Kopenhag Gezi Rehberi: Muasır Medeniyetler Seviyesinden Sesleniyoruz

Kopenhag Gezi Rehberi
Bu Nordik ülkelere aşkımız bir türlü bitmediği gibi her geçen gün daha da alevleniyor. İzlanda, İsveç, Norveç, Finlandiya derken sonunda sıra bir diğerine daha geldi ve canımız Danimarka’ya da ayak basmayı başardık. Kendisi ile ilişki durumumuz çok net: Aşığıyız yanında olamasak da. Diğer Nordik ülke ve şehir deneyimlerimizden mütevellit burayı da seveceğimizi biliyorduk, ancak dondurucu soğuğuna rağmen bu şehirle bu denli bağ kurabileceğimizi açıkçası biz de tahmin etmemiştik.

Copenhagen
Cart curt “dünyanın en mutlu ülkesi” seçilip duran bir yere giderken insan ne beklemesi gerektiğini tam olarak bilemiyor. Biz Kopenhag’a gitmeden önce de öyle bir yerleşmişti ki kafamıza bu algı, sokakta “hayyaat seviince güzeel” diye Ayşecik gibi koşturan, La La Land’in ilk sahnesinden fırlamış gibi insanlar görsek şaşırmayacaktık. Bir yandan da düşünmeden edemediğimiz şey soğuk, çok yüksek ihtimalle kasvetli bir yer ile karşılaşacağımızdı. Neticede bayağı kuzeye gidiyorduk, sanki inceden depresif bir hava olması kaçınılmaz gibiydi. Döndükten sonra bu şehirle ilgili söyleyebileceğimiz iki şey var: 1. Kesinlikle kasvetli bir şehir değil. 2. “En mutlu ülke” kavramı bizim beklediğimiz gibi bir şey değil. İkinci maddeyi kesinlikle olumsuz anlamda söylemiyoruz, ancak bizce bu konu olaya nereden ve ne koşullarla baktığınızla alakalı bir şey. Kopenhag’da tanıştığımız, konuştuğumuz herkesin elbet bir derdi, problemi, şikayet ettiği bir konusu vardı. Kişisel problemlerden söz etmiyoruz, basbayağı ülke ve şehir ile ilgili sorunlar. Bunların arasında bizlerin “sizin derdinize de, size de..” diyebileceği şeyler de vardı, “oha burada böyle bir sorun mu varmış” dedirtebilecek şeyler de. Merak etmeyin, konuyu “dünyanın neresinde olursanız olun dertler bitmiyor” arabeskliğine bağlamayacağız. Sadece olaya daha geniş çaplı, daha farklı yaklaşmak gerektiğini fark ettik. Örneğin Somali’den Danimarka’ya göç etmiş ve yaklaşık 25 senedir (zaten maksimum 35 yaşındadır) bir göçmen ırkçılık problemi olduğunu söyledi. Şaşırdık mı? Kesinlikle, çünkü basında yansıtıldığı kadarıyla Danimarka halkının göçmenleri kucaklayan bir yapısı olduğunu görüyoruz. Bir taksici bisikletlilerden, bisiklet sayısından, bisikletlerin şehirde karmaşa yaratıyor olmasından şikayet etti mesela. Bizim bisikletli ulaşımın yaygın olması hayallerimize hiç bakmadığımız bir yönden bakmamızı sağladı. Genel olarak vergilerin çok yüksek olması ile ilgili şikayetler havalarda uçuşuyordu. Bu konuda “ama karşılığını alıyoruz” diye savunanlar olduğu gibi, durumdan hoşnut olmayanlar da boldu. Bizce konunun özeti, “evet en mutlu ülke seçilip duruyoruz, ancak bu mutlu olmaktan ne anladığınıza bağlı, çünkü burada sokakta gülümseyen ya da size günaydın diyen bir insan bulamazsınız” diyen arkadaştı. Tabii ki bunların hepsi birer yorum, birer kişisel görüş ve üstüne düşünülmesi gereken detaylar, hemen sonuçlara varmamak gerek. Ancak yine de şaşırtıcı. Çok gezen bilir hanesine bir çarpı daha gelsin.

Neticede olaya bir turist gözüyle bakacak olursak Kopenhag birkaç günlük bir gezi için bayağı keyifli bir seçenek. Gezecek, görecek, sizi etkileyecek, “bizde niye yok!” dedirtecek bir sürü özelliği, diğer Nordik şehirlere kıyasla bir tık daha canlı bir havası var. Helsinki’ye giden bir turist ile Kopenhag’a giden bir turistin Nordik şehirlere bakışı kesinlikle aynı olamaz, bizce ayrı telden çalıyorlar. Yine anlatmalara doyamadık, konuya dönelim, karşınızda Kopenhag Gezi Rehberi !

Kopenhag Gezi Rehberi

Bu arada, Kopenhag Gezi Rehberi ‘ne başlamadan önce sadece Danimarkalı sanatçıların şarkılarından ortaya karışık yaptığımız playlistimizi de şöyle bırakalım, okurken iyi gider. Artık gittiğimiz yerler için bu tip playlistler de oluşturuyoruz, bizi Spotify’da takip etmek isterseniz şuraya tık tık.

***Bir güncelleme; Bu gezinin ardından 2022 sonlarında tekrar Kopenhag’a gittiğimiz için daha güncel bir Kopenhag gezi rehberi arayışındaysanız şuradan sabit Kopenhag hikayelerimize bakabilir, güncel önerilerimize göz atabilir ve oraya kadar gelmişken bizi de takip edebilirsiniz……Tşk….

Kopenhag Gezi Rehberi: Kopenhag’a Ne Zaman Gidilir?

Bu soruyu cevaplandırabilmek için sizi soğuğa dayanabilenler ve soğuğa dayanamayanlar şeklinde kategorize etmek durumundayız. Fakat soğuk derken öyle bildiğiniz soğuklardan bahsetmiyoruz, buraların soğuğu bir başka soğukmuş Altan! Yani demek istiyoruz ki, soğuktan elinizin ayağınızın uyuştuğu, yüzünüzün daha önce hiç görmediğiniz bir rengi aldığı, büyük ihtimalle yağışa da maruz kalacağınız bir havayı kabullenebilir misiniz? (sanki bana SAW filmi ya, birazdan I wanna play a game diyeceğim) Cevabınız evetse o zaman Kopenhag’da her mevsim tutunabilirsiniz. Fakat bu şartları kaldıramayacaksanız o zaman tabii ki en güzeli yaz aylarında gitmek, o zaman sıcaklık 20’leri buluyor ve eminiz bayağı da keyifli oluyordur. Biz gaza gelip Şubat ayında gittik. Hava ortalama 2-3 derece civarında seyretti, akşamlardan söz etmiyoruz bile. Feci soğuk! Ama yine olsa yine yapar mıyız? Kesinlikle.

Kopenhag Danimarka
Kopenhag Pahalı Mı?

Sayın okuyucu, sevgili anne babalar, dear çıldırın…Bu başlığın altında yazılacaklar için gönül isterdi ki önceden bir görüntü girebilelim ve ŞİDDET ve UYGUNSUZ İÇERİK spotu verebilelim, ama olmuyor işte. O yüzden baştan uyaralım, şayet Kopenhag’a gitme planınız varsa şu yazacaklarımız sizde iyi bir gerilim filmi izlemiş etkisi bırakacak, ona göre okuyun. Çünkü Kopenhag ÇOK pahalı. Bakın ÇOK pahalı. O kadar pahalı ki, her kahve içişinizde yüreğiniz yanıyor, çocuğu yerine bağrına kara taş basan Fatma Girik gibi sarılıyorsunuz kahvenize. Valla biz bir kahveye o kadar para verince baristadan ekmek isteyip fincanın dibine de ekmek mi bansak acaba diye bile düşündük, ziyan olmasın……Neticede, abartmalarımızı ve korkutmalarımızı bir yana koyalım ve sorunuza net bir cevap verelim: İster Beyonce’nin halası olun,  ister Sedat Peker’in yeğeni fark etmez, (öyle bir moda vardı bi ara niye ya) Kopenhag pahalı bir şehir. Zaten Para birimi olarak kullanılan Danimarka kronu size euroyu, doları falan özletir, o derece. Giderken ona göre bütçe yapın, sonra gurbet elde vay efenim OitheBlog bizi bu konuda uyarmadı demeyin. İnanmıyorsanız bir takım örnekler ile gelelim:

Kopenhag
*Danimarka para birimi ile yazıyoruz.

-Popüler bir restoranda makarna vb. bir yemek: 95 – 125 DKK

-Popüler bir restoranda et içerikli bir yemek: 260 – 300 DKK

-1 şişe su: 20 – 35 DKK (musluk suyu içiliyor, kafelerde de kasanın yakınlarında bir yerde şişe ve bardaklar koyuyorlar, özetle su almayın, konu kilit)

-Bir mekanda bira: 40 – 60 DKK

-3. dalga kahveci kahvesi: 30 – 40 DKK

-Popüler bir mekanda kokteyl: 75-110 DKK

-Popüler bir kafede yayılmalı kahvaltı: 120 – 150 DKK ( yumurtalı bir takım şeyler + içecek gibi düşünün)

-Sokakta sosisli: 20 – 25 DKK

Kopenhag Gezi Rehberi
Bu Kopenhag’daki pahalılık meselesiyle yeterince gözünüzü korkuttuysak şimdi konuyla ilgili ne yapabileceğimize bakalım. Yoksa bütün mal varlığınızı ülkeye bırakıp geleceksiniz valla. Öncelikli önerimiz Copenhagen Card almanız. Şimdi siteden girip fiyatları görünce “oha bu mu bütçe hafifletecek” diye düşünmek gafletine düşebilirsiniz, bilmiyorsunuz ki duacımız olacaksınız…. Efenim Copenhagen Pass’in 24 saatliği 51, 48 saatliği 71 ve 72 saatliği 85 euro, gördüğünüz gibi bu konuda da gerçekten manyakça fiyatlar söz konusu. Ancak eğer bu pass’i almadan aşağıda gezeceğimiz yerleri keşfetmeye kalkışırsanız sırf Louisiana Müzesi’ne gidiş-dönüş bilet + müze girişi ücretinin bile 25 euro gibi bir ücrete denk geldiğini görecek ve VAY BAŞIMIZA GELENLER diye ortalıkta dolanacaksınız. Özetle burası şehir kartı almanın mantıklı olduğu şehirlerden. Ulaşımın da içine dahil olması ayrı bir şahanelik. Bunun dışında bütçenizi hafifletmek adına sokak yemeklerine dadanabilirsiniz, sosisliler efsane güzel, dışarıdan su almaya bir son verebilirsiniz çünkü musluk suyu içiliyor ve son olarak bol bol yürümenizi önerebiliriz, soğuk diye sağa sola taksiyle gitme çılgınlığına kalkışmayın.

*Şayet şehir kartını almak gibi bir niyetiniz yoksa en azından bir ulaşım kartı edinebilirsiniz, onun fiyatları da şurada mevcut, hatta direkt o siteden alabilirsiniz.

*Eğer gaza gelip Türkiye’de Danimarka kronu bulup paranızı çevirip gitmediyseniz, çok yüksek ihtimalle elinizdeki euroyu Danimarka kronuna çevirmeniz gerekecek ve bunu Kopenhag’da yapacaksınız. Önerimiz bu para bozdurma işlemini havaalanında yapmamanız. Biliyoruz, milyonlar bozdurmayacaksınız ama olması gerekenden çok daha düşük bir kurda bozdukları için gereksiz yere para kaybediyorsunuz. Havaalanından şehre ulaşımda kullanacağınız kadar parayı orada bozdurup gerisini şehirdeki döviz bürolarından halledin. Olur da bulamazsanız Central Station’da 2 tane mevcut.

* Bu arada, tek başına gezmekte tereddüt eden ya da turla beraber hareket etmek isteyen okuyucularımız için bir not: Hazır oralara kadar gitmişken birkaç şehir görmek isterseniz İskandinavya turlarına göz atabilirsiniz. Bu noktada bütçenizi biraz daha uyguna getirebilmek açısından Gruppal’ın yurtdışı turlarını önerdik çünkü tamamen online satış yaptıkları için bayi masrafı vs. olmaması sebebiyle tur fiyatları diğerlerine kıyasla daha uygun oluyor. Diğer turlar ile aynı tatta yerlerde kalıp daha az ücret ödemeyi reddedecek değiliz herhalde.

Kopenhag Gezi Rehberi

Kopenhag Danimarka
Kopenhag Gezi Rehberi: Kopenhag’da Ulaşım

Şimdiiii, Kopenhag her ne kadar dev gibi bir şehir olmasa da, son derece yayılmış bir şehir. Yani her bölgenin farklı bir tadı, her bölgenin farklı bir olayı var ve muhtemelen her birinde vakit geçirmek isteyeceksiniz. Dolayısıyla toplu taşıma araçlarına ihtiyaç duyacağınız garanti. Bu yüzden size yukarıda söz ettiğimiz ulaşım kartını alarak otobüs, metro, S-tog ne varsa hepsini kart dahilinde kullanabilirsiniz. İşin bir diğer güzel tarafı ise bisiklet kullanımının şehirde son derece yaygın olması. Yaygın derken, Avrupa çapında bisiklet kullanımının en yoğun olduğu, Kasım 2016 itibarıyla bisiklet sayısının araç sayısını geçtiği bir şehirden bahsediyoruz, o derece. Dolayısıyla bisiklet ile ulaşım sağlayabilirsiniz ancak arkadaşların tempolarına ayak uydurmaya da özen gösterin, biz arabadan korkmadığımız kadar bisikletlilerden korktuk desek yeridir. Bir yandan yemek yiyip bir yandan telefonla uğraşıp bir yandan bisiklet kullanıyorlar falan, böyle birçok yönlülük görülmedi. Öyle ki, konuştuğumuz birçok Kopenhaglı arkadaş bisikletlilerin şehirde sorun olmaya başladığı yorumunu bile getirdi. Medeniyet overdose olmuşlar haberleri yok, böyle dert mi olur be? Neyse.

Kopenhag
*Kopenhag Havaalanı’ndan Şehre Ulaşım:
En uygun ve pratik yöntem kesinlikle Terminal 3’te yer alan metro. Buradan binip Norreport durağında inerek oradan da kolaylıkla hedefinize ulaşabilirsiniz ki bu yolculuk da 15 dk civarı bir şey sürüyor. Biletinizi metronun civarındaki bilet makinelerinden alabilirsiniz. Bu makinelerin sadece demir para ve kredi kartı kabul ettiğin ekleyelim, kağıt parayı boşuna kertmeyin. Otobüs kullanmak isterseniz 5A’ya binmeniz gerekiyor ve otobüs ile Central Station’a ulaşabilirsiniz, yarım saat kadar sürüyor. Bilet makinesini bulamazsanız içeride yine bozuk para ile şoföre de ödeme yapabiliyorsunuz. Benim param çok bebeğim ben taksiye bineceğim derseniz ya da grup halindeyseniz ve bölüşebilme şansınız varsa taksi Vesterbro civarına 300 DKK gibi bir şey tutuyor ve 15 dakika civarı sürüyor. Bir arabaya kaç kişi sığarız denemesi yapmak isterseniz parayı bölüşmek adına tam yeri, tam zamanı.

Copenhagen Absalon Hotel
Kopenhag Gezi Rehberi: Kopenhag’da Nerede Kalınır?

Kopenhag’da ilginizi çekebilecek çok fazla bölge olduğu için nerede konaklayacağınız konusunda kafanız karışabilir. Bu noktada öncelikli olarak toplu taşımaya yakın bir yer kapmanızın yeterli olduğunu ekleyerek kişisel bölge tercihimizi de söyleyelim: Vesterbro. Çünkü hem merkezi, hem akşam vakit geçirmek isteyebileceğiniz birçok mekan bu civarda ve yakınında. Aslında bu tercihlerimiz arasında Norrebro bölgesini de yazardık ama birçoğunuz “oralar pek güvenli değil” falan gibi yorumlar yaptı, biz herhangi bir sorun yaşamasak da bu sebepten yüzde yüz orada kalınabilir gibi bir yorum getirmek istemiyoruz.

Daha da nokta atışı bir şey isterseniz Absalon Hotel’i kesinlikle önerebiliriz, biz orada kaldık. Burası hem Central Station’ın dibinde, hem otelin kendisi çok güzeldi, hem de çalışanlar her konuda bize bol bol yardımcı oldu. Bu arada şayet 3-4 kişiyseniz odaları geniş ve kalabalık kalmaya müsait, bu şekilde oda parasını bölüşeceğiniz için bütçenizi de bayağı bir hafifletebilirsiniz.

Kopenhag Gezilecek Yerler

Kopenhag
Kopenhag Gezi Rehberi: Kopenhag’da Gezilecek Yerler

Kopenhag’da gezilecek yerler gerçekten çok çok fazla. Bu sebeple şehrin bölgelerini anlayarak gitmek ve mümkünse kafanıza bölge bölge bir plan çıkarmak sizi büyük bir eziyetten kurtaracak, zaman kaybetmenizin önüne geçecektir. Bu bölgelerden ziyaret etme ihtimalinizin en yüksek olanlarını şöyle bir özet geçip işinizi kolaylaştıracak olursak:

*Vesterbro: Son dönemlerde şehrin en popüler, en hip bölgelerinden. Restoranların, kafelerin, tasarım butiklerin yoğunlaştığı lokal bir bölge de denilebilir. Meatpacking District (Kodbyen) de bu bölge dahilinde.

*Norrebro: Göçmenlerin yoğunlukta olduğu, sonradan hipster akınına uğrayan yeni popüler bölgelerden. Buraların Kreuzberg’i de denilebilir. Burayı keşfederken Jaegersborggade’yi merkez olarak belirleyebilirsiniz.

*Christiania: Kopenhag’ın özerk bölgesi, kendi kuralları, kendi düzeni var. Oldukça acayip bir hikayesi olduğu için burayı ayrı bir yazıda daha detaylıca ele almaya karar verdik. Christianshavn & Holmen bölgesi Christiania’yı da kapsıyor.

*Merkez: Nyhavn ve civarı olarak tarif edebileceğimiz, önemli müzelerin, restoranların, kafelerin, mağazaların bulunduğu, bahsettiğimiz diğer bölgelerin orta yerinde kalan alan.

Bölgeleri biraz daha kavrayabilmek adına siz de bizim gibi telefonunuza Ulmon’u indirip oradan Kopenhag haritasını yükleyebilir ve gideceğiniz yerleri onun üzerinde işaretleyebilirsiniz, o şekilde planlamak çok daha kolay oluyor. Şimdi daha spesifik olarak Kopenhag’da gezilecek yerlere geçebiliriz.

Kopenhag Nyhavn
Nyhavn

Her Kopenhag fotoğrafında karşınıza çıkıp duran o renkli evlerin olduğu, 800 fotoğrafını çekseniz de biraz daha çekmeniz gerekiyormuş gibi hissettiren über turistik Nyhavn, eskiden ticaret amaçlı kullanılan bir limanmış. Dolayısıyla civarda gemicilerin konaklayabileceği alanlar, publar hatta genelevler doluymuş. Şu anda tahmin edebileceğiniz üzere her benzer turistik bölgeler gibi evler yenilenmiş bir halde ve neredeyse her binanın alt katında yer alan restoran ve kafelerle dolup taşan şirin bir bölgeye dönüşmüş durumda. Burayı görmek, Kopenhag’a giden bir turistin birincil görevlerinden, kaçmaz.

-20 numara bakacak olursanız çocukluğumuzun yıldızlarından Andersen’in yaşadığı evi görebilirsiniz. 9 numarada ise Nyhavn’ın en eski binası yer alıyor.

Küçük Deniz Kızı Kopenhag
Küçük Deniz Kızı

Size Kopenhag’ın simgesi haline dönüşmüş Küçük Deniz Kızı heykeli ile ilgili küçük bir itirafımız var: Biz bu heykeli görmeye gitmedik. Brüksel’de görmeye gidip “bu ne lan” tepkileri vererek orijinal olduğuna inanamayacağımız boyutlardaki Manneken Pis’i gördükten sonra bu tip minik heykellere karşı bir tepki halindeyiz. Kınayanlar -2 derecede yağmurlu bir Kopenhag gününde oraya kadar yürümeyi denesin, ne demek istediğimizi çok iyi anlayacaklardır. Neyse, siz olur da kendinizi onu görmeden eksik hissedecekseniz bahsetmeden geçmeyelim dedik.

İngilizce adıyla “The Little Mermaid” Carslberg’in sahibi olarak da tanıyabileceğiniz Carl Jacobsen’in Kopenhag’a “küçük” (bayağı küçük) bir hediyesi. Carl Amca Andersenciğimizin aynı isimli masalından uyarlanmış bir bale gösterisini izledikten sonra deniz kızı karakterine adeta aşık olmuş ve böyle bir heykel yaptırmak istemiş. Bu sebeple heykel hem küçük deniz kızı karakterinden, hem de performansı sergileyen balerinden esinlenerek yapılmış. Eserin sahibi Edvard Eriksen “merhaba Little Mermaid’i canlandıran balerin, bana soyunmaya ne dersin bebeğim” diye soramadığından mıdır bilmiyoruz, heykeli yaparken model olarak eşini kullanmış. Bravo Edvard, evli barklı adamsın, sana da bu yakışırdı…….

Adres: Lengelinie

Tivoli Kopenhag
Tivoli Gardens

İşte Kopenhag’da acı bir gerçekle karşı karşıya kaldığımız bir başka an, Tivoli Bahçeleri bizim orada olduğumuz tarihlerde kapalıydı ve Nisan 2017’ye kadar da kapalı olacak. Dolayısıyla dışından sağından solundan görmenin ötesine geçemediğimiz için detaylı olarak anlatabilme şansımız yok. Yine de gidip görebilecekler için özet geçecek olursak burası bir “eğlence parkı”. Ancak öyle kapalı bir alan ya da bir tema parkı gibi düşünmeyin, halkın vakit geçirmeyi pek bir sevdiği yemyeşil, kocaman, ferah bir alandan bahsediyoruz. Araştırdığımız kadarıyla içeride birçok farklı yapı, yeşil alan ve roller coaster benzeri eğlence zırıltısı mevcut. Park 1800’lü yıllarda kurulduğu için daha nostaljik şeyler görebilme imkanınız da var. Walt Disney bile gelmiş bu parkı gezmiş arkadaşlar, siz mi gezmeyeceksiniz?

*Lokallerden edindiğimiz bilgilere göre yaz aylarında Tivoli ekstra hareketli, ekstra kalabalık, daha da cıvıl cıvıl oluyor. Bu durum Christmas dönemi için de geçerli. Şayet buranın tadını çıkarmak istiyorsanız belki Kopenhag ziyaretinizi bu döneme denk getirebilirsiniz.

National Museum Copenhagen
National Museum

Danimarka’yı daha yakından tanımak istiyorsanız, Vikingler diye çıldırıyor, tarihlerine dair daha fazla şey öğrenmeye hevesleniyorsanız Ulusal Müze’ye kesinlikle uğramanız gerek. İlk etapta müzenin bir kısmı bu konuyla alakasız görünebilir, çünkü konsept olarak insanlık tarihine dair birçok eser, kalıntı ve bilgi de mevcut, ancak merak etmeyin, işler neticede Danimarka’nın ve Vikinglerin tarihine de bağlanıyor. Eğer çok vaktiniz yoksa direkt 3. Kata çıkarak bu kısma ulaşabilirsiniz. Gayet detaylı ve keyifli bir müze oluşturmuşlar ve içeride “doll house’lardan” tutun Danimarka’nın yakın tarihine kadar uzanan bir koleksiyon mevcut. O bebek evlerini incelerken bizi hatırlayın, Devlet Bahçeli gibi “bizde niye yok diye” şikayet etmezseniz bizden değilsiniz. Adamlar bebek evi diye apartman yapmış.

-Adres:  Ny Vestergade 10

-Giriş 75 DKK. Pazartesi kapalı. Diğer günler 10:00 – 17:00 arası açık.

Glyptoteket Museum Copenhagen
Glyptoteket Museum Copenhagen
Ny Carlsberg Glyptoteket

Kopenhag’da gezilecek çok müze var. Ancak sınırlı bir zamanınız varsa öncelik vermeniz gerekenlerden birisi bizce kesinlikle Glyptoteket. Kendimizce oraların Orsay Müzesi benzetmesi yaptığımız bu müzede hem dünya çapında ünlü, hem Danimarka çıkışlı birçok sanatçının eserlerini görmeniz mümkün. Özellikle heykel koleksiyonu ile ağzımızı açık bırakmış, Rodin’e adanmış odada BENİM GÖRDÜKLERİMİ SEN DE GÖRÜYOR MUSUN moduna girdiğimiz Glyptoteket’in binasının güzelliğine de ayrıca hayran kaldık. Bu arada Glypototeket de Carlsberg’in sahibi tarafından kurulmuş. Adam Tellioğulları gibi maşallah, tebrikler.

-Müze mağazasında çok güzel kitaplar ve hatta çok güzel bir kitaplık var. Belki göz atmak hatta biraz vakit geçirmek isteyebilirsiniz.

-Adres: Dantes Plads 7

-Giriş 95 DKK. Pazartesileri kapalı. Diğer günler 11:00 – 18:00 arası açık. Perşembe 10’a kadar açık ve bundan faydalanmak iyi bir fikir olabilir, biz öyle yaptık.

Louisiana Museum Copenhagen
Louisiana Museum Copenhagen
Louisiana Museum of Modern Art

Tartışmasız bir şekilde Kopenhag gezimiz boyunca aldığımız en iyi kararlardan biri Louisiana Müzesi’ne gitmekti. WOW iddialı giriş oldu. Ama şimdi yazacaklarımızı görünce anlam ifade edecek. Efenim Louisiana Müzesi Kopenhag’dan yarım saat kadar uzaklıkta Humlebæk denilen bir noktada yer alıyor. Fakat bu hemen üşenmenize ya da ulaşım problemi yaşayacağınızı düşünmenize sebep olmasın. Öncelikli olarak söylememiz gereken şey, buranın Avrupa’nın en iyi modern sanat müzelerinden biri olarak kabul edilmesi. Müze koleksiyonunda 3000’in üzerinde eser bulunmasının yanı sıra Louisiana’nın en ünlü olduğu konulardan biri geçici sergileri. Her sene yaklaşık 8-12 tane geçici sergi gerçekleştiriyorlar. Ana koleksiyonda ise Andy Warhol, Picasso, Kandinsky, Roy Lichtenstein gibi bildiğiniz isimlerle birlikte Danimarka’dan birçok isim ile de tanışmanız mümkün.

Bu arada, müzenin mimarisi ve lokasyonu itibarıyla manzarası da müthiş, fotoğraf meraklılarına duyurulur. Özellikle heykel parkını gezmek üzere müzenin dışına çıktığınızda etrafta dolanmanızı şiddetle öneririz, aşağı da inebilirsiniz sorun yok.

-Müze’deki en popüler eserlerden biri Yayoi Kusama’nın Gleaming Lights of the Souls’u. Görmek için ayrı bir odaya girmeniz ve şayet yoğun bir günde gittiyseniz çok yüksek ihtimalle birazcık sıra beklemeniz gerekecek. Ama kesinlikle değer, gözden kaçırmayın! Zaten tipik bir Türk insanıysanız sebebini bilmeden “aa bu neyin sırasıymış” diyerek kendinizi sırada bulabilirisiniz, bizim ilk etapta olay öyle gelişti açıkçası, Yayoi Kusama olduğunu sırada öğrendik asdfsj.

-Müzeye ulaşım kısmı gerçekten çok kolay. Kopenhag Central Station’a gidip Louisiana Müzesi için gidiş-dönüş tren bileti artı müze girişi şeklinde 200 kroncuk bir bilet seçeneği mevcut ve o şekilde aldığınızda daha ucuza geliyor. O yüzden biletinizi bilet makinelerinden almak yerine gidip bilet satış noktasından alın ve “combined ticket” isteyin. Sonrasında Central Station’dan trene bineceksiniz ve yarım saatte oradasınız. İndikten sonra kalabalığı ya da müzenin tabelalarını takip ederek 8-10 dk yürüdükten sonra müzeye ulaşabilirsiniz.

-Şayet bir sanat öğrencisiyseniz müzeye girişiniz ücretsiz, aklınızda bulunsun. Biz “sanat derken mesela neyi sanat kabul ediyoruz” gibi zorlamalarda bulunduk ama olmadı……..

Royal Library Copenhagen
Royal Library (Black Diamond)

Sizi bilemeyiz ama, biz gittiğimiz şehirlerin kütüphanelerini keşfetmeyi bayağı seviyoruz. Hatta bazen “siz kimsiniz kardeş” diyerek almadıkları oluyor, öğrenciyiz çalışmaya geldik diye yalan söylüyor öyle giriyoruz. BİZ HALKIZ KARDEŞİM BİZİ KÜTÜPHANEYE SOKACAKSINIZ. Sakinleşiyoruz…. İsmi Royal Library olunca böyle ihtişamlı, cafcaflı bir şey beklemiş olabilirsiniz. Biz de ilk okuduğumuzda gözümüzde öyle bir şey canlanmıştı ama hayır, çünkü burası Danimarka, bizi mimari ve tasarım konusunda büyülemek için yaratılmış gibi bir ülkedeyiz. Royal Library’nin bir diğer adının “Black Diamond” olmasının sebebini kütüphaneyi dışından görünce anlayacaksınız. Binanın yapımında siyah mermer ve cam kullanıldığı ve hemen suyun yanında yer aldığı için bina suyu yansıtıyor ve bu sebeple bizce çok yerinde bir isim tercihi olmuş. İçine ise sorunsuz bir şekilde girebilirsiniz ancak ne kadar güzel bir mimariye sahip olduğunu anlamak için en üst katına (Administration katı) çıkmanızı önereceğiz. Merak etmeyin ona da sorun çıkarmıyorlar.

Adres: Søren Kierkegaards Plads 1. Pazar günleri kapalı.

Assistens Cemetery Copenhagen
Assistens Mezarlığı

Assistens, Hans Christian Andersen, Søren Kierkegaard gibi tanıyabileceğiniz isimlerin mezarlarını da içinde barındıran bir mezarlık. Ancak bizim size bu mezarlıktan söz etmemizin sebebi “gidin bi’ dua okuyun, türbeye şeker bırakın” gibi konulara dayanmıyor. Enteresan bir şekilde Assistens Mezarlığı Kopenhaglıların, özellikle gençlerin vakit geçirmeyi bayağı sevdiği bir nokta. Burada çimlerde piknik yapıyor, koşuya çıkıyor, özellikle yaz döneminde bu mezarlıkta çimlere uzanıp kitap okumaktan hoşlanıyorlar. Bu fikir teoride kulağa garip gelse de mezarlığa gidince insanların neden burada vakit geçirmeyi sevdiğini anladık. Özellikle mezarlığın ana yolunun güzelliğinden büyülendik diyebiliriz. Bizce yakınlarına yolunuz düşerse en azından rotanızı mezarlığın içinden geçecek şekilde çizin.

-Andersen’in mezarını görmek isterseniz mezarlığın içinde tabelaları var, onları takip etmeniz yeterli.

-Adres: Kapelvej 4

Superkilen Park
Superkilen Park

Fotoğraf çekmeyi sevenler, Norrebro bölgesinde yer alan Superkilen Park sizin için yaratılmış olabilir! Burası birçok bir “adult park” olarak geçiyor. Öyle adult park değil sapıtmayın hemen. Spor yapılabilecek alanların olduğu, boks ringi bile bulabileceğiniz renkli, kocaman bir alandan bahsediyoruz. Bu şekilde düşündüğünüzde orada yaşamayan biri olarak Superkilen’i ziyaret etmek biraz manasız bir şeymiş gibi görünebilir ama bize öyle düşünmeyin, çünkü özellikle kırmızı alan ve çizgili alanda çok çok güzel fotoğraflar çekebilme şansınız var.

-Adres: Norrebrogade 210

Amelienborg Kopenhag
Amalienborg

Övünülecek bir konu mudur değil midir bilemeyiz, ancak Danimarka’da birçok yerde ülke için “dünyanın en eski monarşisi” nitelendirmesiyle karşılaşacaksınız. Haliyle Kopenhag’da görebileceğiniz bir takım saraylar da mevcut. Bunlardan en turistik olanı Amelienborg. Kraliyet ailesi halen bu sarayın içinde yaşıyor, ancak buna rağmen sarayın belli bölümlerini gezebilme şansınız var. Hem kraliyetin nerede yaşadığını görmek, hem Danimarka tarihi hakkında daha fazla bilgi edinmek için uğrayabilirsiniz. Ayrıca bir klasik olarak askerlerin nöbet değişimini de izleyebilirsiniz.

-Her gün 16:00’ya kadar açık.

DesignMuseum Denmark

Yukarıda 58 kez Danimarka’nın tasarım ve mimarideki başarısını övdükten sonra konuyla ilgili bir müzeden bahsetmeden de geçmeyelim. Adından da anlayabileceğiniz üzere DesignMuseum tasarıma odaklanan bir müze. Özellikle Danimarkalı tasarımcıların eserlerinde odaklanıyor. İnternetten nedir ne değildir diye bakacak olursanız “burası Adres İstanbul galiba” gibi bir yorumda bulunabilirsiniz ama, aslında konuya ilgisi olanlar için kesinlikle ziyaret etmeye değer. Geçici sergileri kontrol etmeyi de unutmayın, değişik şeylere denk gelebiliyorsunuz.

-Adres: Bredgade 68

-Giriş 100 DKK.

Kopenhag Gezi Rehberi

Kopenhag Gezi Rehberi
Kopenhag’da Kaçırmamanız Gereken Noktalar

Kopenhag yalnızca müze müze gezilecek, turistik aktivitelere boğulup “I kalp Copenhagen” tişörtü alıp dönülecek yer değil. Burayı sevebilmek için şehri alternatif yönleriyle de keşfetmek, sokak sokak gezmek gerekiyor. Gerçi bu cümleyi her şehir için söyleyebiliriz ama, özellikle İskandinav ülkelerinde bu hissimiz tavan yapıyor. O sebepten size gezerken keşfettiğimiz ve sizin de görmekten haz alabileceğiniz, şehir ile ekstra bir bağ kurmanızı sağlayacak birkaç noktayı da söylemek istedik, bizce buralara mutlaka yolunuzu düşürün. Instagram’da fotoğraflarımızı görüp görüp “Abi ben de Kopenhag’a gittim buraları görmedim” diyen arkadaşlar için DEV hizmet.

*Magstræde: Kopenhag’ın en çok fotoğraflanan ve en eski sokaklarından biri. Rengarenk, inanılmaz güzel bir görüntüye sahip ve gerçekten de bu kadar çok fotoğraflanmayı hak ediyor. İlginç bir şekilde İtalya’yı hatırlattığı da söylenebilir.

*Larslejsstraede: Fotoğraflarımız arasında da görebileceğiniz mavi eviyle ünlü sokak. O evin sahibi kimse artık evini fotoğraflamanın Kopenhag’daki turistik aktivitelerden biri olduğunu bilmeli.

*Overgaden Oven Vandet: Yine görsel olarak bayağı hoşunuza gidebilecek bir başka sokak. Christiania tarafına giderken buradan geçebilirsiniz.

Kopenhag
*Bannana Park:
Bayağı başarılı birkaç sokak sanatı ve mural örneğini bir arada görebileceğiniz küçük bir park. Sokak sanatına ilginiz yoksa uğramanıza gerek yok, çünkü başka bir özelliği yok.

*Palads Biograferne: Pek tatlı bir sinema binası. Önünden bisiklet geçmeli renkli fotoğraf bağımlıları için ideal nokta. (böyle tasvir olmaz olsun) (Axeltorv 9)

*Odinsgade: Bu sokak üzerinde elinde balon tutan bir kız şeklinde betimleyebileceğimiz bayağı güzel bir mural var, ilginizi çekiyorsa uğrayabilirsiniz.

*Christiansborg Sarayı: Günümüzde hep parlamento binası hem de Yargıtay binası olarak kullanılan eski saray. Halen kraliyet tarafından kullanılan bölümleri de mevcut ve gezebiliyorsunuz.

Kopenhag Gezisi
*Tycho Brahe Planetarium:
Oldukça ilginç bir mimarisi olan gözlem evi binası. Yalnız binanın enteresanlığı uzaktan gördükçe artıyor, yakından biraz manasız olabiliyor. Fotoğraflamak isterseniz karşı kıyısından görmek daha mantıklı olabilir.

*Akvaryum: Kuzey Avrupa’nın en büyük akvaryumu. (kelime oyunu yapmışlar resmen he) Hem akvaryumu gezmek hem de şahane binasını görmek için gidilebilir, ancak yalnızca bol vaktiniz varsa. Çünkü merkezden bayağı uzak.

*The Cisterns: Eski bir sarnıç, günümüzde bir sergi alanı olarak kullanılıyor. Bu ikisi bir araya gelince de görsel olarak ortaya harika şeyler çıkıyor tabii. Sergiler sık sık değiştiği için gitmeden önce kontrol etmenizde fayda var. Yer olarak merkezin bir tık dışında kaldığını da ekleyelim.

*V1 Gallery: Meatpacking District’te bulunan şehrin popüler galerilerinden. Özellikle yeni sanatçılarla tanışmayı seviyorsanız hoşunuza gidebilir, yine gitmeden programlarını kontrol etmekte fayda var. (Flæsketorvet 69 – 71) 

*Church of Savior: Danimarka’nın en ünlü kiliselerinden biri. Bizim en ilgimizi çeken kısmı tepesiydi. Ayrıca buraya çıkıp şehre yukarıdan da bakabiliyorsunuz. (Sankt Annæ Gade 29)

Kopenhag'da Alışveriş
Kopenhag Gezi Rehberi: Kopenhag’da Alışveriş

Şayet bu kadar pahalı bir şehir olmasaydı size çok yüksek ihtimalle Kopenhag’da alışveriş konusunda “saldırın, çok güzel şeyler var” benzeri öğütlerde bulunurduk. Neticede burası tasarım konusunda alıp yürümüş bir şehir, eğer konuya birazcık ilginiz varsa blogger’larının ne kadar iyi giyindiğini de fark etmişsinizdir. Fakat maalesef alacağınız her şey Türk lirası bazında düşününce 8 kazak gücünde olduğu için almaya eliniz gitmeyebiliyor. Yine de gidip bakmanıza engel değil tabii ki. Gidin vitrinlerin önünde Shining’deki ikizler gibi dikilin demiyoruz, belki arada makul parçalar kaparsınız, o yüzden biz bildiklerimizi size özet geçelim.

*Eğer marka odaklı ilerlemek istiyorsanız &Other Stories, Bik Bok (talihsiz isim seçimi), Monki, Urban Outfitters, Weekday gibi Avrupa’daki diğer şehirlerde de karşınıza çıkabilecek ve Türkiye’de bulunmayan pek çok marka Kopenhag’da mevcut. Hatta çoğunun birden fazla dükkanı var.

*Tasarım odaklı ilerlemek isterseniz Wood Wood bayağı popüler, ama fiyatlar adam üzen cinsten.

*Acne’nin outleti olan Acne Archieve tam bir hayal kırıklığıydı, yalnızca kış günü arkasına basılan amca terliği giyen moda bloggerlarına hitap edebilir diye düşünüyoruz, ama yine de bir şansınızı deneyebilirsiniz.

*Sokak sokak ilerlemek isterseniz daha lokal mağazalarla ve tasarım dükkanlarıyla Jægersborggade, Elmegade ve Stroget civarında karşılaşabilirsiniz. Bu arada Stroget’e gittiğinizde bildiğiniz markalarla karşılaşıp kızmayın, özellikle civarı dedik, ara sokaklara dalmanız gerek.

*Jægersborggade bu sokaklar içinde bizim favorimiz. Bu sokak üzerindeki Palermo Hollywood’a ve bayağı güzel içkiler satan Den Sidste Drabe’ye uğramanızı şiddetle öneririz. Kaktüsçüyü görünce kıskançlıktan öleceksiniz ama Türkiye’ye kadar kaktüs taşıyamazsınız, kendinize gelin.

14 Comments

  • Yine harika bir yazı olmuş. Anlatımınızın samimiyeti sayesinde kendimi gerçekten orada hissediyorum. Çok teşekkürler 🙂

  • Merhaba!
    Yine sempatik üslubunuzla muhteşem bir yazı olmuş, keyifle okudum! ??? Blogun başlangıcından beri yılmaz bir takipçisi olarak bir ricada bulunacağım. Gittiğiniz yerlerde ne kadar kaldığınızı da yazılarınıza ekleyebilir misiniz? Çünkü her defasında yazılara baktığımda benim kafamda olan günden daha fazlasını ayırmışsınız gibi geliyor ve ayırdığım gün sayısının şehre yetmeyeceğini düşünerek karmaşık bir hale bürünüyorum? Gezi planlamamız açısından çok yararlı olacağına inanıyorum. Kolay gelsin ?

  • selamlar, oldukça doyurucu bir içerik olmuş. kuzeye doğru gitme isteği ile dolu bünyeme iyi geldi. yeme-içme, barlar ile ilgili ayrı bir yazı olacak mı?

    bu arada wordpress reader’dan yorum kapalı gözüküyor. bizim bloğumuz vakitlice.com, bir engel durumu mu söz konusu 🙂

    • selam,

      yeme içme kısmı yolda, geliyor 🙂 yorum kapalı gözüküyor derken, biz onaylamadan çıkmıyor yorumlar o sebepten mi acaba? ya da sitenin bu tasarımına yeni geçiş yaptığımız için fark etmediğimiz bir sorunu tespit etmiş olabilirsiniz, bakalım hemen hahah 🙂

      Sevgiler!

  • selamlar,uslubunuza bayılıyorum insanın içini baymadan eğlenceli yorumlarınız yüzünden en sevdiğim seyahat bloglarından diyebilirim.
    Yalnız genelde yazılarınızda şehri ortalama gezmek için kaç gün ayırmak gerektiğini pek okuyamadım merak ettiğim en önemli detay bu,çalışan olduğumuz icin bir hafta sonu kaçamağıyla stockholm yapalım dedik cuma cumartesi ve pazar gecesi dönüş uçuşumuz var, sizce yeterli mi yoksa az mı? sevgiler

    • selam, doğru söylüyorsun aslında, o detayı da eklemeliyiz sanırım 🙂 bence stockholm için amaç turistik bir gezi ise 3 gün güzel bir süre ama. 🙂

  • Merhaba !
    Mart ayı için Kopenhag – Stockholm seyahati planladık. Stockholme yazınızı gördüğümde çok sevinmiştim fakat; Kopenhag olmayınca ne kadar paniklediğimi anlatamam 🙂 Bir şekilde sesimi duydunuz ve bizden önce gidip harika paylaşımlarla bizi aydınlatıp, seyahatimizi tamamen planlamış olduğunuz için şimdiden teşekkürler. Umarım bizde sizin kadar iyi vakit geçiririz. Copenhag için bir türlü netleştiremediğim bir konu var size danışmak istediğim. Herkesten duyduğum çok ufak bir yer olup, heryere erişimin çok kolay olduğu. Sizin de instastory’leriniz ağırlık tabana kuvvetti. Maalesef ki bizim 1,5 gününmüz olacak ve çok şey yapmak istiyoruz. Daha hızlı olmak adına Metro ve S-Train haritalarına baktım. Bana oldukça karışık geldi ikisini birbirine bağlıyamadım. Tam çözemedim. Ulaşım için neyi tavsiye edersiniz ?

  • Muthis! Detayli paylasiminiz icin tesekkurler. Onumuzdeki ay gidecegim, kendi yaptigim arastirmanin uzerine tuz-biber oldu bu. Harikasiniz!
    Åland, Grönland ve Faroe Adalari yazisi da istiyoruz! 🙂

  • Kopenhag’a gitme hazırlıklarındayız ve araştırma yaparken über-eğlenceli yazılarınıza denk geldim. “Biz yazsak bu kadar olurdu” dedim ama hiç yazmadık tabi, neden? Çünkü bunlar hep tembellik. “Çok kullanışlı bir rehber olmuş, tam bizim kafamızda!” dedik. Bu blog bizi çok fazla şey araştırma derdinden de kurtardı ve buna sevindik, neden? Çünkü biz tembeliz:p Seyahatlere gitmeden mutlaka diğer yazılarınızı da okuyacağız, sevgiler, peace:)

  • Bugüne kadar hep Instagram’dan şebek story’lerinizi takip ediyordum 🙂 Oldukça eğlenceliydi ve açıkçası Instagram’dan bakınca hiç bu kadar keyifli ve derinlikli yazılar bulmayı beklemiyordum blogda. Bunu kötü anlamda söylemiyorum, o kadar hoplaya zıplaya eğlenerek geziyorsunuz ki bu yazıdaki gibi detayları es geçip sadece eğlenmenize bakıyormuşsunuz gibi görünüyordu ama anlaşılan o ki ikisini de aynı anda yapmak mümkünmüş sizin için 🙂

    *Bu arada yorumları wordpress.com hesabıyla veya gravatar hesabıyla yazmak güzel olurdu.

  • Merhabalar,
    Kızım (17) ve Ben (47 baba) Ağustos ayında Kurban bayramı haftası Kopenhag ve mümkünse komşu (Gezilesi önerilen) ülkelere 8 günlük bir gezi yapma düşüncesindeyiz. Gezi konusunda iddalıyızdır da 🙂
    Haziran ayında 5 gece konaklama ile ,Cambridige + Oxford+ Brighton+ Londra duman attırdık diyebilirim ve daha birkaç ülke 🙂
    Kızımın ufku genişliyor, benim ise emeklilik öncesi hayata bakışım.
    Tam da Kophenhag için Google’a müracat edince karşıma sizin sayfanız çıktı ve baştan sona nasıl okudum anlatamam ve devamında diğer gezilerinizi okuyacağım.
    Tembellik diyelim (Yalan değil) 7 gece 8 gün için Kopenhag ve civarı için nereleri önerirsiniz, çok para saçamıyoruz mümkün olan güvenli ama uygun otel ve pratik yemekler ile hem zaman kazanıp paramızı gezmeye harcıyoruz.
    Bu gözler kaç kare fotoğraf (Sokak, cadde, sanat eseri, bina ) görse kardır 🙂

    Öneri ve yönlendirmenizi (Sadece ülke ve şehir olarak, yanlış anlaşılmasın otel vs değil) heyecan ile bekliyorum.
    Belki Ağustosa çok var ancak şimdikten Uçak, otel veya Airbnb ile oda ayarlaması daha karlı oluyor.
    Saygılar sevgiler
    Mustafa ESEN

  • 2018 yılbaşına oslo’da giren biri olarak, kopenhag için verdiğiniz fiyatlar açıkçası ucuz geldi gözüme. tabii türkiye şartlarına göre kuzey avrupa ülkelerinin tamamı bize hiç ama hiç uygun gelmiyor 🙂 emeğinize sağlık.

  • ah ba-yıl-dım! tam aradığım samimiyette bi kopenhag yazısı!
    ben de şubatta annemle gideceğim umarım pahalılığı ve soğuğu bizi yormaz..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir