Avustralya’da Yaşam Serisi No: 3


Ali Barış Güvenkaya, 2013 yılında, ani bir kararla Sydney’e taşındı. Şu anda yaşamını hala orada sürdürüyor ve röportajdan da anlayacağınız üzere oldukça mutlu görünüyor. Kendisi Sydney’e taşınmadan önce, internette yeterli kaynak bulmakta güçlük çektiği için, bu röportaj, ciddi ciddi Avustralya’ya taşınmayı düşünenlere yönelik, oldukça iyi bir kaynak oldu. Çünkü Barış, erişemediğine inandığı her türlü bilgiyi bizimle paylaştı denilebilir. (Bu cümle Ali Barış Güvenkaya evinin kapılarını yalnızca OitheBlog’a açtı tadında oldu)

Kendisine teşekkürü bir borç biliyoruz, siz de bilin, çünkü pek detaylı pek işe yarar bir röportaj çıktı ortaya.

Sidney, Türkiye’den bakınca, dünyanın diğer ucu gibi görünüyor. Hem çok uzak, hem çok farklı olduğunu tahmin ettiğimiz bir kültür. Bu gibi sebeplere rağmen neden Sidney’i tercih ettin?

Avustralya’yı tercih etmemin sebeplerini şu şekilde madde madde özetleyecek olursam daha net olacaktır;

– 3. Dünya ülkeleri ile karşılaştırınca oturmuş bir demokrasi ve insan hakları anlayışının olması, Amerika’nın para eksenli anlayışının aksine insan odaklı bir anlayış olması

-Kanada’nın soğuğu yerine başlıca şehirlerinde (Brisbane, Perth, Sydney) yaz kış tropikal bir iklimi olması

-Avrupa’dakinin aksine Türk sayısının oldukça az olması fakat Türk-Avustralya halklarının ortak bir tarihi geçmişle birbirine bağlı olması

-Faşizm ve cehaletin minimum şekilde hissediliyor olması ve genel toplum yapısı ve kültürü içinde yerinin olmaması.

-Dünyanın 4 bir köşesinden gelen kültürlerin kesişme noktası olması.

Kendini tanıyıp anlayabilmek için “konfor bölgesi” dışına çıkarak farklı kültürler öğrenmenin gerekli olduğunu düşünüyorum.

Sence İngilizce eğitimi açısından Sidney doğru bir tercih mi? Avustralya aksanının biraz daha farklı olduğunu biliyoruz, bu zorlanmana neden oldu mu?

Avustralya’da eğitim almak isteyen Türklere bir tavsiye verecek olursam, bence işinin ehli bir kurum olan Hub Education mutlaka değerlendirilmeli. Bana eğitim kelimesinin gerçek anlamını öğreten bu kurum, işine tutkuyla bağlı başarılı bir Türk tarafından yönetiliyor.

Pek çok insan gibi dizileri altyazısız izlemeyen, şarkı sözlerini anlamak için çabalamayan bir insandım. Hangi yabancı dil olursa olsun, tembelliği bırakıp duymaya, anlamaya çalışmak gerek. Sydney İngilizce öğrenmek için bence doğru bir tercih. Fakat belli bir seviyeye gelmeden biletinizi alıp kalkıp giderseniz zorluk çekersiniz. Aksan farklılıkları her yerde var. Türkiye’deki gibi düşünün. Büyük şehirlerde az, küçük yerlerde daha çok karşılaşılıyor. Aksan farklılıkları bence zorlanmak için değil dili renklendirmek için var ve bence oldukça keyifli.


Sidney’de yaşam hakkında ne düşünüyorsun? Yine olsa yine yaparım diyebiliyor musun? Gerçekten de tahmin edildiği gibi yaşam koşulları Türkiye’den daha mı iyi?

“No worries, no dramas”. İnsan hayatında endişe ve dramın yeri olmamalı. Devlet burada bunu sağlamış durumda. 3. Dünya ülkelerinde insan hayatının gerçekten değeri yok. Burada birisi ölürse 1 hafta haber yapıyorlar, hakkında belgeseller çekiyorlar. Kimsenin TV izlediği yok ya o da ayrı konu. Nerede yaşarsanız yaşayın evinize 5-10 dakika yürüme mesafesinde Gezi Parkı’nın onlarca katı büyüklüğünde parklar var. Kaldırım ile yol arasında şehir içi hariç her bölgede yeşil alanlar var. Kaldırıma park eden araba göremezsiniz. Sıradan sokakların hepsinde 100-200 yıllık tarihi ağaçlar var. Ambulans – itfaiye araçlarının ihtiyaç halinde gelmesi saniyelerle ölçülüyor. Toplu taşıma İstanbul’dakine kıyasla en az 20 gömlek ötede. Otobüslerde ayakta yolcu taşıma limiti var (18 kisi). Kanunlar herkes tarafından takip ediliyor. Kurnaza, tilkiye, mafyaya, kabadayıya, sapığa yer yok. Gece-gündüz güvenli. Her türlü mekana sarhoş değilseniz elinizi kolunuzu sallaya sallaya girebilirsin, kimse size yanında kadın yok diye ikinci sınıf insan muamelesi yapmaz. Kadın-erkek 7’den 70’e herkes eşit şartlarda yaşıyor. Herkes vergisini ödüyor ve ödenen vergiler halka bir şekilde geri dönüyor. Halk arasında gelir eşitliliği var ve bunun kültüre bariz yansımaları var. Çöp toplayanla ofis işi yapan arasında gelir eşitliği ve sosyal statü eşitliği var. Herkes birbirine saygılı. Türkiye gibi ülkelerde var olan parayla statü sahibi olmaya çabalayan insanlar yok. Para bir amaç değil. Hiç birinizin aklına gelmemiştir belki ama beyaz çorap giyen insanları hor görüp burun kıvırmak statü farkının kültüre nasıl yansıdığının bir göstergesi. Türk kültüründe insanlar birbirini yükseltmeye değil içten içe yermeye uğraşıyor. Burada tam tersi. Daha lisede bu düşünce yapısının temelleri veriliyor. Amaç hayatı güzel yaşamak ve mutlu olmak, tutkulu olduğun şeyi yapabilmek, tutkun yoksa da mutlu yaşayabilmek, ve en önemlisi eğlenmesini bilmek. Bazen içkiyi fazla kaçırıyorlar orası ayrı konu. Umarım Türkiye gibi ülkelerde mevcut ekonomik düzenin anapara yerine eşitlik üzerine dayalı olduğu, demokrasinin pratikte doğru kullanıldığı, ve sınırların kalktığı bir dünyayı kurabiliriz. Tüm insanların bir birey fakat bir bütün olduğu bir dünyada bunu yapabilmek için tek yapmamız gereken birbirimizi anlayabilmek. Bu yüzden evet, yine olsa yine yaparım.

Yaşam koşulları pahalı mı? Yeme-içme, kira, ulaşım gibi konulara nasıl bir çözüm getirdin, Türkiye’ye kıyasla çok büyük fark var mı? Bize günlük hayatta yaptığın harcamalardan birkaç örnek vererek anlatabilir misin?

Taşıma suyla değirmen dönmez demişler. Bir 3. Dünya ülkesinde kazandığın para ile burada değirmenin çarkını anca ıslatırsın. Tavsiyem, doğru vizeyle gelip hayatınızı burada kazanmanız. Öğrencilerin haftada 20 saat çalışma izinleri var. Gelip bir şekilde okulunu ödeyebilen ve hayatta kalabilen başarılı öğrencilerin hikayelerini dinledim. Muhtemelen en zor yolu seçmiş olursunuz, hazır olun. Ama onlar yapabiliyorsa siz de yapabilirsiniz.

Buradaki bazı harcamalardan birkaç örnek verecek olursam;

*Kira paylaşımlı evde bir bireysel oda, semtine göre haftalık $250 – $3502

*Kendim pişiririm diyorsanız mutfak alışverişi ALDI’den yaparsanız ve Coles’den indirimleri takip ederseniz haftada $100

*Mutfağa girmem ama evde yerim diyorsanız donmuş gıda üyelikleri 6 öğün için haftalık $20 civarında eve teslim ediliyor.

*Toplu taşıma için kullanılan Opal Card haftada $40

*Herhangi bir Pub’da bir bira/şarap içmenin bedeli $5 – $8

*Herhangi bir restoranda içmeden yemek yemenin bedeli $20 – $50

*Fast food daha ucuz ama kendinize bu kötülüğü yapmayın. Yine de vereyim derseniz, fast food zincirlerinden biri olan Hungry Jacks’te bir tavuk burger $4

*Suyu musluktan içiyoruz. Sokakta, parklarda ve toplu taşıma noktalarında halk için musluklar var. Veya herhangi bir içki satılan yere girin, kimseye sormadan bardağınızı alın ,bardan suyunuzu doldurup için. Kanun gereği içki servis eden yerler halka açık olarak su vermek zorunda.


Kültürel açıdan ne gibi farklar var? “Ben burada ne yapıyorum ulan?” dediğin anlar, tuhaf anıların, oldu mu? Adapte olmakta güçlük çektin mi?

Orta Doğu’nun kurnaz kültürüne alışmış Türkler için buraya alışmak çok kolay. Her şey kurallı ve herkes tarafından takip ediliyor. Karmaşık hiçbir şey yok. Sosyal yaşam çok basit. Evetse evet, hayırsa hayır. İstiyorsan istiyorsun istemiyorsan istemiyorsun. İlk başta biri tarafından reddedilme duygusu Türk kültürü için ağır gelebilir ama geniş düşünürseniz ilerde oluşabilecek her türlü komplikasyonu baştan engelliyorsunuz. Ön yargılardan kesinlikle kurtulmak ve karşındakini anlamak ve saygı duymak gerek. Elbette ahmaklar ve muhattap olmayacağınız insanlar olacak fakat bu her yerde böyle. Kabuğundan sıyrılabilirseniz saf ve temiz arkadaşlıklar ve güçlü bağlar başlangıcına hazır olun. Anlayış, çeşitliliğe saygı, hoşgörü, açık fikirlilik, ve pozitif duygularla yaklaştığınız sürece hayattan da aynı geri dönüşü alıyorsunuz.

Bir Aussie’nin (Avustralyalı) Türkiye’ye gelip alışmaya çalışması bence çok zor olurdu ama bahsettiğim kafa yapısına sahip Türkiye’den Avustralya’ya giden biri için adaptasyon çok daha kolay.

Şu an orada geçimini nasıl sağlıyorsun? Yeterli kazanç sağlayabiliyor musun? Türkiye’deki hayatını bırakıp gittiğine değdiğini düşünüyor musun?

Casual işlerde haftada 24/32 saat çalışarak geçim sağlıyorum. 40 saat çalıştığım zamanlar daha fazla vergi ödüyorum ve neredeyse aynı hesaba geliyor o yüzden kasmanın bir anlamı yok. Tam zamanlı ofis işi yapanla veya hiç çalışmayanla benzer paralar kazanıyorum ve halkın geri kalanıyla eşit bir hayat standardına ve sosyal yaşantıya sahibim. Paranın ikinci planda olduğu bir düzende insanin kendi yolculuğuna odaklanabilmesi her şeye değer.

Arkadaşlık ilişkileri, insan profilleri nasıl? Avustralyalılar nasıl insanlar? Yeni insanlar tanımakta, çevre edinmekte güçlük çektin mi?

“Supporting the mateship”. 2005 yılında Canberra’da (Avustralya’nın başkenti) parlamento binasında çalışan güvenlik görevlilerinin insanları “mate” diye çağırmaları yasaklanmış ve bu yasak yalnızca 24 saat sürmüş. Polisinden milletvekiline herkes sakin, hoşgörülü ve doğal. İnsanları meslek gruplarına göre ayırmanın bile ayrımcılık yaratabileceğini düşünebilen bir millet içinde çevre edinmek gerçekten çok kolay. Fakat yüzeysellikten kurtulup bir sonraki aşamaya geçebilmek için insanlarla vakit geçirmeniz gerek. Kendiniz gibi maceraya atılmış pek çok insan bulabilirsiniz. Meetup, Internations gibi online platformları kullanmak sosyalleşmenizi çok daha hızlandırıp konu odaklı hale getirebilir.


Sidney’de sıradan bir gün nasıl geçiyor? Gün içinde bulunduğun aktiviteler, İstanbul’dakine benziyor mu mesela?

Hayat burada çok eğlenceli geçiyor. Yapılacak aktivitelerin sınırı yok. Türkiye’de maddi yük getireceğinden dolayı farklı şeyleri denemeye korkarız genelde. En basitinden örnek vereyim, Golfe zengin sporu deriz. Burada zengin fakir sporu diye bir şey yok. Spor gerçekten insanların hayatının büyük bir bölümünü oluşturuyor. Ve spordaki çeşitlilik muazzam. İlgi duyduğunuz herhangi bir spora yönelmek çok kolay. Veya personal trainer tutup boot camp’lere katılmak oldukça yaygın. Tek bir spordan ziyade farklı farklı alanlara yönelebilirsiniz. Ben kendi adıma Capoeira, Yoga, ve Fitness yapıyorum. Spor haricinde her hafta yapılacak bir aktivite oluyor. Mangal kültürü inanılmaz yaygın ve halka açık parklarda elektrikli mangal sistemleri var. Arkadaşlarla Pazar günü 957 km2’ lik bir parkta toplanıp mangal yapıp içerek bütün günü geçirebilirsiniz. Açık havada vakit geçirmek kültürlerinde çok yaygın. Veya pub’da tanımadığınız insanlarla çeşitli konularda sohbetlere dalabilirsiniz. Ev davetlerine katılabilir, veya kendiniz davet verebilirsiniz. İstanbul’da sosyalleşmek için ekstra bir çaba sarf etmek gerekiyor çünkü trafikte geçirdiğiniz süreyi ve iş saatlerini topladığınız zaman geriye anca uyumak için vakit kalıyor. Bu da hayatı neden yaşadığınızı sorgulamanıza yeter.

Yemek kültürü ne durumda? Ne yenir, ne içilir? Aç kalır mıyız? Kanguru mu yiyoruz?

Muazzam bir yemek kültürü var. Dünyanın 4 bir yanındaki kültürlerin kesişme noktası olan bir şehirde her türlü dünya mutfağını bulmak mümkün. Ben geldiğimden beri Türk restoranına gitme gereği hissetmedim. Canımın çektiğini evde kendim yapabiliyorum zaten (Türk patlıcan yemeklerinden vazgeçemem). Thai, Japanese, Chinese, Brazilian, Indian, Greek, Mexican, Lebanese, Italian, Turkish… ne ararsanız var ve kaliteli yemek bulmak zor değil. Tek sıkıntı taze balık kültürü zayıf. Genelde donmuş balık alım satımı yapılıyor. Kabuklu deniz hayvanları sık tüketiliyor. Kanguru eti çok doğal ve faydalı bir et. Ama herkes yiyemez çünkü oldukça sert ve kanlı. Kokoreçten vazgeçmeniz gerekebilir ama kazandığınız çeşitliliğin yanında o kadar da koymayacaktır. Midenizi 10 dolara tıka basa güzel yemekle doldurmak için Pub’larda yerliler için yapılan indirimli saatleri takip edin.


Gece hayatı ve etkinlik açısından aktif bir şehir mi? Özellikle tercih ettiğin mekanlarla ilgili bize birkaç tavsiyede bulunabilir misin?

Gece hayatı yeni kanunla birlikte NSW (New South Wales) genelinde gece 1.30 ‘da lock out, 3.00’ de son içki şeklinde. Farklı bölgelerde farklı gece hayatları var. Oxford street’de Gay Bar’larda eğlenip kaliteli canlı müzik dinleyebilir, Newtown’da Jazz kulüplerine takılabilir, City’de Ivy club’da dans edebilir, veya Kings Cross’da Taksim karmaşasını yaşayabilirsiniz. Etraftakileri rahatsız edecek şekilde sarhoş olursanız size daha fazla içki servis edilmeyecektir ve binanın 50 metre yakınına o gece için yaklaşmanız yasaklanacaktır. İtiraz etmeniz durumunda $550 ceza ödemek durumundasınız. Kanunen $11 bine kadar ceza arttırılabilir. Tavsiyem bu durumda gurur yapmayıp taksi çağırmanız. Alkollün girdiği yere kavga da girebiliyor. Örneğin birisine çarptınız birası üzerine döküldü, özür dilediniz müzikten ve sarhoşluğundan sizin özrünüzü duymadı ve arkanızı dönüp gittiniz. Başınıza gelebilecek en kötü şey yumruk yemek olur. Ama bir yumruk bile insanı öldürebileceği için yumruk atmanın cezası hapis. Vize iptali ve sınır dışı edilmekten bahsetmiyorum bile. Siz siz olun asla saldıran taraf olmayın. Olur böyle şeyler deyin geçin.

Son olarak, buralara kadar gelmişken denemeden/görmeden dönmeyin diyebileceğin şeyler var mı? Bize birkaç ipucu verebilir misin?

İkonik olarak görmeniz gereken yerler; Opera House, Bondi Beach, Harbour Bridge, Sydney Tower, Manly Beach, Watsons Bay, Botanical Gardens, Bondi – Coogee Coastal Walk, Blue Mountains. Bunlar haricinde Sydney Vivid, New Year’s Eve, Bondi Winter Magic ve gerçekleşen sayısız müzik festivallerini kaçırmayın. Bu festivalleri bulmak web’e Sydney Festivals diye yazıp aratmak kadar kolay. Uçak biletlerini iyi araştırın; Jetstar, Virgin, Tigerair gibi firmaların ucuz biletleri oluyor. Ayrıca haftasonları Melbourne’a veya Brisbane’a gidip gelebilirsiniz.

Published by
oitheblog

Recent Posts

2024 Viyana Gezisi Notları: Avrupa’nın En Avrupalı Şehri

Dünyanın en yaşanabilir şehirleri listesinin 1 numarasını yıllardır zapt etmiş, “muasır medeniyetler seviyesinin ne olduğunu…

7 saat önce

Düsseldorf Gezi Rehberi: 1 Günde Neler Yapılır?

Galiba hayatımda hiç özel olarak uçak bileti alıp Düsseldorf’a gezmeye giden bir insan görmemiş olabilirim,…

2 hafta önce

Amsterdam Gezisi Notları: Yeni Öneriler, Birtakım Övgüler

En son ne zaman Amsterdam gezisi için yollara düşmüştük diye bir bakıp üstünden 5 sene…

3 ay önce

Atina Gezisi Notları: İhtimallerin Heyecanına Üzülüyorum

Kişisel tarihimizdeki ilk Atina gezisi üstünden neredeyse 8 sene geçtiğini fark ettiğimizde zamanın ne kadar…

5 ay önce

2023 Tiflis Gezisi Notları: Bazı Yeni Keşifler

Hatalarımızdan ders almamak konusundaki ısrarcılığımızın bir belgesi olarak bir önceki Tiflis Gezisi Notları kapsamında “buraya…

8 ay önce

Kazbegi Gezi Rehberi: Gürcistan ile Bağları Kuvvetlendirme Girişimi

Az önce kapı çaldı. Eskimiş metal grubu tişörtüm ve berbat şekilde toplanmış saçım ile kapıyı…

8 ay önce