Categories: RÖPORTAJ

Hindistan: “Buranın Acısı Tanımadığımız Bir Acı Altan”

Hindistan ile ilgili gerçek bakış açımızı utanmadan itiraf edecek olursak, açıkçası gitmeye biraz çekindiğimiz bir ülke olduğu söylenebilir. Evet oldukça farklı bir kültür, evet belki evimize onlarca güzel anı ile  dönme ihtimalimiz çok yüksek, ancak yine de insan başkalarından duyduklarından, bir şekilde gördüklerinden etkileniyor işte. Dolayısıyla uzun süredir içimizde bir gizem olarak kalan bu enteresan ülkeyi bir bilene danışmakta fayda var diye düşündük. Sonuçta Cihan Can Şahin ile şans eseri gerçekleşen tanışıklığımız, bizi oldukça ilgi çekici bir röportajın orta yerine sürükledi. Eminiz ki, siz de bayıla bayıla okuyacaksınız.


Neden Hindistan’da yaşamaya başladın, ne kadardır oradasın? Bize biraz hikayeni anlatır mısın?

9 ay olacak yakında. Türkiye’de reklam yazarlığı yaptığım sırada babam Hindistan’dan bir şirketle ortaklık kurmak üzereydi. Buraya gelip burada 2 sene kalmayı gerektiren bir pozisyon boştaydı ve şartları da iyiydi. Hindistan’da yaşama fikri o an cezbetti ve gönüllü oldum. Daha önce 1 sene İspanya’da geçirmiştim ve Avrupa’da backpacking yapma şansı buldum. Fırsat karşıma çıkınca sıra doğuda dedim. Hayat bu kadar hızlı akıyorken gezerken aynı anda para kazanmak  güzel fikirdi. Hem de Hindistan…

İşi, yaşadığım yeri, arkadaşlarımı bıraktım geldim ve şu an hala buradayım.

Hangi şehirde yaşıyorsun? Sence yaşamak için uygun bir şehir mi? Bize biraz koşullardan bahsedebilir misin?

Chennai’de yaşıyorum. Mumbai ve Goa’yı da gezme fırsatım oldu. Goa’yı ayrı tutarak söylüyorum bunları: Açıkçası turist olarak görecek çok şey var burada. Fotoğraf sevdası olan birini çıldırtacak kadar çok ilginç kare var, nicelerini Instagram fenomeni yapacak malzeme var. Tecrübe edilecek bir ton deneyim ve keşfedilecek zengin bir kültür var. Başlarda çok fotoğraf çektim, görünce heyecanlandığım çok şey vardı, meraklıydım ve çok insanla konuşuyordum. Sanırım belli bir zaman geçtikten sonra duyarsızlaşmış olmalıyım. Hakkaten etrafta çok enteresan şeyler oluyor ama yanından geçip gidiyorum. Alıştım sanırım. Bir de buraya ilk geldiğimde daha havaalanında başlayan bir koku vardı, tüm şehre yayılmış gibiydi. Böyle baharatlı, dilini dışarı çıkartsan tadını alabilecek kadar yoğun bir kokuydu. Onu almıyorum bir süredir. Mesela o koku kaybolmuş olamaz, ona da alışmışım sanırım. Alışıyor insan.

Eğer yaşamaktan bahsediyorsak önce biraz düşünmek gerek. 9 ayım dolmak üzere burada ve sevdiğim hiçbir arkadaşıma burada yaşamayı tavsiye edeceğimi düşünmüyorum. Hijyen, sosyal hayat ve trafik gibi konular sıkıntılı bana göre. Gelirken beklentim yüksek değildi tabii, bu sebeple çok şikayetçi değilim. Bu yönlerden oluşabilecek eksikliklerin olacağını biliyordum ama Hindistan’ın ruhsal açıdan daha tatmin edici olmasını bekliyordum ve bu fiziksel şartları telafi edecekti.

Goa ayrı bir yer, farklı bir tadı var. Başka bir parantez açmak gerekir. 2 kez gitme fırsatı buldum. Ruhu ve güzelliğiyle bende orada yaşama isteği uyandırdı. 70’lerden beri oraya gidip yerleşmiş olan turistlerin, hippilerin ve hippi kalanların orada gördüğü şeyi ben de gördüm sanıyorum.  Eğer yapacak uygun bir iş bulursam, “neden olmasın” dediğim yer Goa’dır.


Nasıl bir bütçe oluşturuyorsun? Yaşam koşulları pahalı mı? Bize günlük hayattan örnekler vererek anlatabilir misin?

Benim buradaki anlaşmama göre yemek, ev ve ulaşım ücretim karşılanıyor. Sosyal hayat çok zengin değil bu sebeple para harcayacak çok bir yer bulamıyorum. Parayı daha çok seyahatlerde harcıyorum. 1 Lira = 30 Rupi. Chennai’de 3000 rupiden 45.000 rupiye kadar ev  kiralayabilirsiniz. Su 4 Rupi, kutu kola 10 rupi, otobüs 1-2 Rupi, bir karton Marlboro 1500 rupi. Yani oldukça rahat finanse edilebilir ucuz bir yer. Hatta zamanında Goa’da, oranın şartlarına göre lüks yaşamak için aylık 1000 liranın yeteceğini hesaplamıştım. Evet Goa hakkında ciddi düşünüyorum.

“Farklı kültür” deyince, akıllara ilk gelen yerlerden biri Hindistan. Orada bu kültür farklılığı çok hissediliyor mu? “Arkadaş ben burada ne yapıyorum?” dedirtecek anlar yaşıyor musun?

Kesinlikle farklı bir yaşam tarzı. Her şey daha yerel ve bakir geliyor. Yetinen, sakin ve çoğunlukla çok hırslı olmayan insanlar yaşıyor burada. Reenkarnasyon inancının etkisi çok büyük diye düşünüyorum. Toplumun ve sosyal hayatın en ufak alanında Kast sistemi etkisinin nasıl doğal bir şekilde yürüdüğünü görmek mümkün.  Biraz zengin bir aileye mensup ya da biraz daha beyazsan üstünsün. Motor üstündeysen yayaya karşı üstünsün. Araba üstündeysen motora karşı üstünsün. İçki içmek değil ama kadının içki içmesi şaşkınlıkla karşılanabiliyor. Çok fazla kadını araba kullanırken görmedim.

Makineler, binalar, yapılar saygı görüyor. Makinelerin kutsandığı bayramlar var. Ofislere, arabalara, evlere, kliniklere olan saygıdan dolayı buralara adım atmadan ayakkabılar çıkartılıyor. Kısacası dünyanın başka bir yerinde olduğunu kesinilikle anlıyorsun. Bunaldığım anlar olmuyor değil ancak farklı bir yeri keşfediyor ve yaşıyor olmak kötü gelmiyor.

Ayrıca burada “sir” oldum. İnsanlara hep diyorum, artık kaldıralım bu sörleri aradan diye.“Bana Cihan de” diyorum ama  ı-ıh olmuyor. Anne ben “sir” oldum eve gelmiyorum.

Orada sıradan bir günün nasıl geçiyor, aktivitelerin Türkiye’deki aktivitelerine benzer mi?

Sosyal hayat ve gece aktivitelerini anlatırken yine cennet vatan Goa’yı ayrı tutuyorum.

Hindistan genel olarak küreselleşmeden nasibini alamamış ama araştırdığım kadarıyla benim yaşadığım bölge bu konuda biraz daha yerel kalmış. Bunun yanında güneş batmadan yapılacak aktiviteler oldukça sınırlı çünkü acayip bir sıcak var. Kış dedikleri zamanlarda 30 derecenin altına düşmeyen bir sıcak. Hiç mevsim değişiminden dolayı saç dökülmesi yaşamayacağınız bir iklim. Çünkü hep sıcak! Sabah 9 ve akşam 5 arasında klima olmayan bir ortamda durmak zor iş. Krikete gönül vermiş Hint gençlerini sabah 5’te arsalarda sopalarıyla görebilirsiniz. Güneş sıcağını hissettirene kadar sahada kalıyorlar. Onun dışında tabii büyüklü küçüklü alışveriş merkezleri var. Haftasonları çok kalabalık oluyor buralar. Hatta insanlar sırf serin olduğu için alışveriş merkezlerine doluyor. Turist olmayanlardan giriş parası alan yerler bile var kalabalığı önlemek için. Ben alışveriş merkezlerini pek sevmiyorum, ihtiyaç dışında pek gitmiyorum. Yalnız geçtiğimiz aylarda Chennai Hard Rock Cafe açıldı büyük bir alışveriş merkezinin içinde. Sosyal aktivite ve müzik açısından iyi oldu benim adıma. Funk, blues ve rock konserleri oluyor düzenli olarak. Onları izlemeye gidiyorum.

Gece hayatı Chennai’de 5 yıldızlı otellerin barları ve diskolarıyla sınırlı diyebiliriz. Çok fazla alternatif yok. Ayrıca üniversitelerin dönemlerine göre plajlarda parti oluyor. Çok tatmin edici olduğu söylenemez. Otel barlarındaki gece hayatı daha çok ekonomik anlamda üst seviyedeki Hint’in katıldığı aktiviteler. Batılaşmış nadir ortamlar buralar. Çok sevdiğim bir eğlence tarzı değil ama folklörik kıyafetlerin yerine kadınların elbise, adamların ayakkabı giydiği yerler burası. Açıkçası güzel elbise giymiş kadınları özlüyorum. Bu mekanlar turistlerle de sıkça karşılaşabileceğiniz yerler. Dolayısıyla nadiren de olsa kendimi atıyorum otellere.

Oturduğum yer şehir dışında ve tek tük TOKİ tarzı sitelerden biri burada. 8-9 binadan oluşan bir yerleşim yeri. Hemen sitenin dışında buranın büyük üniversitelerinden biri var. Site nüfusunun önemli kısmını da üniversite öğrencileri oluşturuyor. Daha çok ev toplanmaları ve partileri şeklinde bir sosyal hayat var. Arada sırada o gençlerle kaynaşıyorum. Onun dışında burada geçirdiğim geniş zamanı spor yapmak, okumak, yazmak, film-dizi izlemek, oyun oynamak için bana hediye edildiğini düşünüyorum. Sakinliği ve boş zamanı kabul ettim ve keyfini çıkartıyorum.

İnsanlar sıcakkanlı mı? Bu kadar farklı bir kültürün içinde insanlarla arkadaşlık kurmakta güçlük çektin mi?

Kast sisteminden dolayı farklı ilişki dengeleri var. Bir yabancı olarak ben nasıl davranıyorsam aynen karışılık alıyorum. Gülümsediğim ya da yanına gidip konuştuğum  kimseden olumsuz bir davranış görmedim. İnsanlar sıcakkanlı diyebilirim. Şahsım adına memnunum. Kendi aralarında olan alt-üst sınıf durumu çok doğal bir şekilde işliyor ve kimse şikayetçi değil. Durumdan memnunlar. Bize de söyleyecek bir şey kalmıyor.

Yaşadığın şehir güvenli mi? Ne gibi özellikleriyle ön plana çıkıyor?

İnsanlar genelde sakin ve kavgacı değil. Zaten kertenkeleyi, yılanı bile öldürmek istemeyen insanlardan zarar beklemiyorum ama dikkatli davranıyorum elbette. Uluslararası basında da son zamanlarda çıkan toplu tecavüz haberlerini burada kime sorduysam hiçbiri durumu hazmedebilmiş değil. Zaten büyük protestolar oldu o konuyla ilgili.

Aslında hafif uyuşturucu kullanmanın uygun olup olmadığını ağzından almak için, Chennai emekli emniyet müdürüne yaygın suçları sormuştum. En çok ev soygunlarıyla karşılaştıklarını söylemişlerdi. Nispeten zengin mahallelerdeki evlerden yiyecek ve para çalınıyormuş.

Hindistan’ın en çok öne çıkan özelliklerinden biri de aşırı popülasyonu ve çılgın trafiği. Bu seni rahatsız edecek bir boyutta mı yoksa İstanbul’da alıştığımız kadar mı?

1.5 milyar nüfusu olan bir yer Hindistan. Ben herkesin sayılmış olduğunu asla düşünmüyorum. Chennai’in bulunduğu Tamil Nadu eyaletinin nüfusu Türkiye’ye eşit. Girmek istemeyeceğiniz bir kalabalık var açıkçası. Burada da şu sıralar seçim var. 1 ay sürüyor toplamda seçimin tamamlanması. Burada da sosyal bilinçlendirme kampanyaları yürütülüyor. “1 oy çok şey değiştirir” tadında sloganlar var. Açıkçası “1 oydan ne olacak” diyen adama burada pek bir şey diyemem. Ben şehir merkezinden biraz uzakta yaşadığım için büyük kalabalığa çok maruz kalmıyorum.

Trafik için ayrıca konuşmak lazım. Arabalar ve motor kullanıcıları aynaları pek sevmiyor. Bilmiyorum yıldızları barışmamış olabilir aynayla. Aynalar çoğunlukla kapalı araçlarda. Bazı araçlarda ise hiç ayna yok. Bu garip ve tehlikeli aslında o kadar yoğun trafikte. Sadece yoğun değil, bir düzensizlik de var. Şerit anlayışı yok. Normalde iki şerit olan bir yolda 4-5 şerit halinde araç hareket ediyor ve inanılmaz bir şekilde yavaşlama, duraklama yok. Tüm araçlar aynı hızda devam edebiliyor. Kayan yıldız grubu gibi akıyor herkes. Ayna kullanmıyorlar diyorum ya, işte o açığı kornayla kapatıyorlar. Neredeyse tüm araçların arkasında “sound horn” yazıyor. Kendisinin orada olduğunu diğer şoförlerin anlaması için yapılan duyarlı bir davranış burada korna çalmak. Kibar bir hareket ayrıca; asla agresif bir tepki ya da önüne bir anda çıkan arabaya küfür etmek anlamında değil. Aksine diğer araçlardan gelen bir istek. Trafikte o kadar insanın elinin kornaya basılı olduğunu hayal etmeye çalışın. Başta çok sinir bozucuydu, tek tek arabaların içine girip “ peki şu an neden kornaya basıyorsunuz acaba beyefendi” demek istiyordum. Sonraları buna da alıştım. Gözünüzde biraz canlanması için trafiği şöyle tarif etmeye çalışayım: İstanbul’un bütün bıçkın taksicilerinin aynı düğün konvoyunda olduğunu hayal edin. İşte Hindistan’daki trafik o. Gürültülü, düzensiz ve tehlikeli. “Korna çalıyorum öyleyse yoldayım”.

Not: Şu ana kadar bir motor üstünde gördüğüm insan sayısı en fazla 5.


Hindistan deyince, akıllara yerleşmiş olan “Hintliler hijyen konusunda pek iyi değillerdir” genellemesi doğru mu? Bu konuda sıkıntı çekiyor musun?

Hijyen konusu sıkıntılı hakkaten. Estetik olarak da üzücü görüntüler var. Yollarda işeyenlere alıştım artık. Aklıma takılan şey yollarda işeyenlerin sadece erkekler olması. Yani bu demek oluyor ki bu insanların ihtiyacını karşılayabildiği yerler var ki kadınlar orada yapıyor. Dolayısıyla keyfi ve aldırışsız bir durum bu. Hint evlerinde ve çalıştığım yerde de gözlemlediğim şeyler de bunu destekliyor. Bir yerde yeni temizlik yapılmış olduğuna asla inanmazsınız. Sanki toz ve kir, pislik kavramı içine dahil olmayan şeyler gibi burada. İnsanlar da gayet memnun bu hal içinde. Devlet daireleri ve hastanelerde odaya girerken ayakkabımı çıkarmama tartışmasına giriyorum sürekli. Görevlilere “e dostum pis ama içerisi” derken buluyorum kendimi. Kesinlikle hijyen normlarımız tutmuyor birbirine. Bir de burada eve giren ustanın ayakkabı çıkarması mı iyi çıkarmaması mı gibi bir çelişki yaşıyorum.

Hint mutfağı konusunda ne düşünüyorsun?  “Arada bir yeyince iyi hoş da, baharat da nereye kadar” mı dedirtiyor?

Ben olmuşum biryani. Hint mutfağı oldukça zengin. Orijinal Hint yemeği yerken ister istemez beyninizi “şu anda ne yiyorum ben” sorusuyla meşgul ediyorsunuz. Tabakta, tepside gördüğünüz sebzesiydi, tahılıydı tanıdık şeyler ama aldığınız tat hiç tanıdık olmuyor. Kullanılan baharatları kafada ayrıştırmak için baya zaman harcadım. “Buranın acısı tanımadığımız bir acı Altan”. Öyle bir acı var ki alışkın olmayan bünyeyi oldukça zorluyor. Sanırım kendileri de yedikten sonra sıkıntılar yaşıyor ki şu ana kadar gittiğim her restoranda, yemek sonrasında sindirim sistemini güçlendirecek bir şeyler ikram ediyorlar. Bir de buradan kimle yemeğe gittiysem sanki ağız birliği yapmış gibi aynı şeyi söylediler yüzümdeki ifadeyi gördükten sonra: “Is that too spicy for you?” (hafif alaycı bir gülümsemeyle). Hindistan Turizm Bakanlığı’na da sesleniyorum buradan.” Incredible India” sloganının yanına bunu da eklesinler. “Incredible India, is that too spicy for you”

Not: Buradaki insanların başparmak tırnaklarını uzun bıraktığını görebilirsiniz. Bunun sebebi yemekleri elle yemeleri ve başparmak tırnağının bu konuda yardımcı olması.

Din konusunda nasıl bir tutumları var? Hinduizm yoğun olarak yaşanıyor ve hayata uygulanıyor mu yoksa diğer dinlerin hakimiyetini de görmek mümkün mü? Bu durumun senin oradaki yaşantını etkilediği oldu mu?

Çok fazla din ve dil var açıkçası. Ne kadar farklı inanış olsa da benim görebildiğim kadarıyla hoşgörü ve saygı hakim. Araştırdığım kadarıyla benim yaşadığım bölgede bu rahatlık daha fazlaymış. Din ülkenin kültürüne çok net bir şekilde yansımış. Kast sistemi sosyal yaşamın her hücresine işlemiş durumda. Hristiyan ya da Müslüman olan insanlar da bu kültürü yaşıyor. Reenkarnasyon inancından dolayı tüm canlılara saygı var.  Benim iş yaptığım yerin sahibi Jainist olduğu için canlılara saygı ve veganlık değişmez kural. Fabrika sınırları içinde kesinlikle et yenmiyor. Buna rağmen ortağım telafi etmek için beni et restoranına götürüp kuzu ısmarlıyor. Böyle de saygı ve hoşgörü var.

İneklerle ilgili hassasiyet durumu nedir, gerçekten de  dünya çapında bilindiği gibi mi?

İnek hassasiyeti bilindiği gibi. Yolda ortasında duran inek yüzünden felç olan trafik gördüm ben. Herkes kendiliğinden gitmesini bekledi hayvanın. Et olan restoranlar var yalnız ben hiçbir restoranda inek eti olduğunu görmedim. Buradaki müslümanların gizlice kesim yaptığını biliyorum. İnek kutsal. İş yerinde  Türkiye’de inek  yediğimizi öğrenen çalışanlar durumu algılamada zorlandı baya. Bir süre sonra gelen tepkilerden sıkıldım ve Türkiye’de insan eti de yediğimizi ve çok lezzetli olduğunu söyledim. İnsanların dış kolunun olduğu bölgedeki etin en lezzetli yer olduğunu anlattım. Türkiye’deki fakir insanların vücudunun bu bölümünü kesip sattığını söyledim. Ertesi gün beni gördüğünde kollarını saklayan çocuklar var iş yerinde. Buna rağmen bu kişilere inek yiyor olmamız daha garip geliyordu. Sonra söyledim şaka yaptığımı, sıkıntı yok.

“Benim Sarıkız’ımı kesip yediler, evet bunu da yaptılar”

Başına gelen en tuhaf olayı bize anlatabilir misin?

Dediğim gibi başlarda her şey tuhafken yavaş yavaş alışmaya başlıyorum. Yine de unutamadığım bir iki şey var.

  1. Ufak bir sıkıntı sebebiyle, gece yarısı hijyen şartları ve sağlık hizmeti pek de iyi olmayan bir hastaneye gittim. Burası için ortalama üstünde bir yer.  Koridorda beni yakalayan entarili yaşlı amca nereden olduğumu sordu ve cevap verdiğimde, Hindistan’a tedavi için mi geldiğimi sordu. Ben etrafıma ve adama baktım. Adam ciddiydi.
  2. Asla unutamayacağımı düşündüğüm olay sanırım asansörde terliğini çıkaran adamlar. Evlere, bürolara hatta arabaya binerken çıkıyor o ayakkabılar, terlikler ama asansörde çıkaran adamlar büyük çelişki ve şüphe içindeler. Üst kata da çıkınca terlik lazım olacağı için çıkartıp asansörün içine yayıyorlar terlikleri gidecekleri kata kadar.

Son olarak, buraya kadar gelmişken görmeden denemeden dönmeyin diyebileceğin ipuçları verebilir misin?

Goa’ya gidin. Hint yemeklerinden yiyin ve acımı paylaşın. Geldiğiniz yerde yabancılık hissetmemek için önce bir sokakta işeyin. Pazarlarda dolaşın, herhangi bir satıcıyla pazarlık yapın. Çok beklentiniz olmasın ama geri döndüğünüzde Hindistan’ın size bir şey kattığından emin olun. Goa’ya gidin.

Published by
oitheblog

Recent Posts

2024 Viyana Gezisi Notları: Avrupa’nın En Avrupalı Şehri

Dünyanın en yaşanabilir şehirleri listesinin 1 numarasını yıllardır zapt etmiş, “muasır medeniyetler seviyesinin ne olduğunu…

21 saat önce

Düsseldorf Gezi Rehberi: 1 Günde Neler Yapılır?

Galiba hayatımda hiç özel olarak uçak bileti alıp Düsseldorf’a gezmeye giden bir insan görmemiş olabilirim,…

2 hafta önce

Amsterdam Gezisi Notları: Yeni Öneriler, Birtakım Övgüler

En son ne zaman Amsterdam gezisi için yollara düşmüştük diye bir bakıp üstünden 5 sene…

3 ay önce

Atina Gezisi Notları: İhtimallerin Heyecanına Üzülüyorum

Kişisel tarihimizdeki ilk Atina gezisi üstünden neredeyse 8 sene geçtiğini fark ettiğimizde zamanın ne kadar…

5 ay önce

2023 Tiflis Gezisi Notları: Bazı Yeni Keşifler

Hatalarımızdan ders almamak konusundaki ısrarcılığımızın bir belgesi olarak bir önceki Tiflis Gezisi Notları kapsamında “buraya…

8 ay önce

Kazbegi Gezi Rehberi: Gürcistan ile Bağları Kuvvetlendirme Girişimi

Az önce kapı çaldı. Eskimiş metal grubu tişörtüm ve berbat şekilde toplanmış saçım ile kapıyı…

8 ay önce