Brüksel Gezi Rehberi: Sevmeyenleri Utandırma Çabaları

Başlığa bakınca Brüksel’i sevmeyenlere atıp tutacağız, vay efendim nasıl sevmezsiniz, siz sadrazamın malum uzvu musunuz diyecek gibi duruyor olabiliriz, haklısınız, gerçekten de öyle görünüyor. Fakat aslına bakarsanız o Brüksel’i gezip “abi ben sevmiyorum orayı ya hmmff bürokrasi kokuyorrr” diye dönen o tipler var ya; işte o biz o tiplerin ta kendisiyiz. Yıl muhtemelen 2013-14 falan, 20 yaşlarımızın başlarında, daha TL’yi Euro’ya çevirince instant kalp krizi geçirmediğimiz yıllardayız. Hadi bu sefer de gidip Brüksel’i görelim dedik, 3 gün dolaştık, aynı turistik bölgelerde yuvarlaklar çizdik, 2 waffle attık, sonra döndük “biz Brüksel’i pek sevmedik” diye Brüksel Gezi Rehberi yayınladık, bir de söz konusu rehber burada 7-8 sene kadar tuttuk…..HEYHAT. 

Neticede şimdi 2022’ye doğru yaklaşmış 2021 yılından seslenirken şunu söyleyebiliriz ki, Brüksel hatırladığımız kadar insanı basan bir şehir değilmiş? Muhtemelen sadece biz oldukça amatör gezginlermişiz. Bu arada bu sefer de yola çıkmadan önce yine Instagram’dan “off çok sıkıcı hiç sevmiyorum Brüksel’i mesajları” yağdı, yani aslına bakarsanız Brüksel’in genel olarak böyle bir   repütasyonu var. Ancak şu anda gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz ki Brüksel gerçekten de güzel bir şehir? Güzel derken gerçekten de kelimenin tam anlamıyla “güzel” olduğunu vurgulamak isteriz, çünkü görsel olarak hakikaten de bayağı çekici. Ayrıca iyi müzeler, güzel yemekler, şeker kokulu sokaklar ve şehrin beklenmedik bir sürü noktasından karşınıza çıkabilecek çeşitli sokak sanatı eserleri vadediyor. (vaat etmek diye yazmak geliyor içimden ama TDK öyle demiyor…..) 

Başlamadan gelen not: Bizi Instagram’dan takip ederek bu anlattığımız yerleri sabitlenmiş hikayeler bölümünden görüntülü olarak gezebilirsiniz. Aslında takip etmeden de bunu yapabilirsiniz ama neden etmeyesiniz ki?

Airbnb evimizin manzarası <3

Brüksel Gezi Rehberi: Brüksel’de Nerede Kalınır?

Bir nokta atışı yaparak direkt link verelim; eğer şehrin göbeğinde, güzel manzaralı, turistik bir noktada kalmak isterseniz sizler için Brüksel’de kaldığımız Airbnb evini buraya bırakıyoruz. Gerçekten son derece turistik bir noktada olduğunu tekrar etmek isteriz, gürültüsü falan da bol, ancak zaten turist olduğumuza göre burada kalmakla ilgili pek de bir derdimiz olmamalı herhalde? Tek eklememiz gereken not şu olabilir, eğer büyük bavul ile seyahat ediyorsanız bizce kesinlikle bu evi tercih etmeyin, çünkü eski tip bir ev olduğu ve merdivenleri feci şekilde belalı olduğu için bavulu yukarı taşımaya çalışırken sinir krizini eşiğine gelebilirsiniz. Yine de “ayy ne güzel evler keşke bunlardan birinde yaşasam” hayalleri kurarken bu gerçekle karşılaşmak fena olmadı, en azından artık böyle bir hayalimiz olmadığını söyleyebiliriz.

Eğer bizim kaldığımız yerde yer bulamaz ya da başka seçenekleri de incelemek isterseniz tam olarak kaldığımız bölgedeki otellere bakınmak için direkt şuraya göz atabilirsiniz.

Brüksel Gezi Rehberi: Brüksel’de Gezilecek Yerler

Grand Place 

Grand Place

Eveeet, başladık en turistik noktadan. Konuya böyle girelim, yavaş yavaş biraz daha alternatif noktalara geçiş yaparız. Burası Brüksel’in şehir simgesi diyebileceğimiz, en ünlü ve görsel olarak da en güzel meydanı. Dünyanın en güzel meydanı diyenler bile oluyor da, İtalya’daki meydanları görmediler galiba neyse…….Tabii şaka bir yana gerçekten de nefis bir mimariye, her binayı tek tek dakikalarca inceleyebileceğiniz bir görüntüye sahip ve Brüksel’de gezilecek yerler listesinin olmazsa olmaz noktası tam olarak burası.

-9 numaradaki La Maison du Cygne’ye yaklaşacak olursanız Karl Marx’a ilişkin bir tabela göreceksiniz. Kendisi Brüksel’de yaşadığı yıllarda 1847’yi 48’e bağlayan geceyi burada kutlamış.  EE NAPİYİM demiş olabilirsiniz, biz de der gibi oldu, çünkü daha ilginç bir detay beklemiştik doğrusu. Belki bir sonraki cümle sizi daha çok heyecanlandırır; pek çok kaynakta Marx’ın Komünist Manifesto’nun temellerini burada attığı ve burada çeşitli toplantılar gerçekleştirdiği söyleniyor, bu kısmı rivayet midir bilemeyiz, ama neden olmasın?

-Meydanda göreceğinizi uzuuun bir kulesi olan o heybetli yapı belediye binası. Eğer dikkatli bakacak olursanız kulenin tam olarak ortalanmış olmadığını fark edeceksiniz. Biz ettik? E biz ediyorsak mimarı da etmiştir. Evet doğru, etmiş. Ve bu hatayı fark edince ne yapmış biliyor musunuz? Kulenin tepesine çıkıp kendini aşağı atmış?? Doğruluğu belli olmayan bir şehir efsanesi daha dinlediniz, biz Brüksel halkının yalancısıyız, hoşçakalın.

-Hemen yakınınızda Galeries Royales Saint Hubert var, burası da oldukça turistik bir nokta, civarınızdayken gezebilirsiniz. Burası tarihteki ilk alışveriş merkezlerinden biri desek çok da saçma olmaz galiba, tabii bugünkülere kıyasla mimari açıdan çok daha albenili olan bir versiyonu. 1847’de açıldığını söylersek konu sizin açınızdan da biraz daha netleşir galiba. İçindeki dükkanlar son derece turistik, fiyatlar da buna yaraşır şekilde, ancak şöyle bir turlarsanız hoşunuza gidecektir. Burayı dolaştıktan sonra St. Michael and St Gudula Cathedral’ı görmeye de uğrayabilirsiniz.

-Genel olarak Grand Place civarındaki ara sokaklara dalıp şehrin bu en turistik bölümünü yürüyerek kolaylıkla keşfedebilirsiniz. 

Manneken Pis 

Aynı bölgeden devam, Grand Place’tan kolaylıkla yürüyebileceğiniz Manneken Pis gerçekten de insanlık tarihinin en manasız şehir simgelerinden birisi. Brüksel ile arayı düzelttik diye 60 cm boyunca bir işeyen çocuk heykeline hayranlık besleyemeyeceğiz, kimseler kusura bakmasın…….Ama gidip baktık mı? Baktık. Üstelik zaten daha önce görmüş olmamıza rağmen ikince kez baktık mı? Evet baktık. Brüksel ve hatta Belçika sınırları içinde bu heykelin bu kadar ünlü olmasını anlamlandırabilen bir kişiye bile denk gelmemiş olmakla birlikte sizlerin de görmek istemesini anlayabiliyoruz, buyrun, görün. Sövülecek bir şey varsa önce görün, öyle söversiniz.

Bu arada heykelin başına gelmeyen de kalmamış, defalarca kez çalınmış, parçalara ayrılmış, çalıp sonra vazgeçip yerine geri koyan bile olmuş. Neticede şu an orada işeyerek sizi bekliyor. Hatta özel günlerde çeşitli kıyafetler bile giydiriliyor, biz şans eseri bir tanesine denk geldik. Öyle ki 900’ün üstüne kıyafeti varmış, bunu biraz şirin bulduğumuz itiraf etmek zorundayız.

-Esrarengiz bir şekilde işeyen varlıkların heykel formundaki görüntülerine özel bir merakınız varsa (umarım yoktur) Jeanneke Pis (işeyen bir kız) ve Zinneke Pis (bu da köpek) de şehrin derinliklerinde sizi bekliyor, onları da ziyaret edebilirsiniz.

Royal Museums of Fine Arts

Başlıkta gördüğünüz çoğul ekinden de anlaşılacağı üzere, Royal Museums of Fine Arts birkaç müzeyi kapsayan bir müzeler topluluğu. şuradan sitelerine göz atıp hangi müzelerin ilginizi çektiğine göz atarak ona göre seçim yapabilirsiniz. Biz koleksiyonları inceledikten sonra Oldmasters Museum ve Rene Magritte’i daha yakından tanımak istediğimiz için Rene Magritte Museum’ı gezdik. Zaten bu ikisi iç içe sayılabilecek şekilde konumlandıkları için ikisini aynı güne koymak gayet mantıklı bir tercih oldu, siz de aynı şekilde planlayabilirsiniz.

*Müzelerden konuyu açmışken dönemsel olarak çeşitli etkinlik ve sergilere ev sahipliği yapan Bozar’ı ve MIMA’yı da es geçmeyelim, şayet vaktiniz varsa bu ikisine de göz atmak isteyebilirsiniz. Biz oradayken Bozar’da David Hockney sergisine denk geldik mesela, gitmeden önce sitelerinden kontrol edersiniz.

Comics Art Museum

Bu müzeyi ziyaret etmeye zamanımız yetmese de ilginizi çekme ihtimali olduğunu düşünerek es geçmek istemedik. Brüksel çizgi roman severler için cennet gibi bir yer (Tintin’in yaratıcısı ünlü çizer Hergé Belçikalı mesela), zaten burası da şehrin en ünlü müzelerinden biri. Art Nouveau hareketinin kurucularından biri olarak kabul edilen ve şehir için önemi büyük bir mimar olan Victor Horta tarafından tasarlanmış bir binada yer alan müze, şayet konuya ilginiz var ise hoşunuza gidebilir, yine de detayını araştırıp önceden ne gibi bir içerik sunduğunu incelemeden lönk diye gitmeyin tabii. 

-Hazır konu çizgi romanlardan açılmışken, bu çizgi romanlardan yola çıkarak yapılmış onlarca muralı görebileceğiniz bir yürüyüş rotası olan Comic Book Route’tan da söz etmeden geçmeyelim. Muhtemelen şehirde dolaşırken illa ki birkaç tanesine denk geleceksiniz ama tahmin ettiğinizden çok daha fazla sayıda mural çalışması var. Hatta Brüksel deyince gözümüzde canlanan görüntüde bu muralların olduğunu söylesek yeridir, şehirle o denli özdeşleşmiş çalışmalar. Tam şurada şehirde hangi noktada hangi muralı görebileceğinizi haritada işaretlemişler, oradan istediklerinizi tespit edip rotanıza ekleyebilirsiniz. (Üzerlerine tıklayınca hangisi olduğunu görebiliyorsunuz)

Ixelles Bölgesi

Ixelles daha önceki gidişimizde keşfetmeyi akıl edemediğimiz, turistik noktaların biraz daha dışında kalan, daha lokal bir bölge. Kişisel tarihimizde Brüksel’i daha iyi tanıyıp daha çok sevmemizi sağlayan bölgelerden biri olarak yeri ayrı olacak, çünkü turistik noktalarda yuvarlaklar çizip durunca herhangi bir şehir ile o kadar da bağ kurulamıyor sanki? Floransa’daysanız falan kurarsınız tabii bu arada, gerçekçi olalım sdfs.

-Bölgeyi tanımak için Place Saint Boniface civarından başlangıç yapabilirsiniz. Bu civarda güzel kafeler ve dükkanlar var, bazılarından aşağıda bahsedeceğiz, onlara gidecek olursanız zaten aslında buraya yolunuzu düşürmüş olacaksınız.

-Eğer ilginizi çekerse Audrey Hepburn’un Evi Rue Keyenveld 48 numarada. Zaten civarı da güzel olduğu için şöyle bir önünden geçip göz atabilirsiniz, girip gezmelik bir durum söz konusu değil.

La Cambre Abbey lokallerin vakit geçirmeyi sevdiği, kahvelerini kapıp yürüyüşe gittikleri, koşuya çıktıkları, güzel havaları değerlendirdikleri hoş ve tarihi bir alan. Biraz yerlisi gibi takılmak isterseniz  kahvenizi kapıp kendinizi buraya atabilirsiniz. Çok çılgın bir şey beklemeyin, ama hoş bir yer, yakınlardaysanız uğranır.

The Marolles Bölgesi

Şehrin eski bölgelerinden biri olan Marolles, özellikle antika dükkanları, vintage shop gibi dükkanlarla sık sık karşılaşabileceğiniz, hem görsel olarak hem atmosfer olarak hoş bir başka bölge. Tam bu bölgede yer alan nokta atışı bir aktivite için Salı Perşembe, Cumartesi ve Pazar günleri öğlen 2’te kadar Jeu de Balle Square’de kurulan bit pazarına uğrayabilirsiniz. (Günlerde değişiklik var mı diye kontrol etmekte fayda var) Sonrasında bu civarda sokaklarda turlarsanız o kadar da büyük olmayan bu bölgesi büyük ölçüde gezmiş oluyorsunuz zaten. 

Palace of Justice 

Evet, var mısınız bizimle birlikte hukukun üstünlüğüne inanmaya……Bu binayı gördükten sonra olacağı bu çünkü. Zaten varlığından hiç haberdar olmasanız bile Brüksel’e gittiğiniz takdirde yüksek ihtimalle bazı sokak aralarından görüp “bu bina da neymiş kardeşim böyle” diye düşünecektiniz, çünkü gerçekten mimari olarak inanılmaz güzellikte ve son derece ihtişamlı, görkemli, HEYBETLİİİ bir yapı, dikkatinizi çekmemesi imkansız. Sanıyoruz ki içeriyi gezmek için tura katılmak durumundasınız, ancak bunu tercih etmezseniz bile sadece dışarıdan görseniz de oldukça etkileyici. 

*Buraya gitmişken civarında da dolanmayı ihmal etmeyin, güzel bir bölgedesiniz.. Hatta buradan direkt Royal Museums of Fine Arts tarafına doğru ilerleyebilirsiniz, oraya doğru yürürken yol üzerinde Eglise Notre Dame de Sablon ve hemen yolun karşısında kalan Square du Petit Sablon’u da görebilirsiniz. Zaten bu rotayı izlediğiniz zaman şehrin bir tık daha lüks bölgesi sayılabilecek Sablon’u da şöyle bi’ dolanmış oluyorsunuz.

Brüksel Gezi Rehberi: Kısa Kısa

  • Evet size metro istasyonu gezdireceğiz ne olmuş……Pennehuis Station’ı gidip göremedik, ancak fotoğraflarından öyle hoş görünüyordu ki madem biz göremedik bari biriniz gidip görsün diye yazmadan geçmek istemedik. Açın bakın ne demek istediğimizi anlayacaksınız.
  • Brüksel’de birçok şehir parkı var, hepsi de birbirinden güzel ve kıskanmalık (kıskanan ve ağlayan emoji) Bu parklar içinden Parc de Bruxelles şehirde dolanırken denk gelme ihtimalinizin en yüksek olduğu park, çünkü merkezi bir noktada. Cinquantenaire Park da bir başka turistik nokta olduğu için buraya yolunuz düşürme ihtimaliniz de muhtemel. Ancak özellikle havanın güzel olduğu bir döneme denk geliyorsanız sizi biraz da şehrin dışında kalan ancak lokallerin favorisi olan The Bois de La Cambre’ye gitmeye zorlayacağız. 
  • 4 kişilik grubumuzdan 1 kişinin bile umrunda olmadığını fark etmemiz sebebiyle yolumuzu düşürmeme kararı aldığımız Atomium bir fuar için yapılıp neticede şehrin simgelerinden birine dönüşmüş bir yapı. Oldukça turistik bir nokta olduğu için Brüksel Gezi Rehberi yazıp ondan söz etmeden geçmek istemedik. İlginizi çekiyorsa konuya ilişkin daha detaylı bir araştırmaya girebilirsiniz.
  • Art Nouveau akımının en önemli isimlerinden hatta direkt kurucularından biri olarak kabul edilen Victor Horta Brüksel için büyük önem taşıyor. Barcelona için Gaudi ne ise Brüksel için de Horta o diyerek konuyu özetleyebiliriz. Eğer mimariye ilginiz varsa hem Horta Museum’ı hem de şehrin çeşitli noktalarındaki Horta tarafından tasarlanmış binaları ziyaret edebilirsiniz.

Brüksel Gezi Rehberi: Brüksel’de Yeme İçme Meselesi

Brüksel bizi yeme içme konusunda çok memnun etti. Zaten Brüksel’de mutlaka yiyin/için listesine bi bakar mısınız; Midye, waffle, patates kızartması, çikolata, bira……Nedir bu kardeşim cennette servis edilen menü falan mı? Bunların iyisini tüketip memnun olmayanlar için de bir doktor linki bırakabiliriz isterseniz. 

Brüksel’de yalnızca 2 gün gibi bir süremiz olduğu için yeme içme konusunda denemek istediğimiz her yer deneyemediğimizi söyleyebiliriz. Ama zaten mantık çerçevesini dışında kalan uzunlukta bir listemiz olduğunu düşünecek olursak bu denediklerimiz normal seviyede yemek tüketimi olan bir insanı birkaç gün idare edebilir diye tahmin ediyoruz? Buyrun hemen konuya geçelim.

Güne güzel bir kahvaltı ile başlamak için: Creme, Chyl, Peck 47

Kaliteli kahve için: Mok Coffee, Fika, OR Coffee, Cafe Capitale, My Little Cup 

İnanılmaz iyi çikolatalar için: Pierre Marcolini ya da Neuhaus. (Marcolini’ye giderseniz “Kumo” da deneyin lütfen)

Waffle için: Maison Dandoy ya da Waffle Factory 

Midye için: Chez Leon (çok turistik vurgusu yapmak zorundayız, o denli turistik, ama çok güzel) ya da Le Zinneke

Patates kızartması için: Maison Antoine ve Frit Flagey (genel olarak patates kızartmaları asla kötü değil ama neden bu kadar ekstra sevildiğini de anlamadık doğrusu)

Lokal olmayan alternatif lezzetler için: Knees to Chin, Wolf Food Market, Rambo Burger

Bira için: Brewdog Brussels, Brussels Beer Project

Brüksel Gezi Rehberi: Birtakım İpuçları

*Yakınlarınızda Brugge, Antwerp, Gent gibi şehirler var. Hatta gaza gelip 2-3 saat arası yol gitmeyi göze alırsanız Rotterdam, Amsterdam, Köln gibi şehirler de civarınızda. Özetle oldukça iyi bir noktadasınız, etraftaki yerleri gezecek süreniz varsa en azından 1-2 tanesine günübirlik geziyi düşünebilir, hatta belki eve dönüş biletinizi başka şehirden alarak çoklu destinasyon içerek bir gezi planlayabilirsiniz. Bizim en sevdiğimiz şey, nolur öyle yapın………..

*Eğer birkaç müzeye gitme niyetiniz varsa ve toplu taşımayı sık kullanacaksanız Brussels Card’ın işinize yarayıp yaramadığına bir göz atabilirsiniz. Biz 2 günde o kadar büyük bir müze maratonu yapamayacağımız ve toplu taşımayı da az kullandığımız için almayı tercih etmedik. https://shop.brusselscard.be/en 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir