Karanlıkta Diyalog: “Görme”nin Yeni Yollarını Keşfedin

karanÖzellikle İstanbul’da yaşayanlar, bir şekilde reklamlarını görmüş, hakkında konuşulduğunu duymuş ya da bir yerlerde okumuş olabilirsiniz. Biz de aynı durumdaydık. Öyle ki, bu farkında olma durumunu bir ileri noktaya taşıyarak internette araştırıp “neymiş bu” noktasına kadar da ilerlemiştik. Geçenlerde aldığımız bir mail ve akabinde gelen davet sonucunda, bu etkinliği deneyimleme şansı bulduk ve merak edenler için konuyu sizinle paylaşmak istedik. Bize bu kalbiniz kadar temiz sayfayı açtığınız için teşekkürler dememize kalmadan, bu cümleye burada son veriyoruz.

Son zamanlarda dahil olduğumuz en farklı ve anlamlı deneyimlerden biri olan Karanlıkta Diyalog‘un Türkiye’de de kalıcı bir sergi haline gelmesini umut ederek, vaktiniz olduğunda mutlaka uğramanızı öneriyoruz. Biz, bu deneyimin bir parçası olabildiğimiz için gerçekten çok mutlu olduk, ve rehberlerimizin samimiyetine hayran kaldık.

Nedir Bu Karanlıkta Diyalog?

Oradayken öğrendiğimiz kadarıyla Almanya çıkışlı olan bu projeyi kendi bakış açımızla ifade edecek olursak; İstanbul’un sembolleşmiş kentsel mekanlarını, bir fili bile göremeyeceğiniz, kapkaranlık ve kocaman bir alanda deneyimlemek üzerine kurulu. Ancak bunu yapıyor olmamızın tabi ki bir nedeni var. Yani o “karanlıkta yemek” gibi daha eğlence üzerine kurulu organizasyonlardan olduğunu düşünmeyin. Amaç, bu kocaman alanda, görme engelli rehberleriniz yardımıyla bu deneyimi yaşamak ve olaylara biraz olsun onların bakış açısından yaklaşabilmek.

Nasıl Oluyor Bu İş?

Efendim şöyle ki, gittiğinizde alana girmeden önce, görme engelli arkadaşlarımızın (hatta, bu deneyimden ve içeride kurdukları samimiyetten sonra, bir diğer deyişle, kahramanlarımızın), elinde daha önceden de görmüş olabileceğiniz beyaz bastonlarınızı alıyor ve zifiri karanlıkta, labirent gibi bir alana dalıveriyorsunuz. İlk etapta insanın içinde “nasıl yapacağım, nasıl edeceğim” gibi tuhaf bir endişe de olmuyor değil hani. Çünkü gerçekten kolay değil, ama bu sizi bunaltacak, rahatsız edecek, “geldik de başımıza iş çıkardık” dedirtecek bir zorluk derecesi de değil tabi, sakın öyle düşünmeyin. Öyle ki, ilk girdiğinizde gerçekten saçmasapan hareket etseniz ve solunuzdaki duvar ile bütünleşerek ilerleseniz de, zamanla bir şeyler anlamaya başlıyorsunuz. Örneğin deneyim esnasında karşınıza çıkabilecek Araba, ATM, bank ya da manavdaki domates, biber gibi öğelerin, zamanla ne olduğunu algılamaya başladığınızı, dünyayı farklı bir göz ile tanımaya başladığınızı fark ediyorsunuz.

Deneyim süresince, İstiklal’de tramvaya binmekten, arkadaşlarınızla İstanbul’un ortasında bir banka oturmaya, pazara gitmeye, hatta uçakta yerinizi bulup yolculuk yapmaya kadar uzanan, sesler aracılığıyla daha da gerçekçi hale getirilmiş oldukça sıradışı bir deneyim yaşıyorsunuz.

Deneyimin en önemli ve beklenmedik özelliklerinden biri ise, hiç tanımadığınız, daha önce yüzünü bile görmediğiniz insanlarla aranızda oluşan o enteresan samimiyet. Kendinizi görme engelli rehberinizin ellerine teslim etmeniz bir yana, içeride grup halinde içeri girdiğiniz insanların suratını, kafasını ne bileyim kolunu istemdışı kavramanız sonucu, oldukça gülünç durumlar yaşanabiliyor. İki arada bir derede, “ben de Öykü bu arada” şeklinde bir tanışma merasimi yaşayıp, kaybolduğunuzu düşündüğünüz anlarda, “Esra burda mısıııın?” şeklinde çığırarak, hala aynı grup ile bir arada olduğunuzu anlamaya çalışıyor ve kontrolsüzce arkadaş ediniyor, samimiyet kuruyorsunuz. Aksi takdirde, karanlıkta ne yaptığınızı pek de bilemediğiniz, ve duruma alışkın olmadığınız için, kendinizi turistlerin arasında falan bulma ihtimaliniz olabiliyor.

 karanlıkta diyalog1Deneyim Öncesi İpuçları ve Bilgiler

-İçerik ışık kaynağı olabilecek herhangi bir şey sokmanız yasak. Böyle bir girişimde bulunduğunuz takdirde sizi konuyu “hiç anlamamış” kabul ediyorum. Eminim oradakiler de öyle düşünüyordur ama kibar oldukları için söylemiyorlardır. Ben onların yerine söyleyeyim.

-İçeride 1,5 saat kadar vakit geçireceksiniz. Zamanınızı ona gör ayarlayın. (Tabi ki çıkmak isterseniz çıkabiliyorsunuz)

-Yukarıda yazdıklarımı okuduysanız, sergiye topukluyla gitmek gibi bir davranışta bulunacağınız sanmıyorum. Israrcıysanız büyük ihtimalle düşersiniz, sizin açınızdan ne kadar komik olur bilmem ama, ben şahsen düşene çok gülerim.

-Bastonunuz ile ilgili dikkat etmeniz gereken bir nokta var, o da bastonu hiçbir şekilde yerde kaldırmamak. Zaten kullanmaya alıştıkça anlayacaksınız ki, size gerçekten inanılmaz büyük bir katkısı oluyor. O “yalnızca bir baston” olarak gördüğünüz şey, aslında birçok şeyi algılamanızda büyük bir fayda sağlıyor.

-Rehberlerinize ne istiyorsanız sorun. O kadar samimi ve sıcakkanlılar ki, sorduğunuz hiçbir soruyu yadırgamadan, size mümkün olduğunca her şeyi açıklamaya çalışıyorlar.

-İçeri girmeden önce montunuzu, çantanızı ve size sıkıntı çıkarabilecek eşyalarınızı dolaplara koymayı unutmayın.

-Sergi Gayrettepe Metro İstasyonu Sergi Alanı’nda.

-Saatler: Pazartesi – Cuma: 10:00 – 19:00
Cumartesi: 10:00 – 18:30
Pazar: 12:00 – 16:30

 

 

1 Comment

  • Bu serginin neredeyse aynısını Stockholm’de deneyimlemiştik. İstanbul’da hala var mı bilemiyorum ancak Invisible Exhibition Stockholm olarak aratırsanız göreceksiniz. Hatta Türkiye’de böyle bir şey yapılabilir mi diye düşünmüştük demek ki düşünülmüş 🙂
    Zifiri karanlık odalara girmeden önce küçük bir eğitim veriliyor ve görme özürlü bir arkadaş ile birlikte odalar dolaştırılıp cisimleri tanımamız, heykel tarzı İsveç kültürüne ait eserleri tahmin etmemiz istendi. En sonda ise bir bar ortamında oturup müzik eşliğinde bir şeyler içmiştik. Hepsi zifiri karanlıktaydı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir