Reykjavik Gezi Rehberi: Elf Diyarında Birkaç Güzel Gün

İzlanda’yı gezmeye hazır uçağımız oraya inmişken soğuk ama sempatik Reykjavik’ten başladık. İzlanda’nın bütününü düşündüğümüzde ülke ile ilgili yapılan kurtarılmış bölge genellemelerinden yola çıkarak beklentimiz çığ gibi büyümüştü ve ülkeye ayak bastığımız andan itibaren yüzümüze bir REFAH dalgası çarpacağını falan düşünüyorduk. Evet belki o kadar somut bir şekilde olmadı ama, şehirde birkaç gün geçirdikten sonra Türkiye’den çook farklı bir yerde olduğumuzun ayırdına vardık. Hayat sakin, kimsenin acelesi yok, enteresan bir şekilde her şey “olması gerektiği gibi”. İdeal bir dünya yaratılacak olsa, sanki düzeni bu şekilde oturtulurmuş hissi yaratıyor insanda.

Reykjavik İzlanda
Reykjavik özelinde konuşacak olursak şehrin gayet küçük ve düzayak olduğunu söyleyebiliriz. Bu da şehrin her noktasını keşfetmeyi oldukça kolaylaştıran bir durum. Hava koşulları çoğunlukla popo donduran cinsten olduğu için hayat genelde iç mekanlarda akıyor. Sokaklarda dolandıkça ana caddeler hariç 10 kişiyi aynı anda aynı sokakta görebilmenizin kaydadeğer bir durum olduğunu fark etmeye başlıyorsunuz, çünkü nüfus az ve hava bir kez daha vurgulamadan geçemeyeceğimiz kadar soğuk. Özellikle yağışlı bir güne denk gelirseniz haliyle herkes kendini bir anda iç mekanlara kapatıveriyor. Evler aynı hayalini kurduğumuz gibi, minik minik ve gökyüzünün grisiyle bir dertleri varmışçasına renkli. Evet tamam belki her yeri öyle değil ama, ana caddelerinde yürürken bile şu Amerikan filmlerindeki 3 saat sonra kasırganın vuracağı aşırı şirin ve minik bir kasabadaymışsınız gibi hissediyorsunuz.

Bize mi öyle denk geldi yoksa beklentimizi biraz fazla mı yüksek tuttuk bilmiyoruz, ama insanların çok da güleryüzlü olduğunu söyleyemeyeceğiz. Lakin bir sorunuz olduğu takdirde size yardım etmekten çekinecek kadar da asıl suratlı değiller tabi ki. Zamanla buraya göç etmiş ve servis sektöründe çalışan çok fazla insanın olduğunu da fark edeceksinizdir. Zira biz kimle konuşsak farklı bir ırka ya da kökene denk geldik.

Reykjavik
Reykjavik Gezi Rehberi ’nde, Reykjavik’te gezilecek yerler, yeme-içme ve alışveriş gibi meselelere odaklanacağız. Ancak İzlanda’ya ulaşım, İzlanda bütçesi vb. detayları kapsayan dev bir rehber için şuraya, İzlanda içinde gerçekleştirebileceğiniz Golden Circle Turu için buraya ve daha da uzaklara açıldığımız Güney İzlanda Gezisi detayları için şuraya bakabilirsiniz.

Reykjavik’te Gezilecek Yerler

Yukarıda da anlattığımız gibi Reykjavik gerçekten küçük bir şehir. Ancak buna rağmen birçok müzeyi de içinde barındırıyor. Bu noktada seçim size ait, çünkü İzlanda genelinde, yani Reykjavik’in dışında da gezecek çok yer olduğu için Reykjavik’e kaç tam gün ayırmak isteyeceğinizi kendiniz belirleyeceksiniz. Biz müzelerin içinden ilgi alanımıza göre elemeler yaptık ve aşağıda yalnızca ziyaret ettiğimiz müzelerden söz edeceğiz. Aslına bakarsanız bunların dışında kalan yerlere Reykjavik’e daha uzun zaman ayırsak da gitmezmişiz gibi geliyor, orası ayrı mesele.

Blue Lagoon İzlanda
Blue Lagoon

Bu bölümü okumaya başlamadan, eğer daha önce Blue Lagoon ile ilgili herhangi bir şey görmediyseniz, Google’a girip Blue Lagoon yazmanızı rica edeceğiz. Zira Legolas’ın elf gözleri bile daha önce böyle bir güzellik görmemiş olabilir. Evet tamam, gidip kendi gözünüzle gördüğünüzde renginin fotoğraflardakinden bir tık daha farklı olduğunu göreceksiniz, ancak bu mükemmel olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Nedir bu Blue Lagoon diye soracak olursanız, kendisi bir jeotermal kaplıca. Kaplıca aklınıza doğal bir şey geliyor olabilir, ancak aslında Blue Lagoon’un hikayesi biraz daha farklı. Evet suyu doğal bir kaynaktan geliyor, fakat ilk etapta enerji üretimi için kullanılan bir alan olarak hizmet veriyor. Sonradan enerji için kullanılan bu suyun cilde ve çeşitli hastalıklara birçok faydası olduğu fark edilince, burası spa benzeri bir tesise dönüştürülüyor. Yani yarı doğal-yarı yapay diyebiliriz. Örneğin bastığınız zemin ve kaplıcanın genel şekli sonradan oluşturulmuş ancak su halen doğal kaynağından sağlanıyor.

*Blue Lagoon suyunun sıcaklığı 37 derece civarında. Bu durum, hangi mevsim veya sıcaklıkta giderseniz gidin suyun girilebilir bir durumda olmasını sağlıyor. Biz gittiğimizde neredeyse fırtınalar kopuyordu ve dışarısı buz gibiydi, ancak suyun içine girince işler daha insancıl bir hal alıyor. En azından ilk girdiğiniz nokta tesisin içinde kaldığı için, vücudunuzu alıştırarak dışarı geçiş yapabilirsiniz. Yine de hasta olma potansiyeliniz yüksekse şansınızı denemeye değer mi, ona siz karar verin.

*Blue Lagoon’a gitmek için, Reykjavik’e indiğiniz günü tercih edebilirsiniz, çünkü havaalanına yaklaşık 23 km uzaklıkta. Eğer arabanız yoksa her saat başı havaalanından ya da şehir merkezinden kalkan shuttle’ları da kullanabilirsiniz. Detaylar şurada.

Blue Lagoon Reykjavik
*Blue Lagoon’a gitmek için önceden internetten bilet almanız çok mantıklı. Aksi takdirde hem daha uzun sıra beklersiniz, hem de kalabalık durumuna göre içeri girememe ihtimaliniz olabilir. Bu noktada 4 farklı paket seçeneğiniz var. Eğer İngiltere kraliçesi falan değilseniz Standard ya da Comfort paketi almanız yeterli olacaktır. Ücretler sırasıyla 35 Euro ve 50 Euro. Detaylar için şuraya tık tık.

*Eğer gözünüzü korkuttuğumuz için ya da yüz felci olmak istemediğiniz için suya girmeyecekseniz boşu boşuna para ödemeyin, çünkü tesisin dışında kalan noktalarda da fotoğraf çekebileceğiniz alanlar mevcut. Hatta tesisin içindeki ve dışındaki su renginin birbirinden belirgin bir şekilde farklı olduğunu da ekleyelim, nedenini biz de bilemiyoruz.

*Yanınıza mayo, terlik ve yedek kıyafet almayı unutmayın. Gözünüzü yaşlı poposu görmeye alıştırın.

*Blue Lagoon’da herkesin sizi uyarıp duracağı bir konu var, o da suyun içine saçınızı sokmamanız. Aksi takdirde adeta bir Karaman koyununa dönüşebilirsiniz. Suyun saçı sertleştiren bir yapısı var. İlla da saçınızı sokacaksanız Blue Lagoon’un size sağlayacağı özel saç kremini kullanmanızı tavsiye ederiz.

Hallgrimskirkja Reykjavik
Hallgrimskirkja

İzlanda’nın en ikonik yapılarından biri olan ve daha önce gördüğünüz hiçbir dini yapıya benzemeyen, Asgard’dan fırlamış görünümlü Hallgrimskirkja gerçekten de inanılmaz bir mimariye sahip. İnsanda aniden Thor’la karşılaşacakmış hissi yaratıp genç kızların duygularıyla oynayan bir yer desek yeridir. Eğer kilise gezmek gibi bir huyunuz yoksa bile bunu görmezseniz çok pişman olabilirsiniz. Yeterince yaratıcı olmayan bünyelerimizden çıkan “Nasıl düşündü ulan bu herifler bunu?” sorusunun cevabını da oradayken aldık: Kilise lav taşlarından esinlenerek tasarlanmış ve adını İzlanda’nın ünlü şairi Hallgrimur Petursson’dan alıyor. Elini sallasan volkana çarptığın bir ülkede lav taşlarından esinlenmeleri çok da garip olmamış tabi.

*Kiliseye giriş ücretsiz, ancak yukarıdaki gözlem alanına çıkıp Reykjavik’e tepeden bakmak niyetindeyseniz, ki bizce kesinlikle bakın, 800 kron gibi bir ücret ödemeniz gerekiyor. Ödemenizin yaptıktan sonra hemen girişin solunda bulunan asansörden yukarı çıkıyorsunuz. Bayağı da sote bir yer aslında, hani bir çılgınlık yapıp para ödemeseniz kimsenin ruhu duymaz………..;);););):Pp (ayıp)

*Adres: Skólavörðustígur 101 (Kime sorsanız gösterir kolaylığında)

*Haziran-Eylül 09:00-21:00, Ekim-Mayıs 09:00-17:00 arası açık.

İzlanda Reykjavik
The Icelandic Phallological Museum

Sığ yaklaşacak olursak Pipi Müzesi, bilimsel yaklaşacak olursak Penis Müzesi adını verebileceğimiz bu yer, ilk etapta sizde iki farklı his uyandırabilir: Korku ve gülme. Korkunun sebebi size kavanozların içinde insan penisleri göreceğinizi düşündürüyor olması, gülme ise tamamen ilkokul terk davranışlarda bulunmayı sevmenizden ötürü olabilir. (Tabi ki biz de seviyoruz) Fakat elbette düşündüğünüz gibi değil, burası aslında son derece bilimsel bir müze, ayrıca görseller hariç ortalıkta insan penisi falan yok. Avrupa’daki seks müzesi, efendime söyleyeyim erotik müze falan gibi saçma konseptlerden uzak ve birçok farklı hayvanın üreme sistemi ile ilgili bilgi alabileceğiniz bir ilim irfan yuvası. Tamam abuk espriler yapmadan duramıyor olabiliriz, çünkü beklentinizi çok da büyük tutmanızı gerektiren bir müze değil. Ancak yine de bu tip bir müze ile hiçbir yerde karşılaşamayacağınızın ve bir takım ilginç bilgiler edinebileceğinizin garantisini verebiliriz. Üstelik bizim gibi sizin de aklınıza “Ulan bu müzeyi kim, neden kurdu?” sorusu geliyorsa, onun cevabını da müzede alabilirsiniz. Boyunuzdan büyük balina pipilerine bizden selam söyleyin.

*Adres: Laugavegur 116, 101 Reykjavik

*Reykjavik City Pass ile %20 indirimli. Kartsız 1250 ISK.

National Gallery of Iceland

Yeni bir ülkeye gidip sanat müzesi gezmemek olmaz. Bunun için İzlanda’da gidebileceğiniz ilk adresiniz Ulusal Galeri. İçerideki konsept diğer ülkelere kıyasla biraz daha farklı. Çünkü genellikle tüm sergi alanı, dönemsel olarak değişen tek bir İzlandalı sanatçıya ayrılıyor. Özetle çoğunlukla geçici sergiler üzerine kurulu ve neyle karşılaşacağınız gittiğiniz döneme göre değişiyor. Biz gittiğimiz dönemde Nina Tryggvadottır üzerine bir sergiye denk geldik ve oldukça etkilendik. Siz de gideceğiniz dönemde galerinin sitesini kontrol ederek ilginizi çekip çekmediğine göre gezinizi şekillendirebilirsiniz.

*Adres: Frikirkjuvegi 7, 101 Reykjavik

*Reykjavik City Pass’e dahil. Kartsız giriş ücreti: 1200 ISK.

*15 Mayıs-15 Eylül arası 10:00-17:00, 16 Eylül-14 Mayıs arası 11:00-17:00, Pazartesi kapalı.

Perlan İceland
Perlan

Perlan, yani The Pearl’ün bize kalırsa çok da büyük bir olayı yok. Hali hazırda bulunduğu noktada yer alan sıcak su tanklarının ortasına yerleştirilen değişik mimariye sahip bir yapı olarak tanımlanabilir. Yapının en büyük özelliği, dünyanın kendi ekseninde dönen 5 restoranından birini içinde bulunduruyor olması. Aynı zamanda şehre yukarıdan bakma imkanı da tanıyor olduğu için turistik bir yapı olarak kabul ediliyor. Eğer restorana girmek gibi bir niyetiniz yoksa, “bundan Antalya’da da var zaten” diyenleriniz de olabilir, o zaman yalnızca gözlem alanına çıkabilme şansınız da var.

*Giriş ücretsiz.

*Öskjuhlid, 105 Reykjavik

National Museum of Iceland

İzlanda’nın ve Viking kültürünün daha fazla detayına inmek, genel tarihleri hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz İzlanda Ulusal Müzesi uğramanız gereken ilk adres. İçeride İzlanda’nın oluşumundan kültürlerinin gelişimine ve günümüzdeki haline dek uzanan, hatta çok tanrılı dönemden Hıristiyanlığa geçiş süreçlerini de oldukça detaylı biçimde aktaran bir koleksiyon mevcut. Daha önce başka bir kuzey ülkesine ayak bastıysanız birçok açıdan tanıdık gelebileceği gibi, ilk kuzey ülkesi deneyiminizde özellikle Viking kültürü hakkında pek çok şey öğrenebilme fırsatı tanıyor ve tarih ilgi alanınıza girmese bile “sıkıcı” bir müze olmadığı için bizce kesinlikle ilginizi çekecek bir şeyler bulacaksınızdır. Çok büyük bir müze olmadığını da ekleyerek konuya hevesinizi arttıralım.

*Reykjavik City Pass’e dahil. Kartsız 1500 ISK.

*Adres: Sudurgata 41, 101 Reykjavik

*10:00-17:00 arası açık. Eylül-Nisan arası dönemde Pazartesi günleri kapalı.

National Gallery of Iceland
Reykjavik Art Museum – Hafnarhus

Eğer bizim gibi sanat galerisi ve müzesi gezmeyi seven bir ekipseniz Reykjavik Art Museum kesinlikle ilginizi çekecektir. Özellikle İzlandalı sanatçıları tanımak istiyorsanız ya da genel olarak gittiğiniz farklı ülkelerde yeni sanatçılarla tanışmaktan haz duyuyorsanız, burası lokal sanatçıları tanımak için oldukça iyi bir seçim. Reykjavik Art Museum başlığı altında gezebileceğiniz 3 farklı alan var: Hafnarhus, Kjarvalsstaðir ve Ásmundarsafn. Her birinde farklı bir sanatçının eserleri sergileniyor ve oldukça orijinal işlerle karşılaşmanız mümkün. İzlandalı sanatçıların 3 büyükleri olarak tanımlanabilecek Erró, Kjarval, and Ásmundur Sveinsson’ın eserlerine sık sık yer verseler de tabi ki uluslararası sanatçıların işlerini görebilme şansı yakaladığınız dönemler de oluyor. (Örneğin biz sayelerinde Erro ile tanıştık, tanıştığımıza da çok memnun olduk, gerçekten başarılı pop art çalışmaları ve kolajları var, ilgisini çekenler araştırabilir) Bu müze, aynı zamanda Reykjavik’teki en büyük sanat müzesi olma özelliğini taşıyor, ancak gözünüz korkmasın, öyle dev gibi bir müze falan değil tabi ki.

*Adresler: Hafnarhus –Tryggvata 17

Kjarvalsstadir – Flokagata 24

Asmundarsafn – Sigtun

-Reykjavik City Pass’e dahil. Kartsız 1400 ISK.

-Pazartesi günleri de açık olmasını fırsat bilebilirsiniz!

Reykjavik Gezisi
Kısa Kısa…

Laugavegur: Reykjavik’in en ana ve işlek caddelerinden biri. Öyle deyince trafikte kilitlenip kaldığınızı falan düşünmeyin tabi, saatte 8 araba değil de 18 araba geçiyor gibi düşünebilirsiniz mesela. Kendisi aynı zamanda şehrin alışveriş caddesi olarak biliniyor ve üzerinde hem İzlanda’ya özgü, hem de dünyadan pek çok marka görebilmeniz mümkün. Ayrıca birçok lokal&turist karışımı barı ve tasarım dükkanını da bu yol üzerinde bulabilirsiniz, onların detaylarına aşağıda ineceğiz, panik yok.

Skolavördustigur: Bizim Hallgrimskirkja’nın önünde uzanan ve tepeden de fotoğraflayabileceğiniz bu cadde, Reykjavik’in en turistik ana caddelerinden bir diğeri. Tıpkı Laugavegur’da olduğu gibi bu cadde üzerinde de birçok kafe, dükkan ve renkli, sevimli binalar mevcut. Eminiz ki Reykjavik geziniz boyunca bu caddeye yolunuz birkaç kez düşecektir.

Bankastraeti: Laugavegur ve Skólavörðustígur civarında bulunan bir diğer ana cadde de bu. Aynı şekilde bu cadde üzerinde de birçok kafe, restoran ve bar bulabilmeniz mümkün. Tüm bu caddeler için geçerli bir konu ise, buraları yalnızca turistik yerler olarak değerlendirmemeniz gerektiği. Zira zaten öyle çılgınlar gibi turist çeken bir şehir olmadığı için buradaki mekanların büyük bir kısmı lokal&turist karışımı bir kitleye sahip.

Harpa Reykjavik
Harpa:
Harpa, Reykjavik’in 2011 yılında açılan yeni konser salonu. Tüm İskandinav ülkelerindeki opera binaları ve konser salonlarında olduğu gibi buranın mimarisi de adamı kıskançlıktan öldürecek cinsten. Eğer fırsatını yakalayabilirseniz güzel bir konser dinlemek ve içeriyi şöyle bir gezinmek için mutlaka vakit ayırın. (Bjork konserinde denk gelir de çıldırmaz mısınız mesela?)

İzlanda’da Yeme-İçme

Şuradaki İzlanda ipuçları içeren yazımızda İzlanda mutfağının aşağı yukarı neler üzerine kurulu olduğuna dair daha fazla detay anlatmış bulunduk, ilgisini çekenler oraya bir göz atabilir. Reykjavik’te nerede ne yenir o biraz detaylandırmak gerekirse:

Baejarins Beztu Pylsur: Listeye iddialı bir giriş yapalım. Damak tadınızda göre kararı siz verirsiniz ama, burası dünyanın en iyi sosislisini yaptıklarını iddia eden, oldukça popüler bir mekan. Ayak üstü sosisli yiyeceğiniz bir sokak yemekçisi tadında ve gece çok geç saatlere kadar açık. Burada midye, pilav, kokoreç, tantuni yemeye gitmelerimizin İzlanda versiyonu gibi düşünebilirsiniz.

Laundromat Cafe
Prikid:
İzlanda’da genel olarak bir Amerikan hayranlığı, hatta “özentiliği” durumu olduğu için klasik Amerikan mutfağından seçenekler sunan pek çok restoranla da karşılaşacaksınız. Şahsen çok büyük İzlanda mutfağı fanları olmadığımız ve İzlanda boyunca odaklandığımız nokta ülkenin mutfağını keşfetmek olmadığı için, bu şehirdeyken diğer ülkelerde yapmadığımız bir şeyi yaptık ve lokal yemeklerin dışına taştık. İşte Prikid de bu restoranlardan biri. Çok büyük bir özelliği yok, ancak gayet doyurucu ve lezzetli bir kahvaltı yapabilmeniz ya da burger vb. şeyler götürebilmeniz mümkün.

Laundromat: Laundromat, Kopenhag ve Oslo gibi başka şehirlerde de şubeleri olan ve enteresan konsepte sahip bir mekan. İçeride hem çok lezzetli kahvaltı seçenekleri, hem yemek seçenekleri hem de çamaşır yıkayabileceğiniz bir alan mevcut. Evet basbayağı çamaşır yıkamaktan bahsediyoruz, zira adından da anlayabileceğiniz üzere mekanın alt katı çamaşır makinalarına ayrılmış ve bizde çok yaygın olmasa da yurtdışında sık kullanılan çamaşırhane konseptinin sosyalleştirici özelliğini bu şekilde kullanmaya karar vermişler. Özellikle kahvaltı için kesinlikle uğrayabilirsiniz. Gitmişken biraz çamaşır da yıkarsınız belki.

Lebowski Bar
Lebowski Bar:
Konseptli barları seven İzlandalılar tam bizlik bir iş yapıp Big Lebowski konseptli bir bar yapmışlar. İçeride geniş bir White Russian menüleri var ve bize kalırsa geri kalan kokteyllerini denemeniz pek de iyi bir fikir değil, zira pek de becerebildikleri söylenemez. Biz gaza gelip İzlanda’ya gitmeden önce sevgili “Dude”un filmini bir kez daha izledik ve hal böyle olunca mekandan daha da keyif aldık, eminiz ki siz de seversiniz.

Nora Magasin: Şöyle güzelinden bir akşam yemeği yemek isterseniz lokallerin de bol bol tercih ettiği Nora Magasin’e mutlaka uğrayın. Hem yemekleri güzel, hem ortam keyifli, hem de eğer donmayı kabullenirseniz dışarıda oturabilme şansınız var. Üstelik çalışanları gayet sempatik ve yardımcı olmaya meyilli insanlar. Rezervasyon yaparsanız iyi olabilir, zira genelde kalabalık oluyor.

Grillmarkadurinn: Reykjavik’in son dönemlerdeki popüler mekanlarından biri olan Grillmarkadurinn bütün ürünlerinin doğal olduğu gibi bir iddiaya sahip. Özellikle et konusunda ön plana çıkıyorlar ve fiyat olarak diğer restoranların biraz daha üzerinde olduğunu söyleyebiliriz. Biz Beef Tenderloin ve Rib Eye denedik, doğruyu söylemek gerekirse damak tadı farklılığından mıdır bilinmez etlerimizden tam tarif edemediğimiz tuhaf bir tat aldık. En azından Türkiye’deki etlerden daha farklı bir tada sahip olduğu kesin. Kokteylleri bayağı başarılıydı, Guns N’ Roses, Rasberry Cosmo ve Grillmarkadurin Glacier tavsiyemizdir.

Grillmarkadurinn
Reykjavik Roasters:
Reykjavik Roasters kahve konusunda bize kalırsa Reykjavik’in en başarılı mekanı. Oldukça naif ve basit bir dekorasyona sahip dükkanlarında işlerini son derece ciddiye alarak çok çok başarılı kahveler yapıyorlar. Eminiz ki bir kez denedikten sonra yine gitmek isteyeceğiniz gibi, eğer evinizde kahve tüketiyorsanız buradan kahve almayı da değerlendireceksiniz.

Mokka: Burası internetten Reykjavik’te nerede kahve içilir araştırmasına girdiğinizde karşınıza çıkacak bir diğer kahveci. Kahvelerinin kötü olduğu söyleyemeyiz, ancak Reykjavik Roasters varken burayı tercih edeceğinizi sanmıyoruz. Yine de farklı bir yer arayışına girdiyseniz burayı deneyebilirsiniz, üstelik güzel bir havaya denk gelirseniz dışı da var.

Kaldi: Kaldi, özellikle akşamüstü saatlerinden itibaren ciddi kalabalık olan ve sevilen bir bar. Yer bulmak genellikle zor, ancak ayakta da takılabilirsiniz, bar kenarında da, dolayısıyla içeriyi tıklım tıklım görüp girmemezlik etmeyin. İzlanda’ya özgü biralar olan Gull ve Viking’i denemek için güzel bir seçenek.

Reykjavik Roasters
Bunk Bar:
Reykjavik’teki popüler barlardan biri diğer de Bunk. Hem hamburger ve benzeri atıştırmalıkları var, hem keyifli bir ortam, hem de müzikler güzel. Lokal-turist karışımı bir kitleye sahip ve burası da genellikle oldukça kalabalık oluyor. Çalışanlarını ağızlarının ortasına patlamalık olanlar ve sempatik olanlar şeklinde ikiye ayırdık, sempatik olanlara denk gelirseniz şehir ile ilgili herhangi bir sorunuz olduğunda da bol bol yardımcı olmayı ihmal etmiyorlar.

Reykjavik Gece Hayatı İle İlgili Bir Takım İpuçları

*Barlar genellikle Laugavegur ve çevresinde sıralanmış halde. Bar ya da club fark etmez, genellikle herhangi bir giriş ücreti alınmadığı için kafanızı bütçeye takmadan oradan oraya kolaylıkla geçiş yapabilirsiniz.

*Reykjavik için hafta içinin Cumartesi dublörü Perşembe geceleri. Hafta içi oradaysanız gece çıkacağınız akşamı Perşembe gününe denk getirebilirsiniz.

*Gündüz sakin bir kafe olarak gördüğünüz birçok mekan akşam bar/pub tadında bir havaya bürünebiliyor, aklınızda bulunsun.

*Bu aralar Kaffibarinn ve Kex Hostel akşam içkisi için çok popüler, göz atabilirsiniz.

*Şehrin en sevilesi gay bar’ı tabi ki Kiki! Zaten dış kaplamasının gökkuşağı renklerinden oluşuyor olması nedeniyle dikkatinizi çekmemesi imkansız.

Reykjavik Iceland
Reykjavik’te Alışveriş

İzlanda’da alışveriş yapmak gibi bir niyetiniz varsa ciddi para harcamanız gerektiğinin de bilincinde olmalısınız. Aslına bakarsanız burası çok orijinal ve başka yerde bulamayacağınızı düşündüğünüz parçalar haricinde alışveriş yapmak için pek de mantıklı bir ülke değil, çünkü fiyatlar gerçekten çok çılgın. Lokal bir mağazadan bere almaya hallenip 90 Euro olduğunu öğrenerek hüzünlenmemizle başlayan ve başka yerlerde bir şeyler satın alma denemelerinde bulundukça suratımıza birkaç kez daha çarpan bir gerçek, mümkünse alışveriş hevesinizi başka bir ülkeye saklayın. Yine de şöyle bir göz atmak isterseniz başka yerde bulamayacağınız orijinal tasarım dükkanları ve markalar var tabi ki.

North 66

Reykjavik’te alışveriş yapmayı kafaya koyduysanız bir şeyler satın alabileceğiniz en mantıklı mağaza kesinlike North 66. Türkiye’de ve Avrupa’da denk gelemeyeceğiniz ve zorlu hava koşullarına karşı outdoor ürün vb. şeyler satan mağaza, ilerleyen dönemlerde kış gezilerinizin ve kayak tatillerinizin de kurtarıcısı olabilir.

12 Tonar

Eğer plak koleksiyonu yapıyorsanız 12 Tonar sizi bayağı heveslendirebilir. Sebebi ise çok fazla çeşit sağlıyor olması değil, İzlandalı sanatçılara ait başka yerlerde karşılaşma ihtimalinizi düşük olduğu orijinal albümler barındırması. Tavsiyemiz üst kattaki plakları geçip aşağı ikinci el plakların olduğu kata inmeniz. Üstelik İzlandalı sanatçıların yanı sıra çok geniş bir klasik müzik arşivleri de var, (hatta şaşırtıcı bir şekilde Alpay plağı bile bulduk) ve kahvenizi alıp koltuklarına bayılarak istediğiniz plağı dinleme şansına da sahipsiniz.

12 Tonar Reykjavik
Hrim Eldhus

Hrim Eldhus Reykjavik genelinde birkaç noktada karşılaşacağınız bir tasarım dükkanı. İçeride hem kişisel kullanım, hem ev eşyası hem de biz kırtasiye ürünü manyaklarını can evinden vuracak bir ürün çeşitliliği sunuyorlar. Özellikle bazı ev eşyaları insanda “of ben bunu nasıl taşıyayım ulan Türkiye’ye :(“ hüznü yaratıyor, onları da görmezden geleceksiniz artık. Bavulunuzda tencere taşımaya kalkışacağınızı sanmıyoruz.

Geysir

Küstüğümüz ve bir daha asla konuşmayacağımız Geysir’de hem kadın hem de erkek için hakikaten çok güzel giyim ürünleri satılıyor. Birkaç farklı markanın ürünlerini bir arada sunan marka eşekler gibi pahalı olduğu için insanın bir şeyi alıp da deneyesi bile gelmiyor ama, bu alışveriş işini çok gönlüne yazanlarınız varsa şöyle bir göz atabilirsiniz. Bu noktada tavsiyemiz, en azından Türkiye’den de satın alabileceğiniz Hunter gibi markaların ürünlerini Geysir’den satın almamanız, çünkü bize kıyasla çok daha pahalı, kazıklanmanızı istemeyiz.

İzlanda
Aurum

Aurum ödüllü bir tasarım mağazası. Hem orijinal takılar, hem tasarım objeler hem de aklınıza gelmeyecek türlü türlü tasarım ürünler bulabilirsiniz. Çok geniş bir ürün yelpazesi olmamasına rağmen özellikle takı konusunda hoşunuza gidecek bir şeyler bulabilirsiniz diye düşünüyoruz. Fiyatlar konusunda yorum yapmayacağız, siz bizi anladınız. Bu arada, sitesine bakacak olursanız sadece takılarla karşılaşacaksınız, ancak mağazanın konsepti daha farklı, sadece takı satıyorlar diye düşünerek gitmemezlik etmeyin.

Smekkleysa

Reykjavik’teki en popüler plak dükkanlarından bir diğeri olan Smekkleysa’da seçenek bol, ancak Türkiye ile kıyaslandığında fiyatlar biraz daha yüksek ya da aynı seviyede. Bu noktada bulduğunuz plağa göre muamele yapıp ona göre karar verebilirsiniz. Yukarıda söz ettiğimiz 12 Tonar’da fiyatların biraz daha uygun olduğunu ekleyelim.

Reykjavik Street Art
Genel İpuçları

-Reykjavik sokak sanatının çok yaygın olduğu bir şehir. Bu açıdan gözünüzün sürekli sağda solda, bir apartmanın tepesinde ya da bir inşaatın arasında olmasında fayda var. Bizim şehirde gördüğümüz en güzel örnekler Guido Van Helten’e ait. Jean Paul Sartre’ın “No Exit” oyunundan esinlenerek yaptığı inanılmaz çalışmalarını şehrin batısında, Grotta yönüne doğru giderken karşılaşacağınız Loftkastalinn binalarının üzerinde görebilirsiniz.

-İzlanda’da ve Reykjavik’te, elflerin ve trolllerin var olduğuna dair bir inanç hala mevcut. Tabi ki herkesin bu inanca sahip olduğunu söylemiyoruz, ancak kültür itibariyle bu inancından vazgeçmemiş insanlar var ve bu konuyla dalga geçilmesine pek de sıcak bakmıyorular. Yüzüklerin Efendisi tutkunu bir nesil olarak kendilerine saygı duymakta güçlük çekeceğinizi sanmıyoruz.

-Gitmeden önce İskandinav mitolojisi ile ilgili bir şeyler okursanız gezinizi daha keyifli hale getirebilirsiniz.

-İlginizi çekiyorsa ve vaktiniz varsa, Culture House ve Volcano House’a da şöyle bir göz atabilirsiniz.

3 Comments

  • Temmuz 29 ağustos 16 arası izlandadayim eylül mart arası görünüyor yazıyor heryerde ama kuzey ışıkları için az da olsa görme şansım olabilir mi

  • Merhabalar,

    Yazınızı büyük bir ilgiyle okudum. Ellerinize sağlık.. Epey aydınlatıcı bir yazı olmuş.

    Biz de eşimle mart ayında Reykjavik’e gitmeyi düşünüyoruz. Geçen sene mart ayında Tromso’da kuzey ışıklarını seyretme şansı yakalamıştık ve çok etkilenmiştik. Bu sene de şansımızı İzlanda’dan yana kullanmaya karar verdik.

    Kaç gün ayarmalıyız İzlanda için? Reykjavik’e kadar gitmişken görmeden dönmeyin diyeceğiniz başka nereler var acaba?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir