dinlemenizi öneriyoruz çünkü garip bir şekilde haklı olabilirler. Keşke elimizde olsaydı da bu şarkıları ortaya çıkarma süreçlerine şahit olabilseydik. Nedense Friends’in Ross’un klavye çalmaya karar verdiği bölümünü hatırlatacağına dair bir düşüncemiz var ama, bilemiyoruz…Kendilerini keşfetme sürecinde edindiğimiz izlenim: 17 Aralık’ta bizi eğlenceli ve tuhaf bir gece bekliyor, denemeye değer.

*Şubat ayı için bonus konser: (yazmadan duramazdık)

The Dears

The Dears, 11 Şubat

The Dears için net bir açıklama yapalım: Morissey’i sevenler bunu da sevdi! Siz daha önce Star Wars karakteri isimli Murray Lightburn’un sesini duydunuz mu? Adam her şarkı söylediğinde melekler konuşuyormuş gibi hissediyorsunuz. Bu insanlar çok güzel müzik yapıyorlar arkadaşlar. Hani kalbinizin parçalandığı ya da içinizi sebebini tam bilmediğiniz bir heyecanın kapladığı günler vardır ya, bunların hepsinde hayatınızın soundtrack’i olarak arka planda The Dears’ın bir şarkısını duymak istiyorsunuz. Sırf dinlemek için değil, var oldukları için teşekkür etme amacıyla bile gidilir, her yerinizden öpüyoruz.

2 Comments

  • Ğızlar artık manita bulmanızın vakti geldi bence 😛 (Daş gibi manitalarınız varsa bana laf sokmayın lütfen) Çünkü ben Finn Andrews’i hiç beğenmedim ya. Çene kısmında bir gariplik var. Ayrıca gay bence o adam ya. (Gay olmasa bizle evlenecekti halbuki)

    Oh Land’e gidilir, ayrıca Jay Jay Johanson geliyor, ağlayarak dans etmek isterseniz.

    Söyleyeceklerim bu kadar 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir