Buralara ulaşmadan önce internette şöyle bir dolandıysanız fark etmişsinizdir, İzlanda gezi planı yapmak hiç de kolay değil. Türkçe kaynak az, İngilizce kaynak bol, ama laf kalabalığı çok ve işin en karmaşık tarafı diğer ülkelere kıyasla çok daha farklı bir gezi planı olduğu için neyin nerede olduğunu keşfetmek oldukça zorlu bir süreç. “X Müzesine gideceğim, adresi de şuymuş” kolaylığında olmadığı ve daha çok doğa odaklı bir gezi olacağı için neyi nasıl planlayacağınızı kafanızda çok iyi oturtmanız gerekiyor. Üstelik tek şehre odaklı bir gezi olmadığı ve birçok konuda farklı düzene sahip olan bir ülke olduğu için de bayağı geniş çaplı düşünmeyi gerektiriyor.
Biz İzlanda seyahatimizi planlarken birçok yere kıyasla çok daha fazla zorlandık, hal böyle olunca İzlanda’dan döndüğümüz gibi “ah bu rehberi biz bulsaydık amma işimize yarardı!” dedirtecek uzun bir İzlanda Dosyası hazırlamaya karar verdik. İlk bölüm İzlanda’ya gidecek bir turistin bilmesi gereken her türlü detayı kapsayan İzlanda notlarından oluşuyor, buyursunlar efenim!
***Başlamadan gelen not: Genel İzlanda gezi rehberi yanında Reykjavik gezi rehberimiz için şuraya, Golden Circle Turu detayları için buraya ve Güney İzlanda Gezi notlarımız için de şuraya bakabilirsiniz. İzlanda’nın genel sistemi hakkında bilgi edinmek ve kıskançlıktan ölmek isterseniz şöyle bir şey de yazdık. Evet biraz fazla şey yazdığımız doğrudur.
Nasıl gidilir konusuna ilk girişi vize meselesini açarak yapmakta fayda var. Öyle bilmediğimiz diyarlar, tanımadığımız bir kültür diye alengirli bir vizesi olduğunu düşünebilirsiniz, lakin hiç de öyle değil, almaktan sinir stres sahibi olduğumuz Schengen Vizesi ile İzlanda’ya gidebilmeniz mümkün. Schengen vizesi nasıl alınır gibi bir sorunuz varsa sizi şuradaki yazımıza alalım.
İzlanda’ya nasıl gidileceğinden çok İzlanda’ya nasıl ucuza gideceğinizi merak ettiğinizi biliyoruz. Eminiz ki oralara gitme işini kafaya koyduysanız, zaten Türkiye’nin herhangi bir noktasından İzlanda’ya direkt uçuş olmadığını çoktan fark etmişsinizdir. Bu durum ilk etapta bir dezavantaj gibi görünse de keyfinizi kaçırmayın, zira aktarmalı uçmak, hatta kendi aktarmanızı kendiniz yaratmak sizin açınızdan bu seyahatin çok daha düşük bütçeli olmasını sağlayabilir. Yine de buradan yetkili abilere sesleniyoruz, bu işe bir el atın da gidi gidi verelim.
Bu noktada pek çok seçeneğiniz var ancak en mantıklı olanlar Oslo ve Kopenhag gibi, İzlanda’ya nispeten daha yakın olan şehirlerden aktarma yaparak ulaşmak. Bu şekilde hem saatlerce uçakta tıkılıp kalmazsınız, hem de daha uygun bir bütçe karşılığında İzlanda’ya ulaşmış olursunuz.
Bu seçeneğinizi de kendi içinde ikiye ayırarak, bileti alacağınız döneme göre en uygun fiyatı yakalama şansınız var:
*Sonbahar: İzlanda ziyaretini Eylül ayında gerçekleştiren insanlar olarak size sonbaharda gitmenizi önermemiz elbette garip gelmeyecektir. Türkiye’de yaşayan biri için İzlanda’nın hava koşulları ne olursa olsun soğuk olarak değerlendirilebileceğine ve hangi ayda giderseniz gidin soğuktan yüzünüz renk değiştireceğine göre, bu noktada seçiminizi başka faktörleri göz önünde bulundurarak yapmalısınız. Örneğin kuzey ışıkları! İzlanda’da kuzey ışıklarını görebilmeniz için en iyi dönem ise Eylül-Mart arası. Bu noktada Mart’ın kapıdan baktırıp kazma kürek yaktırdığını ilkokuldan beri bilen insanlar olarak, sonbaharı seçmek çok daha mantıklı bir seçenek oluyor. Şunu da eklemeden edemeyeceğiz, Eylül’de de gitseniz ve gitmeden önce “Aa hava 8 dereceymiş, iyi valla” diyerek kendinizi avutacak da olsanız, o popo donacak, kaçarınız yok. Oraların 8 derecesi, bizim bildiğimiz 8 derecelerden değilmiş Altan. Çünkü ne olursa olsun genellikle hissedilen derece 0’ya yakın, güneşli görünen hava durumu da bir anda yağmura, hatta sulu kara dönüşmeye çok müsait. Hatta bunun İzlandalıların tişörtlerine basacak kadar yaygın kullandıkları bir söyleyişleri de var “Havadan hoşnut değilsen 5 dakika bekle, değişir”. Akşamlardan söz etmiyoruz BİLE.
-Eylül ayının en büyük avantajı, yüksek sezon olan yazın sona ermesi ve otel fiyatlarının daha uygun bir hale gelmesi, aklınızda bulunsun.
Kış: Size yukarıda 50 tane uyarıda bulunduk, hala kışın gitmek için plan yapmaya utanmıyor musunuz? Tamam, şakayı bir yana bırakacak olursak, kışın ciddi bir soğukla ve über olumsuz yol koşullarıyla karşılaşacak olmanıza rağmen bu dönemde gitmenin belli avantajları da var tabii ki. Bir kere havalı adıyla Aurora Borealis, bizdeki adıyla kuzey ışıklarını görme ihtimaliniz çok daha yüksek. Bu denklemi göz önünde bulundurabilirsiniz; Ne kadar popo uyuşması, o kadar kuzey ışığı. Aynı zamanda, buz mağaralarına gerçekleştirilen turlar da genellikle Kasım ayından sonra gerçekleştirildiği için, böyle bir deneyimi yaşama şansını da elde edebilirsiniz. İşin güzel taraflarından biri de, hava koşulları zorlu olduğu için az turist gelmesi nedeniyle, konaklama, uçak bileti vb. şeylerin bu dönemde daha uyguna geliyor olması.
Hazır olumsuz yol koşulları demişken şu görüntüleri de buraya bırakalım da bu soğuk hava koşullarını biraz daha ciddiye almanızı sağlayalım:
*İlkbahar: İzlanda’da da ilkbahar ve sonbahar dönemlerinin hava durumu ortalamasının aşağı yukarı aynı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak “Oh İlkbaharda gidelim, her yer çiçek açsın” diye düşünerek gaza gelmeyin, zira İzlanda koşullarında, Mayıs ayında bile yerde kar görebilmeniz hiç de garip değil. Oranın ilkbaharı Mayıs ayından itibaren geliyor desek abartmış olmayız. Yani Mart ve Nisan aylarını da bizdeki kış ayları tadında, eksi bilmemkaç derecelere ulaşan bir halde bulabileceğinizi mutlaka aklınızda bulundurun. Özetle, eğer bu dönemde gidecekseniz, Mayıs’ı bu tavsiyenin dışında tutarak bir nevi kış tatiline çıkıyormuş hazırlığı içine girebilirsiniz. Eğer zorlu koşullara maruz kalmak istemiyorsanız henüz turist sezonunun tam başlamadığı, havanın biraz daha makul halde olduğu Mayıs ayını tercih etmeniz en mantıklısı olacaktır. Tabii kuzey ışıklarından caydıysanız. (Caymayın)
Normalde nerede ne giyeceğinizi size söylememizin pek lüzumlu olduğunu düşünmesek de İzlanda için bunu bir görev bildik, zira hava koşulları çok yüksek ihtimalle daha önce karşılaşmadığınız cinsten olacak. Bu noktada hangi mevsimde giderseniz gidin yapmanız gereken şey çok acil bir outdoor mağazasına uğramak. Eğer hali hazırda kış sporlarıyla ilgileniyorsanız elbet İzlanda’da sizi idare edecek bir şeyleriniz vardır, ancak bu işlerle bir alakanız yoksa giyecek konusunda biraz masraf yaparak orada hayata tutunmanız açısından mantıklı bir adım atabilirsiniz. Zira biz havaalanından dışarı adım attığımız ilk dakika soğuktan katı kesilince gerçekten de doğru bir yatırım olduğuna emin olduk.
Konuyu Bilal’e anlatır gibi madde madde detaylandırmak gerekirse:
*İzlanda’da sizin için olabilecek en önemli şeylerden biri su ve rüzgar geçirmez bir monta sahip olmak. Bunun için ise adresiniz reklam yapmak istemediğimiz için isimlerini vermeyeceğimiz biri Güney Amerika’da bir ülke ve Shakira’nın memleketi olan marka, diğeri ise North Shield’a benzeyen isme sahip marka. YAPMIYORUZ ULAN REKLAMINIZI. Kar montunuz, pantolonunuz vs. varsa başka şey almaya zahmet etmeyin, zaten yeterince pahalı.
*İkinci hayati önem taşıyan eşya ise tabii ki ayakkabı seçimi. Çirkin mirkin arkadaş, o outdoor ayakkabılarına bir göz atmanız lazım. Olmadı bir postal, bir Timberland ya da gore-tex özelliğine sahip bir ayakkabı edinmeniz şart. Şelalelerden aşağı kaymak, çamurda yuvarlanmak, karda takla atmak istiyorsanız bilemeyiz. Termal çorap almayı da unutmuyoruz tabii.
*Hazır yukarıda şelale demişken eklemeyi unutmayalım; Özellikle yakından fotoğraflamak niyetindeyseniz şelaleler oldukça yüksek noktalardan aktıkları için etrafa ciddi anlamda su sıçrıyor ve siz de sırılsıklam oluyorsunuz, fotoğraf makinanız da. Bunun için havanın çok da kötü olmadığı bir ana denk gelseniz bile yanınıza sizi bu durumdan koruyacak bir kıyafet almakta fayda var. Gerekirse çöp poşeti geçirin.
*Yukarıda yanınıza bikini almayı unutmayın derken espri yaptığımızı sanmış olabilirsiniz fakat aslında gayet ciddiyiz. Asla es geçmemenizi önerdiğimiz Blue Lagoon’a, yani İzlanda’nın en çok turist çeken yerlerinden biri olan jeotermal kaplıcaya girmek istiyorsanız maalesef bu işi çıplak bir halde gerçekleştiremiyorsunuz. Evet, belki de hayatınızın en soğuk tatilini gerçekleştireceksiniz ve bavulunuzda mayo olacak.
Keflavik Havaalanı’ndan Reykjavik’e Ulaşım
*Airport Shuttle: Havaalanından şehre shuttle servisi veren iki firma var; Gray Line ve Fly Bus. Bu her iki firma da seçiminize göre sizi ya Reykjavik’in otobüs garına ya da otelinizin/evinizin kapısına kadar ulaştırıyor. Otobüsler her uçağın havaalanına inişinden yarım saat sonra (örneğin 16:00’da bir uçak indiyse otobüs yaklaşık 16:30 civarında kalkıyor), şehirden ise belli saatlerde kalkıyor ve yaklaşık 45 dakika sürüyor. Biletler 2300-2800 ISK civarı ve havaalanının geliş terminalinde bulunan ofislerinde veya internetten satın alabilirsiniz. Şehirden havaalanına ulaşacaksanız firmalar ile önceden görüşmekte ve saatleri kontrol etmekte fayda var, iki farklı seçeneğiniz olduğu buraya ve şuraya bakabilirsiniz.
*Taksi: Reykjavik, Keflavik Havaalanına yaklaşık 50 km uzaklıkta. Bu noktada eğer taksi kullanacaksanız tatilinize maddi açıdan ufak bir göçüş ile başlayacağınızın müjdesini vermek isteriz. Taksi ücretleri 1-4 kişi arası 14000 ISK, 5-8 kişi arası ise 18000 ISK civarında. Saat 17:00’den sonra ve hafta sonları daha yüksek fiyatlı bir tarife uygulanıyor. Havaalanı dışında taksi bulmanız pek de zor değil, ancak yine de garantiye almak isterseniz şurada havaalanında bulunan taksi firmalarının listesi ve önceden rezervasyon yapmak için linkler mevcut.
*Araba kiralama: İşte geldik zurnanın zırt dediği ve size ısrarla tavsiye edeceğimiz yönteme. İzlanda’da gezinizin genel hatlarını da düşünecek olursak araba kiralamanız çok mantıklı bir seçenek. Yalnızca Reykjavik’in içinde kalmayacağınızı, Güney İzlanda turu, Golden Circle turu ve Aurora kovalamacasında bulunacağınızı da göz önünde bulundurarak bu seyahatte araba kiralama meselesine bütçe ayırmanız çok doğru karar olacaktır. Zaten havaalanında şehre ulaşım ve tekrar havaalanına dönüş artı turlara vereceğiniz parayı topladığınızda, özellikle birden fazla kişiyseniz araba kiralamanın gayet mantıklı bir seçenek olduğunu fark edecekseniz.
Havaalanından araba kiralayabileceğiniz ve aşina olduğunuz Avis, Hertz, Budget ve Europcar gibi şirketler var. Ancak biz aşırı düşünceli insanlar olduğumuz için size hepsinden daha uygun fiyat ve daha çeşitli 4×4 araba seçeneği sunan ProCar’dan bahsedeceğiz.
-İlk günlerinizi Reykjavik’te geçirecekseniz ve araba kiralamanıza gerek olmadığını düşünüyorsanız bu noktada size bir önerimiz olacak. Kuzey ışıklarının hangi gün kuvvetli bir şekilde görülebileceği belli olmadığı gibi, ışıkları görebilmeniz için şehirden uzaklaşmanız da gerektiği için aslında hazırda bir arabanızın olması işleri kolaylaştıracaktır. Ama yok ben hemen kiralamak istemiyorum diyorsanız da, şehir dışındaki turlara çıkacağınız zamana göre ProCar’ın şuradaki merkez ofisinden de araba kiralayabilirsiniz.
Aslında Reykjavik içinde ulaşım aracına pek ihtiyaç duyacağınızı sanmıyoruz. Bunu bizim ayaklarımıza kara sular inene kadar yürüyen manyaklar olmamızdan ötürü söylemiyoruz. Şehir gerçekten çok küçük ve 2 gün geçirdikten sonra bakkalla selamlaşma haline geliyor, insanlarla “bugün seni kilisede göremedim Thor” tanışıklığına ulaşıyorsunuz. Bir gördüğünüzü ertesi günü yine görüyor, bir sonraki günde beraber kar kürüyorsunuz.
Yok ben hayatta yürümem, ben sokaklarda Sibirya kurtlarının çektiği kızaklarla gezeceğim diyorsanız yok öyle bir dünya, otobüse binin.
*Otobüs: Şehir içinde Strætó (S) adı verilen bir otobüs sistemi var ve şehrin merkezi noktalarına kolayca ulaşmanızı sağlıyor. Ana otobüs istasyonu Hlemmur, şehrin ana caddesi olan Laugavegur’da bulunuyor. Ücretler ise tek yön için 350 ISK, yani 2-3 euro aralığında. Biletleri otobüste satın alabilirsiniz ancak tam para ödemeniz gerekiyor. Ayrıca ulaşmak isteyeceğiniz noktaya 2 ayrı otobüs ile gitmeniz gerekiyorsa, ilk bindiğinizde transfer bileti yani “Skiptimidi” isterseniz 2. Otobüse ücret ödemeniz gerekmeyecektir. Eğer otobüsü sık sık kullanacağınızı düşünüyorsanız, Reykjavik City Card dahilinde olduğunu hatırlatalım. Bu konuyu aşağıda detaylandırdık.
Reykjavik’teki ulaşım sorunumuzu çözdüğümüze göre, şimdi biraz daha büyük düşünmenin zamanı geldi. Elbette İzlanda’ya kadar gidip yalnızca Reykjavik’te vakit geçirmenize izin vermeyeceğiz. En azından Reykjavik civarını ve vaktinize göre Güney İzlanda’yı, hatta daha da bol vaktiniz varsa Akureyri tarafını da görebilirsiniz. Bunlar için araba kiralamıyorsanız seçeneğiniz turlara katılmak. Aslında birçok tur firması bulunmasına rağmen güvenebileceğinize emin olduğumuz şirketin adı Reykjavik Excursions. Bu şirketin kapsamında Aurora turu, Golden Circle turu ve Güney İzlanda turu gibi birçok seçenek mevcut. Eğer araba kiralamadıysanız pek de başka makul seçeneğiniz olmadığını söyleyebiliriz. Ancak turlarla ilgili sorun şu ki; hem istediğiniz yere yeterince vakit ayırma olanağı tanımıyor, hem diğer insanlara uyum sağlamak durumundasınız hem de turun götürdüğü lokasyonlar haricinde alternatif noktalara uğramak gibi bir şansınız olmuyor. Dolayısıyla hep söyledik, hep de söyleyeceğiz, araba kiralayın!
Ulaşım İpuçları:
*Reykjavik içinde otoparklar P1, P2, P3 ve P4 olarak 4 farklı kategoriye ayrılıyor. P1 en pahalı, P4 ise en uygun olan park noktaları. Aklınıza yalnızca otopark alanları gelmesin, sokak kenarlarında da etraftakindeki çizgilerden ve P tabelasından anlayabileceğiniz park noktaları var. Ücreti park ettiğiniz noktanın yakınında bulunan bilet makinelerinden ödeyebiliyorsunuz. Ne kadar süre kalacağınıza göre otopark ücretini saatlik ödemeniz gerekiyor. Örneğin saat 10:00’da P2 bölgesine park ettiyseniz ve 13:00’e kadar kalmayı planlıyorsanız bölgenin saatlik ücreti olan 125 ISK’yı baz alarak 375 ISK ödeyip, bileti arabanıza dışarıdan görünebilir bir noktaya bırakmanız gerekiyor. Ben nereden bileyim ne kadar kalacağımı, bu ne saçma sapan bir sistem diyorsanız da size hak veriyoruz ancak Reykjavik’te işler bu şekilde yürüyor. Ya sev ye terk et bebeğim………
-Hangi bölgede olduğunuzu P yazan tabelalardan anlayabilirsiniz. Saatlik ücretler ise bilet makinelerinin üzerinde belirtiliyor.
-Otoparklar hafta içi 18:00-09:00, Cumartesi günü 16:00-10:00 ve Pazar günleri ücretsiz.
-Bilet makineleri yalnızca demir para ve kredi kartı kabul ediyor.
-Benzini kendiniz doldurmanız gerekiyor. Pompanın çalışması için öncelikle makinaya bir kredi kartı okutmanız, ya da nakit ödeyecekseniz markete öncesinde nakit ödemek istediğinizi belirtmeniz gerekiyor. Bu noktada işler biraz karışık. Çünkü bazı benzinciler nakit ödemenizi normal karşılayacak ve bir kimlik karşılığı ücreti doldurduktan sonra ödemenizi kabul edecek, ancak bazıları da nakit parayı önceden vermeniz konusunda ısrar edecek. Dolduracağınız benzinin ne kadar tutacağını ön görememeniz normal, bu yüzden kredi kartı kullanmak isteyebilirsiniz.
– Kredi kartı kullanacakların yaşama olasılığı olan büyük bir paniğin şimdiden önüne geçelim. Makinalar kredi kartınızın yeteri kadar limiti olup olmadığını anlamak için belli bir tutarda provizyon çekebilir. Hatta bu belli tutar 25,000 ISK’ya kadar çıkabilir, bu da size koyabilir. Tamam seviyeyi düşürmüyoruz ama hemen panik olup tatilinizi zehir etmeyin.
-Güney İzlanda ve Golden Circle rotasında kullanacağınız ana yol (örneğin İzlanda’nın en baba yolu Route 1), asfalt bir yol olduğundan hava koşulları el verdiği sürece yolculuğunuz gayet sorunsuz geçiyor. İstanbul’dan çoğu yoldan daha düzgün olduğunu söylesek abartmış olmayız. Ancak bir çılgınlık yapıp rotanızdan saparsanız karşınıza mıcırlı veya toprak yollardan oluşan ve “F Road” adı alternatif yollar çıkabilir. Bu da şu demek oluyor; bu yollara yalnızca 4×4 arabalar ile girebilirsiniz. Yani No Country For Fakir Men. Üzgünüz arkadaşlar…Ama zaten, çıldırıp F Road’lara girmeyecek olsanız bile, manyakça hava koşullarına denk gelecek olursanız da en güvenli arabalar 4×4 olanlar. Belki nehre falan girersiniz fena mı?
-Gerek yayan, gerek arabayla fark etmez, alternatif yollara girerken bastığınız yerleri toprak diyerek geçmeyip tanıyın. Neden? Çünkü kendinizi aniden bir bataklığın içinde bulabilirsiniz ya da gel şuradan gitmesi daha kısa derken, bir volkanı aktive edebilir, bütün Avrupa’nın hava trafiğini kilitleyebilirsiniz. Biliyoruz böyle uzaktan bakınca olasılıksız gibi görünüyor ama ürkütücü bir bilgi olsa da, İzlanda’da her yıl birçok turist hayatını kaybediyor ve temkinli olmakta fayda var.
-Ana yollarda hız sınırı genellikle 80 veya 90km. Küçük kasabalara girdiğinizde ise 50km’ye kadar düşüyor. Fakat siz içinizdeki Türk’ü İzlanda’ya kadar taşımayı başardıysanız ve önünüzdeki adamın dibine kadar gidip selektör basmak niyetindeyseniz hiç kendinizi yormayın. Çünkü onlar genelde size sağ sinyali vererek “beni sollayabilirsin” mesajı veriyor. “Maldonado, sinyalini açık unutmuş” diye düşünmeyin, bizi oralarda rezil etmeyin.
-Genel olarak dikkat etmeniz gereken bir diğer konu da, yer yer asfalt yoldan mıcırlı yola ani geçişler olması. İzlanda’da trafik kazalarının yaşanmasında en büyük sebeplerden birinin bu olduğu söyleniyor. Dikkatli olmakta fayda var.
-Daha önce karşılaşmadığınız ya da varlığından bile haberdar olmadığınız hava koşulları, gezinizi berbat etmesin. Çok rüzgarlı havalarda kapınızı açarken dikkatli olun ve kum fırtınası gibi bir durumla karşı karşıya kalırsanız mümkünse bir yere sığının. Nedir bu kum fırtınası diyecek olursanız da işte şöyle bir şey.
Eğer hayatınızın tehlikede olması sizi çok korkutmadıysa, kiraladığınız arabanın genel sigortasının kum fırtınasını kapsamadığını hatırlatalım. N’oldu şimdi tırstınız di mi?
-Ey Türk Gençliği! İzlanda’da alkollü araç kullanmak tabii ki yasak. Bi’ biradan bir şey olmaz deyip geçmeyin, çünkü olur da polis çevirirse promilin 0 çıkması gerekiyor. Çıkmazsa ne olduğuna dair bir fikrimiz yok, ama bu kadar pahalı bir ülkede denemeye değmez.
Bütçe konusuna merak ettiğiniz, belki de bu yazıyı okumaya başlama sebebiniz olan soruyla başlıyoruz. Evet, çok pahalı. Hatta beklediğimizden, bekleyebileceğimizden, ortalama bir Türk gezginin beyninin algılayabileceğinden çok daha pahalı. ÇOK PAHALI ULAN! Tamam sakinliğimizi koruyoruz çünkü karnımız tok sırtımız pek bir şekilde dönmeyi başardık. Şimdi onlar düşünsünler (yani siz)
Bütçe meselesinin ciddiyetini yeterince açıklayabildiysek, şimdi İzlanda bütçenizi biraz olsun hafifletebilmek için neler yapabileceğimize bakalım.
Ülkeyi ve şehri tanımak için gezebileceğiniz birçok müze alternatifi olduğunu düşünürsek, aslında şehir içinde gezerken bütçenizin büyük bir kısmını müze ve galeri ücretleri oluşturacak. Tahmin ettiğiniz üzere çok da uygun fiyatlı olmadıkları için, şehir içi ulaşımı da kapsıyor olması nedeniyle Reykjavik City Pass olmanız gayet mantıklı. Ücretleri ise sırasıyla şöyle:
-24 saat: 3300 ISK
-48 saat: 4400 ISK
-72 saat: 4900 ISK
Pass aynı zamanda bazı turlara ve restoranlara indirim olanağı sunuyor. Bu yerlerin listesini ve pass’i nerelerden satın alacağınız ile ilgili daha detaylı bilgi edinmek için şuraya bir göz atabilirsiniz.
Konaklama dışında İzlanda’daki harcamalarınızın büyük bir kısmını yeme-içme ve eğer araba kiraladıysanız benzin masrafı oluşturacak. Bu harcamaların nasıl bir aralıkta olacağını anlayabilmeniz açısından birkaç örnek vermek gerekirse;
*Su: Musluktan su içilebiliyor ve tadı şahane. Ancak yine de şişe alacak olursanız öncelikle sizinle dalga geçeceklerini bilin, ücreti yaklaşık 150-250 ISK.
*Ortalama bir restoranda yemek: 1500-2500 ISK
*Kokteyl: 1500-2200 ISK
*Bira: 800-1100 ISK
*Sigara: 1200-1400 ISK
*Kahve: 450- 600 ISK
*Benzin: 200-230 ISK (litresi) Bizim izlediğimiz rotayı izleyip 1200km civarı yol yapacak olursanız toplamda ortalama 18000 ISK gibi bir benzin bütçesi ayırsanız iyi olur. Tabii ki bu noktada gideceğiniz dönemde benzin fiyatında bir oynama ihtimali olabileceğini de göz önünde bulundurun.
-Olur da zorda kalırsanız, şehirdeki birçok restoran Euro da kabul ediyor, ancak bir tık daha kazıklanıyorsunuz diyebiliriz. Ayrıca isterseniz Japon Yeni ile ödeyin, para üstünü İzlanda Kronu olarak veriyorlar. Bu durum havaalanındaki Duty Free’de de geçerli.
-Hazır Duty Free demişken, burada şehirdeki marketlere kıyasla fiyatlar neredeyse %50’ye kadar daha uygun olabiliyor. Eğer ev kiraladıysanız veya yanınıza yolluk almak istiyorsanız, bira, abur cubur, çikolata gibi şeyleri buradan alabilirsiniz.
-Şehirde market ihtiyacınız olursa, en uygun fiyatlar Bonus’ta. Simgesi pembe bir domuzcuk. Özellikle Reykjavik dışında turlara çıkacağınız günler buradan sandviç malzemesi, içecek ve atıştırmalık alabilirsiniz. Kendisi Bim tadında bir yer olduğu için kanınız hemen kaynayacaktır.
-İzlanda’da bahşiş bırakma zorunluluğu yok, eğer bir yerde cimrilik yapacaksanız, tam yerine geldiniz.
İzlanda’da her şeyin çok pahalı olduğunu söylemiş miydik? Tabii ki konaklama da bu genellemeye dahil. Bu noktada eğer birden fazla kişiyseniz bulunabileceğiniz en mantıklı hamle kesinlikle ev kiralamak. Bu işi gerek AirBnB aracılığıyla, gerek booking.com üzerinden yapabilirsiniz. Araştırmaya üşeniyorsanız size bizim kiraladığımız evi kesinlikle önerebiliriz, hem ev çok güzeldi, hem tek bir sorun bile yaşamadık, hem de her yere kolay ulaşım sağlaması ve etrafında park edecek birçok nokta olması nedeniyle lokasyonu şahaneydi. Kendisine şuradan ulaşabilirsiniz.
Ben tek başıma geziyorum, bana düzgün ve güvenli bir hostel öner diyecek olursanız, yine iyi bir lokasyonda bulunan ve şehrin en popüler hostellerinden biri olan Kex Hostel’i değerlendirebilirsiniz. Onun linkini de şuraya bırakıyoruz.
Vedur.is: Bu site sizin İzlanda’daki en yakın dostunuz, her gün stalkerlık yaptığınız sosyal medya profili gibi olacak, zira İzlanda’nın hava durumu ve Aurora aktifliği hakkında en doğru bilgiyi veren site vedur.is. Aurora aktifliği meselesi 1’den 10’a kadar derecelendirilmiş ve ne kadar yüksek=o kadar Aurora görme ihtimali anlamına geliyor.
Safetravel.is: Mutlaka göz atmanız gereken bir başka site. İzlanda’da güvenli seyahat konusunda çeşitli ipuçları kapsadığı gibi resmi bir site olduğu için ülke çapında yol koşullarında bir sorun olduğunda sitede mutlaka belirtiliyor. Kontrol etmeden yola çıkmayın!
Ulmon: Tüm tatillerimizin yıldızı offline harita özelliği sunan Ulmon İzlanda’ya da el atmış. Biz harita üzerinde rota çıkarmış olmamıza rağmen hem İzlanda haritasını, hem de Reykjavik haritasını İzlanda’ya gitmeden önce yükledik ve yolların büyük bir kısmını bu uygulama aracılığıyla bulduk. Zaman kazanmak açısından gezeceğiniz noktaları gitmeden önce haritada yıldızlarla işaretleyebilir, hatta renklere göre kategorilere ayırabilirsiniz.
Google Maps: Bunun faydalı bir uygulama olduğu zaten aşikar, ama bizim hali hazırda yarattığımız rotayı şuradaki linkten görüntüleyebilirsiniz.
Aurora Forecast App: Eğer vedur.is yeterli gelmezse ve kuzey ışıklarının durumunu bir kaynaktan daha kontrol etmek isterseniz bu uygulamayı kullanabilirsiniz. Eğer ücret ödemeyi kabullenirseniz Aurora aktivitesininin arttığı anlarda sizi bir alarm ile uyardığı da oluyor, yani mantıklı bir uygulama.
QR Code: Reykjavik’te birkaç müzede eserler ve sergilenen objeler hakkında daha fazla bilgi edinmemizi sağladığı için sizin de işinize yarayabileceğini düşündük.
Döviz Çevirici: İzlanda’nın para birimi konusunda 2384293 basamağı yan yana görünce kafanız karışacağı için döviz çevirici uygulamalar kesinlikle kurtarıcı oluyor. Biz mi salağız bilemiyoruz ama yer yer gerçekten çok işimize yaradı.
İşte geldik İzlanda ile ilgili en heyecan verici meselelerden birinin detaylarına. İzlanda gezisi boyunca kuzey ışıklarını 3-4 kez görmeyi başaran insanlar olarak bu konuda bize rahatlıkla güvenebilirsiniz.
Kuzey ışıklarını görmek için en iyi dönemin Eylül-Mart arası olduğundan söz etmiştik. Ancak oh Ocak’ta geldim, şimdi her yerde kuzey ışığı göreceğim diye de düşünmeyin tabii. Hem şans hem de doğru zamanda doğru yerde olmak çok önemli. Kuzey ışıklarını net bir şekilde görmeniz için bir arada bulunması gereken kriterler şunlar;
-Yağışsız ve bulutsuz bir hava
-Karanlık, mümkün olduğunca şehirden uzak bir ortam
-Dönem gereği buz gibi, popo uyuşturan bir hava
-Yukarıda söz ettiğimiz, ışıkların aktiflik derecesini takip edebileceğiniz resmi bir internet sitesi.
Bu koşulları bir araya geldiği takdirde artık işiniz iyice şansa kalıyor. Kuzey ışıkları fotoğraflamak için ise çok kuvvetli olmadığı takdirde telefon kesinlikle yeterli değil. Yanınızda profesyonel bir kamera ve aranızda bu kameranın değerlerini doğru ayarlayacak birinin olması şart. Biz kuzey ışıklarını hem Canon 500d hem de Samsung NX Mini ile fotoğrafladık. Bazen şansınız yaver giderse kameraların otomatik modunda fotoğraflama şansınız bile oluyor, bu tamamen ışıkların aktiflik derecesine bağlı.
*Reykjavik yakınlarında kuzey ışıklarını fotoğraflamak için lokallerin hep bir ağızdan önerdiği tek bir yer vardı: Grotta yakınlarındaki deniz fenerinin yakınları. Bu noktayı Ulmon haritanızdan kolaylıkla bulabilir ve ulaşabilirsiniz. Arabasız ulaşmanız biraz zor tabii, çünkü şehrin biraz dışında kalıyor, pek öyle yürünebilecek bir nokta değil. Burayı önermelerinin sebebi ise adanın tam ucunda, okyanusa bakan oldukça karanlık bir nokta olması. Eğer merak ediyorsanız ekleyelim, biz ilk kuzey ışığı deneyimimizi burada yaşadık.
*Kuzey ışıkları bazen çok sönük ve insan gözüyle fark edilmeyecek siliklikte olabiliyor. Bu yüzden yolda giderken arada bir gökyüzünün fotoğrafını çekin, çünkü bazen sizin göremediğinizi makina yakalayabiliyor. Bizim kuzey ışığı deneyimlerimizden biri, aramızdan birinin şans eseri gökyüzünün fotoğrafını çekmesi sonucu başladı ve o noktada duraklamaya karar vermemiz bu şekilde gerçekleşti.
*Oldu da belli belirsiz bir şekilde kuzey ışıklarını görmeyi başardınız ama pek de internette gördükleriniz gibi bir şeye benzemiyor…Sakın pes etmeyin! Çünkü çok cılız başlayan ışıklar birkaç dakika içinde inanılmaz kuvvetli bir hale gelip gökyüzünde adeta dans etmeye başlayabiliyor. Unutmayın, bu işin bir kısmı şans ile alakalıysa geri kalanı da azim ve sabır!
*Tripod olmadan kuzey ışıklarını fotoğraflamak oldukça zorlu oluyor. Görüntü bulanık ya da dalgalı çıkıyor. Ne yapın ne edin, gitmeden önce ya satın ya da ödünç alın.
*Kuzey ışıklarının genel olarak en iyi görüldüğü saatlerin 22:30-3:00 arası olduğu söyleniyor, aklınızda bulunsun.
İzlanda mutfağı sebze-meyve açısından pek de zengin değil, çünkü toprakları bu tip ürünleri yetiştirmek için elverişli değil. Haliyle yeme-içme kültürü daha deniz ürünleri ve et üzerine kurulu. Bu yazı İzlanda hakkında ipuçları içerdiği için restoran önerilerimizi görmek istiyorsanız sizi Reykjavik postumuzun içine alalım. Genel olarak nedir ne değildir bir takım ipuçları vermek gerekirse:
*İzlanda’daki yasa ile alakalı olarak gece 11’den sonra mekanların dışında içki içmek yasak. Bazı durumlarda 11:30’a kadar esneklik gösterebiliyorlar, ama genel olarak durum bu.
*Gideceğiniz her mekanda su ücretsiz, çünkü musluk suyu içilebiliyor. Pet şişe almanız=Bunlar kesin turist damgası. Bir şişe edindikten sonra suyunuzu musluktan doldurabilir ya da mekanlarda sürahilerin bulunduğu noktadan kendiniz alabilirsiniz.
*Market alışverişi yapacaksanız aklınızda bulunsun, Avrupa’nın birçok yerinde olduğu gibi burada da alacağınız her poşet için ekstra ücret ödemeniz gerekiyor.
*Golden Circle, Güney İzlanda ya da başka noktalar fark etmez, yol için yanınıza mutlaka yiyecek içecek alın. Bazen çok uzun süre hiçbir tesis ile karşılaşmadığınız anlar ya da hava durumu sebebiyle çok yavaş ilerlemeniz gereken durumlar olabiliyor, susuz kalmak istemezsiniz.
*Sosyal mesaj vermeden gidemeyiz! Balina yemeyin. Puffinlerin nesli tükeniyor mu bilmiyoruz ama onu da yemeyin.
Dünyanın en yaşanabilir şehirleri listesinin 1 numarasını yıllardır zapt etmiş, “muasır medeniyetler seviyesinin ne olduğunu…
Galiba hayatımda hiç özel olarak uçak bileti alıp Düsseldorf’a gezmeye giden bir insan görmemiş olabilirim,…
En son ne zaman Amsterdam gezisi için yollara düşmüştük diye bir bakıp üstünden 5 sene…
Kişisel tarihimizdeki ilk Atina gezisi üstünden neredeyse 8 sene geçtiğini fark ettiğimizde zamanın ne kadar…
Hatalarımızdan ders almamak konusundaki ısrarcılığımızın bir belgesi olarak bir önceki Tiflis Gezisi Notları kapsamında “buraya…
Az önce kapı çaldı. Eskimiş metal grubu tişörtüm ve berbat şekilde toplanmış saçım ile kapıyı…