İzlanda: Çürümüş Köpekbalıkları ve Birtakım Güzellikler

reykjavik

İzlanda’nın “Yazın nereye gitsek?” deyince akla ilk gelen yerlerden biri olmadığı kesin. Ama şahsi ilgi ve merakımı bir kenara koyacak olursak, eminim birçok insanın da “Orada neler dönüyor Kamil?” diyeceği cinsten bir ülke İzlanda. Türkiye’den gideni de, göreni de az. Fakat şanslıyım/şanslıyız ki, hem kafasına, hem zevklerine, hem önerilerine kesinlikle güvenebileceğimi bildiğim, pek sevgili arkadaşım Erdem Gökçek, bizim yerimize oraları gezip görmüş bulundu ve bu röportaj için vakit ayırabildi. Birazdan buradan kendisine öpücüklerimi yollamaya başlamadan röportaja geçelim ve İzlanda’nın derinliklerine kaybolalım derim.

***Bir süre sonra gelen not: Biz bu röportajın ardından İzlanda’ya ayak basmayı başardık ve şurada DEV bir İzlanda rehberimiz ve ülke üzerine türlü türlü notlarımız mevcut. Oraya da bekleriz

Çoğumuzun hakkında çok az şey bildiği bir ülke İzlanda. En azından yurtdışına çıkma kararı alınca akla ilk gelen yerlerden biri olmadığı kesin. Sen neden İzlanda’yı tercih ettin? Seni çeken neydi?

Öncelikle yıllardır İskandinav ülkelerine/Nordik ülkelere bir zaafım vardı, tasarım olsun, lütheryen dini bakış açıları olsun, doğanın harikalığı falan… Geçen sene sırasıyla bu ülkeleri gezmeye başladım. İlk olarak Finlandiya, ardından Danimarka sonrasında Norveç ve İzlanda birlikte ve son olarak İsveç. İzlanda’yı tercih etmemin asıl sebebi ise doğasının inanılmaz güzelliğidir. Filtre kullanmadan instagramlık fotoğraflar veren inanılmaz bir doğa.. Ben de makinamı kaptım ve sevgilimle bu ülkeyi gezmeye gittim.

Hangi şehirlerini görme fırsatın oldu? Favorin hangisiydi?

Reykjavik ve Akureyri şehirlerinde kaldım. İnanılmaz şehirler ikisi de. İzlanda’nın toplam nüfusu 300000 civarında, yani “fazlasıyla az”. Bu nüfusun üçte ikisi Reykjavik’te, yani bir Beyoğlu kadar falan. Akureyri ise İzlanda’nın en kuzeyindeki büyük fjordun içinde bulunan inanılmaz küçük bir şehir. Doğası açısından Akureyri’ye hayran kalmamak mümkün değil. İnanılmaz heybetli dağ sıralarını yaran gri bir denizi var ve iki tarafı karlarla örtülü bir şehir. Gerçekten insan kendin önemsiz hissediyor ve doğanın büyüklüğünü ve ulu yanını her hücresinde hissediyor. Bu kadar yer gezdikten sonra ilk defa kendimi dünyanın gizemli bir yer olduğuna inanırken yakaladım. Reykjavik te aynı şekilde inanılmaz zaten ülkedeki çoğu ikonik doğa harikası Reykjavik ve civarında. Reykanes yarım adası inanılmaz güzel.

izlandaNasıl bir ülke İzlanda? “Burada yaşasam çok mutlu olurdum” diyebileceğimiz türden mi? Yansıtıldığı gibi “çok çok huzurlu” bir ülke mi?

Orada yaşasam ne yapardım diye baya bir düşündüm ve tek bir sonuca varabildim, hafta içi fazlasıyla çalışmak ve para kazanmak, kendime doğa içinde bir tatil evi almak veya kiralamak ve hafta sonlarımı doğanın içinde geçirmek harika bir fikir olarak geldi. İnsanın öyle bir doğa içinde bir şeyler üretmemesi imkansız sanki. Mutlaka resim, müzik, edebiyat bir şeyler çıkar insanın içinden. Kültürel açıdan ise fazla küçük bir toplum olmasından dolayı genelde insanlar birbirlerini ya tanıyor ya da bir göz aşinalıkları var. Bu beni rahatsız edecek bir durum değil ancak bundan fazlasıyla rahatsız olabilecek insanlar için İzlanda’da yaşamayı tavsiye etmem. Çalışma saatlerinin uzun olduğunu duydum bu konuda tembelseniz veya inanılmaz zengin ve popüler olmak gibi hayalleriniz varsa İzlanda’dan uzak durun. Çünkü 2008 krizinden sonra İzlanda toplumu diğer ülkelerin vatandaşlarından farklı bir refleks geliştirmiş ve köklerine dönmeye, Viking ruhunu tekrar yüceltmeye mutabık olmuşlar. İflas eden bankalar kurtarılmamış ve o bankaların ve finans kurumlarının müdürleri hapis ve para cezası almış. Kaybettikleri oyuna geri dönmekten vazgeçmiş ve daha mütevazi bir hayata yönelmiş bir halktan bahsediyorum.

Orada sıradan bir gün nasıl geçiyor? İstanbul’daki yaşantın ile benzer yönleri, ya da “Ne yapıyorum ben yahu?” dedirten yönleri var mı?

İzlanda ile İstanbul’un tek benzer yönü fiyatlar galiba İstanbulda yaşamış birinin biraz yalnızlık hissi yaşayacağını düşünüyorum. Daha çok iş ev ev iş bir hayat söz konusu denilebilir. İlginç bir şekilde Amerika’yı ve Amerikan kültürünü fazlasıyla seviyorlar. Birlikte gezdiğim Amerikalı kişi İzlanda yaşam tarzını Amerika’nın orta batı tarzına benzetmişti. Tabii ki fazlasıyla Avrupa tarzı sofistike bir kültürle harmanlanmış. Ancak Türk modeli yarını düşünmeden yaşamak orada pek mümkün değil eğer insan kendini bir şeylere adamaz ve bir şeyler için çalışmaz ise kısa yoldan delirebilir. Şehir kültürü olarak bazı odak noktası kafe ve barlar var. Burada insanlar sosyalleşmekte. Bunun dışında iklim koşullarından dolayı kışın sokak kültürü pek yok yine de şaşırtıcı biçimde insanlar sokaklardan soğuğu bahane ederek kaçmıyor. Yazın hayatın tamamıyla duvarların dışına taştığı bariz. İstanbul ile ilgili bir başka ilginç benzerlik ise kapalı arkadaş grupları. Bir gruba dahil olmak sizi sosyal açıdan sıkıntıdan kurtarabilir ancak bu arkadaş grubuna dahil olmanız fazlasıyla aman ve çaba gerektiriyor. Ve bir arkadaş grubuna dahil olduğunuzda dostluğunuz baki kalıyor. Bunu birkaç İzlandalıdan birkaç sefer duydum ve bana İstanbul’un sosyal ortamını anımsattı.

iceland reykjavikPeki pahalı bir ülke mi? Bize günlük hayattan birkaç örnek vererek anlatabilir misin?

2008 öncesi Japonya kıvamında pahalı bir ülkeymiş ancak krizden sonra İstanbul seviyesinde görünmekte. Gıda fazlasıyla ucuz (sebze pahalı tabii ki). Gece hayatı fiyatları da çok normal ve diğer İskandinav ülkelerine göre uygun. Örenğin ıstakozlu balinalı bir yemekte kişi başı 45 euroya çıkabilirsiniz. Bir barda bira içmek ise 5-6 euro civarında. Et, süt, tereyağı, sebze gibi şeyler içeren bir market alışverişinden kolayca 30 euro civarında çıkabilirsiniz. Yani hayat uygun.

İzlanda’nın fotoğraflarına baktıkça insan doğa ile iç içe yaşamak açısından gerçekten muhteşem bir ülke olduğu izlenimine kapılıyor. Gerçekten de durum böyle mi?

Doğanın bu kadar heybetli olduğu coğrafyalarda insanların daha dingin, mert ve saygılı olduğu gibi bir gözlemim vardı. İzlanda bu gözlemi benim için daha güvenilir ve doğru kıldı. Şehrin merkezi bile doğanın içinde olduğu için bu gerçekten kaçmak şansı yok. Kendinizi hiçbir zaman Mecidiyeköy veya Taksim’deki gibi tamamıyla doğadan kopuk hissedebileceğiniz bir durum söz konusu değil. Bu gerçek aslında sert bir gerçek, insanlar daha sert mizaçlı ve daha direkt, gereksiz yalanlar, entrikalar, içten olmayan gülümsemeler tamamen anlamını yitiriyor bu tarz yerlerde. Bunun politik hayata bile yansıyışı harikulade. Sosyal açıdan büyük artılar oluşturuyor. Eğer ekmeğinizi denizden kazanıyorsanız tabii ki ekonomik açıdan da tatmin edici. Diğer taraftan İzlanda’nın doğası evet harika ancak bir ağaç severseniz burada barınmanız imkansız çünkü ağaç neredeyse yok. Eski zamanlarda Vikingler tarafından gemi üretimi sebebiyle ağaç ülkede neredeyse bitmiş. Sonrasında sert iklim koşulları ve hayvanların gelişmekte olan ağaçları yemesi sebebiyle ormanlar geri kazanılamamış. Ve İzlanda halkı ağaçların doğanın (landscape) ağaçlar tarafından engellenmemesini sevmekteler. İnsan taşa toprağa yosuna doyuyor inanılmaz gayzerler, buzullar, şelaleler, lav çukurları görmeniz çok olağan. Ancak doğa arzuluyorsanız önce doğa algınızı biraz gözden geçirmeniz gerekebilir.

Etkinlik ve gece hayatı açısından aktif bir ülke mi? Bulunduğun şehri/şehirleri bu konuda tatmin edici buldun mu? Gece çıkıp x’e gitmelisiniz gibi bir tavsiyede bulunabilir misin?

Benim İzlanda’yı ziyaret ederken en çok üzüldüğüm iki şey, kuzey ışıklarını bir türlü görememiş olmam oldu. Diğeri ise yazın 21 haziranda yapılan Eclipse partileri kaçırmış olmam çünkü şubatta gittim. Eğer İzlanda’ya gidilecekse muhakkak bir kere yazın ve bir kere kışın gitmek lazım. Tamamen farklı iki İzlanda görülecektir. Şubat ayında gittiğimde güzel müzik çalan gece kulüpleri vardı. Publarda eğlenceli. Ancak yazın gittiğinizde kendinizi gece 12 de apaydınlık bir günde, bir kaplıcanın içinde içip harika dj performanslarıyla dans ederken bulabilirsiniz. Veya buzulları direk gören bir tepede bir müzik festivalinde hayatınıza şükrediyor olabilirsiniz. Ancak gece hayatından etkinlik beklentileriniz var ise yerel insanlardan birini tanımanız gerekli böylece çok güzel bir ev partisine katılabilirsiniz. Ben Blue Lagoon kaplıcasında yapılan 21 Haziran Eclipse partisini herkese tavsiye ederim zaten seneye ben de muhakkak orada olacağım.

Blue-lagoon_destination_travel_guideYemek kültürü konusunda ne düşünüyorsun? Damak tadına uygun bir şeyler bulabilmek konusunda güçlük çektin mi? Denememizi tavsiye edebileceğin bir şeyler var mı?

Öncelikle konu çiğ balıksa benim zorluk çekmem gibi bir durum konusu değil. İzlanda’da yemekler çok lezzetli, tereyağ lezzetli patates, havuç çok lezzetli et çok lezzetli ve balık harikulade derecede lezzetli. Ünlü bir hotdog sokak restoranları var adı Bæjarins Beztu Pylsur , muhakkak denenmeli. Bunun dışında eğer farklı lezzetleri ve balığı seviyorsanız Þrír Frakkar adlı restoranı mutlaka ziyaret etmelisiniz. At, balina, puffin, balık omleti, alabalık gibi çok lezzetli ve değişik etleri çok ustaca pişiren bir aşçının ayrıcalığı ile yemek büyük bir keyif. İzlanda’nın en ilginç yemeği ise çürümüş köpek balığı yemeğidir herhalde, bir kere deneyip kusmak bence her İzlanda’ya giden insanın yaşaması gereken bir deneyim. Bu arada çürümüş aslında yanlış bir açıklama. Köpek balığının etinden bulunan idrarın amonyağı ile fermante olmuş demek daha doğru. Küçük küpler halinde kokteyl tabağında geliyor. Bi’ kere denenebilir ancak beğenip tabağın tamamını yiyebilecek biri var mıdır bilmiyorum.

Kültürel açıdan garipsediğin, bize kıyasla çok da farklı ilerlediğini gözlemlediğin şeylerle karşılaştın mı?

Garipsemekten çok hayran kaldığım birkaç şey var. Örneğin kadınların sosyal hayattaki gücü. Kadınlar gerçekten toplumda çok güçlü ve bunu baya derinden hissediyorsunuz. Bu zamana kadar gittiğim ve Türk toplumunun rol model aldığı çok gelişmiş Avrupa toplumlarında bile kadının böylesi eşit bir sosyal statüde duramadığını fark ettim. Kadınlar tır kullanabilir, madencilik yapabilir, ülkeyi yönetebilir, meclisin çoğu koltuğuna sahip olabilir ve bu sorgulanıp üzerine düşünülecek bir konu bile değil. Bir gerçek. Bunun dışında başbakanlarının bir LGBT bireyi olması ve seçim sırasında bunun bahsinin bile geçmemiş olması bence tüm dünyaya ders olması gereken bir şey. Evliliğin bir kadın ve bir erkek vatandaş arasında değil iki vatandaş arasında tanımlanması, Gay evliliğini hala büyük sancılarla yasallaştıran batı toplumlarına ders verecek nitelikte ve toplum bunu olması gerektiği gibi sorgulamıyor bile, bu durum onlara göre hayatın bir gerçeği. Son olarak ilginç bir gözlemi ise hizmet sektörü konusunda yapmak isterim, size restoranda uçakta dükkanda hizmet veren kişiler fazlasıyla cana yakın görünseler de asla laubali olmuyorlar ve profesyonelliklerini bozmuyorlar. Bence çok takdir edilesi bir tavır.

Peki ya insanlar? Sıcakkanlı oldukları söylenebilir mi? Yoksa bizim gibi aniden samimi olmaya gelemiyorlar mı?

İnsanlar sıcakkanlı. Dostane bir yaklaşımları var. Duvarları yok. Aslında ben Türk toplumunun samimiyetten uzak olduğunu düşünen biriyim.  İzlanda’da geçirdiğim süre içinde tanıştığım ve İstanbul’da tanıştığım İzlandalıların hepsinde dost canlısı bir hava hissetim. Ve laubali değiller. İnsan bir başkasından daha ne isteyebilir ki.

iceland2Son olarak, gitmişken denemeden/görmeden dönmeyin diyebileceğin önerilerini alabilir miyiz?

En önemli olduğunu düşündüğüm tavsiyem muhakkak araba kullanmasını bilen biriyle gidilmesi ve araba kiralanarak gezilmesi. Eğer 5 gün gibi bir süre kalıyorsanız arabayla çok farklı yerler gezip görebilirsiniz. Fazlasıyla ekonomik de olur. Hırkalar montlar çantalar taşımak zorunda kalmazsınız. Havalimanı Reykjavik’ten baya uzak olduğu için araba kiralamış olmanın mutluluğunu fazlasıyla yaşadım. Blue lagoon kaplıcalarına muhakkak gidilmeli buz gibi açık havada sıcacık suyun tadını çıkarıp bira içmek inanılmaz bir deneyimdi ve kaplıcadan sonra 1 hafta kadar cildim gerçekten mükemmeldi. Otelde kalmak yerine Airbnb gibi sitelerden ev kiralamak mantıklı ve ekonomik bir çözüm. Ev sahipleri de diğer hizmet sektörü çalışanları gibi fazlasıyla profesyonel, biz ev sahiplerini görmedik bile. Geysir gezilmeli, Reykanes yarım adası gezilmeli eğer daha sıcak mevsimlerde gezecekseniz mutlaka büyük buzula ve volkanlar bölgesine gitmelisiniz. İsofjordur bölgesi tam anlamıyla bir elfler bölgesi gibi. Rüya bir yer.

 

5 Comments

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir