Röportaj: Kanada’da Yaşamak ve Montreal Üzerine

Kanada, Avustralya ve Amerika ikilisiyle birlikte Türkiye çapında birçok kesim tarafından bir kaçış noktası olarak görülen, yaşam standartlarının kesinlikle yükseleceğini izlenimini yaratan bir ülke. Gerek okumak, gerek dil eğitimi almak, gerekse yaşamak için her yıl yüzlerce insan Kanada’ya gitme, Kanada’da yaşama planları yapıyor. Bu nedenle, röportaj serimize Kanada ile devam etme kararı aldık. Yaklaşık 3 senedir Montreal‘de yaşamakta olan Barış, bize orada yaşamının nasıl bir şey olduğunu ve nasıl bir şey olmadığını harika bir şekilde anlattı. Sayesinde bizde de daha önceki röportajlarımızda hiç oluşmamış bir his uyandı; KISKANÇLIK. Şaka bir yana, gerçekten şahane bir röportaj oldu, bizce çok işinize yarayacak, hadi yine iyisiniz!

Başlamadan gelen not: Yetmez ama evet diyenler için (öyle değil canım) şurada bir adet Kanada’da yaşam ve göçmenlik içerikli röportajımız daha var.

Kanada ülkesinden memnun olmayan birçok insan için adeta bir “kaçış alanı” olarak görülüyor. Sen ne sebeple Kanada’dasın? Tercihen mi, yoksa iş/eğitim dolayısıyla mı? Sence gerçekten de “kaçılacak” kadar sevilesi bir ülke, hatta bir kurtarılmış bölge mi?

Açıkcası benim ana hedefim Kanada’ya gelmek değil, Türkiye’den gitmekti. Bir noktada “ben artık Türkiye’de yaşamak istemiyorum!” kararını net bir şekilde aldıktan sonra Kanada’yla ilgilenmeye başladım. Bir Türk vatandaşı olarak kalıcı bir şekilde göçmek için – geçici çalışma izinlerini, öğrenci vizelerini, expat hayatını falan kastetmiyorum.  Bir iki sene yurtdışında çalışıp geri dönmek istemedim – elde temel olarak Avustralya ve Kanada seçenekleri var. Bu noktada biraz körlemesine, yüzeysel bilgilerle, daha önce hiç ziyaret etmemiş olmama rağmen Kanada’yı tercih ettim.

Göçmenlik başvurum kabul edildiğinde samimi olarak aklımdaki düşünce “Gider, en kötü ihtimalle 3 sene dişimi sıkar sonra vatandaşlık başvurusunda bulunurum. Kanada pasaportunu aldıktan sonra dünyanın geri kalanındaki seçeneklerimi değerlendirmeye başlarım” şeklindeydi. Ama an itibarı ile çok rahatlıkla diyebilirim ki seyahat etmeyi ve taşınmayı seven biri olmama rağmen, gelecekte değişik ülkelerde yaşamaya niyetlensem de bir ayağım ölene dek Kanada’da, özellikle de Montreal’de olur. 30 sene boyunca Türkiye’de bulamadığım huzuru Kanada’da buldum.

Ne kadardır Montreal’de yaşıyorsun? Bu bölgeyi tercih etmenin nedeni nedir?

8 Aralık’ta 3 sene dolacak. Ülkenin çoğunu özellikle de batı kısımlarını henüz hiç görmedim, eminim Vancouver taraflarında da çok güzel çok yaşanılası yerler vardır.  Montreal ile Toronto’yu kıyaslayabiliyorum sadece. Toronto yarın öbür gün iş vs gibi bir nedenle gidip rahatlıkla yerleşebileceğim, kesinlikle mutlu olacağım bir şehir ama seçim şansım olduğu sürece Montreal’de kalmayı tercih ederim. Turist olarak 3-4 gün için gezmeye gelsem çok birşey ifade etmeyebilirdi ama yaşamak için bence dünyanın en keyifli, en güzel şehirlerinden biri.

Montreal genel olarak “güler yüzlü” bir şehir. İnsanlar rahat, hoşgörülü, yardımsever, saygılı… Bu noktayı açıklamak istiyorum:

Mesela biz her fırsatta Türk insanının yardımseverliğinden, sıcakkanlılığından, samimiliğinden bahseder ve hatta övünürüz. Bana sorarsanız genel olarak Türkiye’de içinde bulunduğumuz durum; aile, arkadaş, konu-komşu herkesin “ilgi gösterme” kisvesi adı altında hayatınızın her anına müdahil olmaya çalıştığı, toplum olarak en büyük eğlencenin dedikodu yapmak olduğu, atılan her adımda “Elalem ne der?” baskısını hissetmek zorunda kaldığınız korkunç bir durum. Doğal olarak güya herkesten yardım ve destek alan, birbirine kol kanat geren Türk insanı dünyanın en gergin, en asabi, en çok sır saklayan ve yalan söylemek zorunda kalan insanı haline geliyor.

Montreal’de yalnız kalmak istediğimde yalnız kalabildiğim gibi, yardıma ihtiyacım olduğu her anda da istisnasız herkesten ellerinden geldiği kadar destek gördüm.

Bunun ötesinde ben gece hayatını, müziği, yemeyi içmeyi seven bir insanım. Montreal yılın her döneminde güzel müzik dinleyip, güzel yemek yiyebileceğiniz, yeni insanlarla tanışıp yeni hobiler edinebileceğiniz bir yer.

Oturma izni aldın mı? Eğer aldıysan sence zorlu bir süreç mi? Bu konuda panik olan insanlara ufak bir özet geçebilir misin?

Türkiye’den göçmenlik başvurum kabul edilmiş olarak gelmiştim zaten. Ayak bastığım andan itibaren Permanent Resident statüsündeyim. Basitçe, seçme-seçilme ve pasaport taşıma hakkı dışında Kanada vatandaşından çok bir farkım yok.

Kolay bir süreç diyemem ama kararını kesin olarak vermiş, ne istediğini bilen biri için sorun değil. Pek çok arkadaşım da dahil olmak üzere insanlar gözünde bu işi çok büyütüyor, anlamakta zorlanıyorum. Herhangi bir danışmanlık firmasına da ihtiyaç duymadan tek kaynak olarak Kanada devletinin göçmenlik ve vatandaşlıkla alakalı resmi sitesi olan şu adresi kullanarak, doğru şekilde başvurmak ve buraya gelmek mümkün.

Peki ya dil konusu? Fransızca’nın ağırlıklı olarak konuşulduğu bir bölge mi? Eğer öyleyse, Fransızca bilmeyen biri, İngilizcesi ile şehirde kolaylıkla idare edebilir mi? İnsanlar 2 dile de hakim mi?

Genel olarak Quebec eyaleti, doğal olarak da Montreal şehri Fransızca’nın ana dil olarak konuşulduğu bir bölge. Sorunuza cevabı en net ve en kısa şekilde şöyle verebilirim sanırım: ben Fransızca konuşamıyorum. Buraya geldiğimde tek kelime bilmiyordum, şu an iki üç selamlaşma cümlesi haricinde halen konuşmuyorum. Fakat mutlaka Fransızca bilen biri için hem iş hem de sosyal hayatta her şey çok daha rahat ve güzel olacaktır. En önemlisi sadece İngilizce bilen biri için iş bulma olanakları daha az ama Montreal’de hayat sadece İngilizce ile de gayet güzel devam ediyor. İş güç sahibiyim, hem yerli hem göçmenlerden oluşan kalabalık bir arkadaş grubum var, kız arkadaşım Quebecli… Yani Fransızca konuşmuyor olmam bazı şeyler için biraz uğraşmama neden olsa da çok büyük bir sorun olmadı.

Montreal pahalı bir şehir mi? Kira, yeme-içme gibi genel masraflarından ve günlük yaşantı harcamalarından örnekler vererek orada yaşama ihtimali olanlar için konuyu biraz detaylandırabilir misin?

İlk geldiğinizde doğal olarak her şeyin fiyatını Türk lirasına çeviriyorsunuz ve dolayısıyla her şey çok pahalı gibi geliyor. Halbuki burada yaşıyor ve kazanıyorsanız Montreal kesinlikle pahalı bir yer değil. Temmuz ayında İstanbul-İzmir-Kaş tatili yaptım, net şekilde söyleyebilirim ki İstanbul Montreal’den pahalı.

Hatta komik gelecek belki ama en çok takıldığım konu şu oldu; İstanbul’da hiç lüks olmayan, salaş bir rock bar’da bir biraya 15 TL ödedim. Montreal yerine göre 5 ila 10 dolar arası değişen bir para ödersiniz. Burada minimum ücret 1300-1500 dolar. Türkiye’de sanırım 800 küsür lira… Benzer kıyaslama her şeyde geçerli.

Kanada’ya taşındığında beklediğin gibi yaşam standartlarının yükseldiğine inanıyor musun? Türkiye ile kıyasladığında orada çok daha iyi olduğuna inandığın şeylerden bize biraz bahsedebilir misin?

Türkiye’de eli yüzü düzgün bir üniversiteden mezun olduktan sonra arka arkaya hep büyük, çokuluslu şirketlerde çalıştım. Ortalama bir Türk vatandaşından çok daha fazla kazanıyordum ama haftada 6 gün uzun saatler çalışıyor, günün ciddi bir kısmını trafikte boğuşarak, işte ve sokakta insanlarla tartışarak geçiriyordum. 30 yaşında migren, reflü başta olmak üzere türlü sağlık problemiyle uğraşmaya başlamıştım. Ufak tefek bir adam değilim ama sokakta kendimi güvende hissetmiyor, kız arkadaşımı bir yere yalnız gönderdiğimde rahatsızlık hissediyordum. Spor yapmaya, eğlenmeye ya vaktim, ya da enerjim olmuyordu.

Burada 3. senemde halen daha ortalama bir Kanadalı kadar kazanmıyorum. Ama spor salonuna gitmeye, hafta  3-4 gece arkadaşlarımla dışarı çıkıp eğlenmeye, hobilerime vakit ayırmaya ve hatta yeni hobiler edinmeye, tatil yapmaya, haftasonu kaçamaklarına, yani özetle hayattan keyif almaya param, vaktim ve enerjim bol bol var.

Özetle evet, yaşam standartımın çok arttığına inanıyorum. Ama öte yandan herkesin reçetesinin de farklı olduğuna inanıyorum. Ben burada Led Zeppelin dinleyen kadın belediye otobüsü şoförünü görüp “Oh be, sonunda memleketteyim”  diye keyiflenirken, “Yahu Boğaz’da bir çay içmeyi özledim” diye ağlayan, bütün gün internetten Türk dizileri izleyip iç geçiren insan da tanıdım. Ona sorsanız anlatacağı Montreal ve Kanada muhtemelen çok farklı, çok kötü olacaktır.

Kanada’nın birkaç bölgesi haricinde çok soğuk olduğuna dair bir izlenimi var. Gerçekten de böyle mi? Yaşam koşullarını olumsuz etkileyecek derecede soğuk günler geçirdiğiniz oluyor mu?

Montreal’de -40 derece gördüm, evet. Aralık’tan Nisan’a kadar şehir bembeyaz kar altında oluyor, hava da dönem dönem çok soğuyor. Yazın da dönem dönem İstanbul’dan çok daha sıcak olduğu günler yaşanıyor. Hayatın durduğunu hiç görmedim. Ülke olarak alışmışlar, siz de kısa sürede adapte oluyorsunuz. Ne iş, ne okul, ne eğlence kar kış yüzünden durmuyor, duraklamıyor. Yaşam koşullarını olumsuz etkileyecek bir hava durumu ile 3 senede karşılaşmadım. Çeşitli nedenlerle geri dönen insan tanısam da “havası soğuk” diye döneni de tanımadım.

Genel olarak yemek kültürü nasıl? Sence “Kanada mutfağı” diye bir şey var mı? Yoksa Türkiye’ye hasret kaldığın günler oluyor mu?

Kişi başına düşen restoran, kafe, bistro, vs oranının en yüksek olduğu şehirlerden biri Montreal. Dışarıda yemek seçenekleri çok ve güzel. Dünyanın 4 köşesinden türlü mutfak örneğini bulup yiyebiliyorsunuz. Öte yandan garip gelecek belki ama burada İstanbul’dakinden çok daha güzel sebze meyve bulabiliyorum. Yani evde yemek pişiren insan için malzeme harika.

Ama Kanada mutfağı konusu biraz acayip. Kanada mutfağı diye bir şeyden bahsetmek pek mümkün değil.

Kanada halkını genel olarak nasıl değerlendiriyorsun? Sıcakkanlı, arkadaşlık kurması kolay insanlar mı? Bu konuda herhangi bir sorun yaşadığın oluyor mu?

İlk 2 senemde arkadaşlarımın çoğu Avrupa ya da Güney Amerikalı göçmenlerden oluşuyordu. Kanadalılar hakkında genel fikrim “Çok kibarlar, çok saygılılar, hoş sohbetler vs ama mesafeliler, politikler. Arkadaşlık kurmak kolay değil” şeklindeydi.

Sonra ya zamanla ben alıştım ve halim tavrım onlara uygun gelmeye başladı, ya da tamamen tesadüf ve dönemsel olarak içinde bulunduğun grupla alakalı bilemiyorum ama an itibari ile en çok görüştüğüm ve beraber en çok eğlendiğim insanlar Montreal ve Quebec’in yerlisi arkadaşlarım.

Montreal’de sıradan bir gün nasıl geçiyor? Etkinlik, konser, festival, sanatsal aktiviteler, müze vb. konularında tatmin edici bir yer mi?

Buraya ilk gelen her Türk’ün şikayet ettiği şeylerin başında gıda maddeleri satan marketler, bar ve restoranlar dışında tüm dükkanların ve alışveriş merkezlerinin haftasonu da dahil olmak üzere saat 5 ya da 6 da kapanması gelir. Zamanla fark ediyorsunuz ki burada en çok dikkat edilen şeylerden biri iş ve özel hayat dengesi. Ve ayakkabıcıdaki tezgahtar da insan…Doğal olarak kimse haftada 40-45 saatten fazla çalışmıyor. Trafik sıkıntısı da yok. Minimum ücretle dahi çalışıyor olsanız cebinizdeki paranın yeterli olduğunu da söylemiştim daha önce.

Doğal olarak neden keyif alıyorsanız onu yapmaya vaktiniz ve paranız var bol bol. Söylediğim gibi haftada en az bir iki gece dışarı çıkmayı, iş sonrası arkadaşlarımla bir iki kadeh birşey içmeyi seven bir adamım. Bunun dışında yazın çok çok daha yoğun olmakla beraber yılın tamamında bol bol konser oluyor, Türkiye’de canlı olarak görme şansı bulamadığım, ilahım diyeceğim adamları burada izleme şansım oldu bu sayede.

Nisan – Ekim arası festival sezonu. Özellikle Haziran-Temmuz döneminde aynı gün şehrin 3 ayrı noktasında 3 ayrı festival ya da açık hava konseri gerçekleştiği oluyor.

Ayrıca benim gördüğüm en yeşil şehirlerden birisi. Adım başı kocaman parklar, spor alanları, havuzlar var. Bahar ve yaz aylarında büyük küçük tüm parklarda ücretsiz konserler, tiyatro oyunları, gösteriler oluyor.

Kış aylarında hayat doğal olarak biraz da 4 duvar arasında geçiyor ama yazın sıradan bir hafta sonu günü öğlen bir terasta brunch ile başlar, parkta piknikle devam eder, gece ya bir ev partisine ya da bara gidilir.

Son olarak buralara kadar gelmişken denemeden/görmeden dönmeyin diyebileceğin şeyler var mı? Bize birkaç ipucu verebilir misin?

Belçika kadar olmasa da çok sayıda kendi birasını yapan micro-brewery’ler var. Buralarda bira içmenizi, “Yemedim” dememek için illa ki Poutine yemenizi ama her şeyden önemlisi mümkünse ziyaretinizi Haziran-Temmuz dönemine denk getirip başta Montreal Caz Festivali olmak üzere festivaller dönemini burada geçirmenizi öneririm.

Recent Posts

2024 Viyana Gezisi Notları: Avrupa’nın En Avrupalı Şehri

Dünyanın en yaşanabilir şehirleri listesinin 1 numarasını yıllardır zapt etmiş, “muasır medeniyetler seviyesinin ne olduğunu…

21 saat önce

Düsseldorf Gezi Rehberi: 1 Günde Neler Yapılır?

Galiba hayatımda hiç özel olarak uçak bileti alıp Düsseldorf’a gezmeye giden bir insan görmemiş olabilirim,…

2 hafta önce

Amsterdam Gezisi Notları: Yeni Öneriler, Birtakım Övgüler

En son ne zaman Amsterdam gezisi için yollara düşmüştük diye bir bakıp üstünden 5 sene…

3 ay önce

Atina Gezisi Notları: İhtimallerin Heyecanına Üzülüyorum

Kişisel tarihimizdeki ilk Atina gezisi üstünden neredeyse 8 sene geçtiğini fark ettiğimizde zamanın ne kadar…

5 ay önce

2023 Tiflis Gezisi Notları: Bazı Yeni Keşifler

Hatalarımızdan ders almamak konusundaki ısrarcılığımızın bir belgesi olarak bir önceki Tiflis Gezisi Notları kapsamında “buraya…

8 ay önce

Kazbegi Gezi Rehberi: Gürcistan ile Bağları Kuvvetlendirme Girişimi

Az önce kapı çaldı. Eskimiş metal grubu tişörtüm ve berbat şekilde toplanmış saçım ile kapıyı…

8 ay önce